1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

22. Hukuk Dairesi 2016/25468 E. , 2019/24126 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
22. Hukuk Dairesi 2016/25468 E. , 2019/24126 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan ... Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kurumun özel güvenlik hizmetini yürüten alt işveren diğer davalı şirket nezdinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, işçilik hak ve alacaklarının ödenmediğini iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiklerini ileri sürerek kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının ödetilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... Genel Müdürlüğü davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı şirket tarafından cevap verilmemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti :
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı ... Genel Müdürlüğü vekilince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalı ... Genel Müdürlüğü’nün aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı uyuşmazlık konusudur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 'taleple bağlılık ilkesi' başlığını taşıyan 26. maddesindeki “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde dini bayramlarda 24 saat çalıştığını iddia ederek ulusal bayram genel tatil ücret alacağını istemiştir. Yargılama sırasında dinlenen tanıklar nöbet usulü çalışma yapıldığını beyan etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının dini ve milli bayramlarda çalıştığının kabulü ile yapılan hesaplama mahkemece hüküm altına alınmış ise de davacı talebi aşılarak verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Kural olarak, yargılama aşamasında dayanılıp sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar; sunulmuş olsalar bile, bu aşamalardaki incelemeler sırasında dikkate alınamazlar. Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delillin, o davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşıması; örneğin, davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren makbuz, ibraname gibi bir belge olmasıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/h maddesinde, “davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması” dava şartları arasında sayılmıştır. Ödenmiş alacak hakkında davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur. Bu halde, 6100 sayılı Kanun’un 115. maddesi gereğince, dava şartının varlığı ya da yokluğunun incelenmesi, doğrudan mahkemeye verilmiş ödevlerden olması karşısında, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının var olup olmadığını kendiliğinden gözetilmesinde bir usuli engel bulunmamaktadır.
Davanın hukuksal niteliği ve somut olayın özelliği gereği davalı, temyiz aşamasında dava konusu borcu söndüren nitelikte bir belge vermişse, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Diğer bir anlatımla, yargılama aşaması henüz tamamlanmamış ise böyle durumda, borcu itfa eden belge değerlendirmeye alınmalıdır. Gerçekten de, yargılamada davayı inkâr eden davalının savunması, borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle, temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceğinin kabulü de zorunludur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.02.2016 tarih, 2014/22-735 esas, 2016/166 karar)
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 2011 yılı öncesine ait izinleri kullundığı 2012 ve 2013 yılı toplam izin süresinin 34 gün olduğu belirtilerek yapılan hesaplama mahkemece hüküm altına alınmıştır. Davalı işveren tarafından temyiz aşamasında dosyaya, davacının 2012 yıllık izinlerini kullandığına ilişkin imzalı beyanı ile 2012 ve 2013 yılları izinlerini kullandığına dair bir kısım imzalı yıllık izin formları sunulmuştur.
Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, davalının dosyaya sunduğu yıllık izin formları konusunda değerlendirme yapılması amacı ile kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.12.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.