1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

17. Hukuk Dairesi 2017/3902 E. , 2018/8266 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
17. Hukuk Dairesi 2017/3902 E. , 2018/8266 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili, tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dilekçesinde; davacı tarafından davalılardan ... aleyhine ... 15. ... Müdürlüğü'nün 2010/14 sayılı dosyası ile ... takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, takipten sonra davalılardan ...'ın mallarını 3. şahıslara intikal ettirdiğini, tapunun ... ili, ... ilçesi, 2007 ada, 20 parselde yer alan kargir ev vasfındaki taşınmaz davalılardan ...'ın babası ... adına kayıtlı iken davalı ... ve diğer mirasçılar adına veraseten intikalinin yapıldığını, 14/01/2010 tarihinde diğer davalı ...'a 54.000,00 TL bedelle devredildiğini, söz konusu satışın muvazaalı olduğunu, satış bedelinin rayicin oldukça altında olduğunu belirtmiş, bu sebeplerle davalı ...'ın miras hissesi oranında muvazaa nedeniyle tasarrufun iptaline ve cebri ... yetkisi tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın davacı tarafın iddia ettiği gibi olmadığını, müvekkilinin başka bir borcunu ödemek amacıyla satıldığını ve borcun ödendiğini, müvekkilinin daha önce yaptığı satışların bu davanın konusu taşınmazla ilgisinin olmadığını, müvekkil ve ailesi tarafından davacıya karşı
... 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/727 Esas sayılı dosyası ile açılan davaya misilleme olarak bu davanın açıldığını belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin taşınmazın bedelini ödeyerek satın aldığını, mal kaçırma kastından haberi olmadığını, söz konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu piyasa rayiçlerinde bir bedel ile satın alındığını belirtmiş, müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki ... takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda mahkemece dava konusu gayrımenkul kaydında mevcut hacizler söz konusu olduğunu, bu sebeple gayrımenkulün satış bedeli ile gerçek bedeli arasında mislini aşan fark bulunmadığı, davalı borçlu ile gayrımenkulün diğer hissedarlarının tasarrufu birlikte gerçekleştirdiği, bu sebeple hissedarların müşterek muvazaa iradesi ile hareket ettiğini gösteren somut bir delil ve neden de bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 15.04.2009 tarihli senetten kaynaklı olduğu, iptali istenen tasarrufun 14.01.2010 tarihinde, senedin düzenlenme tarihinden sonra yapıldığı, alacağın gerçek olduğu ve davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
İİK 280/1'e göre “ Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır “ hükmüne göre davalı Serhat Tarım'ın eşinin davalı borçlu ...'ın amcasının kızı olduğunun ve davalıların ikisinin de aynı şehirde yaşadığının anlaşılmasına göre davalı ...'ın davalı borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olmalarına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.