1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

16. Hukuk Dairesi 2016/16579 E. , 2020/2850 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
16. Hukuk Dairesi 2016/16579 E. , 2020/2850 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay Bozma ilamında özetle 'Mahkemece hükümde atıf yapılan 20.01.2014 tarihli fen bilirkişilerinin sunduğu raporda (A) harfi ile gösterilen 2.49 metrekarelik kısmın davalılara ait 137 ada 1 parsel sayılı taşınmaz sınırı içinde kaldığı tespit edildiği halde, fen bilirkişilerinin 26.03.2014 tarihli ek raporlarında (A) harfi ile gösterilen 2.49 metrekarelik kısmın yapılan ölçü ve inceleme neticesinde, davacıya ait 137 ada 2 parsel sayılı taşınmazın sınırları içinde kaldığının anlaşıldığı belirtilmek suretiyle, raporlar arasında çelişki yaratıldığı halde mahkemece söz konusu çelişki giderilmeden karar verilmesinin isabetsizliğine değinildikten sonra, mahallinde yeniden keşif yapılmak suretiyle, kadastro paftası yerine uygulanarak dava konusu kısmın hangi taşınmazda kaldığının tereddütsüz olarak belirlenmesi, fen bilirkişisinden önceki raporları da irdeler şekilde rapor alınması, dava konusu edilen kısmın davacıya ait 137 ada 2 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığının belirlenmesi halinde davanın reddine karar verilmesi, davalıya ait 137 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığının ve bu durumun ölçü ve sınırlandırma hatasından kaynaklandığının tespit edilmesi halinde ise, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41. maddesinde öngörülen prosedürün uygulanmasının düşünülmesi' gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, 18.05.2016 tarihli kısa kararın 1. fıkrasında “davanın usulden reddine” karar verildiği halde, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “davanın ispatlanamamış olması nedeniyle” (esastan) reddine karar verilmek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulmuştur. 6100 sayılı HMK'nın 298/2. maddesi gereğince kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Kararların farklı ve çelişkili olması mahkemelere olan güven ilkesini zedeler. Bu durum 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas ve 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi bozma nedenidir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, önceki kararla bağlı kalınmaksızın çelişkiyi kaldırmak suretiyle yeniden bir hüküm kurulması gerekmekte olup, temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.