1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

3. Hukuk Dairesi 2017/1082 E. , 2018/11217 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
3. Hukuk Dairesi 2017/1082 E. , 2018/11217 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın davacı ... yönünden husumetten reddine, davacı ... yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili, dava dilekçesinde; davalının dava dışı ...ile ... ili Merkez İlçesi ...mah. ... Sokakta bulunan 1155 ada 23 parselde bulunan taşınmaz üzerine 2 adet taşınmaz yapma işini yüklendiğini, daha sonra müvekkili ile 28/04/2014 tarihinde A blok 2. Kat ...Cephe 8 nolu 85 m² olarak belirtilen dairenin, 70.000,00 TL karşılığında satışı ile ilgili sözleşme imzaladığını, ancak dairenin tesliminin yapılmadığını, adı geçen dairenin davalı tarafından 3. kişiye satıldığını, bu nedenle dairenin bedelinin müvekkiline iade edilmesi gerektiğini; ayrıca, 28/01/2014 tarihinde imzalanan sözleşme ile de A blok 2. Kat 12 nolu 180 m² dubleks daireyi 130.000,00 TL bedelle parasını peşin ödeyerek satın aldığını, ancak davalının daireyi dava dışı ... isimli kişiye sattığını, dava dışı ...'ın 16/07/2015 tarihinde müvekkiline 100.000,00 TL EFT yaptığını, dairenin ise daha yüksek bir bedele satıldığını , ödenmeyen kısmın da davacıya iadesini talep ettiklerini; bu nedenlerle, davacı aleyhine 168.720,00 TL sebepsiz olarak zenginleşen davalıdan , fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde ; davacı ile dava konusu taşınmazların satışı ile ilgili sözleşme imzalandığını, taşınmazın yapımı bittikten sonra davalının davacıyı defalarca aradığını ancak davalının devir işleminin yapılması için gelmediğini, bu nedenle davacının sadece ödediği bedelin iadesini talep edebileceğini; dava dilekçesinde belirtilen dava konusu taşınmazın bu günkü değerinin tespiti ile iadesinin gerçekleşmesi halinde davacının sebepsiz zenginleşeceğini savunarak; haksız ve yersiz açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı ... ile davalı şirket arasında akdedilen iki adet sözleşmenin de şekil şartına uyulmadığı için geçersiz olduğunu,geçersizliğin sonucu olarak herkesin aldığını iade etmekle yükümlü olduğu,sözleşmelerdeki dairelerin bedelleri 130.0000,00 TL ve 70.000,00 TL olarak kararlaştırılmış olup, davacının bu bedelleri peşin olarak ödediğini,davalı tarafça davacı tarafa bu sözleşmelere istinaden 15.07.2015 tarihinde 100.000,00 TL geri ödeme yapılmış olduğunu ayrıca davacının resmi şekil şartına uymaksızın aldığı daireyi haricen ... isimli kişiye satmış olması karşılığında da ... ’dan da 50.000,00 TL tahsil etmiş olup şu halde davacının davalıdan 70.000,00 TL alacağı kaldığı gerekçesi ile davacı ...'in davasının kısmen kabulü ile 70.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesi ile davacı ...'ın davasının aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, harici taşınmaz satış sözleşmesinde belirlenen satış bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığı için TMK'nun 706, TBK.nun 237. (BK.'nun 213), Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanununun 60. maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir.
TMK'nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir.
Dosyanın incelenmesinde;davacı ile davalı şirket arasında 28/04/2014 ve 28/01/2014 tarihlerinde iki adet daire satış sözleşmesi yapılmış olup,davacı daire satış bedeli olarak davalıya 70 bin ve 130 bin TL’yi peşin olarak ödemiştir. Davacı taraf dava konusu taşınmazların dava dışı 3. şahıslara satışı ile birlikte dava konusu taşınmazların adına tescilini sağlayamamakla davalı sözleşmelerde belirtilen satış bedelleri kadar sebepsiz zenginleşmiştir. Ancak, mahkemece, 28/01/2014 tarihli satış sözleşmesine göre davacının davalıya peşin ödediği 130 bin TL nin 100 bin TL sini sebepsiz zenginleşen davalıdan geri tahsil edebilmiş olduğu yine davacının bu dairenin haricen ... isimli kişiye satılmış olması karşısında da dava dışı ... adlı şahıstan da 50.000,00 TL tahsil etmiş olduğu ,bu daire yönünden davacının alacağını fazlasıyla tahsil ettiği kabul edilerek ,yalnız 28/04/2014 tarihli satış sözleşmesine göre davacının davalıya peşin ödediği 70.000 TL kadar davalının sebepsiz zenginleştiği gerekçesi ile davalıdan 70.000,00 TL alacağın tahsiline karar vermiştir.
Somut olayda,davacının, taraflar arasında mevcut ve imzası inkar edilmeyen, tarafların kabulünde olan yazılı sözleşmelere dayandığı ve alacağın varlığının ispatı hususunda 70.000 ve 10.000 bin TL lik miktarını ibraz ettiği yazılı sözleşme ile ispatladığı anlaşılmaktadır. Bundan ayrı, davacı, 28.01.2014 tarihli satışa konu dairenin davalı tarafından dava dışı ... isimli kişiye çok daha yüksek bir bedele satıldığını, davalınınn bu satış nedeni ile kendisine 100.000,00 TL EFT yaptığını , ödenmeyen kısmın da davacıya iadesini talep ettiğini belirtmiştir.Buna karşın davalı da harici satış sözleşmeleri kapsamında, davacıdan 70.000 ve 100.000 TL peşin para aldığını kabul ettiği; ancak, 100.000 TL nin iadesini gerçekleştirdiğini savunduğu görülmektedir. Ne var ki, mahkemece 28.01.2014 tarihli satış sözleşmesi nedeniyle davalının davacıya 100.000,00 TL EFT yapması dışında tanık beyanına da itibar edilerek davacının bu daire satışı ile ilgili olarak ... adlı şahıstan da 50.000,00 TL elden tahsil etmiş olduğu kabul edilmiştir.
Ancak, bu durumda; davacının ... adlı şahıstan 50.000,00 TL tahsil etmiş olduğu hususunu davalı kesin deliller ile ispatlamak zorundadır. Çünkü, hukuki işlemler kural olarak yalnız kesin delil ile ispat edilebilir, tanık (takdiri delil) ile ispat edilemez. Gerçekten kanunda ispat sınırı olarak gösterilen parasal belli tutarı (HMK 200/1.maddesi) aşan hukuki işlemler ve senede karşı olan iddialar (HMK 201.maddesi) kural olarak yalnız senet (kesin delil) ile ispat edilebilir; tanık (takdiri delil) ile ispat edilemez. Senetle ispat zorunluluğu yerine aslında 'kesin delille ispat zorunluluğu' denilmesi daha doğrudur. Çünkü senetle ispatı zorunlu olan bir hukuki işlem mesela onbin liralık bir satış sözleşmesi başka kesin deliller (ikrar, yemin, kesin hüküm) ile de ispat edilebilir. (Medeni Usul Hukuku, Prof.Dr.Baki Kuru, Prof.Dr.Ramazan Arslan, Prof.Dr. Ejder Yılmaz, ... 2011, sayfa; 404)
Buna göre, 28/01/2014 tarihli satış sözleşmesine konu dairenin 3.bir şahsa satımı ile davacının bu üçüncü şahıstan 100.000 TL lik havale dışında 50.000 TL elden tahsil ettiğine dair ispat yükü üzerinde bulunan davalı bu iddiasını yazılı belge ile ispat edememiştir.
O halde, mahkemece; taraflar arasında mevcut yazılı sözleşmeler içeriğine göre davalıya ödendiği anlaşılan ve davalı tarafça aksi ispat edilemeyen 28.01.2014 tarihli daire satış bedelinin bakiye kalan 30.000 TL si ile 28/04/2014 tarihli daire satış bedeli olan 70.000 TL’nin davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken, yukarıda açıklanan hususlar gözardı edilerek, tanık beyanına dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.