3. Hukuk Dairesi 2018/1036 E. , 2018/12046 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
3. Hukuk Dairesi 2018/1036 E. , 2018/12046 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı,davalının ilgili su aboneliğinden dolayı toplam 78.492,08 YTL borcu bulunduğunu,borçlu olan davalının borcunu süresinde ödemediğini,bu nedenle alacaklarının tahsili amacıyla Kemer İcra Müdürlüğü'nün 2006/212 Esas sayılı dosyasında davalı hakkında takip başlatıldığını,ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak taraflarına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı,davanın haksız olduğunu,davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, zira işletmelerinde bulunan kuyudan çekilen su ile işletmenin bahçesindeki çimenlerin sulandığını, dolayısıyla herhangi bir atık su oluşmadığı için kanalizasyon şebekesinin kullanılmasının da söz konusu olmadığını savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,davanın reddine yönelik olarak verilen kararın davacı tarafından temyiz edilmesi neticesinde, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2010 tarih ve 2010/6194 E. -2010/15005 K. sayılı ilamı ile ‘’davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılamayacağı ve genel mahkeme sıfatı ile bakılıp sonuçlandırılması gerektiği’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece davaya genel mahkeme sıfatı ile bakılmış ve yapılan yargılama neticesinde ise,otelin bahçesinde bulunan kuyudan çekilen suyun bahçede kullanılması sonrasında kanalizasyona verilmesi gibi bir durum olmadığından davacı tarafın otel bahçesindeki kuyudan çekilerek kullanılan su sebebiyle atık su kullanım bedeli talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; su aboneliği ve atık su bedeli alacağından kaynaklı itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut olayda;davalının işlettiği tatil köyüne ilişkin olarak davacı ile 22.02.1994 tarihinde kanalizasyon suyu abonesi olduğu,davacı tarafça davalı hakkında tutulan tutanaklar bulunduğu, dosya kapsamında bilgisine başvurulan mümzi tanıkların beyanlarından da anlaşıldığı üzere benzer nitelikteki diğer tatil köylerindeki su tüketimleri baz alınarak davaya konu edilen tahakkukların yapıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece mahallinde refakate alınan bir makine mühendisi bilirkişi ile keşif yapılarak,bu bilirkişiden alınan 04.02.2008 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Her ne kadar mahkemece rapor alınan bilirkişi alanında ehil ise de,alınan rapordaki hesaplamaların davaya konu edilen ve icra takibine de konu olan fatura döneminde yürürlükte olan tarife hükümlerini somut olay açısından yeterince irdelemediği,yine davacı vekilince aşamalarda ileri sürülen itirazları da yeterince karşılamadığı anlaşılmakla,hükme esas alınamayacağı açıktır.
Bu itibarla mahkemece,alanında uzman ayrı bir 3’lü bilirkişi heyetinden davaya konu edilen fatura döneminde yürürlükte olan tarife hükümleri de açık ve net bir şekilde irdelenerek,davacı vekilince aşamalarda ileri sürülen itirazlar da tam olarak karşılanmak suretiyle,Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı vekili yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı,davalının ilgili su aboneliğinden dolayı toplam 78.492,08 YTL borcu bulunduğunu,borçlu olan davalının borcunu süresinde ödemediğini,bu nedenle alacaklarının tahsili amacıyla Kemer İcra Müdürlüğü'nün 2006/212 Esas sayılı dosyasında davalı hakkında takip başlatıldığını,ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak taraflarına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı,davanın haksız olduğunu,davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, zira işletmelerinde bulunan kuyudan çekilen su ile işletmenin bahçesindeki çimenlerin sulandığını, dolayısıyla herhangi bir atık su oluşmadığı için kanalizasyon şebekesinin kullanılmasının da söz konusu olmadığını savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,davanın reddine yönelik olarak verilen kararın davacı tarafından temyiz edilmesi neticesinde, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2010 tarih ve 2010/6194 E. -2010/15005 K. sayılı ilamı ile ‘’davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılamayacağı ve genel mahkeme sıfatı ile bakılıp sonuçlandırılması gerektiği’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece davaya genel mahkeme sıfatı ile bakılmış ve yapılan yargılama neticesinde ise,otelin bahçesinde bulunan kuyudan çekilen suyun bahçede kullanılması sonrasında kanalizasyona verilmesi gibi bir durum olmadığından davacı tarafın otel bahçesindeki kuyudan çekilerek kullanılan su sebebiyle atık su kullanım bedeli talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; su aboneliği ve atık su bedeli alacağından kaynaklı itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut olayda;davalının işlettiği tatil köyüne ilişkin olarak davacı ile 22.02.1994 tarihinde kanalizasyon suyu abonesi olduğu,davacı tarafça davalı hakkında tutulan tutanaklar bulunduğu, dosya kapsamında bilgisine başvurulan mümzi tanıkların beyanlarından da anlaşıldığı üzere benzer nitelikteki diğer tatil köylerindeki su tüketimleri baz alınarak davaya konu edilen tahakkukların yapıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece mahallinde refakate alınan bir makine mühendisi bilirkişi ile keşif yapılarak,bu bilirkişiden alınan 04.02.2008 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Her ne kadar mahkemece rapor alınan bilirkişi alanında ehil ise de,alınan rapordaki hesaplamaların davaya konu edilen ve icra takibine de konu olan fatura döneminde yürürlükte olan tarife hükümlerini somut olay açısından yeterince irdelemediği,yine davacı vekilince aşamalarda ileri sürülen itirazları da yeterince karşılamadığı anlaşılmakla,hükme esas alınamayacağı açıktır.
Bu itibarla mahkemece,alanında uzman ayrı bir 3’lü bilirkişi heyetinden davaya konu edilen fatura döneminde yürürlükte olan tarife hükümleri de açık ve net bir şekilde irdelenerek,davacı vekilince aşamalarda ileri sürülen itirazlar da tam olarak karşılanmak suretiyle,Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı vekili yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.