Kira Parası İçin Verilen Senet (İspat Koşulu)
Gönderilme zamanı: 26 Kas 2021, 13:12
ÖZET: Davacı kiralayan, davalıya birikmiş kira bedellerini ödemesi hususunda ihtarname çekmesine rağmen ödenmediği için tahliye davası açmış; davalı kiracı da kira bedellerinin ödenmesinin senede bağlandığı savunmasında bulunarak altı adet bono ibraz etmişse de, bunlar savunmasını kanıtlayacak nitelikte bulunmadığından kendisine, yemin teklif etme hakkının bulunduğunun hatırlatılması gerekir.
Y.HGK E: 2010/6-153 K: 2010/232 T: 28.04.2010
(…Uyuşmazlık temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde temerrüt nedeniyle kiralanın tahliyesini istemiştir. Davalı savunmasında kira bedellerinin senede bağlandığını savunmuştur. Mahkemece bu savunmaya değer verilerek davanın reddine karar verilmiştir. Borçlar Kanunu’nun 260. Maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için istenen kira parasının muaccel (istenebilir) olması ve bu kira bedelinin verilen otuz (30) günlük sürede ödenmemiş bulunması ve ihtarnamede verilen süre içerisinde kira parasının ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Kira parası götürülüp ödenmesi gereken borçlardan olduğundan kiralayana götürülüp elden ödenmesi veya gideri kiracıya ait olmak koşuluyla konutta ödemeli olarak PTT kanalıyla gönderilmesi gerekir. Bundan ayrı, sözleşmede özel bir koşul kabul edilmişse bu hususta göz önünde tutulmalıdır. Açıklanan şekilde yapılmayan ödemeler yasal ödeme olarak kabul edilemez. Ancak teamül halinde gelmiş bir ödeme şekli varsa bu şekilde yapılan ödemede geçerlidir.
Olayımıza gelince; Davalının 15.04.2001 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi ile kiracı olduğu ve kira miktarının aylık 350 TL olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı davalıya 07.01.2005 tarihinde tebliğ ettirdiği ihtarname ile Aralık 2007 ve Ocak 2007 ayları kiralarının
tahsilini istemiştir. Davalı kira bedellerinin senede bağlandığını iddia etmiş ise de bu konuda yazılı delil getirememiş ve yemin deliline de dayanmamıştır. Bu durumda kiraların senede bağlandığı iddiasının kanıtlanamadığının kabulü gerekir. Mahkemece işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
Dava, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Davacı; 15.04.2004 başlangıç tarihli veğ bir yıl süreli kira sözleşmesiyle ve aylılk 350 TL kira bedeliyle mecurda oturan davalıya, Aralık 2004 ve Ocak, Şubat, Mart 2005 ayları kira bedellerini ödememesi nedeniyle ihtarname keşide etmesine rağmen ihtarnamenin tebliğini müteakip verilen otuz günlük sürede kira bedellerini ödemediğini ve bu suretle temerrüde düştüğünü ileri sürerek, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; 15.04.2004 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle mecurda kiracı olduğunu ve kira miktarının aylık 350 TL. kararlaştırıldığını kabul etmiş, ancak kira bedellerinin bankaya yatırıldığını, diğerlerinin de yatırılacağını bildiği halde kötü niyetle ihtarname keşide etmek suretiyle tahliye davası açtığını cevaben bildirmiştir.
Böylece, taraflar arasında aktedilen 15.04.2004 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesine dayanarak, davalının aylık 350 TL. kira bedeli karşılığında mecurda kiracı olduğu, uyuşmazlık konusu değildir. Davalının
savunmasına konu ettiği, kira bedellerinin bağlanıp bağlanmadığı, uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır.
Mahkemenin “davalının aylık 350,00 TL olan her bir kira bedeline karşılık davacıya ayrı bir senet verdiği, elinde kambiya vasfına haiz senet bulunan davacının kira bedelinin ödenmediğinden bahisle temerrüt sebebiyle tahliye davasını açamayacağı, bono vasfındaki senetlerin Türk Ticaret Kanunu kapsamında kıymetli evrak mahiyetinde olduğu, bonoların teminat fonksiyonunun yanı sıra ödeme fonksiyonlarının da bulunduğu, davacının vade tarihinden önce her vakit bu senetleri tahsil için icraya koyabileceği gibi, ciro yoluyla 3. Kişilere temlik etmesinin de mümkün olduğu” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Bilindiği gibi, davanın çözümlenmesine etkisi olan bir vakıanın ispatı için, ispat yükü kendisine düşen tarafın diğer tarafa teklif ettiği yemine, taraf yemini veya kesin yemin denir (HUMK m. 344).
Hakim tarafından re’sen teklif edilen yemin (HUMK m. 355-362) karşıtı olarak kullanılan taraf yemininde, yemin teklifini taraflardan biri diğerine yapmaktadır. Bu cümleden olarak, yemin teklifini ispat yükü kendisine düştüğü halde iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş taraf yapar. Bu halde, ilk önce diğer delillerin incelenmesi ve bunlar ile iddia veya savunma ispat edilememişse ancak bu takdirde yemin deliline başvurulması gerektiği kuşkusuzdur. Eş söyleyişle, diğer delilleri ile birlikte yemin delilini de bildirmiş olan taraf, diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullanılmalıdır.
Kuşkusuz, kesin delil niteliğinde bulunan yemin deliline dayanan taraf, bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkündür. Yasal olarak kullanılma hakkı bulunmayan bir hakkın varlığının mahkemece hatırlatılması da düşünülemez.
Yemin deliline dayanılabilmesi de ancak, ya tarafların delil listelerinde açıkça bu delile dayanmaları veya davacının dava dilekçesinde, davalının da cevap dilekçesinde yemin deliline dayanmaları veyahutta uygulamada kabul edildiği şekliyle sair deliller ifadesine yer vermeleri ile olanaklıdır.
Somut olayda; taraflar arasında akdedilen 15.04.2004 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kira bedellerinin senede bağlandığı hususunda bir ibare bulunmadığı ve bu konuda taraflar arasında ayrıca yazılı bir belge de
düzenlenmediği, Özel Daire ile Yerel Mahkemenin kabulünde olup, çekişme dışıdır.
Davalı tarafça ibraz edilen 01.06.2004, 01.07.2004, 01.08.2004, 01.09.2004, 01.10.2004, 01.11.2004 vade tarihli altı adet bono fotokopisinden, bono bedellerinin uyuşmazlık konusu dönemi kapsamadığı gibi, kira sözleşmesiyle bağlantısı bulunduğunun açıkça anlaşılmaması karşısında, davalının savunmasını yazılı
delille kanıtladığından söz edilmesi olanaklı değildir.
Kira bedellerinin senede bağlandığı savunmasında bulunan davalının, bu olguyu ispat yükümü bulunmaktadır. Alacak miktarı da nazara alındığında davalının bu savunmasını; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288, 289, 290. Maddeleri gereğince, kesin dedillerle ispatı gerekmektedir.
Az yukarıda da açıklandığı gibi; yemin teklif edecek taraf, ispat yükü kendisine düşen fakat iddiasını veya savunmasını ispat edememiş olan taraftır. Sonuç itibariyle, kira bedellerinin senede bağlandığı iddiasını yazılı delille kanıtlayamayan davalının, cevap dilekçesinde “yemin” deliline dayandığı göz önünde tutularak; davalı yana, davacıya yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davalı yana, kira bedellerinin senede bağlandığı hususunda, davacıya yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatılması ve sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı
gerekçeyle davanın reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçeyle HUMK’un 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
Y.HGK E: 2010/6-153 K: 2010/232 T: 28.04.2010
(…Uyuşmazlık temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde temerrüt nedeniyle kiralanın tahliyesini istemiştir. Davalı savunmasında kira bedellerinin senede bağlandığını savunmuştur. Mahkemece bu savunmaya değer verilerek davanın reddine karar verilmiştir. Borçlar Kanunu’nun 260. Maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için istenen kira parasının muaccel (istenebilir) olması ve bu kira bedelinin verilen otuz (30) günlük sürede ödenmemiş bulunması ve ihtarnamede verilen süre içerisinde kira parasının ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Kira parası götürülüp ödenmesi gereken borçlardan olduğundan kiralayana götürülüp elden ödenmesi veya gideri kiracıya ait olmak koşuluyla konutta ödemeli olarak PTT kanalıyla gönderilmesi gerekir. Bundan ayrı, sözleşmede özel bir koşul kabul edilmişse bu hususta göz önünde tutulmalıdır. Açıklanan şekilde yapılmayan ödemeler yasal ödeme olarak kabul edilemez. Ancak teamül halinde gelmiş bir ödeme şekli varsa bu şekilde yapılan ödemede geçerlidir.
Olayımıza gelince; Davalının 15.04.2001 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi ile kiracı olduğu ve kira miktarının aylık 350 TL olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı davalıya 07.01.2005 tarihinde tebliğ ettirdiği ihtarname ile Aralık 2007 ve Ocak 2007 ayları kiralarının
tahsilini istemiştir. Davalı kira bedellerinin senede bağlandığını iddia etmiş ise de bu konuda yazılı delil getirememiş ve yemin deliline de dayanmamıştır. Bu durumda kiraların senede bağlandığı iddiasının kanıtlanamadığının kabulü gerekir. Mahkemece işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
Dava, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Davacı; 15.04.2004 başlangıç tarihli veğ bir yıl süreli kira sözleşmesiyle ve aylılk 350 TL kira bedeliyle mecurda oturan davalıya, Aralık 2004 ve Ocak, Şubat, Mart 2005 ayları kira bedellerini ödememesi nedeniyle ihtarname keşide etmesine rağmen ihtarnamenin tebliğini müteakip verilen otuz günlük sürede kira bedellerini ödemediğini ve bu suretle temerrüde düştüğünü ileri sürerek, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; 15.04.2004 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle mecurda kiracı olduğunu ve kira miktarının aylık 350 TL. kararlaştırıldığını kabul etmiş, ancak kira bedellerinin bankaya yatırıldığını, diğerlerinin de yatırılacağını bildiği halde kötü niyetle ihtarname keşide etmek suretiyle tahliye davası açtığını cevaben bildirmiştir.
Böylece, taraflar arasında aktedilen 15.04.2004 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesine dayanarak, davalının aylık 350 TL. kira bedeli karşılığında mecurda kiracı olduğu, uyuşmazlık konusu değildir. Davalının
savunmasına konu ettiği, kira bedellerinin bağlanıp bağlanmadığı, uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır.
Mahkemenin “davalının aylık 350,00 TL olan her bir kira bedeline karşılık davacıya ayrı bir senet verdiği, elinde kambiya vasfına haiz senet bulunan davacının kira bedelinin ödenmediğinden bahisle temerrüt sebebiyle tahliye davasını açamayacağı, bono vasfındaki senetlerin Türk Ticaret Kanunu kapsamında kıymetli evrak mahiyetinde olduğu, bonoların teminat fonksiyonunun yanı sıra ödeme fonksiyonlarının da bulunduğu, davacının vade tarihinden önce her vakit bu senetleri tahsil için icraya koyabileceği gibi, ciro yoluyla 3. Kişilere temlik etmesinin de mümkün olduğu” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Bilindiği gibi, davanın çözümlenmesine etkisi olan bir vakıanın ispatı için, ispat yükü kendisine düşen tarafın diğer tarafa teklif ettiği yemine, taraf yemini veya kesin yemin denir (HUMK m. 344).
Hakim tarafından re’sen teklif edilen yemin (HUMK m. 355-362) karşıtı olarak kullanılan taraf yemininde, yemin teklifini taraflardan biri diğerine yapmaktadır. Bu cümleden olarak, yemin teklifini ispat yükü kendisine düştüğü halde iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş taraf yapar. Bu halde, ilk önce diğer delillerin incelenmesi ve bunlar ile iddia veya savunma ispat edilememişse ancak bu takdirde yemin deliline başvurulması gerektiği kuşkusuzdur. Eş söyleyişle, diğer delilleri ile birlikte yemin delilini de bildirmiş olan taraf, diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullanılmalıdır.
Kuşkusuz, kesin delil niteliğinde bulunan yemin deliline dayanan taraf, bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkündür. Yasal olarak kullanılma hakkı bulunmayan bir hakkın varlığının mahkemece hatırlatılması da düşünülemez.
Yemin deliline dayanılabilmesi de ancak, ya tarafların delil listelerinde açıkça bu delile dayanmaları veya davacının dava dilekçesinde, davalının da cevap dilekçesinde yemin deliline dayanmaları veyahutta uygulamada kabul edildiği şekliyle sair deliller ifadesine yer vermeleri ile olanaklıdır.
Somut olayda; taraflar arasında akdedilen 15.04.2004 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kira bedellerinin senede bağlandığı hususunda bir ibare bulunmadığı ve bu konuda taraflar arasında ayrıca yazılı bir belge de
düzenlenmediği, Özel Daire ile Yerel Mahkemenin kabulünde olup, çekişme dışıdır.
Davalı tarafça ibraz edilen 01.06.2004, 01.07.2004, 01.08.2004, 01.09.2004, 01.10.2004, 01.11.2004 vade tarihli altı adet bono fotokopisinden, bono bedellerinin uyuşmazlık konusu dönemi kapsamadığı gibi, kira sözleşmesiyle bağlantısı bulunduğunun açıkça anlaşılmaması karşısında, davalının savunmasını yazılı
delille kanıtladığından söz edilmesi olanaklı değildir.
Kira bedellerinin senede bağlandığı savunmasında bulunan davalının, bu olguyu ispat yükümü bulunmaktadır. Alacak miktarı da nazara alındığında davalının bu savunmasını; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288, 289, 290. Maddeleri gereğince, kesin dedillerle ispatı gerekmektedir.
Az yukarıda da açıklandığı gibi; yemin teklif edecek taraf, ispat yükü kendisine düşen fakat iddiasını veya savunmasını ispat edememiş olan taraftır. Sonuç itibariyle, kira bedellerinin senede bağlandığı iddiasını yazılı delille kanıtlayamayan davalının, cevap dilekçesinde “yemin” deliline dayandığı göz önünde tutularak; davalı yana, davacıya yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davalı yana, kira bedellerinin senede bağlandığı hususunda, davacıya yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatılması ve sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı
gerekçeyle davanın reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçeyle HUMK’un 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.