1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

IHTİYATİ TEDBIR ICRAI SATIŞLARA ENGEL DEGILDIR

Gönderilme zamanı: 26 Kas 2021, 22:42
gönderen Hepsihukuk
GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

Esas No: 2017/107

Karar No: 2017/115

Karar Tarihi: 10.02.2017

Taraflar arasında görülen davada ihtiyati tedbir talebinin kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesince verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı feri müdahil (3. kişi) tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352. maddesinde düzenlenen ön inceleme konularında her hangi bir eksikliğin bulunmadığı ve ayrıca 353/a maddesi kapsamında bir usule aykırılığın mevcut olmadığı anlaşılmakla dosya incelendi;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava; tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, açmış olduğu dava sonuçlanıncaya kadar davaya konu davalı Bedirhan Yılmaz adına kayıtlı taşınmazın 3. şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi için sicil kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.

İlk derece mahkemesince talebin kabulüne karar verilmiş, hükme karşı feri müdahil (3. kişi) tarafından süresi içerisinde yapılan itiraz reddedilmiş, adı geçen bu karara karşı yine süresi içerisinde “ihtiyati tedbir talebinin kabulüne ilişkin kararın kaldırılması, olmadığı takdirde teminata hükmedilmesi, ayrıca verilen ihtiyati tedbir kararının cebri icra satışını engelleyici nitelikte olduğu yönündeki ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması” talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

Öncelikle feri müdahil’in (3. kişi) istinaf kanun yoluna başvurmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının tespiti gerekir. 6100 sayılı HMK.’nun 394/3. maddesi “İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler.” hükmünü içermektedir.

İstinaf kanun yoluna başvuran, yanında feri müdahil olarak davaya katıldığı tapu kayıt maliki davalı Bedirhan Yılmaz hakkında Bakırköy 12. İcra Müdürlüğü’nün 2015/. esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatmış olup davaya konu taşınmaz üzerinde lehine haciz işlemi yapılmıştır. Bu durumda adı geçen 6100 sayılı HMK.’nun 394/3. maddesi hükmü uyarınca ihtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişi kişi konumunda olup, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne ilişkin karara karşı yaptığı itirazın reddi kararına istinaf kanun yoluna başvurmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir.

1-İhtiyati tedbir talebinin kabulüne ilişkin karara yapılan itiraz reddi kararına yöneltilen istinaf talebi yönünden:
İhtiyati tedbir öğretide “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının ( dava konusu ile ilgili olarak ) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır.

Nitekim 6100 sayılı HMK.’nun onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389. madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takıp eden maddelerde bu konudaki talep, verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlarda yapılması gerekli usul ve prosedür açıklanmıştır.
Gerek davadan önce gerekse dava sırasındaki geçici hukukî korumalar, kişilerin haklarının korunması bakımından ve özellikle hak arama hürriyetinin etkin olarak gerçekleşmesi bakımından hayati bir misyona sahiptir. Diğer bir ifadeyle, hukukî korunma talebini günümüzde, hak arama hürriyetinin en etkin bir “unsuru”, “enstrümanı” ya da “ayrılmaz bir parçası” olarak tanımlanabilir.

Bir hukuk devletinde herhangi bir hakkın anayasalarla salt tanınmış olması yeterli olmayıp, bunun yanında devlete bu hakların etkin kullanılması ve kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması bakımından bir takım pozitif ödevler yüklenmiştir.

Bu pozitif yükümlülüğün bir gereği olarak devletin sadece yalın olarak hak arama ve hukukî korunma yollarını düzenlemesi ve bunları yürürlükte tutması yeterli değildir. Çağdaş devletler; aynı zamanda bu yolların etkinliğini sağlamak amacıyla verilecek kararların uygulanabilir olması için gerekli önlemleri almak, hukukî korunma ihtiyacını etkin karşılayabilmek için gerekli kuralları koymak, gerekli kurumları oluşturmak ve tüm bunları uygulamak, uygulatmak ve uygulamayı izleyerek gerekli önemleri almak gibi yükümlülükleri de yerine getirmelidir.

Bu nedenlerle, geçici hukukî koruma başlığı altında akla gelen ilk yöntemlerden birisi ihtiyatî tedbirdir. Bunun yanında para alacaklarına ilişkin takibin sonucunun güvence altına alınabilmesi için başvurulan ihtiyatî haciz, delillerin korunması için delil tespiti gibi birçok hukuki koruma yöntemine ilişkin HMK’da hükümler yer almıştır.

Anılan yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı tarafın dava ile elde edebileceği dava konusu mal varlığını güvence altına alma amacı ile ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, tedbir istenen taşınmazın dava sırasında devredilmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlanabileceği yada tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zarar doğabileceği, ayrıca tedbire konu taşınmazın dava konusu olması, tarafların menfaat dengesi ve ihtiyati tedbirin amacı birlikte düşünüldüğünde davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulünün hukuka uygun olduğu, kanaatine varılmıştır. Bu nedenle bu yöndeki istinaf başvuru talebinin reddi gerekir.

2-İhtiyati tedbir talebinin teminatsız olarak kabul edilmesine ilişkin karara yapılan itiraz reddi kararına yöneltilen istinaf talebi yönünden:
6100 sayılı HMK.’nun İhtiyati tedbirde teminat gösterilmesi başlıklı 392/1. maddesi “İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez.” hükmünü içermektedir. Yasa metninden de açıkça anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir talebinin kabulü halinde kural olarak teminat gösterilmesi zorunludur. Bunun istisnası yine madde metninde açıkça gösterilmiştir. Teminat aranmaması madde metninde belirtilen hallerle sınırlı olmak üzere ve mahkemece gerekçesi açıkça belirtilmek şartıyla mümkündür.

Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya baktığımızda; davanın niteliği, delil durumu ve yargılamanın süresi göz önünde bulundurulduğunda, mahkemenin teminat alınmaksızın tedbir kararı verilmesi yönündeki takdirinde hukuka aykırılık bulunmadığı, kaldı ki HMK. nun 399 maddesi uyarınca lehine ihtiyati tedbir kararı verilen tarafın haksız olduğunun anlaşılması ve bu yüzden aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilenlerin zarara uğraması halinde her zaman tazminat isteminde bulunulabileceği kanaatine varılmakla bu yöndeki istinaf başvuru talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

3-Verilen ihtiyati tedbir kararının cebri icra satışını engelleyici nitelikte olduğu yönündeki ilk derece mahkemesi kararına yapılan itirazın reddi kararına yöneltilen istinaf talebi yönünden:
Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca borçlular hakkında mahkemelerce verilen ihtiyati tedbir kararları niteliği itibariyle cebri icra yoluyla yapılan takibi ve takip sonucu gerçekleşecek olan satışı engeller nitelikte değildir. Bir başka anlatımla, anılan tedbir kararları rızai devirleri önler mahiyette olup, kesinleşen takip sonucunda mahcuzların satışını ve cebri icra yoluyla devrini engellemez. Ancak bu tür uyuşmazlıkların İcra Hukuku mevzuatına göre yetkili merciler tarafından çözümlenmesi gerekmektedir.Başka bir ifade ile devam eden icra takibi sırasında icra müdürünün kendisine yöneltilen bir talebi yukarıda açıklanan gerekçeye aykırı olarak reddi halinde, bu ret kararının icra mahkemesine şikayet yolu ile yapılacak başvuru ile kaldırılması mümkündür.Bu durumda istinaf başvuru talebinin bu gerekçe ile kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan gerekçe ile;

1-a- Verilen ihtiyati tedbir kararının cebri icra satışını engelleyici nitelikte olduğu yönündeki ilk derece mahkemesi kararına yapılan itirazın reddi kararına yöneltilen istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 394/5 maddesi hükmü uyarınca değişik gerekçe ile KABULÜNE,

b- İlk Derece Mahkemesi’nin bu yöndeki KARARININ KALDIRILMASINA,

c- Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca borçlular hakkında mahkemelerce verilen ihtiyati tedbir kararlarının niteliği itibariyle cebri icra yoluyla yapılan takibi ve takip sonucu gerçekleşecek olan satışı engeller nitelikte olmadığı, bir başka anlatımla, anılan tedbir kararlarının rızai devirleri önler mahiyette olup, kesinleşen takip sonucunda mahcuzların satışını ve cebri icra yoluyla devrini engellemeyeceği, ancak bu tür uyuşmazlıkların İcra Hukuku mevzuatına göre yetkili merciler tarafından çözümlenmesi gerektiğinin tespitine,

2- İstinaf kanun yoluna başvuranın diğer istinaf taleplerinin reddine,

3- Peşin alınan istinaf harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvurana iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK.’nun 362/1-f ve 394/5 maddeleri uyarınca kesin olarak oybirliği ile karar verildi.