1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

17. Hukuk Dairesi 2016/7645 E. , 2018/12628 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
17. Hukuk Dairesi 2016/7645 E. , 2018/12628 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili; davacıların ortak murisi maktül ...'nin, dedesi olan davalı ... tarafından av tüfeği ile kasten vurularak katledildiğini, Asliye Hukuk Mahkemesinde davalıya karşı maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, davalı ...'nin bu tazminat davasından kurtulmak için tüm mallarını diğer davalı ...’e sattığını, satışın muvazalı olduğunu, bu nedenle dava konusu taşınmazların tapusunun iptali ile tekrar davalı ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; davanın haksız ve yersiz açıldığını, devraldığı taşınmazların bedelini ödediğini, ortada muvazaa olmadığını, kötü niyetli olmadıklarını, satışın yasal ve hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ...; cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve
açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme yapmak Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK'nın 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında İİK 277 ve devamında düzenlenen iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.
3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde ise iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda davacılar tarafından davalı ... aleyhine ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ... E sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açıldığı, dava konusu 36 adet taşınmazın davalılardan ... tarafından diğer davalı ...’e satıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, davacıların eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edilerek, davanın dayanağı olan ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/109 sayılı dosyasından verilecek ve kesinleşecek sonucunun bekletici mesele yapılması ve sonuca göre yapılan satış işlemleri bakımından BK'nun 19.maddesindeki muvazaa olgusunun araştırılarak, bu olgunun ispatı halinde davanın kabulü ile borçlu veya davacı adına tesciline gerek olmadan davacıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin sair temyiz nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 24.12.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.