3. Hukuk Dairesi 2016/19699 E. , 2018/5859 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
3. Hukuk Dairesi 2016/19699 E. , 2018/5859 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; müteveffa abisi ile birlikte bir butik işlettiklerini, abisinin 2010 yılında vefatı üzerine, ... 1. Noterliği'nde düzenlenen 23/07/2010 tarih 4963 yevmiye nolu adi ortaklık sözleşmesini ile davalıyı (yengesini) herhangi bir sermaye payı koymaksızın, bedelsiz ve karşılıksız olarak işletmeye ortak ettiğini, ortaklığın resmi kaydının ve kira sözleşmesinin kendi adına olduğunu, ortaklığın tüm işleri ile kendisinin ilgilendiğini, sadece kardan pay aldığını, hiçir zaman işletmenin zararına katılmak istemediğini, davalının işletme ile ilgilenmediğini, sadece para almak almak için dükkana uğradığını, aralarında bu nedenle tartışmalar yaşandığını, bu olayların aradaki güven ilişkisini sarstığını ve artık ortaklığın devamının imkansız hale geldiğini, bu nedenle davalıya fesih billdiriminde bulunulduğunu belirterek, adi ortaklığın feshinde tasfiyesi ile işletmeye ait kiracılık hakkı ve işletmenin isim hakkının kendisine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı; eşinin vefatı üzerine davacı ile adi ortaklık kurduklarını, ortaklık sözleşmesinin süresinin 20 yıl olduğunu, sözleşmenin 11. Maddesi uyarınca ayrılmak isteyen ortağın bir ay önceden ihbarda bulunması gerektiğini, davacının ortaklık süresince kendisine hesap vermediğini, tüm idarenin davacıda olduğunu, yapılan satışlardan elde edilen paraların muntazam olarak banka hesabına yatırılmadığını, çok az kısmının ortak hesaba yatırılmakta olup, büyük kısmının davacı tarafından kullanıldığını, davacının kendisine aylık 800,00 TL ödeme yaptığını oysa dükkandan gelen kazancın bundan çok daha fazla olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, 'davacının, davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ettiği, ancak buna rağmen taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin işbu davanın açılmasından bir süre öncesine kadar devam ettiği, her ne kadar davacı davalının zarara katılmadığını sadece kar payını istediğini beyan etmişse de davalının ortaklığa alınmadığı hususunun tanık beyanları ile sabit olduğu, bu hali ile zarara katılmasının mümkün olmadığı, davacının kendi kusuruna dayanarak haklı sebeple fesih talep edemeyeceği, davacının adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini isteyebilmesi için haklı nedenlerin bulunmadığı, bir başka deyimle adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi için gerekli olan haklı nedenlerin varlığının davacı tarafından ispatlanamadığı' gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.Dava, taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile adi ortaklıktan kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.Dosya kapsamından; davacı ile davalının, ...' unvanlı iş yerinin işletilmesi ve bunun sonucunda elde edilecek kar ve zararın %50 hisse ile paylaşılması konusunda, 23/07/2010 tarihli ortaklık sözleşmesi yapıldığı, buna göre taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır ki, bu husus mahkemenin de takdirindedir.
Somut olayda, davacı taraf, davalının işletme ile ilgilenmediğini, iş yerine gelmediğini, işletmeden yalnızca kar payı aldığını, zarara katlanmak istemediğini ve davalı ile aralarında iş yerinin yönetiminden kaynaklı ciddi sorunlar olduğunu belirterek, adi ortaklığı haklı nedenle feshine dayalı iş bu davayı açmış, mahkemece, adi ortaklığın feshi şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Ne var ki adi ortaklık bir kişi ortaklığı olup, ortaklar arasındaki güven ilişkisine dayanmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 620. maddesi 'Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleşmeyi üstlendikleri sözleşmedir.' denilmiştir.Maddenin lafzından anlaşıldığı üzere, adi ortaklık, emeklerini veya araçlarını herhangi bir müşterek amaç doğrultusunda birleştirerek, bu amaca ulaşma konusunda birlikte çaba göstermeyi sözleşmeyle birbirlerine karşı yüklenen kişilerce oluşturulan, tüzel kişiliği bulunmayan bir kişi topluluğudur.Doktrinde adi şirket –ortaklık-, sözleşmeyle kurulan ve bir müşterek amacın elde edilmesine hizmet eden kişi birliği olarak tanımlanmaktadır (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku. İstanbul 2003. s. 26). Bu tanımlardan adi şirketin –ortaklığın- unsurları; kişi, sözleşme, katılım payı, amaç, affectio societatis (müşterek gayeye ulaşmak için birlikte çalışmak unsuru) şeklinde belirtilebilir (Barlas, Nami, Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, İstanbul, 1998 s.13). Bir adi ortaklığın varlığından bahsedilebilmesi için bu unsurlara ilaveten, ortakların müşterek gayeye ulaşmak için birlikte çaba ve özen göstermek zorunluluğu bulunmaktadır.Adi ortaklık bir kişi birliği olmakla, temel unsuru kişidir. Adi ortaklık sözleşmesi iç ilişkide karşılıklı güvene ve iyiniyete dayanmaktadır. Ortaklar öteki sözleşmelerden tamamen farklı olarak, emeklerini ve sermayelerini ortak bir amaç için birleştirdiklerinden, aralarında sıkı bir işbirliği kurulmakta ve güvene dayanan bu işbirliği ilişkisi nedeniyle ortaklar birbirlerinin vekili gibi, ortaklık işlerinden dolayı özenle hareket etme, ortakları zarara uğratmamakla yükümlü tutulmuşlardır.Adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için ortakların müşterek bir amaç etrafında toplanmış bulunmaları yeterli değildir. Ortakların ayrıca, ortaklığın amacının gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere katılmayı, bu yolda diğer ortaklarla işbirliği yaparak, onlarla birlikte çaba sarf etmeyi de üstlenmiş olmaları gereklidir. Amaç ortak araç veya güçlerle izlenmeli, taraflar amacın izlenmesinde birlikte etkin olmalıdırlar. Her bir ortak şu veya bu şekilde amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak zorundadırlar. Birlikte çaba yükümlülüğü bir yan edim yükümü olmayıp, asli edim yükümü durumundadır ve adi ortaklığın sürekli borç ilişkisi karakterine uygun olarak, süreklilik arz etmelidir.
Adi ortaklıkta tarafların birbirlerine karşı adi ortaklıktan doğan sorumlulukları ve talep hakları mevcut olup, taraflardan (ortaklardan) birinin yukarıda sayılın yükümlülüklerini ihlal etmesinin, TBK'nın 639/7. Maddesi hükmü gereğince adi ortaklığın feshini haklı kılacak nedenlerdendir.Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen TBK'nun 639/7. maddesinde 'Haklı sebeplerin bulunması halinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla' ortaklığın sona ereceği belirtilmiştir.Adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeple feshi için ortaklık süresinin önemi bulunmamaktadır. Haklı sebeple fesih hakkı mutlak ortaksal bir hak olup, bu hakkın ortaklık sözleşmesiyle sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması olanaksızdır. Gerçekten ortaklar arasındaki ilişkinin devam etmesini haklı göstermeyecek bazı durumlar ortaya çıkarsa, bu durumda ortakların ortaklığın feshini mahkemeden istemesi mümkündür. Hatta belirli süreli ortaklıklarda da sözleşmede belirtilen ortaklık süresinin bitmesinden önce haklı sebeple sözleşmenin feshi davası açmak olanaklıdır.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında iş yerinin yönetimi ve gelirin paylaşılması konusunda ciddi sorunlar bulunduğu, hatta taraflar arasındaki tartışmaların ceza soruşturmasına da yansıyan bir hal alması ve tarafların birbirlerine karşı yönelttiği iddiaları göz önüne alındığında, taraflar arasındaki adi ortaklığın devamın mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı ve davalı arasındaki işbirliği, birlikte çaba, karşılıklı güven ilişkisinin ortadan kalktığının kabulü gerekmektir. Bu durumda da adi ortaklığın haklı nedene dayalı olarak fesh edildiği ve davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin 11. maddesinde de ayrıca ortaklığın sona ermesine ilişkin ayrıca bir düzenleme getirilmiş olup, buna göre ortaklık süresi olan 20 yıl içinde ortaklıktan ayrılmak isteyen ortak, 1 ay önceden yazılı ihbarda bulunarak ortaklığı feshedebilecektir. Nitekim davacı da, davalıya gönderdiği ... Noterliği'nin 11.01.2012 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmenin bu hükmüne dayanarak sözleşmeyi feshettiğini davalıya bildirmiştir.O halde mahkemece, taraflar arasındaki adi ortaklığın devamının mümkün bulunmadığı göz önüne alındığında, adi ortaklığın haklı nedene dayalı olarak fesh edildiği kabul edilerek, uyuşmazlığın; adi ortaklığın tasfiyesi hükümleri (TBK'nun 620 ve devamı maddeleri) gereğince ve 642.maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; müteveffa abisi ile birlikte bir butik işlettiklerini, abisinin 2010 yılında vefatı üzerine, ... 1. Noterliği'nde düzenlenen 23/07/2010 tarih 4963 yevmiye nolu adi ortaklık sözleşmesini ile davalıyı (yengesini) herhangi bir sermaye payı koymaksızın, bedelsiz ve karşılıksız olarak işletmeye ortak ettiğini, ortaklığın resmi kaydının ve kira sözleşmesinin kendi adına olduğunu, ortaklığın tüm işleri ile kendisinin ilgilendiğini, sadece kardan pay aldığını, hiçir zaman işletmenin zararına katılmak istemediğini, davalının işletme ile ilgilenmediğini, sadece para almak almak için dükkana uğradığını, aralarında bu nedenle tartışmalar yaşandığını, bu olayların aradaki güven ilişkisini sarstığını ve artık ortaklığın devamının imkansız hale geldiğini, bu nedenle davalıya fesih billdiriminde bulunulduğunu belirterek, adi ortaklığın feshinde tasfiyesi ile işletmeye ait kiracılık hakkı ve işletmenin isim hakkının kendisine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı; eşinin vefatı üzerine davacı ile adi ortaklık kurduklarını, ortaklık sözleşmesinin süresinin 20 yıl olduğunu, sözleşmenin 11. Maddesi uyarınca ayrılmak isteyen ortağın bir ay önceden ihbarda bulunması gerektiğini, davacının ortaklık süresince kendisine hesap vermediğini, tüm idarenin davacıda olduğunu, yapılan satışlardan elde edilen paraların muntazam olarak banka hesabına yatırılmadığını, çok az kısmının ortak hesaba yatırılmakta olup, büyük kısmının davacı tarafından kullanıldığını, davacının kendisine aylık 800,00 TL ödeme yaptığını oysa dükkandan gelen kazancın bundan çok daha fazla olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, 'davacının, davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ettiği, ancak buna rağmen taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin işbu davanın açılmasından bir süre öncesine kadar devam ettiği, her ne kadar davacı davalının zarara katılmadığını sadece kar payını istediğini beyan etmişse de davalının ortaklığa alınmadığı hususunun tanık beyanları ile sabit olduğu, bu hali ile zarara katılmasının mümkün olmadığı, davacının kendi kusuruna dayanarak haklı sebeple fesih talep edemeyeceği, davacının adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini isteyebilmesi için haklı nedenlerin bulunmadığı, bir başka deyimle adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi için gerekli olan haklı nedenlerin varlığının davacı tarafından ispatlanamadığı' gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.Dava, taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile adi ortaklıktan kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.Dosya kapsamından; davacı ile davalının, ...' unvanlı iş yerinin işletilmesi ve bunun sonucunda elde edilecek kar ve zararın %50 hisse ile paylaşılması konusunda, 23/07/2010 tarihli ortaklık sözleşmesi yapıldığı, buna göre taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır ki, bu husus mahkemenin de takdirindedir.
Somut olayda, davacı taraf, davalının işletme ile ilgilenmediğini, iş yerine gelmediğini, işletmeden yalnızca kar payı aldığını, zarara katlanmak istemediğini ve davalı ile aralarında iş yerinin yönetiminden kaynaklı ciddi sorunlar olduğunu belirterek, adi ortaklığı haklı nedenle feshine dayalı iş bu davayı açmış, mahkemece, adi ortaklığın feshi şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Ne var ki adi ortaklık bir kişi ortaklığı olup, ortaklar arasındaki güven ilişkisine dayanmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 620. maddesi 'Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleşmeyi üstlendikleri sözleşmedir.' denilmiştir.Maddenin lafzından anlaşıldığı üzere, adi ortaklık, emeklerini veya araçlarını herhangi bir müşterek amaç doğrultusunda birleştirerek, bu amaca ulaşma konusunda birlikte çaba göstermeyi sözleşmeyle birbirlerine karşı yüklenen kişilerce oluşturulan, tüzel kişiliği bulunmayan bir kişi topluluğudur.Doktrinde adi şirket –ortaklık-, sözleşmeyle kurulan ve bir müşterek amacın elde edilmesine hizmet eden kişi birliği olarak tanımlanmaktadır (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku. İstanbul 2003. s. 26). Bu tanımlardan adi şirketin –ortaklığın- unsurları; kişi, sözleşme, katılım payı, amaç, affectio societatis (müşterek gayeye ulaşmak için birlikte çalışmak unsuru) şeklinde belirtilebilir (Barlas, Nami, Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, İstanbul, 1998 s.13). Bir adi ortaklığın varlığından bahsedilebilmesi için bu unsurlara ilaveten, ortakların müşterek gayeye ulaşmak için birlikte çaba ve özen göstermek zorunluluğu bulunmaktadır.Adi ortaklık bir kişi birliği olmakla, temel unsuru kişidir. Adi ortaklık sözleşmesi iç ilişkide karşılıklı güvene ve iyiniyete dayanmaktadır. Ortaklar öteki sözleşmelerden tamamen farklı olarak, emeklerini ve sermayelerini ortak bir amaç için birleştirdiklerinden, aralarında sıkı bir işbirliği kurulmakta ve güvene dayanan bu işbirliği ilişkisi nedeniyle ortaklar birbirlerinin vekili gibi, ortaklık işlerinden dolayı özenle hareket etme, ortakları zarara uğratmamakla yükümlü tutulmuşlardır.Adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için ortakların müşterek bir amaç etrafında toplanmış bulunmaları yeterli değildir. Ortakların ayrıca, ortaklığın amacının gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere katılmayı, bu yolda diğer ortaklarla işbirliği yaparak, onlarla birlikte çaba sarf etmeyi de üstlenmiş olmaları gereklidir. Amaç ortak araç veya güçlerle izlenmeli, taraflar amacın izlenmesinde birlikte etkin olmalıdırlar. Her bir ortak şu veya bu şekilde amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak zorundadırlar. Birlikte çaba yükümlülüğü bir yan edim yükümü olmayıp, asli edim yükümü durumundadır ve adi ortaklığın sürekli borç ilişkisi karakterine uygun olarak, süreklilik arz etmelidir.
Adi ortaklıkta tarafların birbirlerine karşı adi ortaklıktan doğan sorumlulukları ve talep hakları mevcut olup, taraflardan (ortaklardan) birinin yukarıda sayılın yükümlülüklerini ihlal etmesinin, TBK'nın 639/7. Maddesi hükmü gereğince adi ortaklığın feshini haklı kılacak nedenlerdendir.Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen TBK'nun 639/7. maddesinde 'Haklı sebeplerin bulunması halinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla' ortaklığın sona ereceği belirtilmiştir.Adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeple feshi için ortaklık süresinin önemi bulunmamaktadır. Haklı sebeple fesih hakkı mutlak ortaksal bir hak olup, bu hakkın ortaklık sözleşmesiyle sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması olanaksızdır. Gerçekten ortaklar arasındaki ilişkinin devam etmesini haklı göstermeyecek bazı durumlar ortaya çıkarsa, bu durumda ortakların ortaklığın feshini mahkemeden istemesi mümkündür. Hatta belirli süreli ortaklıklarda da sözleşmede belirtilen ortaklık süresinin bitmesinden önce haklı sebeple sözleşmenin feshi davası açmak olanaklıdır.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında iş yerinin yönetimi ve gelirin paylaşılması konusunda ciddi sorunlar bulunduğu, hatta taraflar arasındaki tartışmaların ceza soruşturmasına da yansıyan bir hal alması ve tarafların birbirlerine karşı yönelttiği iddiaları göz önüne alındığında, taraflar arasındaki adi ortaklığın devamın mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı ve davalı arasındaki işbirliği, birlikte çaba, karşılıklı güven ilişkisinin ortadan kalktığının kabulü gerekmektir. Bu durumda da adi ortaklığın haklı nedene dayalı olarak fesh edildiği ve davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Kaldı ki taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin 11. maddesinde de ayrıca ortaklığın sona ermesine ilişkin ayrıca bir düzenleme getirilmiş olup, buna göre ortaklık süresi olan 20 yıl içinde ortaklıktan ayrılmak isteyen ortak, 1 ay önceden yazılı ihbarda bulunarak ortaklığı feshedebilecektir. Nitekim davacı da, davalıya gönderdiği ... Noterliği'nin 11.01.2012 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmenin bu hükmüne dayanarak sözleşmeyi feshettiğini davalıya bildirmiştir.O halde mahkemece, taraflar arasındaki adi ortaklığın devamının mümkün bulunmadığı göz önüne alındığında, adi ortaklığın haklı nedene dayalı olarak fesh edildiği kabul edilerek, uyuşmazlığın; adi ortaklığın tasfiyesi hükümleri (TBK'nun 620 ve devamı maddeleri) gereğince ve 642.maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.