1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

17. Hukuk Dairesi 2019/1024 E. , 2020/5764 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
17. Hukuk Dairesi 2019/1024 E. , 2020/5764 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, dava dışı ...'ye ait ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, 1078 ada, 8 parsel sayılı taşınmazın yangın riskini de kapsayacak biçimde davacı şirkete sigortalı olduğunu, sigortalının 18/01/2011 tarihinde hasar ihbarında bulunduğunu, yapılan ekpertiz incelemesinde; hasarın 17/01/2011 tarihinde davalılara ait 4. kattaki baca borusunda biriken kurumların alev alarak sigortalının dairesine bacadan sirayet etmesiyle doğduğunun tespit edildiğini, sigortalı dairede meydana gelen hasar nedeniyle 08/02/2011 tarihinde 3.000,00 TL'nin sigortalının hesabına, 4.187,00 TL'nin onarım yapan firma hesabına ödenerek yasal halefiyet iktisap edildiğini, zararın davalıların maliki olduğu daireden kaynaklandığını beyanla 7.187,00 TL rücuen tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkiline ait dairenin baca borusunda biriken kurumların yol açtığı alevlerin yangına sebebiyet verdiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin hiçbir şekilde kömür sobası kullanmadığnı, müvekkilinin ısınmak için Ufo kullandığını, kurumların yol açtığı alevlenmeye müvekkilinin sebebiyet vermediğini, ayrıca müvekkili kömür sobası kullanmış olsa dahi oturduğu dairenin baca çıkışı ile sigortalıya ait dairenin baca çıkışının birbirinden farklı yerde bulunduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, ... ait taşınmazın yangın sonucunda zarar görmesi nedeniyle hasarını ödeyen davacıya haksız olarak rücu etmek istediğini, müvekkiline ait dairenin baca borusunda biriken kurumların yol açtığı alevlerin yangına sebebiyet verdiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin sigortalıya ait binanın tam üstünde değil karşı tarafında kalan dairenin 4. Katında olduğunu, müvekkiline ait daire ile sigortalıya ait daire arasında ve bacalar arasında 15-20 metre mesafe olduğu için müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, yine hasarın meydana geldiği 17/01/2011 tarihinde müvekkilinin oturduğu dairenin boş olduğunu beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, yangın sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı ... şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Davacı taraf, kat irtifakı kurulmuş olan ana taşınmazda bulunan davalılara ait dairelerin bacalarında biriken kurumların alev alarak davacı şirkete sigortalı taşınmazın hasarlanmasına sebebiyet verdiği iddiasına dayanmaktadır. Mahkeme tarafından, davaya konu binaya ilişkin tapu kayıtları getirtilmiş, buna göre tapu kayıt örneğinden taşınmazda kat mülkiyetinin kurulmadığı ancak ana taşınmazda kat irtifakının kurulu olduğu anlaşılmıştır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun'un Ek 1. maddesinde, 'kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi'nde çözümleneceği'
düzenlemesine ve 17/3. maddesinde ise 'kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanır' düzenlemesine yer verilmiştir.
Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davalılara husumet yöneltilmesine neden olan bağımsız bölüm ile davacıya sigortalı konutun kullanımındaki taşınmazda davaya konu hasar tarihi itibariyle kat mülkiyetine geçilmediği anlaşılmakla, KMK'nun 17/3. maddesi gereği, hasar tarihi itibariyle anataşınmazın üçte ikisinin fiilen kullanılıp kullanılmadığının araştırılması ve üçte ikilik kullanımın olması halinde, uyuşmazlığa yine kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağının dikkate alınması gerekmesi nedeniyle uyuşmazlığın çözüm yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi olabileceğinin mahkemenin davada görevli olup olmadığının hükümde tartışılması; mahkemenin görevli olduğu sonucuna varılması halinde işin esası hakkında hüküm tesisi; aksi halde ise, HMK'nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.