1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

20. Hukuk Dairesi 2016/14130 E. , 2019/2545 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
20. Hukuk Dairesi 2016/14130 E. , 2019/2545 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin adına tapda kayıtlı bulunan ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... mevkii, 1240 ada, 12 parsel ve 1241 ada, 11 parsel sayılı 2 adet taşınmazının ... tarafından açılan tapu iptali ve tescil davaları sonucunda tapularının iptal edilerek ... vasfı ile davalı Hazine adına tescil edildiğini, kamulaştırmasız el koyma ve mülkiyet kaybı gerçekleştiğinden TMK'nın 1007. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 30/03/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 236.440,64 TL'ye yükseltmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu ; davanın kısmen kabulü ile,
1-Dava konusu taşınmazlardan 1240 ada 12 parsel sayılı taşınmaz için 65.037,63 TL'nin 14/07/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine,
2-Dava konusu taşınmazlardan 1242 ada 11 parsel sayılı taşınmaz için 18.174,62 TL'nin 13/09/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalı ... aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tabi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E. - 2011/3-629 K. 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E. - 2013/7-31 K. 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre, değilse maktu harç yatırılmalıdır.
Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, dava değeri üzerinden nisbi harç ve ıslah edilen dava değeri üzerinden nispi tarifeye göre ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi dava harcı ve ıslah harcının alınması gerekir. Dava ve ıslah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Ne var ki; davacı vekili, dava harcı ödememiş, ıslahla artırılan miktar üzerinden ıslah harcını ise maktu harç tutarınca ödemiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, dava ve ıslah harcı alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bu durumda mahkemelerce; yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca dava ve ıslah edilen dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi konusunda davacıya usulünce süre verilip, harcı yatırılan miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı yatırılmayan dava ve ıslah dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 11/04/2019 günü oy birliği ile karar verildi.