3. Hukuk Dairesi 2018/4773 E. , 2018/11614 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
3. Hukuk Dairesi 2018/4773 E. , 2018/11614 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde 18/09/2008 tarihinde orman yangını çıktığını, yüksek gerilim tellerinin koptuğunu, kıvılcımlar oluştuğunu, davalıların sorumlu olduğunu, kamu davasının sürdüğünü ileri sürerek 427.405.03.-TL olay tarihinden yasal faizi ile müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar cevap dilekçelerinde zamanaşımının dolduğunu bildirmişlerdir.
Mahkemece zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2014/9540 esas 2014/8361 karar sayılı 28/05/2014 tarihli ilamıyla;
“...Belirtilen Yargısal inanç ve akademik değerlendirmeler ışığında; mahkemece, davalıların eyleminin aynı zamanda suç teşkil ettiği göz önüne alınarak, olaya uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu bozma ilamı uyarınca mahkemece; kesinleşen ceza mahkemesi kararında alınan bilirkişi raporunda yangının trafo merkezine uzaklığı nedeniyle elektrik iletkenin yangına sebebiyet veremeyeceği, elektrik direklerinin ve tesisin korunmasından, bakım eksikliğinden doğan zarara dair bir belirtinin elde edilemediği, yangından dolayı direklerin devrilerek elektrik hattının koptuğu, anlaşılmış olup, davalı kuruma ait elektrik telleri ve meydana gelen yangın arasında illiyet bağı bulunmadığından, davalıların kusursuz olarak sorumlulukları bulunmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklandığı iddia olunan yangın nedeniyle, maddi zararın tazminine ilişkin bulunmaktadır.
6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasası’nın 69’uncu ve önceki 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 58’inci maddelerinde “bir binanın veya diğer yapı eserlerinin malikleri, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden” sorumlu ve bir kusurları söz konusu olmaksızın “doğan zararı gidermekle yükümlü” tutulmuşlardır. Bu sorumluluğa öğretide “kusursuz sorumluluk” veya daha geniş tanımıyla “kusura dayanmayan nesnel sebep sorumluluğu” denilmektedir. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi ) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığının çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır.
Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıran, bir başka deyişle, zarar ile yapımdaki bozukluk ve özen eksikliği arasında uygun “nedensellik bağı”nı kesen nedenler ise mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olarak belirlenmiştir.
Buna göre, elektrik iletim direkleri de maddede belirtilen imal olunan şey kapsamında olduğundan, elektrik iletim direklerinin sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266.maddesinde hakimin bilirkişiye başvurması gereken haller; çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren haller olarak düzenlenmiştir. Yine aynı Kanun'un 281.maddesinde mahkemenin bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da isteyebileceği ve gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği ayrıca 282. maddesinde de hakimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği açıklanmıştır.
Ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakiminin, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve
buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır.
Dosyanın incelenmesinde; 18/09/2008 tarihinde çıkan yangın nedeniyle suç tutanağı düzenlendiği, tutanağa göre yangının başladığı yerde enh trafosundan kopan enh bulunduğu görüldü, rüzgarın etkisiyle enh tellerinin çarpışması sonucu kıvılcımlardan kaynaklanabileceğinin belirtildiği, Jandarma olay yeri tespit tutanağında da yangın bölgesinde ormanlık alanda elektrik direklerinin alçak ve ağaçlara yakın mesafede, yer yer elek tellerinin yandığı, bir kısım direklerin kırıldığı, demir elektrik hattından gelen 5 adet telin birinin koptuğu, yangının çıkış noktasının kopan telin bulunduğu noktada olduğu, telin kopması neticesinde tellerin birbirine çarparak kıvılcımların otları tutuşturması sonucu yangının çıktığının belirtildiği, dosya kapsamında bilirkişi raporu alınmadığı görülmektedir.
Hükme esas alınan ceza dosyasında ise; davalı işletme şefinin yangın nedeniyle cezalandırılmalarının talep edildiği, kovuşturma sırasında alınan elektrik bilirkişi raporunda; “yangının çıkış noktası ile kopal telin arasındaki mesafenin büyük oranda olduğu, yangın yerine sıçramasının mümkün olmadığı, yanan direklerin devrilmesinden elektrik hattının kopma sebebi olabileceği belirtilmiştir. Yargılama neticesinde; keşif ve bilirkişi raporlarına göre, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması sebebiyle, 5271 sayılı CMK'nun 223/2-e maddesi uyarınca sanığın müsnet suçtan beraatine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu yangının çıkış nedeni, davalıların sorumluluğunun tespitine yönelik bilirkişi raporu alınmadan, olay tarihindeki mevzuat uyarınca sorumlulukları açıklığa kavuşturulmadan, ceza davasında da suçun işlenmediği husunda kesinlik bulunmayan beraat hükmünün görülmekte olan dava yönünden bağlayıcı olmadığı dikkate alınmadan hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
O halde; mahkemece yapılacak iş; ceza dosyasındaki delil yetersizliğine yönelik beraat kararının bağlayıcı olmadığı dikkate alınarak; uzman elektrik bilirkişilerinin de içinde bulunduğu, bilirkişi kurulundan(3) olay tarihindeki mevzuat ve kusursuz sorumluluk ilkesi gereği rapor alınarak, öncelikle yangının çıkış nedenini duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit etmek ve davalıların yangının meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla meydana gelen zarardan sorumlu olup olmadığı konusunun net olarak belirlenmesinden sonra hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm kurmak olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde 18/09/2008 tarihinde orman yangını çıktığını, yüksek gerilim tellerinin koptuğunu, kıvılcımlar oluştuğunu, davalıların sorumlu olduğunu, kamu davasının sürdüğünü ileri sürerek 427.405.03.-TL olay tarihinden yasal faizi ile müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar cevap dilekçelerinde zamanaşımının dolduğunu bildirmişlerdir.
Mahkemece zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2014/9540 esas 2014/8361 karar sayılı 28/05/2014 tarihli ilamıyla;
“...Belirtilen Yargısal inanç ve akademik değerlendirmeler ışığında; mahkemece, davalıların eyleminin aynı zamanda suç teşkil ettiği göz önüne alınarak, olaya uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu bozma ilamı uyarınca mahkemece; kesinleşen ceza mahkemesi kararında alınan bilirkişi raporunda yangının trafo merkezine uzaklığı nedeniyle elektrik iletkenin yangına sebebiyet veremeyeceği, elektrik direklerinin ve tesisin korunmasından, bakım eksikliğinden doğan zarara dair bir belirtinin elde edilemediği, yangından dolayı direklerin devrilerek elektrik hattının koptuğu, anlaşılmış olup, davalı kuruma ait elektrik telleri ve meydana gelen yangın arasında illiyet bağı bulunmadığından, davalıların kusursuz olarak sorumlulukları bulunmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklandığı iddia olunan yangın nedeniyle, maddi zararın tazminine ilişkin bulunmaktadır.
6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasası’nın 69’uncu ve önceki 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 58’inci maddelerinde “bir binanın veya diğer yapı eserlerinin malikleri, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden” sorumlu ve bir kusurları söz konusu olmaksızın “doğan zararı gidermekle yükümlü” tutulmuşlardır. Bu sorumluluğa öğretide “kusursuz sorumluluk” veya daha geniş tanımıyla “kusura dayanmayan nesnel sebep sorumluluğu” denilmektedir. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi ) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığının çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır.
Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıran, bir başka deyişle, zarar ile yapımdaki bozukluk ve özen eksikliği arasında uygun “nedensellik bağı”nı kesen nedenler ise mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olarak belirlenmiştir.
Buna göre, elektrik iletim direkleri de maddede belirtilen imal olunan şey kapsamında olduğundan, elektrik iletim direklerinin sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266.maddesinde hakimin bilirkişiye başvurması gereken haller; çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren haller olarak düzenlenmiştir. Yine aynı Kanun'un 281.maddesinde mahkemenin bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da isteyebileceği ve gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği ayrıca 282. maddesinde de hakimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği açıklanmıştır.
Ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakiminin, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve
buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır.
Dosyanın incelenmesinde; 18/09/2008 tarihinde çıkan yangın nedeniyle suç tutanağı düzenlendiği, tutanağa göre yangının başladığı yerde enh trafosundan kopan enh bulunduğu görüldü, rüzgarın etkisiyle enh tellerinin çarpışması sonucu kıvılcımlardan kaynaklanabileceğinin belirtildiği, Jandarma olay yeri tespit tutanağında da yangın bölgesinde ormanlık alanda elektrik direklerinin alçak ve ağaçlara yakın mesafede, yer yer elek tellerinin yandığı, bir kısım direklerin kırıldığı, demir elektrik hattından gelen 5 adet telin birinin koptuğu, yangının çıkış noktasının kopan telin bulunduğu noktada olduğu, telin kopması neticesinde tellerin birbirine çarparak kıvılcımların otları tutuşturması sonucu yangının çıktığının belirtildiği, dosya kapsamında bilirkişi raporu alınmadığı görülmektedir.
Hükme esas alınan ceza dosyasında ise; davalı işletme şefinin yangın nedeniyle cezalandırılmalarının talep edildiği, kovuşturma sırasında alınan elektrik bilirkişi raporunda; “yangının çıkış noktası ile kopal telin arasındaki mesafenin büyük oranda olduğu, yangın yerine sıçramasının mümkün olmadığı, yanan direklerin devrilmesinden elektrik hattının kopma sebebi olabileceği belirtilmiştir. Yargılama neticesinde; keşif ve bilirkişi raporlarına göre, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması sebebiyle, 5271 sayılı CMK'nun 223/2-e maddesi uyarınca sanığın müsnet suçtan beraatine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu yangının çıkış nedeni, davalıların sorumluluğunun tespitine yönelik bilirkişi raporu alınmadan, olay tarihindeki mevzuat uyarınca sorumlulukları açıklığa kavuşturulmadan, ceza davasında da suçun işlenmediği husunda kesinlik bulunmayan beraat hükmünün görülmekte olan dava yönünden bağlayıcı olmadığı dikkate alınmadan hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
O halde; mahkemece yapılacak iş; ceza dosyasındaki delil yetersizliğine yönelik beraat kararının bağlayıcı olmadığı dikkate alınarak; uzman elektrik bilirkişilerinin de içinde bulunduğu, bilirkişi kurulundan(3) olay tarihindeki mevzuat ve kusursuz sorumluluk ilkesi gereği rapor alınarak, öncelikle yangının çıkış nedenini duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit etmek ve davalıların yangının meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla meydana gelen zarardan sorumlu olup olmadığı konusunun net olarak belirlenmesinden sonra hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm kurmak olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.