3. Hukuk Dairesi 2016/11241 E. , 2018/3036 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
3. Hukuk Dairesi 2016/11241 E. , 2018/3036 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 27.03.2018 tarihinde davalı vekili Av. ... geldi. Davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; eşi olan davalı aleyhine boşanma davası açtığını, yargılama sırasında ayrı yaşadığı davalının ..., ... Bankası ve ... ... Şubelerinde bulunan müşterek banka hesaplardaki paraların tamamını çektiğini, davalı ile müşterek hesaplardaki paralar üzerinde yarı yarıya hak sahibi olduklarını ileri sürerek; ... ... Şubesinden çekilen 18.321 Euro'nun yarısı olan 9.160,50 Euro'nun, ... Bankası ... Şubaşinden çekilen 187.211 USD'nin yarısı olan 93.605,50 USD'nin, ... ... Şubesinden çekilen 70.002 USD'nin yarısı olan 35.001 USD'nin çekildikleri tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; dava konusu paraların kendisine ait olduğunu, anne ve babasından miras olarak kalan mallarla ilgili olarak yaptığı tasarruflar sonucunda elde ettiği gelirler ile hesapların açıldığını, bankalarda müşterek hesap açılmasının sebebinin ise evlilik birliğinin devamı sırasında davacının kendisinin imzasına gerek olmaksızın bankadan para çekebilmesini sağlamak olduğunu, davacıya bağış veya benzeri yönde iradesinin de söz konusu olmadığını, para çekme konusunda verilen muvafakatin de davacının evi sebepsiz yere terk ederek gitmesi ve bir daha müşterek konuta dönmemesi üzerine hesapların kapatılması suretiyle geri alındığını, hesabın müşterek nitelikte olmasının aksinin ispat edilemeyeceği anlamına gelmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; tarafların ... ve ... Bankası ... Şubelerinde müşterek hesaplarının bulunduğu, ... Bankası ... Şubesindeki hesapta bulunan meblağın 22.06.2007 tarihinde, ... ... Şubesindeki hesapta bulunan meblağın 21.05.2007 tarihinde davalı tarafından çekildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2014/11005 Esas 2015/8461 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere hesaba yatan paranın kim tarafından yatırıldığının yani hesabın evveliyatının ne olduğunun banka yerine müşterek hesap sahiplerine veya hesaptan parayı çekene karşı ileri sürülebileceği, davacının ev hanımı olup herhangi bir geliri ve mesleği bulunmadığı, davalının ailesinden mirasen intikal eden malvarlığı ve ticari faaliyeti nedeni ile yüksek gelirinin bulunduğu, tanık beyanları ile davacının rahatlıkla nakit kullanabilmesi amacıyla davalı tarafından hesapların müşterek hesap olarak açıldığı hususunun ispat edildiği, davacı tarafından da müşterek hesaplara yatırılan paranın kendisine ait olduğunun iddia ve ispat edilemediği, dolayısıyla hesaplardaki paranın davalıya ait olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; müşterek hesaplarda bulunan paranın, davalı tarafından çekildiği iddiasıyla tahsili istemine ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların ... ve ... Bankası ... Şubelerinde bulunan teselsüllü müşterek hesaplarının, davalı tarafından paraların çekilmesi suretiyle kapatıldığı anlaşılmaktadır. Bu husus, davalının ikrarıyla da sabittir. Şu durumda, müşterek hesaba yatırılan paranın kaynağını araştırmaya gerek yoktur. Eş söyleyişle, davalıya ait paranın, sonradan taraflar adına açılan müşterek hesablara yatırılmış olması, hesabın müşterek olma niteliğini değiştirmez (Dairemizin 2015/8610 E. ... K. sayılı ilamları da aynı yöndedir).
Öte yandan, müşterek hesaptaki paylar aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira, para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımdan bir anlaşma bulunmadığına göre, mülkiyetin yarı yarıya olmak ait olduğunun kabulü gerekir. Hesabın, teselsüllü müşterek hesap olması ise, tarafların herbirinin bu hesaptan istediği kadar para çekebilmesi ve bankanın bu nedenle sorumluluğunun doğmaması ile ilgilidir. Taraflardan herbiri, hesaptan para çekerken payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktarda diğer hesap sahibine karşı borçlu durumuna düşer. Diğer bir anlatımla, taraflar arasında müşterek hesaplar yönünden vekalet ilişkisi kurulmuş bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; ... ve ... Bankası ... Şubelerinde bulunan müşterek hesaplardaki paranın yarı payının davacıya ait olduğunun kabul edilmesi suretiyle ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda hesapların davalıya ait olduğu kabul edilerek istemin tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 27.03.2018 tarihinde davalı vekili Av. ... geldi. Davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; eşi olan davalı aleyhine boşanma davası açtığını, yargılama sırasında ayrı yaşadığı davalının ..., ... Bankası ve ... ... Şubelerinde bulunan müşterek banka hesaplardaki paraların tamamını çektiğini, davalı ile müşterek hesaplardaki paralar üzerinde yarı yarıya hak sahibi olduklarını ileri sürerek; ... ... Şubesinden çekilen 18.321 Euro'nun yarısı olan 9.160,50 Euro'nun, ... Bankası ... Şubaşinden çekilen 187.211 USD'nin yarısı olan 93.605,50 USD'nin, ... ... Şubesinden çekilen 70.002 USD'nin yarısı olan 35.001 USD'nin çekildikleri tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; dava konusu paraların kendisine ait olduğunu, anne ve babasından miras olarak kalan mallarla ilgili olarak yaptığı tasarruflar sonucunda elde ettiği gelirler ile hesapların açıldığını, bankalarda müşterek hesap açılmasının sebebinin ise evlilik birliğinin devamı sırasında davacının kendisinin imzasına gerek olmaksızın bankadan para çekebilmesini sağlamak olduğunu, davacıya bağış veya benzeri yönde iradesinin de söz konusu olmadığını, para çekme konusunda verilen muvafakatin de davacının evi sebepsiz yere terk ederek gitmesi ve bir daha müşterek konuta dönmemesi üzerine hesapların kapatılması suretiyle geri alındığını, hesabın müşterek nitelikte olmasının aksinin ispat edilemeyeceği anlamına gelmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; tarafların ... ve ... Bankası ... Şubelerinde müşterek hesaplarının bulunduğu, ... Bankası ... Şubesindeki hesapta bulunan meblağın 22.06.2007 tarihinde, ... ... Şubesindeki hesapta bulunan meblağın 21.05.2007 tarihinde davalı tarafından çekildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2014/11005 Esas 2015/8461 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere hesaba yatan paranın kim tarafından yatırıldığının yani hesabın evveliyatının ne olduğunun banka yerine müşterek hesap sahiplerine veya hesaptan parayı çekene karşı ileri sürülebileceği, davacının ev hanımı olup herhangi bir geliri ve mesleği bulunmadığı, davalının ailesinden mirasen intikal eden malvarlığı ve ticari faaliyeti nedeni ile yüksek gelirinin bulunduğu, tanık beyanları ile davacının rahatlıkla nakit kullanabilmesi amacıyla davalı tarafından hesapların müşterek hesap olarak açıldığı hususunun ispat edildiği, davacı tarafından da müşterek hesaplara yatırılan paranın kendisine ait olduğunun iddia ve ispat edilemediği, dolayısıyla hesaplardaki paranın davalıya ait olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; müşterek hesaplarda bulunan paranın, davalı tarafından çekildiği iddiasıyla tahsili istemine ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların ... ve ... Bankası ... Şubelerinde bulunan teselsüllü müşterek hesaplarının, davalı tarafından paraların çekilmesi suretiyle kapatıldığı anlaşılmaktadır. Bu husus, davalının ikrarıyla da sabittir. Şu durumda, müşterek hesaba yatırılan paranın kaynağını araştırmaya gerek yoktur. Eş söyleyişle, davalıya ait paranın, sonradan taraflar adına açılan müşterek hesablara yatırılmış olması, hesabın müşterek olma niteliğini değiştirmez (Dairemizin 2015/8610 E. ... K. sayılı ilamları da aynı yöndedir).
Öte yandan, müşterek hesaptaki paylar aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira, para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımdan bir anlaşma bulunmadığına göre, mülkiyetin yarı yarıya olmak ait olduğunun kabulü gerekir. Hesabın, teselsüllü müşterek hesap olması ise, tarafların herbirinin bu hesaptan istediği kadar para çekebilmesi ve bankanın bu nedenle sorumluluğunun doğmaması ile ilgilidir. Taraflardan herbiri, hesaptan para çekerken payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktarda diğer hesap sahibine karşı borçlu durumuna düşer. Diğer bir anlatımla, taraflar arasında müşterek hesaplar yönünden vekalet ilişkisi kurulmuş bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; ... ve ... Bankası ... Şubelerinde bulunan müşterek hesaplardaki paranın yarı payının davacıya ait olduğunun kabul edilmesi suretiyle ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda hesapların davalıya ait olduğu kabul edilerek istemin tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.