19. Hukuk Dairesi 2017/4786 E. , 2018/6612 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

19. Hukuk Dairesi 2017/4786 E. , 2018/6612 K.


'İçtihat Metni'

19. HUKUK DAİRESİ
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davası ile birleşen alacak davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davacı ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi,gereği konuşulup düşünüldü.

- KARAR -

Asıl davada davacı vekili, mineral sıva işi için davalı ...’ten malzeme satın aldığını ve karşılığında çekler verdiğini, bu malzemeleri üreten firmanın diğer davalı şirket olduğunu, alınan malzemenin ayıplı çıktığını, ayıplı malın bir kısmının davalı şahısca iade alındığı ve iade faturası kesildiğini, işi tamamlamak için tekrar davalı şirketle 27.01.2011 tarihinde sözleşme yapılmak suretiyle malzeme satın alındığını, ayıplı mal satan ve üreten davalılara verilmiş çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı ... Ltd. Şti. vekili, davacının malzemeleri diğer davalıdan aldığını, bu ticari ilişkide 3. kişi konumunda ve üretici firma olduklarını, davacının kendilerinden ikinci kez malzeme almasının sebebinin davacının diğer davalıdan satın aldığı ilk mineral sıvanın uygulama işçiliğini kendi yapmasından kaynaklandığını, kendilerine kusur atfedilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Asıl davada davalı ... vekili, davacıya fatura karşılığı malların teslim edildiğini, üretici firmanın diğer davalı olduğunu, husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalı ile aralarında akdedilen 27.01.2011 tarihli sözleşme gereği satılan malzeme karşılığı 15.000 TL ödendiğini ancak malzeme ve uygulama işçilik bedelinin tamamını karşılamadığını buna ilişkin tespitte yaptırıldığını, bakiye borcun tahsili için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 15.000 TL alacağın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, bu konuda daha önce açılmış menfi tespit davası olduğunu ve davalar arasında fiili ve hukuki bağlantı bulunduğunu savunarak birleştirme kararı verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, asıl davada davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı ve ayıbın malzemeden değil malzemenin davacı tarafından yapılan uygulama ve işçilikten kaynaklandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı/birleşen davalı vekili ve davalı/birleşen davacı ... Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dairemizin 11.03.2014 gün 2014/2276 E ve 2014/4699 K. sayılı ilamı ile 'birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruduklarından, mahkemece hem asıl, hem de birleştirilen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, sadece asıl dava bakımından hüküm kurulup birleştirilen dava hakkında hüküm tesis edilmemiş olması usul ve yasaya aykırıdır.’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, asıl davada; davacının satıcı konumunda olan davalı ...'e süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı, ayıbın malzemeden ziyade davacının kendi üstlendiği uygulama işçiliğinden kaynaklandığı zira ikinci kez diğer davalı şirketten alınan malzemenin uygulamasının davalı şirketce yapıldığında sorun yaşanmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davada ise davacının fatura karşılığı sattığı ve uygulamasını yaptığı malzeme ve işçilik bedelini talep etmekte haklı olduğu, bilirkişice yapılan hesaplama ile davalının ödediği bedel mahsup edilerek bakiye 16.490,27 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın ıslah edilmiş haliyle kabulüne karar verilmiş, hüküm asıl dava davacı/birleşen dava davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl dava davacı/birleşen dava davalı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının tamamının ve birleşen davaya yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2) HMK.nın 177/1. maddesine göre, “Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.” hükmünü içermektedir. Diğer yandan 06.05.2016 tarih 2015/1 esas 2016/1 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılamaz. Bu itibarla birleşen dosya davacısının bozma kararından sonra yaptığı ıslah yok hükmündedir.
O halde, birleşen dava yönünden dava açılırken gösterilen 15.000 TL’lik müddeabihi aşacak şekilde geçersiz ıslaha deger verilerek karar verilmesi yanlış olup hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün birleşen davaya yönelik bölümünün 1. bendinde yer alan '1.490,27 TL’nin ıslah tarihinden' sözcüklerinin çıkartılmasına, 2. bendinde yer alan '1.126,65 TL' sayısının yerine '1.024,65 TL' sayısının ve '903,70 TL' sayısının yerine ‘'801,00 TL' sayısının eklenmesine, hükmün düzeltilmiş şekliyle onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bendde açıklanan nedenlerle asıl dava davacı/birleşen dava davalı vekilinin asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının ve birleşen davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bendde açıklanan nedenlerle hükmün birleşen davaya yönelik bölümünün 1. bendinde yer alan '1.490,27 TL’nin ıslah tarihinden' sözcüklerinin bu bentten çıkartılmasına, 2. bendinde yer alan '1.126,65 TL' sayısının yerine '1.024,65 TL' sayısının ve '903,70 TL' sayısının yerine '801,00TL' sayısının eklenerek düzeltilmiş haliyle ONANMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden asıl dava davacısı-birleşen dava davalısına iadesine, 13/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön