22. Hukuk Dairesi 2017/29136 E. , 2020/5338 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
22. Hukuk Dairesi 2017/29136 E. , 2020/5338 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının yaklaşık 10 yıl süre ile davalı şirkette çalıştığını, ücretsiz izne çıkarıldığını ancak işe dönmesi için bir daha aranmadığını, ücretsiz izne çıkaran işverenin iş sözleşmesini eylemli ve haksız feshetmiş sayıldığını, davacının ücretinin gerçek miktarı üzerinden Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilmediğini gibi çalışma süresinin de eksik bildirildiğini, ücretinin parça parça ve düzensiz ödendiğini haksız fesih nedeniyle davacının işçilik alacaklarına hak kazandığını ileri sürerek kıdem tazminatının, ihbar tazminatının, asgari geçim indirimi alacağının, yıllık izin ücretinin, fazla mesai ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası türünde açılan davanın usule aykrı olduğunu ve öncelikle bu nedenle reddinin gerektiğini, iddia edildiği gibi davacının davalı şirket bünyesindeki çalışmasının kesintisiz olmadığını, defalarca kendi isteği ile işe giriş çıkış yaptığını, davacının çalıştığı dönemlere ilişkin gerekli tüm bildirimlerin eksiksiz olarak yapıldığını, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı talep etme hakkının olmadığını, aradaki güven ilişkisi nedeniyle işçinin istifasını belgelendirme gereği duyulmadığını ve istifası sırasında yaptığı ödeme karşılığında da imza talep edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılaam sonucunda, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karara karşı, davalı vekili temyiz yoluna başvurmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla mesai alacağına hak kazanıp kazanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut olayda; davacı dava dilekçesinde, günlük 10 saat çalıştığını iddia ederek fazla mesai ücret talebinde bulunmuş olup, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ücret bordrolarından davacıya fazla mesai ödemesi yapılmadığının anlaşıldığı kabul edilerek fazla mesai ücret alacağı buna göre hesaplanmış, hesaplanan bu alacak tutarı aynı mahkemece gerekçeyle hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, dosya içerisinde yer alan bir kısım imzalı ücret bordrolarının fazla mesai tahakkuku içerdiği anlaşılmaktadır. Örneğin; 2010 yılı mayıs ayı, ağustos ayları ile 2010 yılı ekim ayı, 2011 nisan, mayıs, ekim ayları, 2012 yılı nisan, mayıs, ağustos ayları, 2013 yılı mayıs ayı ile 2014 yılı mayıs ayına ilişkin imzalı ücret bordrolarında fazla mesai tahakkukları bulunmaktadır. Bu durumda öncelikle dosyada yer alan bordroların tek tek ve detaylıca incelenerek, gerektiği takdirde ek bilirkişi raporu aldırılması, Dairemizin yukarıdaki ilke kararı gereğince fazla mesai tahakkuku bulunmakla beraber bordroların imzasız olması ancak ödemelerinin yapıldığının anlaşılması karşısında bu dönemlerin hesaplamadan mahsup edilmesi, ödemelerin yapılmadığının anlaşılması halinde ilgili ay için hesaplama yapılması, fazla mesai tahakkuku bulunan imzalı bordroların ait olduğu ayların ise hesaplamadan tamamen dışlanması gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.
2-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık konusu da, davacının yıllık izin ücreti alacağı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda davacı vekili süre belirtmeksizin davacının yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davacının 7 yıl 10 aylık toplam hizmet süresince hiç izin kullanmadığı kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 7 yıl 10 aylık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, davacının bu konudaki beyanının alınması, daha sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde ilgililerine iadesine 02.06.2019tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının yaklaşık 10 yıl süre ile davalı şirkette çalıştığını, ücretsiz izne çıkarıldığını ancak işe dönmesi için bir daha aranmadığını, ücretsiz izne çıkaran işverenin iş sözleşmesini eylemli ve haksız feshetmiş sayıldığını, davacının ücretinin gerçek miktarı üzerinden Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilmediğini gibi çalışma süresinin de eksik bildirildiğini, ücretinin parça parça ve düzensiz ödendiğini haksız fesih nedeniyle davacının işçilik alacaklarına hak kazandığını ileri sürerek kıdem tazminatının, ihbar tazminatının, asgari geçim indirimi alacağının, yıllık izin ücretinin, fazla mesai ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası türünde açılan davanın usule aykrı olduğunu ve öncelikle bu nedenle reddinin gerektiğini, iddia edildiği gibi davacının davalı şirket bünyesindeki çalışmasının kesintisiz olmadığını, defalarca kendi isteği ile işe giriş çıkış yaptığını, davacının çalıştığı dönemlere ilişkin gerekli tüm bildirimlerin eksiksiz olarak yapıldığını, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı talep etme hakkının olmadığını, aradaki güven ilişkisi nedeniyle işçinin istifasını belgelendirme gereği duyulmadığını ve istifası sırasında yaptığı ödeme karşılığında da imza talep edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılaam sonucunda, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karara karşı, davalı vekili temyiz yoluna başvurmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla mesai alacağına hak kazanıp kazanmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut olayda; davacı dava dilekçesinde, günlük 10 saat çalıştığını iddia ederek fazla mesai ücret talebinde bulunmuş olup, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ücret bordrolarından davacıya fazla mesai ödemesi yapılmadığının anlaşıldığı kabul edilerek fazla mesai ücret alacağı buna göre hesaplanmış, hesaplanan bu alacak tutarı aynı mahkemece gerekçeyle hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, dosya içerisinde yer alan bir kısım imzalı ücret bordrolarının fazla mesai tahakkuku içerdiği anlaşılmaktadır. Örneğin; 2010 yılı mayıs ayı, ağustos ayları ile 2010 yılı ekim ayı, 2011 nisan, mayıs, ekim ayları, 2012 yılı nisan, mayıs, ağustos ayları, 2013 yılı mayıs ayı ile 2014 yılı mayıs ayına ilişkin imzalı ücret bordrolarında fazla mesai tahakkukları bulunmaktadır. Bu durumda öncelikle dosyada yer alan bordroların tek tek ve detaylıca incelenerek, gerektiği takdirde ek bilirkişi raporu aldırılması, Dairemizin yukarıdaki ilke kararı gereğince fazla mesai tahakkuku bulunmakla beraber bordroların imzasız olması ancak ödemelerinin yapıldığının anlaşılması karşısında bu dönemlerin hesaplamadan mahsup edilmesi, ödemelerin yapılmadığının anlaşılması halinde ilgili ay için hesaplama yapılması, fazla mesai tahakkuku bulunan imzalı bordroların ait olduğu ayların ise hesaplamadan tamamen dışlanması gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.
2-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık konusu da, davacının yıllık izin ücreti alacağı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda davacı vekili süre belirtmeksizin davacının yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davacının 7 yıl 10 aylık toplam hizmet süresince hiç izin kullanmadığı kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 7 yıl 10 aylık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmaması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, davacının bu konudaki beyanının alınması, daha sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde ilgililerine iadesine 02.06.2019tarihinde oybirliğiyle karar verildi.