20. Hukuk Dairesi 2016/13324 E. , 2019/4479 K.
'İçtihat Metni'
.......
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; ........ parsel sayılı taşınmazın, müvekkiline ait olduğunu, bu parselle komşu 2397 parsel sayılı taşınmazla........ kullandığı diğer komşu taşınmaz arasında kalan tahminen 1.500 m²'lik yerin müvekkilinin zilyetliğinde olup müvekkilinin 20 yılı aşkın bir zamandır bu yeri kullanıldığını, hububat ekimi yaptığını beyan ederek; müvekkilinin zilyetliğindeki bu yerin kazandırıcı zamanaşımı hükümleri gereğince adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; bozma öncesindeki 06.05.2013 tarihli 2009/141 E. - 2013/179 K. sayılı gerekçeli kararda;
1) Davacının davasının kabulü ile; fen bilirkişisi.......09.03.2004 tarihli rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 1450.10 m²'lik yerin......oğlu, 1924 doğumlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, bu hükmün Hazine vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.11.2006 gün ve 2006/6444 E. - 2006/6542 K. Sayılı kararı ile; 'Niteliği itibariyle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan böyle bir yerde imar ve ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin ve o tarihten sonra geçen zilyetlik süresinin başka bir deyişle arazinin kullanım süresinin ve niteliğinin en uygun belirlenme yönteminin hava fotoğrafları olduğu, bu hava fotoğraflarının kadastrodan sonraki geçmiş yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerektiği, bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava tarihine göre 20 yıl ve daha öncesine ait 1/20000 veya 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskop aletiyle incelenerek taşınmaz üzerindeki tarımsal faaliyete başlandığı tarihin belirlenmesi gerektiğinin uzman öğretim üyesi seviyesindeki bilirkişilerin görüşleri olduğu. .........bu konudaki açıklamaları-...... Etüt ve Haritalama 1995 Baskısı), bu nedenle mahkemece yapılacak işin öncelikle, öğretim üyesi seviyesinde bir ziraat mühendisi, bir harita veya kadastro mühendisi ile bir jeologdan oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle ve az önce yapılan açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliğinin ve hangi tarihte tarımsal faaliyete başlandığının belirlenmesine çalışılması gerektiği; taşınmazın bulunduğu bölgenin tapulama çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğundan bahisle tespit dışı bırakıldığı nazara alınarak bölgeye ait topoğrafik haritanın da getirilmesi, taşınmazın eğim durumu üzerinde durulması, bilirkişiler kurulunda bulunan ziraat mühendisi ve jeolog bilirkişinin görüşlerine başvurularak üzerindeki çalı ve ağaççıklardan oluşan bitki örtüsünün imar ve ihya amacıyla kaldırılması halinde erozyona tabi olacak nitelikte bir taşınmaz olup olmadığının belirlenmesi gerektiği; ayrıca HUMK'nın 366. maddesine göre taşınmazın niteliğinin tam olarak belirlenmesi bakımından taşınmaz ve çevresini net bir biçimde gösterir fotoğrafların da temin edilerek dosyaya konulması gerektiği, eksik
........
incelemeyle karar verilemeyeceği; dava konusu taşınmaza komşu olup yine davacıya ait 2403 nolu parselin kadastro tutanağına göre bu taşınmazın 969 tahrir nolu vergi kaydına istinaden tespit gördüğü anlaşıldığından, davacıya ait taşınmaza uygulanan 969 tahrir nolu vergi kaydının bulunduğu yerden getirtilerek mahallinde uygulanması, dava konusu taşınmazın tahrir kayıtlarında ne şekilde gösterildiğinin üzerinde durulması, miktar itibariyle dava konusu taşınmazın genişletilmeye elverişli yerlerden olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği; ayrıca orman mühendisi bilirkişinin raporunun dayanaktan yoksun olup bilirkişi raporu açıklanırken istifade edildiğinden söz edilen orman kadastro haritası ve tutanağının dosyada bulunmadığı gibi memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafları da bulunmadığı, raporun bu haliyle denetimden uzak olduğu, orman idaresine yazılacak müzekkereyle bu belgeler getirildikten sonra orman mühendisi bilirkişiden denetime açık rapor alınıp dosya arasına konulması gerektiği; dosya arasında bulunan....... 06.12.1999 tarih 1999/14 sayılı men kararına göre davacı ...'un şikayetçi durumunda olduğu ve talebi doğrultusunda men kararı verildiği, idari men kararının sadece metni ile yetinilmeyip dosyanın tüm belgelerle birlikte kaymakamlık makamından istenip dosya arasına konulması, davacının şikayet ettiği yerin dava konusu yerle aynı yer olduğu fen bilirkişi raporunda açıklandığına göre davacının şikayetindeki beyanlarının dikkate alınması da gerektiği' gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yargılamaya devam edilmesi neticesinde 29/07/2010 tarih, 2007/84 E. - 2010/370 K. sayılı kararı ile bu defa yine; davanın kabulüne; Mersin ili, Silifke ilçesi, İmamuşağı köyünde bulunan fen bilirkişisi Bilal Bolaç'ın 18.08.2009 tarihli rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 1450,10 m²'lik taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi ve kararın bir kez daha Hazine vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizce; 17.01.2011 gün ve 2010/13409 E. - 2011/50 K. sayılı kararı ile; 'Mahkemece hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazların eski tarihli memleket haritasında çalılık rumuzlu yeşil alanda kaldığı ve rapor ekindeki memleket haritası üzerinde gösterildiği bildirildiği halde, orman bilirkişi raporu ekleri dosyada yer almadığı gibi raporun da taşınmazın orman niteliğini belirlemede yeterli olmadığı, 1980’li yıllara ait hava fotoğraflarının incelettirilmemiş, keşifte taşınmazların konumu, toprak yapısı, üzerindeki bitki örtüsü ve çevre taşınmazlara göre arz ettiği özellikleri belirtir hâkimin gözleminin zabta yazılmamış, uzman ziraat mühendisi bilirkişiden; taşınmazın niteliği hususunda, komşu parsellerin toprak yapısı da mukayese edilmek suretiyle, taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmamış, fotogrametrik kadastro paftası getirtilerek kullanım sınırları araştırılmamış ve bu paftanın memleket haritası ile çakıştırılarak taşınmazın yerinin tam ve kesin olarak tespit edilmemiş olduğu, taşınmazın dosyadaki fotoğraflarında, bazı bölümlerinin traktörle yeni sürülüp hat çekildiği, üzerinde yer yer çalılık ve ağaçlık görüldüğü; dosya içeriğinden, taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosunun 1977 yılında 1744 sayılı Kanuna göre seri bazda yapıldığının anlaşıldığı, kural olarak, orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastrosu, harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de; o yerde köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan ve 4785 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme ulaşılacağı, zira 3116 sayılı Kanunun sadece Devlet ormanlarının kadastrosunun yapılmasını öngördüğü, bu nedenle; seri bazda, herhangi bir belde ya da ilçe sınırı esas alınmadan yapılan orman kadastrosu bulunduğundan, çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığının 4785, 5658 sayılı Yasalar ile 05.11.2003 gün 4999 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanların hiçbir işleme lüzum olmaksızın Devletleştirildiği, Devletleştirilen ormanlardan bazılarının sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanunla iadeye tâbi tutulduğu ve iade koşullarının yasada gösterildiği, bu nedenle; mahkemece eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ve fotogrametri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftasının ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen....... ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek üç mühendis ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi; 3116, 4785
........
ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumunun saptanması; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğunun düşünülmesi; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresinin incelenmesi; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli tüm taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınması, böylesine yapılacak bir araştırma sonucunda taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğunun saptanması halinde zilyetlikle kazanma koşullarının araştırılması gerekeceği; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerektiği; somut olayda mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve incelemenin yapılmamış olduğu; dava konusu taşınmazların orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile kadastro tespitine itiraz davalarında, tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgelerin ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmesi, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan...... hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket
........
haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazların gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınması, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerlerin;
1) Orman sayılan veya orman rejimine girmiş (15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliği madde 26) yerlerden yada 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tabi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi (3402 sayılı Kanunun 16. md. (A), (B), (C) ve (D) bentleri kapsamında kalan yerler),
2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Kanunun 17/1. maddesi gereğince orman yetiştirilmek üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen arazi ya da başka bir amaçla kamu hizmetine tahsis edilen arazi, imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılamaz. HGK 03.06.1998 gün 1998/8-347-394 ve 12.12.2001 gün 2001/20-118-1156 S.K.),
3) İl, İlçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Kanunun 17/2. md. HGK 25.04.2001 gün 2001/20-390-396 S.K.),
4) Tescil davalarında, davanın açıldığı; kadastro tesbitine itiraz davalarında ise kadastro tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
5) Kadastro tesbit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (HGK’nın 22/03/1995 gün 1994/8-873-216 ve 19/02/1997 gün 1996/8-768-100 ve 24/09/1997 gün 1997/20-372-718 ve 18/02/1998 gün 1998/8-15-129 sayılı kararları),
6) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkında Yönetmeliğin 26/a. maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (HGK'nın 10.12.1997 gün 1997/20-830-1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808-1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (HGK'nın 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214-241 sayılı kararları),
8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (HGK'nın, 24.10.2001 gün 2001/8-964-751 ve 13.02.2002 gün 2002/8-183-187 sayılı kararları),
9) 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fırkasında yazılı,
a) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş orman,
b) 3116 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesine göre kamulaştırılmış orman,
c) 6831 sayılı Kanunun 3. maddesine göre orman rejimine alınmış yer,
d) Aynı Kanunun 13. maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yer,
e) Aynı Kanunun 24. maddesine göre kamulaştırılan ya da diğer suretle orman yetiştirmek üzere kamulaştırılan yer,
f) .......olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yer,
g) Herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalmış orman,
h) .... orman olarak tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış saha,
ı) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman
.......
sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı düşünülerek başka bir araştırmaya gerek kalmadan Hazine davasının kabulü ile dava konusu taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiği... (HGK…’nın 15/03/2006 gün 2006/8-106-68 sayılı kararı).
Yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğunun, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiğinin, kimden kime kaldığının, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğünün ve ekonomik amacına uygun olup olmadığının, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulması, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğunun yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmesi, fen bilirkişiye memleket koordinat noktalarını içeren infaza elverişli kroki düzenlettirilmesi; 3402 sayılı Yasanın 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 03/07/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 2. fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları ve satın alınan kişiler yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığının, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarının, tapu ve kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığının Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örneklerinin ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyalarının getirtilip incelenmesi, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkında Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre sulu tarım arazisi; tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden yasanın amacına uygun rapor alınması, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği' gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde mahkemece; 'Taşınmazın 1981 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 766 sayılı Kanunun 2. maddesine göre taşlık çalılık gerekçesi ile tapulama harici bırakıldığı, mahallinde yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarından taşınmazın doğal eğiminin %5-10 olduğu, çevresindeki tarlalar ile kıyaslandığında daha iri taş bloklarına sahip olduğu, renklerinin daha taze olup uzun yıllardan beri ekilip sürülmediğinden taş ve toprak renklerinin daha kırmızı, daha kahve renkli olduğu, maksimum toprak derinliğinin 70 cm. civarında olduğu, taşınmaz üzerindeki doğal yapının bozulmadığı, belirgin imar ve ihya çalışması yapılmadığı, taşınmaz üzerinde bulunan taşlar ve çalılık yapının doğal halini koruduğu, keşif günündeki toprak yapısındaki değişimler ve zilyetlik süresini etkileyen diğer faktörler temel alınarak yapılan değerlendirmede gerek dava tarihi gerekse dava tarihinden geriye doğru 20 yıl gidildiğinde 20 yıllık bir sürede fasılasız olarak tarım yapılmadığı, dolayısıyla Medenî Kanunun 713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri çerçevesinde kazandırıcı zamanaşımı şartlarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı; her ne kadar mahallinde daha önce yapılan keşifler sonrasında bilirkişilerce genel olarak dava konusu edilen taşınmazda imar ve ihyanın tamalandığı ve kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğu rapor edilmiş ise de; mahallinde 17.02.2014 tarihinde yapılan keşif ve bunun sonucunda jeodezi ve fotogrametri bilirkişilerce hazırlanan 25.03.2014 tarihli raporda 1987 yılına ait hava fotoğraflarında taşınmazın ve çevresinin taşlık çalılık olarak görüldüğünün, yine ziraat mühendisi birlirkişisince hazırlanan raporda taşınmazın niteliğinin ayrıntılı şekilde rapor edilmiş olduğu, yukarıda açıklanan nitelikleri ve dava tarihinden önceki 20 yıllık durumu itibariyle taşınmazda imar ihyanın tamamlanmadığı ve tamamlandığından itibaren de 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin oluşmadığı' gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
...........
Dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu İmamuşağı köyünde; orman kadastrosu 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi uygulamalarına göre 18.11.1977 tarihinde tamamlanmış, 13.04.1979 tarihinde ilan edilmiştir. Ayrıca, 2/B çalışmalarına 03.09.1985 tarihinde başlanmış ilan edilerek 14.06.1988 tarihinde kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu ise 1981 yılında yapılmış, çekişmeli taşınmaz taşlık ve çalılık niteliğiyle tapulama harici bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı belirlenerek hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 26/06/2019 gününde oybirliği ile karar verildi.
20. Hukuk Dairesi 2016/13324 E. , 2019/4479 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 32 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat