21. Hukuk Dairesi 2019/5764 E. , 2020/196 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
21. Hukuk Dairesi 2019/5764 E. , 2020/196 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, davalılardan ... ve ...'a açılan davanın reddine, 109.269,44TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan ... İnş.Taah.Mad. Nak.San.Ve Tic.Ltd.Şti.'den alınarak davacılara verilmesi ilişkin hükmün süresi için temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18/06/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü yapılan tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak incelemenin evrak üzerinden yapıldıktan sonra aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve eksikliğin ikmali açısından geri çevrilmesine karar verilen dava dosyası yeniden Dairemize gelmiş ve yeniden esasa kaydedilmiş olmakla dosya üzerinde yeniden yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, iş kazası neticesinde sigortalının vefatı sebebiyle hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin davalı işveren yönünden kısmen kabulüne karar verilirken, davalı gerçek kişiler yönünden davanın
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davalı şirket tarafından yol yapım işinin üstlenildiği, şirket tarafından işletilen taş, kum ocağında plent adı verilen mekanik titreşimli kum silosunda olay günü 17/05/2011 tarihinde kumun ıslak olmasından kaynaklı tıkanıklık oluştuğu, kazalının silonun üst kısmından 2-3 m uzunluğundaki demir çubukla şişleme yaparak akmayan malzemenin akmasını sağlamaya çalıştığı, bu sırada dengesini kaybedip silonun içine düştüğü ve ağır yaralandığı 22/05/2011 tarihinde hastanede tedavi görürken vefat ettiği, hükme esas alınan kusur raporunda işveren davalı ... şirketine %80 kusur verildiği, bu kusurun %2’şer olarak aynı zamanda davalı şirket çalışanları olan mühendis davalı ... ve yol formeni davalı ...’a ait olduğuna karar verildiği, kazalı sigortalının ise %20 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği davalı işveren şirket tazminat alacaklarından sorumlu tutulmuşken; davalı gerçek kişiler yönünden kusur durumlarının yaşanan kazada etkisi olmadığı ve zarar ile eylemleri arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı gerekçesiyle tazminat alacağından sorumlu tutulmamış olduğu, davalı gerçek kişiler hakkında ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/331 Esas sayılı dava dosyasında yargılama yapıldığı ve haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İş kazalarında olay, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik İlkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden doğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu'nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işverenin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. (Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2004 gün ve 2004/21-365 E.-369 K.sayılı kararı da aynı yöndedir )
Aralarında işçi - işveren ilişkisi bulunmayan davalıların iş kazasından sorumluluklarının belirlenmesinde, iş kazasının özü itibariyle bir haksız fiil teşkil etmesi göz önünde bulundurularak iş kazası tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun haksız fiilden sorumluluğa ilişkin genel hükümlerinin de uygulanacağı açıktır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ise 74. maddesine göre hukuk hakimi zarar verenin kusuru olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun takdiri ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararındaki, fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi olaya ilişkin kabul, hukuk hakimini de bağlar. Aynı şekilde 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 53. maddesi de bu düzenlemeyi içermekte idi.
Öte yandan Dairemizin 22/10/2013 tarih ve 2013/10753 – 18935 Esas - Karar sayılı emsal nitelikteki ilamında da işaret olunduğu üzere, “Her ne kadar ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle kesinleşmiş bir mahkumiyet kararından söz etmek mümkün değilse de, ceza yargılamasında maddi vakıa olarak eylemin hukuka aykırılığının ve failinin belirlenmiş bulunması karşısında kusur oranlarının belirlenirken bu durumun da göz önüne alınması gerektiği açıktır”
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda, davalı gerçek kişiler hakkında yukarıda anılan gerekçeyle illiyet bağının kesildiği belirtilerek, bu davalılar hakkında davanın reddine karar verilmesi hatalı ise de; dosya kapsamında alınan kusur raporunun da olayın gerçekleşme şekline uygun düşmediği, davalı gerçek kişilerin kusurunun dayanağının açıkça raporda tartışılmadığı gibi; ceza dosyasında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının da bulunmadığı gözetilerek, sadece ceza davasının derdest olmasının veyahut da ilgililer hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin kusur verilmesini gerektirmeyeceğinin de göz önünde bulundurulmadığı açıktır.
O halde mahkemece yapılacak iş, ceza dava dosyası aslı dosya içerisine getirtilerek, bu dosyadaki olayın sübutuna ilişkin deliller de değerlendirilmek suretiyle davalı gerçek kişilerin olayın gerçekleşmesi nedeniyle yahut mevzuattan kaynaklanan kusurlarının bulunup bulunmadığının, irdelenerek davalı işveren şirket yanında bu davalıların da alması gereken önlemler olup olmadığı, hangi önlemlerin alındığı, hangi önlemlerin alınmadığının raporda açıkça tartışılarak davalı gerçek kişiler için de kusur değerlendirmesinin yapılması için dosyanın A belgeli İş Güvenliği Uzmalarından oluşturulacak üç kişilik heyete tevdi edilerek rapor hazırlatılması, hazırlanan raporda kusur oranının tayininde davalı şirketin %80 kusuru oranında davacıların usuli kazanılmış haklarının da bulunduğunun gözetilmesi ve davalıların maddi ve manevi tazminatlardan sorumlulukları hakkında da usuli kazanılmış haklar gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 27/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, davalılardan ... ve ...'a açılan davanın reddine, 109.269,44TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan ... İnş.Taah.Mad. Nak.San.Ve Tic.Ltd.Şti.'den alınarak davacılara verilmesi ilişkin hükmün süresi için temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18/06/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü yapılan tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak incelemenin evrak üzerinden yapıldıktan sonra aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve eksikliğin ikmali açısından geri çevrilmesine karar verilen dava dosyası yeniden Dairemize gelmiş ve yeniden esasa kaydedilmiş olmakla dosya üzerinde yeniden yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, iş kazası neticesinde sigortalının vefatı sebebiyle hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin davalı işveren yönünden kısmen kabulüne karar verilirken, davalı gerçek kişiler yönünden davanın
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davalı şirket tarafından yol yapım işinin üstlenildiği, şirket tarafından işletilen taş, kum ocağında plent adı verilen mekanik titreşimli kum silosunda olay günü 17/05/2011 tarihinde kumun ıslak olmasından kaynaklı tıkanıklık oluştuğu, kazalının silonun üst kısmından 2-3 m uzunluğundaki demir çubukla şişleme yaparak akmayan malzemenin akmasını sağlamaya çalıştığı, bu sırada dengesini kaybedip silonun içine düştüğü ve ağır yaralandığı 22/05/2011 tarihinde hastanede tedavi görürken vefat ettiği, hükme esas alınan kusur raporunda işveren davalı ... şirketine %80 kusur verildiği, bu kusurun %2’şer olarak aynı zamanda davalı şirket çalışanları olan mühendis davalı ... ve yol formeni davalı ...’a ait olduğuna karar verildiği, kazalı sigortalının ise %20 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği davalı işveren şirket tazminat alacaklarından sorumlu tutulmuşken; davalı gerçek kişiler yönünden kusur durumlarının yaşanan kazada etkisi olmadığı ve zarar ile eylemleri arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı gerekçesiyle tazminat alacağından sorumlu tutulmamış olduğu, davalı gerçek kişiler hakkında ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/331 Esas sayılı dava dosyasında yargılama yapıldığı ve haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İş kazalarında olay, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik İlkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden doğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu'nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işverenin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. (Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2004 gün ve 2004/21-365 E.-369 K.sayılı kararı da aynı yöndedir )
Aralarında işçi - işveren ilişkisi bulunmayan davalıların iş kazasından sorumluluklarının belirlenmesinde, iş kazasının özü itibariyle bir haksız fiil teşkil etmesi göz önünde bulundurularak iş kazası tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun haksız fiilden sorumluluğa ilişkin genel hükümlerinin de uygulanacağı açıktır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ise 74. maddesine göre hukuk hakimi zarar verenin kusuru olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun takdiri ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararındaki, fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi olaya ilişkin kabul, hukuk hakimini de bağlar. Aynı şekilde 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 53. maddesi de bu düzenlemeyi içermekte idi.
Öte yandan Dairemizin 22/10/2013 tarih ve 2013/10753 – 18935 Esas - Karar sayılı emsal nitelikteki ilamında da işaret olunduğu üzere, “Her ne kadar ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle kesinleşmiş bir mahkumiyet kararından söz etmek mümkün değilse de, ceza yargılamasında maddi vakıa olarak eylemin hukuka aykırılığının ve failinin belirlenmiş bulunması karşısında kusur oranlarının belirlenirken bu durumun da göz önüne alınması gerektiği açıktır”
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda, davalı gerçek kişiler hakkında yukarıda anılan gerekçeyle illiyet bağının kesildiği belirtilerek, bu davalılar hakkında davanın reddine karar verilmesi hatalı ise de; dosya kapsamında alınan kusur raporunun da olayın gerçekleşme şekline uygun düşmediği, davalı gerçek kişilerin kusurunun dayanağının açıkça raporda tartışılmadığı gibi; ceza dosyasında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının da bulunmadığı gözetilerek, sadece ceza davasının derdest olmasının veyahut da ilgililer hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin kusur verilmesini gerektirmeyeceğinin de göz önünde bulundurulmadığı açıktır.
O halde mahkemece yapılacak iş, ceza dava dosyası aslı dosya içerisine getirtilerek, bu dosyadaki olayın sübutuna ilişkin deliller de değerlendirilmek suretiyle davalı gerçek kişilerin olayın gerçekleşmesi nedeniyle yahut mevzuattan kaynaklanan kusurlarının bulunup bulunmadığının, irdelenerek davalı işveren şirket yanında bu davalıların da alması gereken önlemler olup olmadığı, hangi önlemlerin alındığı, hangi önlemlerin alınmadığının raporda açıkça tartışılarak davalı gerçek kişiler için de kusur değerlendirmesinin yapılması için dosyanın A belgeli İş Güvenliği Uzmalarından oluşturulacak üç kişilik heyete tevdi edilerek rapor hazırlatılması, hazırlanan raporda kusur oranının tayininde davalı şirketin %80 kusuru oranında davacıların usuli kazanılmış haklarının da bulunduğunun gözetilmesi ve davalıların maddi ve manevi tazminatlardan sorumlulukları hakkında da usuli kazanılmış haklar gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 27/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.