1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

3. Hukuk Dairesi 2017/1047 E. , 2018/10814 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
3. Hukuk Dairesi 2017/1047 E. , 2018/10814 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde ; müvekkilinin ... İlçesi ... Mahallesi 105 Ada 12 parsel sayılı taşınmaz içerisindeki ahır ve samanlığın maliki olduğunu, 23/09/2014 tarihinde havanın aşırı rüzgarlı oluşu nedeni ile ahırın üstünden geçen elektrik tellerinin birbirine değmesi neticesinde şase yaptığını, tellerden çıkan kıvılcımların samanların üzerine düştüğünü , yangın sebebi ile 70.000,00 TL zarara uğradığını, davalının yangının çıkmasında kusurlu olduğunu ileri sürerek; 70.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacının ahır ve samanlığının yanmasına sebebiyet verdiği iddia edilen elektrik direklerinin bakım ve onarım işlerinin müvekkili tarafından yüklenici firma ... İnşaat Şirketine devredildiğini, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini; davacının enerji nakil hattının altında olacak şekilde ahır inşa etmekle tedbirli davranmadığını, yine olay günü havanın fırtınalı ve yağışlı olduğunu ve mücbir sebebin gerçekleştiğini, müvekkiline yüklenecek hiçbir kusur bulunmadığını, istenilen tazminatın fahiş miktarda olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 38.360,00 TL tazminatın 23/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz etmiştir.
Dava, davalının kusursuz sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-TBK'nun 51/1(BK'nun 43/1)maddesinde 'Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.'hükmü getirilmiştir.
Bununla birlikte,6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasası’nın 69’uncu ve mülga 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 58’inci maddelerinde “bir binanın veya diğer yapı eserlerinin malikleri, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden” sorumlu ve bir kusurları söz konusu olmaksızın “doğan zararı gidermekle yükümlü” tutulmuşlardır. Bu sorumluluğa öğretide “kusursuz sorumluluk” veya daha geniş tanımıyla “kusura dayanmayan nesnel sebep sorumluluğu” denilmektedir. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi ) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığının çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır.Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıran, bir başka deyişle, zarar ile yapımdaki bozukluk ve özen eksikliği arasında uygun “nedensellik bağı”nı kesen nedenler ise mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru olarak belirlenmiştir.Buna göre, elektrik iletim direkleri de maddede belirtilen imal olunan şey kapsamında olduğundan, elektrik iletim direklerinin sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur. Yerel mahkemece alınan hükme esas alınan bilirkişi raporunda; tredaşa ait üç adet iletkenin çitten yapılmış sınır boyunca uzandığı,direk üzerindeki bağlantı fincanlarının birbirine olan uzaklığının olması gerekenden daha yakın olduğunu,tellerin çıplak iletken olup ,yangının başladığı yerde saman balyasının olmadığı ancak çitin 2-2.5 metre uzağında istiflenen 8 katlı samanın branda ile örtülüyken fırtına sebebi ile birbirine yaklaşan çıplak iletkenlerden zaman zaman şelale gibi akan kıvılcımlarla tutuştuğu belirtilmiştir.Somut olayda; mahkemece, olay günü davalı kuruma ait Elektrik İletim tellerinin birbirlerine temas etmesi sonucunda meydana gelen kıvılcımlar nedeniyle yangın başladığı ,yangının hızla büyüyerek davacıya ait saman ve ahırın bir kısmının yanmasına sebebiyet verdiği ,davalı kurumun Elektrik İletim direklerinin bakımı ile birlikte hattın güvenliği için de gerekli önlemleri almakla yükümlü olduğu, bu kapsamda yangına sebep olan elektrik iletim direklerinin çevresinde bulunan ve tehlike yaratan unsurların kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, belirlenen zarardan davalının sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.Ne var ki, zararın kapsamının tayininde, zarar gören davacının da zararın meydana gelmesinde kusurunun olup olmadığının araştırılıp, tartışılması gerekir. Zira; TBK'nın 52/1. (BK m.44/1) maddesi gereğince; zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yüklümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.Buna göre,her ne kadar mahkemece, davacının , yangın nedeniyle oluşan tüm zararlarının davalı tarafça tazminine karar verilmiş ise de, zararın meydana gelmesinde ve artmasında davacının müterafik kusuru olup olmadığı, somut olayda müterafik kusur indirimi yapılıp yapılamayacağı hususu üzerinde hiç durulmamıştır. Hal böyle olunca,, mahkemece; yangının ve zararın artmasında davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda gerekli değerlendirme yapılarak, TBK'nun 52/1.maddesi gereğince hesaplanan tazminat miktarından, müterafik kusur indirimi yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.