20. Hukuk Dairesi 2017/10366 E. , 2020/2317 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

20. Hukuk Dairesi 2017/10366 E. , 2020/2317 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi


Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R


Davacı vekili 11/08/2016 tarihli dilekçe ile; ... ili, ... ilçesi, ... köyü, 126 ada 3 (eski 440 parsel) sayılı parselin müvekkillerinin murisi adına kayıtlı iken... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/350 Esas sayılı dosyasında verilen karar ile eylemli orman olduğu gerekçesiyle tapusu iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verildiği, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/350 Esas sayılı dosyasında verilen kararın 27/09/2007 tarihinde kesinleştiğini belirterek tapu iptali sebebi ile fazlaya ilişkin dava ve hakları saklı kalmak kaydıyla yargılama sonucu keşif ve bilirkişi raporları ile asıl tazminat miktarı belirleninceye kadar davacıların tapu iptali sebebiyle uğramış olduğu maddi zarar karşılığı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca 5.000,00 TL'nin tapu iptalinin kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talep ettikleri tazminat miktarını 116.152,05 TL’ye artırmış, alacağın tamamına tapu iptal kararının kesinleştiği 27/01/2007 tarihinden yasal faiz işletilmesini talep etmiş ve ıslah harcını da yatırmıştır.
Mahkemece; davanın kabulüyle, 116.152,05.-TL tazminatın tapu iptali ve tescil kararının kesinleşme tarihi olan 27/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı ... tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 2017/1291 E. - 1258 K. sayılı kararı ile davalı Hazinenin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-b-3 maddesi uyarınca... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/570 E. - 2017/187 K. sayılı kararının kaldırılmasına,
2) Davanın kabulüyle, 91.262,33 TL'nin 27/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak dosyada mevcut... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/1233 E. - 1033 K. sayılı veraset ilamında belirlenen payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptali nedeniyle doğan zararın TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamından, yörede yapılan tapulama çalışmaları sırasında 440 parsel sayısıyla ... adına tespit ve tescil edilen taşınmazın 2002 yılında yapılan yenileme çalışmalarında 5531,05 m² yüzölçümlü olarak 126 ada 3 parsel sayısıyla işlem gördüğü, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/06/2007 tarihinde kesinleşen 2005/350 E. - 2007/142 K. sayılı kararıyla taşınmazın tapu kaydının iptaliyle, orman olarak Hazine adına tesciline karar verildiği, kesinleşen bu kararın gereğinin 27/09/2007 tarihinde yerine getirilerek taşınmazın Hazine adına tescil edildiği, davacıların eldeki davayı 11/08/2016 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, tapu iptal kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde eldeki dava açıldığına, arazi niteliğindeki taşınmazlara gelir metodu ile değer belirlenerek hüküm kurulduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, HMK'nın 302/5. ve 373. maddeleri uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 01/07/2020 günü oy çokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)






KARŞI OY YAZISI

Dava, kesinleşmiş orman kadastrosuna göre orman sınırları içerisinde kalan davacılara ait taşınmazın tapusunun iptal edilmesi nedeniyle tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat (TMK md.1007) istemine ilişkindir.
Türk Medenî Kanununun 1007. maddesinde; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.' hükmü yer almaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkillerinin murisine ait... ili, ... ilçesi, ... köyü 126 ada 3 parsel sayılı taşınmazın eylemli orman olduğu gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini ve bu şekilde müvekkillerinin mülkiyet haklarının bedelsiz olarak ihlal edildiğini ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuştur.
Taşınmazın bulunduğu yerde 1944 yılında yapılan orman kadastrosunda dava konusu yer orman sınırları içerisinde yer almış, yapılan bu kadastro çalışması ilan edilerek kesinleşmiştir. Daha sonra aynı bölgede 1966 yılında yapılan tapulama çalışması sırasında orman tahdit sınırları içerisinde bulunan davaya konu bu taşınmaz, davacıların murisi adına tespit edilmiş, itiraz edilmediği için de kesinleşerek tespit gibi tapu kaydı oluşmuştur.
Bir yerde tapulama çalışması (arazi kadastrosu) yapılırken, daha önceden yapılmış olan ve kesinleşen orman kadastrosu var ise bu sınırlara riayet edilerek tapulama çalışmasının yapılması gerekir. Tazminata konu olan taşınmaz 1944 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında orman olarak ilan edilip kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalan bir yer olduğu sabittir. Ancak buna rağmen aynı yerle ilgili ikinci bir kadastro işlemi yapılmıştır.
Anayasamızın 169. maddesinde; '... Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz...' hükmü yer almaktadır. Bu hükümde de açıkça yer aldığı üzere ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değildir.
Davaya konu olan taşınmaz, daha önceden ilan edilip ve kesinleşen orman kadastrosuna göre orman niteliğinde olduğundan, özel mülkiyete konu olamayacağı Anayasamızın hükmü gereğidir. Hem Anayasamızın hükmü ve hem de yapılan arazi kadastrosunun ikinci kadastro niteliğinde olması nedeniyle davacı adına yapılan tespit ve tescil, yolsuz tescil niteliğindedir. Hukuk Genel Kurulu Kararlarında ve Dairemizin yerleşik uygulamasında bu tür tesciller yok hükmünde kabul edilmektedir.
Her ne kadar, şeklen bir tapu kaydı oluşmuş ise de, bu tapu kaydı mülkiyeti kazandıran bir belge niteliğinde değildir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tapu kaydını tereddütsüz bir mülkiyet belgesi olarak kabul etmekte ise de, Türk Hukukundaki uygulama farklı yöndedir.
AİHM, mülkiyet hakkını ve kapsamına belirlerken iç hukuktaki düzenlemeler ile yargısal uygulamaları gözeterek bir sonuca varmaktadır. Buna göre; “orman veya mera gibi alanların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılamayacağına dair Türk Hukukundaki düzenlemeler nedeniyle, başvurucuların bu taşınmazların mülkiyetini elde etmelerini sağlayabilecek bir meşru beklentilerinin doğmasının mümkün bulunmadığını…” kabul etmektedir. (Sarısoy ve Diğerleri/Türkiye, B.No: 21303/07, 14.10.2014; Usta/Türkiye, B.No: 32212/11, 27.11.2012)
Hukuk Genel Kurulunun 19.02.2003 gün 2003/20-102 Esas - 2013/90 Karar sayılı ilamında; 'Türk Medenî Kanununun kabul ettiği sisteme göre tapuya tescilin geçerli olabilmesi ve mülkiyet hakkının doğması için geçerli bir hukuksal nedene dayanması zorunludur. Geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan tesciller, yolsuz tescil niteliğinde olup sahibine mülkiyet hakkı kazandırmaz... Yolsuz tescille, kamu malı niteliğinde olan taşınmazların özel mülkiyete dönüştürülerek hukuksal niteliklerinin değiştirilmesi hukuken mümkün değildir...' yönünde karar verilmiştir. Aksinin kabulü, Anayasamızın 169. maddesi hükmünün yok sayılması ve dolanılması anlamına gelecektir. Dava konusu taşınmaz yolsuz tescil olduğundan tapu kaydının mülkiyet hakkını temsil etmediği, başka bir deyişle, mülkiyet kazanılmadığı için davacı adına oluşan tapu kaydının iptal edilmesi ile de mülkiyet hakkının ihlal edilmesi söz konusu olmayacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tapunun orman olduğu gerekçesi ile iptal edilmesi durumunda hiçbir bedel ödenmemesini hak ihlali kabul etmiş, makul bir tazminat ödenmesi gereğine değinmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, makul tazminat miktarını, taşınmazın rayiç bedeli olarak kabul eden kararları bulunmaktadır. (29.09.2010 tarih 2010/ 14-386 Esas 2010/427 Kararı). Bu kararlarda önce arazi kadastrosu yapılıp kişi adına tapu kaydı oluştuktan sonraki bir tarihte Orman Kadastrosu yapılarak kişi taşınmazları orman sınırları içerisine alınmıştır. Bu durumdan farklı olarak kanaatimce; öncelikle orman kadastrosunun yapılıp kesinleştiği yerlerde sonradan tesis (arazi) kadastrosu yapılması ve hukuken orman olduğu kesinleşen bir yerin ikinci kadastro olarak yapılan arazi kadastrosu ile mülkiyeti kazanılamayacağı için makul tazminat miktarı taşınmazın rayiç bedeli değil, bu kayda güvenerek tapu sahibinin imar ve ihya çalışmaları nedeniyle taşınmaza yapmış olduğu masraflar ve katmış olduğu müspet değer miktarında olmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında, davacının tapusunun iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığı iddiası, mülkiyet hakkının hiç doğmaması nedeniyle hukuki gerçeği yansıtmadığı, AİHM'nin içtihadı gözönüne alınarak bir an için Hazinenin sorumlu tutulması gerektiği kabul edilse dahi, hükmedilmesi gereken tazminat miktarının (AİHM kararında geçen makul tazminat) taşınmazın rayiç bedeli değil, tapu malikinin bu kayda güvenerek, imar ve ihya çalışmaları nedeniyle taşınmaza yapmış olduğu masraflar ve katmış olduğu müspet değer miktarında olması gerektiği kanaatinde olduğumdan, taşınmazın rayiç bedeli miktarında tazminata hükmedilmesine ilişkin kararın bozulması gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön