İcra Hukukunda Yürütmenin Durdurulması (TEHİRİ İCRA)
Gönderilme zamanı: 27 Kas 2021, 01:57
İCRA HUKUKUNDA YÜRÜTMENİN DURDURULMASI (TEHİRİ İCRA)
(İİK. mad. 36)*
Av.Talih UYAR
Yürütmenin (icranın) durdurulması (geri bırakılması) (tehiri icra), bir hükmün yasa yollarına başvurulması sonucunda d e ğ i ş t i r i l m e s i, b o z u l m a s ı o-lasılığı için kabul edilmiştir.[1]
I-İlamın borçlu tarafından temyiz edilmesi kural olarak, takip konusu ilamın uygulanmasını (yerine getirilmesini = icrasını) etkilemez. Ancak;
a)Taşınmazlara ve bunlara ilişkin ayni (nesnel) haklara dair hükümler (HUMK. mad. 443/IV)[2],
b)Aile[3] ve kişinin (şahsın) hukukuna[4] ilişkin hükümler (HUMK. 443/IV) -nafaka hükümleri hariç (HUMK. mad. 443/III, İİK. mad. 36/IV)-,
c)Hakem kararları (HUMK. mad. 536)[5],
d)Yabancı mahkeme ilamları (HUMK. mad. 544),
e)Sayıştay ilamları(Sayıştay K. mad. 64)[6],
f)Vergi mahkemesi ilamları (2577 s. İdari Yargılama Usulü K. mad. 28/1)[7],
g)Tenfiz kararları (MÖHUK. mad. 34)[8],
h)“Ticaret sicili memurunun teklifi üzerine, sicilin bağlı olduğu mahkemece tescil konusunda verilen kararlar” (TK. mad. 35/IV) ile “ilgililerin ticaret siciline yapılacak tescil veya tadil yahut terkin talepleri üzerine, sicil memurluğunca verilen karara yönelik -sekiz gün içinde- yapacakları itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar (TK. mad. 36/III),
ı)Ceza ilamlarının tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkraları (CMUK. mad. 395, As. Mah. Kur. Yar. Us. K. mad. 344),[9]
i)Kira tesbitine ilişkin ilamlar (12.11.1979 T. 1/3 sayılı İçt. Bir. K.),[10]
k e s i n l e ş m e d e n takip konusu yapılamazlar yani bu ilamların yerine getirilmesi (icrası) istenemez.
Bu belirtilen ilamların dışında ayrıca u y g u l a m a d a;
“Olumsuz tesbit davası” sonucunda verilen ilamlarda yer alan ‘tazminat’ ve ‘yargılama giderleri’ne ilişkin hüküm fıkralarının -tartışmalı olmakla beraber-[11]
“İstihkak davası” sonucunda verilen “davanın kabulüne” ilişkin kararda yer alan ‘tazminat’ ve ‘yargılama giderleri’ne ilişkin hüküm fıkralarının -tartışmalı olmakla beraber-[12]
“Özel mülkiyet konusu ‘kaynak’ niteliğindeki suya yapılan elatmanın (müdahalenin) önlenmesi”ne ilişkin ilamların,[13]
“nitelikleri gereği” kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağı kabul edildiğinden, bu ilamların yerine getirilmesi (icrası) da, ancak kesinleştikten sonra mümkün olur…
II-Temyizin icrayı durdurmadığı hallerde yani “yerine getirilmesi (uygulanması) kesinleşmesine bağlı olmayan” ilamların takip konusu yapılmasında, temyiz nedeniyle “yürütmenin durdurulması” (tehiri icra) için, borçlunun Yargıtaydan karar getirmesi gerekir (HUMK. mad. 443/I, İİK. mad. 36). “Yürütmenin durdurulmasına” (icranın geri bırakılmasına) Yargıtay karar vereceğinden, borçluya Yargıtay’dan bu konuda karar getirmesi için icra müdürünce[14] “uygun bir süre” verilir.[15] Borçluya icra müdürünce bu sürenin verilebilmesi için;
1-Borçluya i c r a e m r i gönderilmiş olmalıdır. Çünkü, ilam icraya konmamışsa, icranın geri bırakılması da gerekmez.
2-Borçlu, süresi içinde i l a m ı t e m y i z e t t i ğ i n i mahkemeden alacağı ve icra dairesine vereceği bir belge ile kanıtlamalıdır. Başka bir deyişle, takip dayanağı ilamı temyiz etmemiş olan borçlu, Yargıtaydan yürütmeyi durdurma (tehiri icra) kararı[16] ve icra müdürün-den süre isteyemez.
3-a)Hükmedilen “para” ya da “eşya” kıymetinde icra mahkemesince kabul edilecek[17] aa-Menkul rehni, bb-Hisse senedi, cc-Tahvil[18] dd-Taşınmaz rehni[19] (ipotek) ee-Muteber banka teminat mektubu,[20] t e m i n a t o l a r a k[21] gösterilmiş olmalıdır.
Güvence (teminat) olarak sadece “hükmolunan para”nın yatırılması (İİK. mad. 36/I) yeterli olduğundan, icranın durdurulabilmesi için ayrıca “hükmolunan para” dışında “takip harç ve giderlerinin” -özellikle, takip vekalet ücretinin- de yatırılması gerekmez.[22]
c)Veya, borçlunun hükmedilen para ya da eşyayı karşılayacak malı haczedilmiş olmalıdır.[23] Maddede, “borçlunun hükmedilen para ve eşyayı karşılayacak malı haczedilmişse, -teminat (gösterme) koşulunu yerine getirmiş farzedilerek- kendisine, icra müdürü tarafından, -‘yürütmenin durdurulması kararı’ getirmek üzere- süre verileceği” öngörülmüştür. Borçlu, hakkında yürütülen icra takibinin durdurulması için, k e n d i l i ğ i n d e n göstereceği taşınır ya da taşınmaz mallarının -teminat yerine geçmek üzere- haczedilmesini isteyebilir mi? Maddede -İİK. mad. 33/III’den f a r k l ı olarak- bu konuda açıklık yoktur. Sadece, borçlunun -menkul ya da gayrımenkul rehni gösterebileceğine değinilmiştir. Taşınır ya da taşınmaz malın rehnedilmesi bir takım formaliteleri gerektirir. Haciz işlemi, rehin işlemine nazaran daha pratiktir. Bu nedenle, kanımızca taşınır ya da taşınmaz malını teminat olarak rehin edebilecek olan borçlu, bunları “icra mahkemesine başvurup karar almak suretiyle” haciz de ettirebilmelidir.[24] [25] Amaç, hükmedilen şeyi güvence altına almak olduğuna, haciz yolu ile de bu amaca ulaşılabileceğine göre, maddeyi “dar” değil “geniş” yorumlamalıdır.
U y g u l a m a d a, borçlular -icra mahkemesi yerine- icra dairesine başvurarak, ev veya işyerlerindeki taşınır mallarını ya da tapuda adlarına kayıtlı taşınmaz mallarını haczettirmekte ve bu haciz işleminden sonra kendilerine icra müdürünce -tehiri icra kararı getirmeleri için- süre verilmektedir. Kanımızca, bu gibi durumlarda, alacaklılar; haczedilen malları -daha doğrusu haczedilen mallara icra dairesince takdir edilen kıymetleri- takip konusu borç için ye-terli bulmazlarsa, icra müdürünün bu işlemine -ve borçluya “tehiri icra kararı” getirmesi için süre verilmesine- karşı ş i k a y e t yoluna başvurabilirler.
4-Borçlu, “Yargıtay’dan yürütmenin durdurulması hakkında bir karar getirmek üzere” kendisine uygun bir süre verilmesini i c r a d a i r e s i n d e n (müdüründen) istemiş olmalıdır.
Borçlunun bu amaçla icra dairesine başvurması için yasada bir süre öngörülmemiş olduğundan, borçlu “her zaman”[26] [27] icra dairesine başvurarak, kendisine “yürütmenin durdurulması kararı getirmek üzere” süre verilmesini isteyebilir.
Görüldüğü gibi, borçlunun ö n c e icra dairesine başvurarak buradan “yürütmenin durdurulması kararı getirmek üzere” süre istemesi ve sonra Yargıtay’a başvurarak -verilen süre içinde- buradan “yürütmenin durdurulması kararı” verilmesini sağlaması gerekmektedir (mad. 36/I). Bu nedenle, borçlu -önce icra dairesine başvurmadan- doğrudan doğruya Yargıtaya başvurarak “göstereceği teminat karşılığında yürütmenin durdurulması kararı verilmesini” isteyemez. U y g u l a m a d a; “…temyiz eden, haksız çıktığı takdirde mahkumunbihi (hükmolunanı) eda ve teslim edeceğine dair kuvvetli kefalet göstermek veya hükmolunan nakit ve eşyayı resmi bir yere depo etmek veya hasmı (alacaklı) tarafından menkul ve gayrımenkul malları haczedilmiş olmak şartıyla, temyiz mahkemesi talep üzerine acele olarak yürütmenin durdurulmasına karar verebilir” şeklindeki HUMK.nun 443/I maddesi hükmü uyarınca, hükmü temyiz etmiş olan davalı borçluların, önce icra dairesine başvurup, borcun tamamı için te-minat göstermiş olduklarını, icra dairesine belgelendirmeden, doğrudan doğruya Yargıtaydan -teminatı buraya gösterip- “yürütmenin durdurulması” kararı isteyebilecekleri konusunda bir yorum yapılmak istenmekteyse de, kanımızca bu yorum isabetli değildir. Çünkü, Yargıtaydan hangi koşullarla “yürütmenin durdurulması kararı” istenebileceği İİK. mad. 36/I’de açıkça ve özel olarak düzenlenmiştir. Ancak, bu maddedeki koşullar çerçevesinde borçlu Yargıtaydan “yürütmenin durdurulması kararı” isteyebilir. Esasen, talep tarihinde, takip konusu borcun ne kadara ulaşmış olduğunu ve dolayısıyla gösterilmesi gereken teminat miktarını yüksek mahkeme -icra dairesinin bunu belirten yazısı olmadan- saptayamaz…
III-Borçlunun, i c r a n ı n d u r d u r u l m a s ı için Yargıtaydan karar getirmek üzere süre isteyebilmesi için, a l a c a ğ ı n t a m a m ı (ilamda belirtileni) k a d a r[28] bu maddede öngörülen -ve az önce belirttiğimiz- türden güvence (teminat) göstermesi yeterlidir. Teminat olarak yatırılan paranın, aynı miktarda başka bir teminatla değiştirilmesi mümkündür…[29] Gösterilecek güvence miktarı, takip konusu ilama göre belirlenir. Tahliye takiplerinde borçlu-kiracı ne kadar güvence gösterecektir? İİK. mad. 36 -aşağıda açıklayacağımız gibi- hem g e n e l m a h k e m e l e r ve hem i c r a m a h k e m e s i tarafından -İİK. mad. 269/III ve 276/III’e göre- verilen “tahliye kararları hakkında uygulanacağından, borçlu-kiracıdan istenecek güvence miktarı önem taşır. Bu konuyu düzenleyen açık bir hüküm yasada yoktur. Nitekim, Yargıtay da 4.12.1957 T. ve 10/25 sayılı İçt. Bir. Kararının gerekçesinde[30] “…-İİK. 269’ a göre yapılan tahliye takiplerinde- borçlu tahliye kararını temyiz edip de üç aylık kira karşılığını vezneye yatırdığı takdirde -yalnız 6570 sayılı Kira Kanununa tabi gayrımenkullere mahsus olmak üzere- İİK. mad. 36’nın kıyas suretiyle ve içtihat yolu ile uygulanarak takip durdurulmaktadır…” denilerek, bu konuda yasada açık bir hüküm bulunmadığı ancak u y g u l a m a d a ötedenberi “tahliye kararının temyizi halinde” ü ç a y l ı k k i r a b e d e l i n i n “teminat olarak” yatırıldığı belirtilmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin içtihatları da bu doğrultudadır.[31]
İçtihat yolu ile, tahliye ilamlarının temyizinde “üç aylık kira bedelinin teminat olarak yatırılması” usulünün benimsenme nedeni, tahliye kararlarının yaklaşık bu süre içinde ancak Yargıtayca incelenebileceğinden dolayıdır. Yüksek mahkeme;[32] “tehiri icra teminatının kira borcuna mahsup edilemeyeceğini” belirtmiştir…
“Üç aylık lira bedelinin teminat olarak yatırılarak” i c r a n ı n d u r d u r u l m a s ı, genel mahkemelerce verilen tüm tahliye kararlarının yerine getirilmesinde uygulanır. Örneğin; “kira bedelinin ödenmemesi (temerrüt)” nedeniyle tahliye davaları dışında, “gereksinme” nedeniyle verilen tahliye ilamlarının yerine getirilmesinde, kira alacağı takip konusu yapılmamış olsa bile, yine üç aylık kira bedeli teminat olarak yatırılarak, icranın durdurulması istenebilir.
Buna karşın, İİK. mad. 36 icra mahkemesi tarafından verilen tüm tahliye kararları hakkında da uygulanabilir mi? Bilindiği gibi, icra mahkemesi ancak i k i s e b e b e dayana-rak; a)Kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle[33] (İİK. mad. 269-269/d) b)Yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazların, kira süresinin bitmesi sebebiyle[34] (İİK. mad. 272-275)- kiralanan taşınmazların tahliyesine karar verebilir. “Teminat karşılığında icranın durdurulması”na ilişkin İİK. mad. 36 hükmünün uygulanacağı sadece “kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle tahliye” ye ilişkin İİK. mad. 269c/III’de (ve “kiralanan taşınmazda üçüncü kişinin bulunması halinde” (İİK. mad. 276/III’de) açıkça belirtilmiştir. “Yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazların kira süresinin bitmesi nedeniyle tahliyelerini” düzenleyen İİK. mad. 272-275’de aynı şekilde İİK. mad. 36’ya açık şekilde yollama yapılmamıştır. Bu nedenle, icra mahkemelerinin “yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazların kira sürelerinin bitmesi” nedenine dayanarak verdikleri tahliye kararları hakkında, kiracının “üç aylık kira tutarını teminat olarak yatırarak” İİK. mad. 36 gereğince, hakkındaki tahliyeye ilişkin icra takibini durduramaması gerekecektir. Bu çözüm şeklinin ise adil olmadığı açıktır. Çünkü, tahliye kararı -genel mahkemelerin verdikleri tahliye kararlarında olduğu gibi- hangi nedene dayanırsa dayansın, kiracıya teminat karşılığında -üç aylık kira tutarını yatırarak- Yargıtaydan “icranın durdurulması kararı” getirme hakkı tanınmalıydı. Ancak, kanımızca, içtihat yoluyla bu durumda da, kiracıya İİK. mad. 36’dan yararlanma olanağının tanınması mümkündür.[35]
Yüksek mahkeme, kimi kez[36] “…İİK. 272 ve onu izleyen maddelerde İİK. 36’ya atıfta bulunulmadığından, bu takiplerde 36. madde hükmünü uygulanmasının mümkün olmadığını (yani, tehiri icra kararı verilemeyeceğini)...” belirtmişken, kimi kez de, -belki dalgınlıkla- bu tür takiplerde de tehiri icra kararı göndermiştir. Bugünkü uygulamasında ise, bu durumda tehiri icra kararı vermemektedir…
IV-“İstihkak davasının (İİK. mad. 97) reddi”ne ilişkin kararın davacı-üçüncü kişi tarafından temyiz edilmesi halinde, üçüncü kişinin yatırması gereken t e m i n a t m i k t a r ı konusunda uygulamada tereddüde düşülmektedir.
Üçüncü kişinin açtığı istihkak davasının r e d edilmiş olması halinde, üzerinde istihkak iddiası ileri sürülen malın haczedilebileceği hükümle tesbit edilmiş olur. Böylece, hakkında istihkak iddiası ileri sürülmüş olan mal üzerindeki haciz kesinleşmiş olur.
Daha önce, “takibin ertelenmesi” kararı[37] nedeniyle s a t ı ş i s t e y e m e m i ş olan veya böyle bir karar verilmiş olmadığı halde kendiliğinden s a t ı ş i s t e m e m i ş olan alacaklı, hacizli malın satışını (paraya çevrilmesini) isteyebilir. Alacaklının satış (paraya çevirme) isteminde bulunabilmesi için, “istihkak davasının reddi kararı”nın k e s i n l e ş m i ş olmasına gerek yoktur.[38] Eğer, davacı üçüncü kişi, davanın reddi kararını temyiz eder ve Yargıtaydan “icranın durdurulması” (tehiri icra) kararı alabilmesi için, icra dairesinden kendisine İİK. mad. 36 gereğince süre verilmesini ister[39] ve Yargıtaydan “icranın durdurulması” kararı (İİK. mad. 36) getirirse (İİK. mad. 97/XIV) takip durdurulur. Aksi halde, takibe devam edilir ve haczedilmiş mal paraya çevrilir (satılır).
“Temyizin satışı durduracağına” ilişkin İİK. mad. 364/III hükmü burada uygulanmaz.[40] Çünkü, kanun koyucu İİK. mad. 97/XIV’de açıkça 36. maddeye yollamada bulunarak; “temyizin satışı durduracağına ilişkin İİK. mad. 364/III’ün burada uygulanamayacağını” ön-görmüştür.
Burada karşımıza şöyle bir sorun çıkmaktadır: Açtığı istihkak davasını kaybeden ve “icranın durdurulması” (tehiri icra) istemiyle bu kararı temyiz eden üçüncü kişiye icra müdürünce Yargıtaydan “yürütmenin durdurulması kararı” getirmesi için “münasip süre” verilebilmesi için, üçüncü kişinin -İİK. mad. 36/I uyarınca- göstermesi gereken t e m in a t m i k t a r ı nedir? Bilindiği gibi, İİK. mad. 36; kaybettiği davanın ilamını b o r ç l u n u n temyiz etmiş olması halinde, kendisine “Yargıtaydan yürütmenin durdurulması” konusunda karar getirmek için süre verilebilesi için; “a)Hükmedilen “para” ya da “eşya”yı resmi bir merciye, icra dairesine veya mahkeme veznesine depo etmesi, yahut; b)Hükmedilen “para” ya da “eşya” kıymetinde icra mahkemesince kabul edilecek “menkul rehni”, “hisse senedi”, “borç senedi”, “taşınmaz rehni”, “muteber banka teminat mektubu”nu teminat olarak göstermesi, veya; c)Borçlunun hükmedilen “para” ya da “eşya”yı karşılayacak malının haczedilmiş olması g e r e k m e k t e d i r.
Kaybettiği istihkak davasında verilen kararı temyiz eden ve Yargıtaydan “yürütmenin durdurulması” kararı verilmesini isteyen üçüncü kişi, “takip konusu alacak miktarı”nı mı, “haczedilen malının kıymeti”ni mi, yoksa “bunların hangisi az ise onu” mu karşılamak için “teminat” göstermek zorundadır? Yüksek mahkemenin uygulamada çok önem taşıyan bu soruna çözüm getiren bir içtihadına rastlamadık. “İstihkak davasının reddi kararı”nı -yürütmenin durdurulması kararı verilmesi istemiyle- temyiz eden üçüncü kişi; ister “takip konusu alacak miktarı”nı, ister “haczedilen malının kıymeti”ni isterse “bunlardan hangisi az ise, onu” karşılayacak miktarda teminat göstersin, neticede verilen hüküm Yargıtayca “onansa” da “bozulsa” da, üçüncü kişi, yatırdığı teminatı geri alacaktır. Bu nedenle; üçüncü kişiden “ileride hüküm Yargıtaydan geldikten sonra kendisine iade edilecek olan” teminat istenmesinin bir anlamı yoktur. İİK. mad. 36/I’e göre, “borçlu”nun yatırdığı teminat, hükmün “onanması” halinde, hemen “alacaklı”ya ödendiği halde, burada, üçüncü kişinin yatırdığı (veya yatıracağı) teminat aynı işlevde bulunamayacağı için, borçlunun temyizinden farklı bir usulün -yasada- açıkça öngörülmesi doğru olurdu. Kanımızca, hükmü temyiz eden üçüncü kişiden sadece “temyiz ettiği ilamda yazılı olan ve aleyhine hükmolunan yargılama giderlerini (varsa vekalet ücretini) karşılayacak “teminat” istenmelidir.[41]
V-Borçlu, “devlet ya da adli yardımdan yararlanan kimse ise” güvence göstermek zorunda değildir (İİK. mad. 36/II, HUMK. mad. 443/II).
Yüksek mahkeme, “İstanbul Üniversitesi”nin,[42] “Vakıflar Başmüdürlüğü’nün,[43] “Zirai Donatım Kurumu”nun,[44] güvence göstermesine gerek bulunmadığını, buna karşın; “kamu iktisadi kuruluşları”nın,[45] belediye’lerin,[46] Tekel Genel Müdürlüğü’nün[47] ve katma ve bağımsız bütçeli daireler’in[48] tehiri icra kararı isteyebilmeleri için teminat göstermeleri gerektiğini belirtmiştir.
U y g u l a m a d a, Hazine aleyhine yapılan icra takipleri -bu hüküm gereğince- zorunlu olarak, takip kesinleştikten sonra sonuç vermektedir. Çünkü, Hazine aleyhine açılan dava sonucunda alınan ilamın icraya konabilmesi için kesinleşmesi gerekmemekte ise de, Hazine hükmü temyiz ederken Yargıtaydan “icranın durdurulması”nı da istemekte ve bunun için icra dosyasına “güvence” (teminat) da yatırmamaktadır. Böylece, Hazine aleyhine yapılan takipler ancak hükmün kesinleşmesinden sonra sonuç doğurabilmektedir…
VI-Borçluya, Yargıtaydan “icranın geri bırakılması” hakkında karar getirmesi için verilecek sürenin belirlenmesi icra müdürüne bırakılmıştır.[49] Bu sürenin, dosyanın Yargıtaya gönderilme tarihinden itibaren hesaplanması uygun olur… Verilecek süre içinde Yargıtaydan “icranın geri bırakılması kararı” getirilmemesi halinde, borçlunun istemi üzerine verilen sü-renin uzatılması mümkündür.[50] Ancak, verilen sürenin uzatılmasına gerek olup olmadığı icra müdürü tarafından -buna, borçlunun neden olup olmadığı göz önünde tutularak- takdir olunur.
VII-Ücreti ilgililer tarafından verilmişse, Yargıtayca “icranın geri bırakılması” hakkındaki karar, icra dairesine telgrafla bildirilir (İİK. mad. 36/III).
Yargıtay her halde, icranın geri bırakılmasına kara vermek zorunda değilse de, uygulamada genellikle her başvuruda “icranın geri bırakılması”na karar verilmektedir…
Yüksek mahkeme;
-“İcra müdürlüğünce verilen süre içinde tehiri icra kararı alınması, ancak bunun icra dairesine aynı süre içinde ulaştırılmaması halinde, alacaklının teminatın paraya çevrilmesini isteme hakkı doğacağını”[51]
-“İİK. 36 uyarınca icranın geri bırakılması kararının getirilmesi için verilen sürede, icranın geri bırakılması (tehiri icra) kararı getirilmemesi veya temyiz edilmiş olan kararın onanması halinde, gösterilen teminatın icra müdürü tarafından paraya çevrilerek alacaklıya ödeneceğini, bunun için ayrıca alacaklının takipte bulunmasına gerek bulunmadığını”[52]
-“Yargıtaydan gönderilen yürütmeyi durdurma kararının icra dosyasına konulmamış olmasının, bu karardan sonra yapılan infazı (tahliye işlemini) geçersiz kılmayacağını”[53]
-“Yargıtaydan gönderilen tehiri icra kararının icra dosyasına geç ulaşmasının kararı hükümden düşürmeyeceğini”[54]
be l i r t m i ş t i r…
VIII-“Tahliye kararı” hakkında, kiracı -üç aylık kira parasını[55] icra dairesine teminat olarak yatırarak- Yargıtaydan “yürütmenin durdurulması”(tehiri icra) kararı verilmesini talep edince, eğer “tahliye kararı” icra mahkemesi tarafından verilmişse, bu talebi inceleyen 12. Hukuk Dairesi -“satış dışı yollarla icra veznesine girmiş olan paranın alacaklıya ödenmesine (İİK. mad. 364/III hükmünün) icra mahkemesi kararının temyizinin) engel teşkil etmeyeceğini” belirten[56] [57] 21.2.1968 T. 23/5 sayılı İçt. Bir. K. gereğince- sadece ‘t a h l i y e y e h a s r e n’ tehiri icra kararı vermekte olduğundan,[58] bu durumda kiracının icra dairesine teminat olarak yatırdığı -üç aylık- ‘kira parası’ alacaklı-kiralayana ödenmekte ve sadece ‘tahliye’ için kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesince onaylanması beklenmekte, buna karşın “tahliye kararı” sulh hukuk mahkemesi tarafından verilmişse, tehiri icra istemini inceleyen 6. Hukuk Dairesi mutlak olarak -hem ‘kira parasının kiralayana ödenmesini’ ve hem de “tahliyeyi” kapsar biçimde- tehiri icra kararı verdiğinden,[59] bu durumda, alacaklı-kiralayan hem icra dairesine teminat olarak yatırılmış olan kira paralarını alabilmek ve hem de fiilen tahliyeyi yaptırabilmek için, tahliye kararının 6. Hukuk Dairesince onaylanmasını beklemek durumunda kalmaktadır…
Bu konuyla ilgili olarak ayrıca şu hususu da belirtelim ki; tahliyeye ilişkin ilk ilamın infazının, tehiri icra kararı getirilerek önlenmesinden sonra, ilamın Yargıtayca bozulması üzerine yeniden “tahliye kararı” verilmesi halinde, bu ilamın infazının durdurulması için, yeniden “tehiri icra kararı” getirilmesi gerekir.[60]
IX-Bazı ilamların temyizi halinde, yasada öngörülen özel hüküm nedeniyle “tehiri icra kararı” getirmesi için borçluya süre verilemez. Örneğin; olumsuz tesbit davasının (İİK. mad. 72) reddedilmesi halinde, “bu kararı temyiz ettiğini” belirterek kararın derhal uygulanmasını önlemek için, kendisine “tehiri icra kararı” getirmek için süre verilmesini isteyen borçlunun bu istemi kabul edilemez. Çünkü, İİK. mad. 72/IV’de açıkça “olumsuz tesbit davasının reddi-ne karar verilmesi halinde -daha önce, borçlunun istemi üzerine verilmiş olan- ihtiyati tedbir kararının kendiliğinden kalkacağı” öngörülmüştür. Bu nedenle, olumsuz tesbit davasının reddine ilişkin kararların temyizi halinde, İİK. mad. 36 uygulanamaz…[61]
X-Yargıtayca hükmün b o z u l m a s ı halinde, icra durmakta devam eder. Borçlunun başvurusu üzerine, m a h k e m e c e bozmanın niteliğine göre, “güvencenin geri verilip verilmeyeceği” hakkında bir karar verilir. Mahkemenin bu kararı kesindir (İİK. mad. 36/V).
Bu hükümden de anlaşılıyor ki, gösterilen güvence (teminat) karşılığında Yargıtayca “icranın geri bırakılmasına” karar verildikten sonra, hükmün Yargıtayca bozulması halinde, olaya İİK. mad. 40 hükmü uygulanmayıp, İİK. mad. 36’ya göre, yatırılmış bulunan güvencenin (teminatın) “geri verilip verilemeyeceğine” mahkemenin karar vermesi gerekmektedir.[62] Bu konuda icra mahkemesi karar vermeye yetkili değildir. Yine bu hükme göre, takip konusu ilamın Yargıtayca yalnızca bozulmuş olması, borçluya yatırdığı güvenceyi (teminatı) geri alma hakkını vermez. Yargıtayın bozma kararı hakkında -icra takibinde “alacaklı” sıfatıyla bo-zulan hükmü icraya koymuş olan tarafça- “karar düzeltme” yoluna başvurulmuşsa, mahkeme “yatırılan güvencenin (teminatın) geri verilmesi” istemi üzerine nasıl karar verecektir? Hükmün bozulmuş olması halinde icra takibi durmakta devam ederse de, güvencenin geri verilip verilmeyeceği hakkında karar verme yetkisi, hükmü bozulan mahkemeye ait olduğundan ve mahkemenin bu kararı kesin olup, daha sonra kendisi tarafından değiştirilemeyeceğinden, mahkeme borçlunun “güvencenin kendisine geri verilmesi” hakkındaki başvurusu üzerine hemen karar vermek zorunda olmayıp, bozma kararının kesinleşmesini -yani, karar düzeltme yoluna başvurulma süresinin geçmesini ya da karar düzeltme yoluna başvurulmuşsa bunun sonucunu- bekleyebileceği gibi, kendisinin bozma kararına uyup uymayacağı hakkında vereceği karara kadar da, bu konuda karar vermeyebilir. Özellikle, mahkeme, Yargıtayın bozma kararını yerinde görmüyor, bu nedenle kendi kararında “ısrar etmeyi” (direnmeyi) düşünüyorsa, borçlunun “güvencenin -bozma nedeniyle- kendisine geri verilmesi” istemi hakkında hemen karar verecek yerde, bozma kararının kesinleşmesinden ve davanın yenilenmesinden sonra, “bozmaya uyup uymayacağı” hakkında vereceği kararla birlikte bu konuda karar da verebilir. Mahkeme, bozma kararına rağmen, “ısrar (direnme) kararı” ile birlikte “borçlunun yatırdığı güvencenin (teminatın) kendisine geri verilmemesine” de karar verebilir.[63] [64]
Bu nedenle, uygulamada bazı mahkemelerin Yargıtayın verdiği bozma kararı üzerinde durmadan ve bozmaya uyulup uyulmayacağı konusunda bir kanıya sahip olmadan, sadece hükmün bozulmuş olması nedeniyle “borçlunun yatırdığı teminatın kedisine geri verilmesi”ne karar vermeleri hatalıdır. Böyle bir karar verdikten sonra, bozma kararını yerinde bulmayıp, eski karalarında “ısrar” etmeleri daha önce verdikleri “teminatın borçluya geri verilmesi” kararı ile çelişeceğinden ve “ısrar kararı” ile birlikte “teminatın borçluya geri verilmesi” kararı değiştirilemeyeceğinden, mahkemelerin ancak bozma kararını yerinde buldukları ve buna uymayı düşündükleri durumlarda istek halinde “borçluya teminatın geri verilmesi”ne, aksi takdirde, bozma kararına uymayı düşünmüyorlarsa, borçlunun “teminatın geri verilmesine ilişkin isteminin reddine” karar vermeleri daha doğru olur…
Borçlu, teminat olarak “hükmolunan para”yı depo etmiş ve daha sonra hükmün bozul-ması üzerine yatırdığı para kendisine geri verilmişse, bu parayı teminat olarak yatırdığı tarih ile paranın kendisine geri verildiği tarih arasındaki dönem için, alacaklıdan -ayrı bir dava açarak- faiz isteyebilir.[65] [66]
Bu konuyla ilgili olarak şu husus da belirtelim ki, b o z m a üzerine “hükmü veren mahkeme”, teminatın geri verilip verilmeyeceği konusunda görevli olduğundan, eğer borçlunun “hükmolunan para veya eşyayı karşılayacak malı haczedilmiş” olduğu için, Yargıtayca “icranın durdurulmasına” karar verilmişse, bozma üzerine, borçlu “haczin kaldırılmasının gerekip gerekmeyeceği” konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilecek midir? Hükmün bozulmuş olması, h a c z i n d e k a l d ı r ı l m a s ı sonucunu doğurmaz. Bu durumda olaya, İİK. mad. 36 değil 40 hükmü uygulanır ve hükmün bozulması nedeniyle “icra işlemleri” olduğu yerde durdurulur. A l a c a k l ı “satış” isteyemeyeceği gibi, b o r ç l u da “haczin kaldırılmasını” isteyemez. Haczin kaldırılması için, İİK. mad. 40’daki koşulların gerçekleşmesi yani “borçlu lehine davanın kısmen veya tamamen sonuçlanması” ve “bu hükmün kesinleşmesi” gerekir.[67]
XI-Yargıtayca hükmün o n a n m a s ı halinde, “icranın geri bırakılması” kararı kalkar ve icraya devam olunur. Onama kararına karşı, karar düzeltme yoluna gidilmiş olması bu sonucu değiştirmez. Çünkü, karar düzeltme yoluna başvurulmuş olması, hükmün icrasını dur-durmaz (HUMK. mad. 442/III, son cümle). Ancak, Yargıtay karar düzeltme istemini yerinde bularak, hükmü bozarsa, o zaman icra takibi olduğu yerde durur (İİK. mad. 40/I)…[68] Bu durumda borçlunun yatırmış olduğu teminat kendisine geri verilir (İİK. mad. 36/V). Daha önce o n a m a kararı üzerine, borçlunun yatırdığı teminat alacaklıya ödenmişse (İİK. mad. 36/VI), karar düzeltme talebi üzerine hükmün b o z u l m a s ı halinde, mahkeme “teminatın alacaklıdan alınarak borçluya geri verilmesine” karar verir.[69] Yargıtayca hükmün onanması halinde alacaklının istemi üzerine, başkaca işleme gerek kalmadan, güvence (teminat) para ise alacaklıya ödenir. Bunun için alacaklının ayrıca takipte bulunmasına gerek yoktur.[70] Gösterilen gü-vence, paradan başka bir mal ya da hak ise, malın türüne göre icra müdürlüğünce paraya çevrilir.[71] Her iki halde de, ilam alacaklısının gösterilmiş olan güvence üzerinde öncelik (rüçhan) hakkı vardır (İİK. mad. 36/VI).[72]
Burada şu hususu da belirtelim ki, İİK. mad. 36 gereğince yatırılan teminat “maktu bir tazminat” niteliğinde olmayıp, alacaklının uğrayacağı zararı karşılamaya yönelik olduğundan, hükmün onanması halinde, “gösterilen güvencenin tamamı” değil, “o tarihe kadar işlemiş faiz[73] [74] ve yapılan icra giderleriyle asıl borcu karşılayacak miktardaki kısmı” alacaklıya ödenirken, fazlası borçluya geri verilir.
Bu kural, sulh hukuk mahkemelerince verilen “tahliye kararı”nın temyiz edilmesi sonucunda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tarafından “yürütmenin durdurulması” kararı verilmesi halinde de aynen uygulanır. Örneğin; borçlu kiracı “üç aylık kira tutarını” icra dosyasına yatırarak Yargıtaydan “icranın durdurulması” kararı aldıktan bir ay sonra hüküm Yargıtayca onanmışsa, dosyaya teminat olarak yatırılmış olan üç aylık kira tutarının (tahliye tarihine kadar işleyecek kira tutarı + takip konusu alacak + takip giderleri) toplamı alacaklıya ödenirken, artan para b o r ç l u y a geri verilir.[75] Buna karşın, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi -21.2.1968 T. 23/5 sayılı İçt. Bir. K. uyarınca- sadece “tahliyeye hasren” tehiri icra kararı verdiğinden[76] icra mahkemesi tarafından verilmiş olan “tahliye kararı” kiracı tarafından -üç aylık kira parası icra dairesine teminat olarak yatırılıp- tehiri icra kararı getirilmiş dahi olsa, bu durum sadece tahliyeyi ertelediğinden, kiralayan icra dairesine teminat olarak yatırılan kira paralarını icra dairesinden alabilir.
Borçlunun, İİK. mad. 36 gereğince “hükmolunan para”yı icra dosyasına yatırdıktan ve Yargıtaydan “icranın durdurulması” kararı aldıktan sonra, hükmün Yargıtayca onanması halinde, icra giderleri -borçlunun yatırdığı teminattan alınmak üzere- hesaplanırken takibe katılmış olan alacaklı vekili için, t a m v e k a l e t ü c r e t i takdir olunur. Çünkü, takip konusu borcun icra veznesine İİK. mad. 36’ya göre yatırılması halinde, borç “itiraz süresi içinde” ödenmiş sayılmaz. Bu nedenle, bu gibi durumlarda, alacaklı vekili için “yarı” değil, “tam” takip vekalet ücreti hesaplanması gerekir.[77]
İİK. mad. 36/VI’da “başkaca bir işleme gerek kalmaksızın” teminata konu olan paranın -istemi üzerine- alacaklıya ödeneceği belirtilmiştir. Bu hükümden maksat, borçluya ayrıca “ödeme ya da icra emri” tebliğe gerek olmadığıdır. Bu nedenle, teminat konusu mal ve haklar, takip kesinleşmiş gibi, paraya çevrilme işleminin gerektirdiği işlemlere uyularak paraya çevrilir.[78]
Gösterilen güvence, bir üçüncü kişinin kefaletinden ibaret ise, icra müdürü bir yazı ile “kefalet konusu parayı” üçüncü kişiden ister. Üçüncü kişi bunu cevapsız bıraktığı takdirde, haciz işlemine başvurulur.[79]
XII-Borçlu güvence olarak gösterdiği taşınır ya da taşınmaz rehnine karşı İİK. 82 uyarınca “haczedilmezlik iddiasında” bulunamaz. Eğer borçlu, haczedilmiş taşınmaz malı hakkında meskeniyet iddiasında bulunmaksızın, bunun “teminat” olarak kabulünü -İİK. mad. 36 uyarınca- istemiş ve bu istemi kabul edilerek, Yargıtayca “icranın durdurulması”na karar verildikten sonra, hüküm Yargıtayca onanmışsa, artık bu taşınmazı hakkında “meskeniyet iddiası” nı ileri sürüp, haczin kaldırılmasını isteyemez.[80] Ancak, yüksek mahkeme[81] -oyçokluğu ile- aksi içtihatta bulunmuştur.
XIII-İncelediğimiz İİK. mad. 36 hükmü sadece genel mahkeme kararlarının temyizi halinde uygulanır (HUMK. mad. 443). İcra mahkemesince verilen kararların temyizi halinde, bu maddeden yararlanarak, Yargıtaydan “icranın geri bırakılması” kararı verilmesi istenmez.[82] Ancak, İcra ve İflas Kanununda “mad. 36’nın ayrık olarak (istisnaen) bazı durumlarda, icra mahkemesi kararlarının temyizi halinde de uygulanacağı” kabul edilmiştir:
a)İİK. mad. 97/XIV uyarınca, “açtığı ‘istihkak davası’nın reddi hakkında icra mahke-mesinin kararını temyiz eden” icra dairesinden İİK. mad. 36’ya göre -icranın durdurulması için- süre isteyebilir.[83]
b)İİK. mad. 269c/III uyarınca, “hakkında icra mahkemesince tahliye (boşaltma) kararı verilmiş olan borçlu (kiracı)” -4.12.1957 tarihli ve 10/25 sayılı İçt. Bir. K.nın gerekçesinde belirtildiği şekilde-, üç aylık kira tutarını teminat olarak yatırarak[84] -icra dairesinden- icranın durdurulması için, İİK. mad. 36’ya göre süre isteyebilir.[85]
c)İİK. mad. 276/III uyarınca, “tahliyesi (boşaltılması) istenen yerde kiracıdan başka bir kişinin bulunması ve icra mahkemesinin ‘tahliye’ye karar vermesi halinde”, icranın durdurulması için, İİK. mad. 36 hükmü burada da uygulanır.[86]
Bu yasal düzenleme karşısında, “yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazların kira süre-sinin bitmesi nedeniyle” tahliyelerini düzenleyen İİK. mad. 272-275’e göre icra mahkemesi tarafından verilen “tahliye” kararlarının temyizi halinde, kiracının ‘teminat göstererek’ Yargıtaydan “tehiri icra kararı” isteyebilip isteyemeyeceği -bu maddelerde, açıkça İİK. mad. 36’ya bir atıf yapılmamış olduğu için- uygulamada karşımıza önemli bir sorun olarak çıkmaktadır…[87]
Ancak hemen belirtelim ki, İİK. mad. 364 gereğince “temyiz, satışı durdurduğundan” bu suretle, İİK. mad. 36’nın hedefi olan “icranın durdurulası amacı da kendiliğinden gerçekleşeceğinden,[88] 36. madde hükmünün t a k i p h u k u k u n a a i t k a r a r l a r hakkında uygulanmasını istemekte bir yarar kalmamaktadır. Fakat, Yargıtay, mad. 364/III hükmünü çok dar yorumlayıp, “bu hükmün icra veznesine girmiş paralara teşmil edilemeyeceğini (kapsamayacağını) bu itibarla, icra mahkemesi tarafından verilmiş olan bir kararın temyizinin, icra veznesinde bulunan bir paranın alacaklıya ödenmesine engel olamayacağını” belirttiğinden,[89] [90] İİK. mad. 364/III hükmünün uygulama alanı çok daralmakta ve İİK. mad. 36 hükmünün takip hukukuna ait kararlar hakkında da uygulanmasını istemek gereksinimi doğmaktadır. Bu nedenle, kanun koyucunun bu gereksinmenin duyulacağı -az önce belirttiğimiz bazı durumlarda -İİK. mad. 97/XIV, 269c/III, 276/III- İİK. mad. 36 hükmünün uygulanacağını kabul etmesi çok yerinde olmuştur.
XIV- Nafaka hükümleri’nin temyizi halinde, icra müdürü borçluya, “icranın durdurulması”na dair karar getirilmek üzere süre veremeyeceği gibi, Yargıtay da “icranın durdurulması” kararı veremez (HUMK. mad. 443/III, İİK. mad. 36/IV).[91]
________________________________________
(*) İcranın geri bırakılması için verilecek mühlet
Madde 36 - “İlâmı temyiz eden borçlu hükmolunan para veya eşyanın resmi bir mercie depo edildiğini isbat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesince kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için Yargıtay’dan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine münasip bir mühlet verilir. Bu mühlet ancak zaruret halinde uzatılabilir.
Borçlu, Devlet veya adli müzaharete nail bir kimse ise teminat göstermek mecburiyeti yoktur.
Ücreti ilgililer tarafından verilirse Yargıtayca icranın geri bırakılması hakkındaki karar icra dairesine telgrafla bildirilir.
Nafaka hükümlerinde böyle bir mühlet verilemez.
Yargıtayca hüküm bozulduğu takdirde borçlunun müracaatı üzerine, bozmanın mahiyetine göre teminatın geri verilip verilmeyeceğine mahkemece kesin olarak karar verilir.
Yargıtayca ilâmın onanması halinde, alacaklının talebi üzerine, başkaca muameleye hacet kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir, mal ve haklar ise, malın nev’ine göre icra müdürlüğünce paraya çevrilir. İlâm alacaklısının teminat üzerinde rüçhan hakkı vardır.”
[1] ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, 2004, s:354
[2] Bknz: 12. HD. 24.2.2004 T. 27194/3992; 29.12.2003 T. 22521/26613
[3] Bknz: 12. HD. 26.9.1996 T. 11008/11117; 2.6.1983 T. 4312/4433
[4] Bknz: 12. HD. 16.1.2004 T. 23270/422; 12.9.2000 T. 7323/644
[5] Bknz: 12. HD. 19.11.1981 T. 721/8538; 15.4.1980 T. 1077/3530
[6] Bknz: 12. HD. 1.11.1988 T. 510/12437; 19.12.1983 T. 11110/10694
[7] Bknz: 12. HD. 5.11.2002 T. 20238/22528; 7.2.2002 T. 1225/2591
[8] Bknz: 12. HD. 1.5.2003 T. 6719/9760; 15.5.2001 T. 7742/8565
[9] Bknz: 12. HD. 30.10.2003 T. 17567/21198; 20.4.2000 T. 5517/6337
[10] Bknz: RG. 13.1.1980 T. S:16868
[11] Bknz: 12. HD. 27.6.2003 T. 12501/15403; 27.6.2003 T. 125021/15419
[12] Bknz: 12. HD. 24.1.2003 T. 27974/916
[13] Bknz: HGK. 15.11.1989 T. 3-443/600
[14] Bknz: 12. HD. 27.10.1981 T. 6043/7832 – 4.11.1980 T. 6433/7773
[15] Ancak İİK. 72/IV’deki özel düzenleme nedeniyle, “olumsuz tesbit davasının reddine” ilişkin kararı temyiz eden borçluya, tehiri icra kararı getirmesi için süre verilemez. Bknz: İleride; AÇIKLAMA: IX
[16] Bknz: 15. HD. 20.12.1988 T. 988/4667
[17] Bknz: 12. HD. 9.9.1976 T. 7817/8923
[18] Bknz: İİD. 13.2.1958 T. 1335/1664
[19] Bknz: İİD. 11..4.1949 T. 703/1726
[20] Bknz: 4. HD. 31.1.2001 T. 12447/84; 27.1.1988 T. 847/38; 12. HD. 9.12.1986 T. 3361/13915
[21] Bknz: 12. HD. 27.10.1977 T. 8998/8848
[22] Bknz: 12. HD. 3.5.1982 T. 3670/3837; 16.10.1978 t. 8210/8204; 24.5.1978 T. 3819/4759; 28.4.1978 T. 3805/3897
[23] Bknz: 12. HD. 12.5.1986 T. 11936/5615
[24] Aynı görüşte; KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, 1993, C:3, s:2194
[25] Bknz: İİD. 12.12.1961 T. 11366/11924
[26] Bknz: 12. HD. 2.11.1981 T. 6244/7933; 15.11.1979 T. 9141/8742; 8.4.1958 T. 2237/2158 vb.
[27] Karş:KURU, B. age. C:3, s:2192
[28] Bknz: Yuk. dipn. 23 civarı
[29] Bknz: İİD. 14.4.1952 T. 1741/1838
[30] Bknz: RG. 30.1.1958 T. 9821 sayı
[31] Bknz: 12. HD. 20.1.1986 T. 6957/354; 15.9.1981 T. 5270/6730
[32] Bknz: 12. HD. 19.1.1993 T. 10855/674; 3.10.1986 T. 15549/9944; 13.10.1983 T. 7063/7514
[33] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra Hukukunda Tahliye, 1987, s:48 vd.
[34] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. age. s:532 vd.
[35] UYAR, T. age. s:632
[36] Bknz: 12. HD. 13.4.1982 T. 3100/3099; 28.6.1964 T.3143/3133
[37] Ayrıtılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra Hukukunda İstihkak Davaları, 1993, s:918, 415, dipn. 9
[38] AZMİ, S. / İZZET, N. İcra ve İflas Kanunu Esasları ve Şerhi, s:XXXIII – KURU, B. age. C:2, 1079 – UYAR, T. İstihkak Davaları, s:918
[39] Bknz: 12. HD. 19.2.1981 T. 90/1573
[40] POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, 1982, s:406 – BERKİN, N. İcra Hukuku Rehberi, 1979, s:282
[41] Hemen belirtelim ki; alacaklı, lehine -İİK. mad. 97/XIII uyarınca- hükmedilen tazminatı, üçüncü kişinin “icra takibinin ertelenmesi” kararını alırken -İİK. mad. 97/III, IV uyarınca yatırdığı teminattan aldığından, bunun hükmü temyiz eden üçüncü kişi tarafından ayrıca karşılanması istenmemelidir…
[42] Bknz: 12. HD. 19.11.1981 T. 7202/8533
[43] Bknz: İİD. 21.2.1959 T. 2293/2295
[44] Bknz: İİD. 31.10.1955 T. 5583/5676
[45] Bknz: Nöb. Huk. D. 18.8.1987 T. 6973/252
[46] Bknz: İİD. 3.3.1960 T. 1624/1589
[47] Bknz: Nöb. Huk. D. 18.8.1987 T. 7973/252
[48] Bknz: 15. HD. 21.6.1989 T. 989/2658
[49] Bknz: 12. HD. 27.10.1981 T. 6043/7832; 4.11.1980 T. 6433/7773
[50] Bknz: 12. HD. 20.10.1981 T. 6089/7679
[51] Bknz: 12. HD. 27.9.1999 T. 10026/10909; 24.9.1996 T. 10243/10931
[52] Bknz: 19. HD. 27.2.1997 T. 6839/1868
[53] Bknz: 12. HD. 28.2.1989 T. 7190/2851
[54] Bknz: 12. HD. 12.2.1985 T. 11620/1138
[55] Bknz: Yuk. Açıklama: III
[56] UYAR, T. İcra Hukukunda Yetki-Görev ve Yargılama Usulü, s:388
[57] Bu İçt. Bir. Kararının eleştirisi için bknz: KURU, B. age. 1988, C:1, s:54, dipn. 48 – KURU, B. İcra Hukuku, 1965, s:17, dipn. 67 – POSTACIOĞLU, İ. age. s:212 vd.
[58] U y g u l a m a d a, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi bu konuda şu şekilde basılı bir tehiri icra kararını -yerel icra mahkemesine- göndermektedir:
“Alacaklı…. ile borçlu….’a müteallik olmak üzere (…) icra mahkemesinden verilip temyizen tetkiki istenen…./…./200.. tarih ve ….../….. sayılı kararın temyiz tetkikatından önce icrasının tehirine karar verilmesini isteyen borçlu vekili tarafından talep edilip …müdürlüğünün …./…./200.. T. ve …../….. sayılı mehil vesikasın-dan da öngörülen şartın yerine getirilmiş olduğu anlaşılmakla;
Temyiz olunan kararın temyiz tetkikatının neticesine ve tahliyeye hasren icrasının tehirine,….lira harcın dilekçeden verenden alınmasına …./…./200.. gününde oybirliğiyle karar verildi.”
[59] U y g u l a m a d a, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi bu konuda şu şekilde basılı bir tehiri icra kararını -yerel sulh hukuk mahkemesine- göndermektedir:
“Yukarıda tarih ve numarası yazılı ilamın temyiz incelemesi ve ilk önce yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi borçlu …tarafından istenilmekle, adı geçen ilam hükmünün temyiz incelemesi sonuna kadar, yürütmenin durdurulmasına ve aşağıda yazılı harcın istekte bulunandan alınmasına …/…./200.. tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
[60] Bknz: 12. HD. 15.5.1997 T. 5380/15708
[61] Bknz: 12. HD. 20.2.1986 T. 8365/1989
[62] Bknz: 12. HD. 9.7.1980 T. 4512/6034; 2.7.1980 T. 4331/5791; 4. HD. 28.1.1990 T. 1283/876 (İleride; İçt. No:36); 12.11.1976 T. 9434/11327
[63] POSTACIOĞLU, İ. age., s:637
[64] Karş: KURU, B. age. C:3, s:2203
[65] KURU, B. age. C:3, s:2202
[66] Bknz: 4. HD. 28.1.1980 T. 12183/876
[67] POSTACIOĞLU, İ. age. s:638 – AKYAZAN, S. İnceleme ve Açıklamalar, 1965, s:25 – KURU, B. age. C:3, s:2205
[68] KURU, B. age. C:3, s:2199, dipn. 53 – BİLGE, N. Medeni Yargılama Hukukunda Karar Düzeltme, s:172 – BERKİ, O. Karar Düzeltme Müessesesi (R. Sekin’e Armağan, 1974, s:182)
[69] Bknz: 12. HD. 12.11.1976 T. 9434/11327 – KURU, B. age. C:3, s:2204
[70] Bknz: 19. HD. 27.2.1997 T. 6839/1868
[71] Bknz: İİD. 13.2.1958 T. 1335/1664; 9.12.1986 T. 3361/13915
[72] Bknz: 19. HD. 14.2.2002 T. 7921/1138
[73] Bknz: 12. HD. 22.9.1992 T. 10077/10670; 23.3.1992 T. 9435/3517; 13.9.1982 T. 6018/6347; 11.12.1987 T. 521/12905
[74] Karş: 12. HD. 5.3.1984 T. 13593/3364
[75] Bknz: 12. HD. 27.10.1977 T. 8998/8848
[76] Bknz: Yuk. dipn. 59 civarı
[77] Bknz: 12. HD. 11.12.1987 T. 521/12905 – 18.3.1980 T. 1032/2574
[78] POSTACIOĞLU, İ. age. s:638
[79] POSTACIOĞLU, İ. age. s:638
[80] Aksi görüş: AKYAZAN, S. age. s:26
[81] Bknz: 12. HD. 12.5.1986 T. 11936/5615
[82] Bknz: 12. HD. 13.4.1982 T. 3100/3099; 28.6.1964 T. 3143/3131
[83] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İstihkak Davaları, s:918 – Ayrıca bknz: Yuk. AÇIKLAMA: IV
[84] Bknz: Yuk. AÇIKLAMA: III
[85] Bknz: UYAR, T. Tahliye, s:631 - Yuk. dipn. 32 civarı
[86] Bknz: UYAR, T. Tahliye, s:680
[87] Bu yasal boşluk hakkında bknz: Yuk. dipn. 36 civarı
[88] POSTACIOĞLU, İ. İcra Tetkik Mercii Kararlarının Temyizi Sebebiyle Tahliyenin Durup Durmayacağı (İHFM. 1954/3-4, s:1035)
[89] Bknz: İçt. Bir. K. 21.2.1968 T. 1966-23/5
[90] Bu çözüm şeklinin eleştirisi için bknz: KURU, B. age. C:1, s:54, dipn. 48 – KURU, B. İcra Hukuku, 1965, s:17, dipn. 37 – POSTACIOĞLU, İ. age. s:212 vd.
[91] Bknz: 2. HD. 14.5.2002 T. 3525/6522
(İİK. mad. 36)*
Av.Talih UYAR
Yürütmenin (icranın) durdurulması (geri bırakılması) (tehiri icra), bir hükmün yasa yollarına başvurulması sonucunda d e ğ i ş t i r i l m e s i, b o z u l m a s ı o-lasılığı için kabul edilmiştir.[1]
I-İlamın borçlu tarafından temyiz edilmesi kural olarak, takip konusu ilamın uygulanmasını (yerine getirilmesini = icrasını) etkilemez. Ancak;
a)Taşınmazlara ve bunlara ilişkin ayni (nesnel) haklara dair hükümler (HUMK. mad. 443/IV)[2],
b)Aile[3] ve kişinin (şahsın) hukukuna[4] ilişkin hükümler (HUMK. 443/IV) -nafaka hükümleri hariç (HUMK. mad. 443/III, İİK. mad. 36/IV)-,
c)Hakem kararları (HUMK. mad. 536)[5],
d)Yabancı mahkeme ilamları (HUMK. mad. 544),
e)Sayıştay ilamları(Sayıştay K. mad. 64)[6],
f)Vergi mahkemesi ilamları (2577 s. İdari Yargılama Usulü K. mad. 28/1)[7],
g)Tenfiz kararları (MÖHUK. mad. 34)[8],
h)“Ticaret sicili memurunun teklifi üzerine, sicilin bağlı olduğu mahkemece tescil konusunda verilen kararlar” (TK. mad. 35/IV) ile “ilgililerin ticaret siciline yapılacak tescil veya tadil yahut terkin talepleri üzerine, sicil memurluğunca verilen karara yönelik -sekiz gün içinde- yapacakları itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar (TK. mad. 36/III),
ı)Ceza ilamlarının tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkraları (CMUK. mad. 395, As. Mah. Kur. Yar. Us. K. mad. 344),[9]
i)Kira tesbitine ilişkin ilamlar (12.11.1979 T. 1/3 sayılı İçt. Bir. K.),[10]
k e s i n l e ş m e d e n takip konusu yapılamazlar yani bu ilamların yerine getirilmesi (icrası) istenemez.
Bu belirtilen ilamların dışında ayrıca u y g u l a m a d a;
“Olumsuz tesbit davası” sonucunda verilen ilamlarda yer alan ‘tazminat’ ve ‘yargılama giderleri’ne ilişkin hüküm fıkralarının -tartışmalı olmakla beraber-[11]
“İstihkak davası” sonucunda verilen “davanın kabulüne” ilişkin kararda yer alan ‘tazminat’ ve ‘yargılama giderleri’ne ilişkin hüküm fıkralarının -tartışmalı olmakla beraber-[12]
“Özel mülkiyet konusu ‘kaynak’ niteliğindeki suya yapılan elatmanın (müdahalenin) önlenmesi”ne ilişkin ilamların,[13]
“nitelikleri gereği” kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağı kabul edildiğinden, bu ilamların yerine getirilmesi (icrası) da, ancak kesinleştikten sonra mümkün olur…
II-Temyizin icrayı durdurmadığı hallerde yani “yerine getirilmesi (uygulanması) kesinleşmesine bağlı olmayan” ilamların takip konusu yapılmasında, temyiz nedeniyle “yürütmenin durdurulması” (tehiri icra) için, borçlunun Yargıtaydan karar getirmesi gerekir (HUMK. mad. 443/I, İİK. mad. 36). “Yürütmenin durdurulmasına” (icranın geri bırakılmasına) Yargıtay karar vereceğinden, borçluya Yargıtay’dan bu konuda karar getirmesi için icra müdürünce[14] “uygun bir süre” verilir.[15] Borçluya icra müdürünce bu sürenin verilebilmesi için;
1-Borçluya i c r a e m r i gönderilmiş olmalıdır. Çünkü, ilam icraya konmamışsa, icranın geri bırakılması da gerekmez.
2-Borçlu, süresi içinde i l a m ı t e m y i z e t t i ğ i n i mahkemeden alacağı ve icra dairesine vereceği bir belge ile kanıtlamalıdır. Başka bir deyişle, takip dayanağı ilamı temyiz etmemiş olan borçlu, Yargıtaydan yürütmeyi durdurma (tehiri icra) kararı[16] ve icra müdürün-den süre isteyemez.
3-a)Hükmedilen “para” ya da “eşya” kıymetinde icra mahkemesince kabul edilecek[17] aa-Menkul rehni, bb-Hisse senedi, cc-Tahvil[18] dd-Taşınmaz rehni[19] (ipotek) ee-Muteber banka teminat mektubu,[20] t e m i n a t o l a r a k[21] gösterilmiş olmalıdır.
Güvence (teminat) olarak sadece “hükmolunan para”nın yatırılması (İİK. mad. 36/I) yeterli olduğundan, icranın durdurulabilmesi için ayrıca “hükmolunan para” dışında “takip harç ve giderlerinin” -özellikle, takip vekalet ücretinin- de yatırılması gerekmez.[22]
c)Veya, borçlunun hükmedilen para ya da eşyayı karşılayacak malı haczedilmiş olmalıdır.[23] Maddede, “borçlunun hükmedilen para ve eşyayı karşılayacak malı haczedilmişse, -teminat (gösterme) koşulunu yerine getirmiş farzedilerek- kendisine, icra müdürü tarafından, -‘yürütmenin durdurulması kararı’ getirmek üzere- süre verileceği” öngörülmüştür. Borçlu, hakkında yürütülen icra takibinin durdurulması için, k e n d i l i ğ i n d e n göstereceği taşınır ya da taşınmaz mallarının -teminat yerine geçmek üzere- haczedilmesini isteyebilir mi? Maddede -İİK. mad. 33/III’den f a r k l ı olarak- bu konuda açıklık yoktur. Sadece, borçlunun -menkul ya da gayrımenkul rehni gösterebileceğine değinilmiştir. Taşınır ya da taşınmaz malın rehnedilmesi bir takım formaliteleri gerektirir. Haciz işlemi, rehin işlemine nazaran daha pratiktir. Bu nedenle, kanımızca taşınır ya da taşınmaz malını teminat olarak rehin edebilecek olan borçlu, bunları “icra mahkemesine başvurup karar almak suretiyle” haciz de ettirebilmelidir.[24] [25] Amaç, hükmedilen şeyi güvence altına almak olduğuna, haciz yolu ile de bu amaca ulaşılabileceğine göre, maddeyi “dar” değil “geniş” yorumlamalıdır.
U y g u l a m a d a, borçlular -icra mahkemesi yerine- icra dairesine başvurarak, ev veya işyerlerindeki taşınır mallarını ya da tapuda adlarına kayıtlı taşınmaz mallarını haczettirmekte ve bu haciz işleminden sonra kendilerine icra müdürünce -tehiri icra kararı getirmeleri için- süre verilmektedir. Kanımızca, bu gibi durumlarda, alacaklılar; haczedilen malları -daha doğrusu haczedilen mallara icra dairesince takdir edilen kıymetleri- takip konusu borç için ye-terli bulmazlarsa, icra müdürünün bu işlemine -ve borçluya “tehiri icra kararı” getirmesi için süre verilmesine- karşı ş i k a y e t yoluna başvurabilirler.
4-Borçlu, “Yargıtay’dan yürütmenin durdurulması hakkında bir karar getirmek üzere” kendisine uygun bir süre verilmesini i c r a d a i r e s i n d e n (müdüründen) istemiş olmalıdır.
Borçlunun bu amaçla icra dairesine başvurması için yasada bir süre öngörülmemiş olduğundan, borçlu “her zaman”[26] [27] icra dairesine başvurarak, kendisine “yürütmenin durdurulması kararı getirmek üzere” süre verilmesini isteyebilir.
Görüldüğü gibi, borçlunun ö n c e icra dairesine başvurarak buradan “yürütmenin durdurulması kararı getirmek üzere” süre istemesi ve sonra Yargıtay’a başvurarak -verilen süre içinde- buradan “yürütmenin durdurulması kararı” verilmesini sağlaması gerekmektedir (mad. 36/I). Bu nedenle, borçlu -önce icra dairesine başvurmadan- doğrudan doğruya Yargıtaya başvurarak “göstereceği teminat karşılığında yürütmenin durdurulması kararı verilmesini” isteyemez. U y g u l a m a d a; “…temyiz eden, haksız çıktığı takdirde mahkumunbihi (hükmolunanı) eda ve teslim edeceğine dair kuvvetli kefalet göstermek veya hükmolunan nakit ve eşyayı resmi bir yere depo etmek veya hasmı (alacaklı) tarafından menkul ve gayrımenkul malları haczedilmiş olmak şartıyla, temyiz mahkemesi talep üzerine acele olarak yürütmenin durdurulmasına karar verebilir” şeklindeki HUMK.nun 443/I maddesi hükmü uyarınca, hükmü temyiz etmiş olan davalı borçluların, önce icra dairesine başvurup, borcun tamamı için te-minat göstermiş olduklarını, icra dairesine belgelendirmeden, doğrudan doğruya Yargıtaydan -teminatı buraya gösterip- “yürütmenin durdurulması” kararı isteyebilecekleri konusunda bir yorum yapılmak istenmekteyse de, kanımızca bu yorum isabetli değildir. Çünkü, Yargıtaydan hangi koşullarla “yürütmenin durdurulması kararı” istenebileceği İİK. mad. 36/I’de açıkça ve özel olarak düzenlenmiştir. Ancak, bu maddedeki koşullar çerçevesinde borçlu Yargıtaydan “yürütmenin durdurulması kararı” isteyebilir. Esasen, talep tarihinde, takip konusu borcun ne kadara ulaşmış olduğunu ve dolayısıyla gösterilmesi gereken teminat miktarını yüksek mahkeme -icra dairesinin bunu belirten yazısı olmadan- saptayamaz…
III-Borçlunun, i c r a n ı n d u r d u r u l m a s ı için Yargıtaydan karar getirmek üzere süre isteyebilmesi için, a l a c a ğ ı n t a m a m ı (ilamda belirtileni) k a d a r[28] bu maddede öngörülen -ve az önce belirttiğimiz- türden güvence (teminat) göstermesi yeterlidir. Teminat olarak yatırılan paranın, aynı miktarda başka bir teminatla değiştirilmesi mümkündür…[29] Gösterilecek güvence miktarı, takip konusu ilama göre belirlenir. Tahliye takiplerinde borçlu-kiracı ne kadar güvence gösterecektir? İİK. mad. 36 -aşağıda açıklayacağımız gibi- hem g e n e l m a h k e m e l e r ve hem i c r a m a h k e m e s i tarafından -İİK. mad. 269/III ve 276/III’e göre- verilen “tahliye kararları hakkında uygulanacağından, borçlu-kiracıdan istenecek güvence miktarı önem taşır. Bu konuyu düzenleyen açık bir hüküm yasada yoktur. Nitekim, Yargıtay da 4.12.1957 T. ve 10/25 sayılı İçt. Bir. Kararının gerekçesinde[30] “…-İİK. 269’ a göre yapılan tahliye takiplerinde- borçlu tahliye kararını temyiz edip de üç aylık kira karşılığını vezneye yatırdığı takdirde -yalnız 6570 sayılı Kira Kanununa tabi gayrımenkullere mahsus olmak üzere- İİK. mad. 36’nın kıyas suretiyle ve içtihat yolu ile uygulanarak takip durdurulmaktadır…” denilerek, bu konuda yasada açık bir hüküm bulunmadığı ancak u y g u l a m a d a ötedenberi “tahliye kararının temyizi halinde” ü ç a y l ı k k i r a b e d e l i n i n “teminat olarak” yatırıldığı belirtilmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin içtihatları da bu doğrultudadır.[31]
İçtihat yolu ile, tahliye ilamlarının temyizinde “üç aylık kira bedelinin teminat olarak yatırılması” usulünün benimsenme nedeni, tahliye kararlarının yaklaşık bu süre içinde ancak Yargıtayca incelenebileceğinden dolayıdır. Yüksek mahkeme;[32] “tehiri icra teminatının kira borcuna mahsup edilemeyeceğini” belirtmiştir…
“Üç aylık lira bedelinin teminat olarak yatırılarak” i c r a n ı n d u r d u r u l m a s ı, genel mahkemelerce verilen tüm tahliye kararlarının yerine getirilmesinde uygulanır. Örneğin; “kira bedelinin ödenmemesi (temerrüt)” nedeniyle tahliye davaları dışında, “gereksinme” nedeniyle verilen tahliye ilamlarının yerine getirilmesinde, kira alacağı takip konusu yapılmamış olsa bile, yine üç aylık kira bedeli teminat olarak yatırılarak, icranın durdurulması istenebilir.
Buna karşın, İİK. mad. 36 icra mahkemesi tarafından verilen tüm tahliye kararları hakkında da uygulanabilir mi? Bilindiği gibi, icra mahkemesi ancak i k i s e b e b e dayana-rak; a)Kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle[33] (İİK. mad. 269-269/d) b)Yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazların, kira süresinin bitmesi sebebiyle[34] (İİK. mad. 272-275)- kiralanan taşınmazların tahliyesine karar verebilir. “Teminat karşılığında icranın durdurulması”na ilişkin İİK. mad. 36 hükmünün uygulanacağı sadece “kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle tahliye” ye ilişkin İİK. mad. 269c/III’de (ve “kiralanan taşınmazda üçüncü kişinin bulunması halinde” (İİK. mad. 276/III’de) açıkça belirtilmiştir. “Yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazların kira süresinin bitmesi nedeniyle tahliyelerini” düzenleyen İİK. mad. 272-275’de aynı şekilde İİK. mad. 36’ya açık şekilde yollama yapılmamıştır. Bu nedenle, icra mahkemelerinin “yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazların kira sürelerinin bitmesi” nedenine dayanarak verdikleri tahliye kararları hakkında, kiracının “üç aylık kira tutarını teminat olarak yatırarak” İİK. mad. 36 gereğince, hakkındaki tahliyeye ilişkin icra takibini durduramaması gerekecektir. Bu çözüm şeklinin ise adil olmadığı açıktır. Çünkü, tahliye kararı -genel mahkemelerin verdikleri tahliye kararlarında olduğu gibi- hangi nedene dayanırsa dayansın, kiracıya teminat karşılığında -üç aylık kira tutarını yatırarak- Yargıtaydan “icranın durdurulması kararı” getirme hakkı tanınmalıydı. Ancak, kanımızca, içtihat yoluyla bu durumda da, kiracıya İİK. mad. 36’dan yararlanma olanağının tanınması mümkündür.[35]
Yüksek mahkeme, kimi kez[36] “…İİK. 272 ve onu izleyen maddelerde İİK. 36’ya atıfta bulunulmadığından, bu takiplerde 36. madde hükmünü uygulanmasının mümkün olmadığını (yani, tehiri icra kararı verilemeyeceğini)...” belirtmişken, kimi kez de, -belki dalgınlıkla- bu tür takiplerde de tehiri icra kararı göndermiştir. Bugünkü uygulamasında ise, bu durumda tehiri icra kararı vermemektedir…
IV-“İstihkak davasının (İİK. mad. 97) reddi”ne ilişkin kararın davacı-üçüncü kişi tarafından temyiz edilmesi halinde, üçüncü kişinin yatırması gereken t e m i n a t m i k t a r ı konusunda uygulamada tereddüde düşülmektedir.
Üçüncü kişinin açtığı istihkak davasının r e d edilmiş olması halinde, üzerinde istihkak iddiası ileri sürülen malın haczedilebileceği hükümle tesbit edilmiş olur. Böylece, hakkında istihkak iddiası ileri sürülmüş olan mal üzerindeki haciz kesinleşmiş olur.
Daha önce, “takibin ertelenmesi” kararı[37] nedeniyle s a t ı ş i s t e y e m e m i ş olan veya böyle bir karar verilmiş olmadığı halde kendiliğinden s a t ı ş i s t e m e m i ş olan alacaklı, hacizli malın satışını (paraya çevrilmesini) isteyebilir. Alacaklının satış (paraya çevirme) isteminde bulunabilmesi için, “istihkak davasının reddi kararı”nın k e s i n l e ş m i ş olmasına gerek yoktur.[38] Eğer, davacı üçüncü kişi, davanın reddi kararını temyiz eder ve Yargıtaydan “icranın durdurulması” (tehiri icra) kararı alabilmesi için, icra dairesinden kendisine İİK. mad. 36 gereğince süre verilmesini ister[39] ve Yargıtaydan “icranın durdurulması” kararı (İİK. mad. 36) getirirse (İİK. mad. 97/XIV) takip durdurulur. Aksi halde, takibe devam edilir ve haczedilmiş mal paraya çevrilir (satılır).
“Temyizin satışı durduracağına” ilişkin İİK. mad. 364/III hükmü burada uygulanmaz.[40] Çünkü, kanun koyucu İİK. mad. 97/XIV’de açıkça 36. maddeye yollamada bulunarak; “temyizin satışı durduracağına ilişkin İİK. mad. 364/III’ün burada uygulanamayacağını” ön-görmüştür.
Burada karşımıza şöyle bir sorun çıkmaktadır: Açtığı istihkak davasını kaybeden ve “icranın durdurulması” (tehiri icra) istemiyle bu kararı temyiz eden üçüncü kişiye icra müdürünce Yargıtaydan “yürütmenin durdurulması kararı” getirmesi için “münasip süre” verilebilmesi için, üçüncü kişinin -İİK. mad. 36/I uyarınca- göstermesi gereken t e m in a t m i k t a r ı nedir? Bilindiği gibi, İİK. mad. 36; kaybettiği davanın ilamını b o r ç l u n u n temyiz etmiş olması halinde, kendisine “Yargıtaydan yürütmenin durdurulması” konusunda karar getirmek için süre verilebilesi için; “a)Hükmedilen “para” ya da “eşya”yı resmi bir merciye, icra dairesine veya mahkeme veznesine depo etmesi, yahut; b)Hükmedilen “para” ya da “eşya” kıymetinde icra mahkemesince kabul edilecek “menkul rehni”, “hisse senedi”, “borç senedi”, “taşınmaz rehni”, “muteber banka teminat mektubu”nu teminat olarak göstermesi, veya; c)Borçlunun hükmedilen “para” ya da “eşya”yı karşılayacak malının haczedilmiş olması g e r e k m e k t e d i r.
Kaybettiği istihkak davasında verilen kararı temyiz eden ve Yargıtaydan “yürütmenin durdurulması” kararı verilmesini isteyen üçüncü kişi, “takip konusu alacak miktarı”nı mı, “haczedilen malının kıymeti”ni mi, yoksa “bunların hangisi az ise onu” mu karşılamak için “teminat” göstermek zorundadır? Yüksek mahkemenin uygulamada çok önem taşıyan bu soruna çözüm getiren bir içtihadına rastlamadık. “İstihkak davasının reddi kararı”nı -yürütmenin durdurulması kararı verilmesi istemiyle- temyiz eden üçüncü kişi; ister “takip konusu alacak miktarı”nı, ister “haczedilen malının kıymeti”ni isterse “bunlardan hangisi az ise, onu” karşılayacak miktarda teminat göstersin, neticede verilen hüküm Yargıtayca “onansa” da “bozulsa” da, üçüncü kişi, yatırdığı teminatı geri alacaktır. Bu nedenle; üçüncü kişiden “ileride hüküm Yargıtaydan geldikten sonra kendisine iade edilecek olan” teminat istenmesinin bir anlamı yoktur. İİK. mad. 36/I’e göre, “borçlu”nun yatırdığı teminat, hükmün “onanması” halinde, hemen “alacaklı”ya ödendiği halde, burada, üçüncü kişinin yatırdığı (veya yatıracağı) teminat aynı işlevde bulunamayacağı için, borçlunun temyizinden farklı bir usulün -yasada- açıkça öngörülmesi doğru olurdu. Kanımızca, hükmü temyiz eden üçüncü kişiden sadece “temyiz ettiği ilamda yazılı olan ve aleyhine hükmolunan yargılama giderlerini (varsa vekalet ücretini) karşılayacak “teminat” istenmelidir.[41]
V-Borçlu, “devlet ya da adli yardımdan yararlanan kimse ise” güvence göstermek zorunda değildir (İİK. mad. 36/II, HUMK. mad. 443/II).
Yüksek mahkeme, “İstanbul Üniversitesi”nin,[42] “Vakıflar Başmüdürlüğü’nün,[43] “Zirai Donatım Kurumu”nun,[44] güvence göstermesine gerek bulunmadığını, buna karşın; “kamu iktisadi kuruluşları”nın,[45] belediye’lerin,[46] Tekel Genel Müdürlüğü’nün[47] ve katma ve bağımsız bütçeli daireler’in[48] tehiri icra kararı isteyebilmeleri için teminat göstermeleri gerektiğini belirtmiştir.
U y g u l a m a d a, Hazine aleyhine yapılan icra takipleri -bu hüküm gereğince- zorunlu olarak, takip kesinleştikten sonra sonuç vermektedir. Çünkü, Hazine aleyhine açılan dava sonucunda alınan ilamın icraya konabilmesi için kesinleşmesi gerekmemekte ise de, Hazine hükmü temyiz ederken Yargıtaydan “icranın durdurulması”nı da istemekte ve bunun için icra dosyasına “güvence” (teminat) da yatırmamaktadır. Böylece, Hazine aleyhine yapılan takipler ancak hükmün kesinleşmesinden sonra sonuç doğurabilmektedir…
VI-Borçluya, Yargıtaydan “icranın geri bırakılması” hakkında karar getirmesi için verilecek sürenin belirlenmesi icra müdürüne bırakılmıştır.[49] Bu sürenin, dosyanın Yargıtaya gönderilme tarihinden itibaren hesaplanması uygun olur… Verilecek süre içinde Yargıtaydan “icranın geri bırakılması kararı” getirilmemesi halinde, borçlunun istemi üzerine verilen sü-renin uzatılması mümkündür.[50] Ancak, verilen sürenin uzatılmasına gerek olup olmadığı icra müdürü tarafından -buna, borçlunun neden olup olmadığı göz önünde tutularak- takdir olunur.
VII-Ücreti ilgililer tarafından verilmişse, Yargıtayca “icranın geri bırakılması” hakkındaki karar, icra dairesine telgrafla bildirilir (İİK. mad. 36/III).
Yargıtay her halde, icranın geri bırakılmasına kara vermek zorunda değilse de, uygulamada genellikle her başvuruda “icranın geri bırakılması”na karar verilmektedir…
Yüksek mahkeme;
-“İcra müdürlüğünce verilen süre içinde tehiri icra kararı alınması, ancak bunun icra dairesine aynı süre içinde ulaştırılmaması halinde, alacaklının teminatın paraya çevrilmesini isteme hakkı doğacağını”[51]
-“İİK. 36 uyarınca icranın geri bırakılması kararının getirilmesi için verilen sürede, icranın geri bırakılması (tehiri icra) kararı getirilmemesi veya temyiz edilmiş olan kararın onanması halinde, gösterilen teminatın icra müdürü tarafından paraya çevrilerek alacaklıya ödeneceğini, bunun için ayrıca alacaklının takipte bulunmasına gerek bulunmadığını”[52]
-“Yargıtaydan gönderilen yürütmeyi durdurma kararının icra dosyasına konulmamış olmasının, bu karardan sonra yapılan infazı (tahliye işlemini) geçersiz kılmayacağını”[53]
-“Yargıtaydan gönderilen tehiri icra kararının icra dosyasına geç ulaşmasının kararı hükümden düşürmeyeceğini”[54]
be l i r t m i ş t i r…
VIII-“Tahliye kararı” hakkında, kiracı -üç aylık kira parasını[55] icra dairesine teminat olarak yatırarak- Yargıtaydan “yürütmenin durdurulması”(tehiri icra) kararı verilmesini talep edince, eğer “tahliye kararı” icra mahkemesi tarafından verilmişse, bu talebi inceleyen 12. Hukuk Dairesi -“satış dışı yollarla icra veznesine girmiş olan paranın alacaklıya ödenmesine (İİK. mad. 364/III hükmünün) icra mahkemesi kararının temyizinin) engel teşkil etmeyeceğini” belirten[56] [57] 21.2.1968 T. 23/5 sayılı İçt. Bir. K. gereğince- sadece ‘t a h l i y e y e h a s r e n’ tehiri icra kararı vermekte olduğundan,[58] bu durumda kiracının icra dairesine teminat olarak yatırdığı -üç aylık- ‘kira parası’ alacaklı-kiralayana ödenmekte ve sadece ‘tahliye’ için kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesince onaylanması beklenmekte, buna karşın “tahliye kararı” sulh hukuk mahkemesi tarafından verilmişse, tehiri icra istemini inceleyen 6. Hukuk Dairesi mutlak olarak -hem ‘kira parasının kiralayana ödenmesini’ ve hem de “tahliyeyi” kapsar biçimde- tehiri icra kararı verdiğinden,[59] bu durumda, alacaklı-kiralayan hem icra dairesine teminat olarak yatırılmış olan kira paralarını alabilmek ve hem de fiilen tahliyeyi yaptırabilmek için, tahliye kararının 6. Hukuk Dairesince onaylanmasını beklemek durumunda kalmaktadır…
Bu konuyla ilgili olarak ayrıca şu hususu da belirtelim ki; tahliyeye ilişkin ilk ilamın infazının, tehiri icra kararı getirilerek önlenmesinden sonra, ilamın Yargıtayca bozulması üzerine yeniden “tahliye kararı” verilmesi halinde, bu ilamın infazının durdurulması için, yeniden “tehiri icra kararı” getirilmesi gerekir.[60]
IX-Bazı ilamların temyizi halinde, yasada öngörülen özel hüküm nedeniyle “tehiri icra kararı” getirmesi için borçluya süre verilemez. Örneğin; olumsuz tesbit davasının (İİK. mad. 72) reddedilmesi halinde, “bu kararı temyiz ettiğini” belirterek kararın derhal uygulanmasını önlemek için, kendisine “tehiri icra kararı” getirmek için süre verilmesini isteyen borçlunun bu istemi kabul edilemez. Çünkü, İİK. mad. 72/IV’de açıkça “olumsuz tesbit davasının reddi-ne karar verilmesi halinde -daha önce, borçlunun istemi üzerine verilmiş olan- ihtiyati tedbir kararının kendiliğinden kalkacağı” öngörülmüştür. Bu nedenle, olumsuz tesbit davasının reddine ilişkin kararların temyizi halinde, İİK. mad. 36 uygulanamaz…[61]
X-Yargıtayca hükmün b o z u l m a s ı halinde, icra durmakta devam eder. Borçlunun başvurusu üzerine, m a h k e m e c e bozmanın niteliğine göre, “güvencenin geri verilip verilmeyeceği” hakkında bir karar verilir. Mahkemenin bu kararı kesindir (İİK. mad. 36/V).
Bu hükümden de anlaşılıyor ki, gösterilen güvence (teminat) karşılığında Yargıtayca “icranın geri bırakılmasına” karar verildikten sonra, hükmün Yargıtayca bozulması halinde, olaya İİK. mad. 40 hükmü uygulanmayıp, İİK. mad. 36’ya göre, yatırılmış bulunan güvencenin (teminatın) “geri verilip verilemeyeceğine” mahkemenin karar vermesi gerekmektedir.[62] Bu konuda icra mahkemesi karar vermeye yetkili değildir. Yine bu hükme göre, takip konusu ilamın Yargıtayca yalnızca bozulmuş olması, borçluya yatırdığı güvenceyi (teminatı) geri alma hakkını vermez. Yargıtayın bozma kararı hakkında -icra takibinde “alacaklı” sıfatıyla bo-zulan hükmü icraya koymuş olan tarafça- “karar düzeltme” yoluna başvurulmuşsa, mahkeme “yatırılan güvencenin (teminatın) geri verilmesi” istemi üzerine nasıl karar verecektir? Hükmün bozulmuş olması halinde icra takibi durmakta devam ederse de, güvencenin geri verilip verilmeyeceği hakkında karar verme yetkisi, hükmü bozulan mahkemeye ait olduğundan ve mahkemenin bu kararı kesin olup, daha sonra kendisi tarafından değiştirilemeyeceğinden, mahkeme borçlunun “güvencenin kendisine geri verilmesi” hakkındaki başvurusu üzerine hemen karar vermek zorunda olmayıp, bozma kararının kesinleşmesini -yani, karar düzeltme yoluna başvurulma süresinin geçmesini ya da karar düzeltme yoluna başvurulmuşsa bunun sonucunu- bekleyebileceği gibi, kendisinin bozma kararına uyup uymayacağı hakkında vereceği karara kadar da, bu konuda karar vermeyebilir. Özellikle, mahkeme, Yargıtayın bozma kararını yerinde görmüyor, bu nedenle kendi kararında “ısrar etmeyi” (direnmeyi) düşünüyorsa, borçlunun “güvencenin -bozma nedeniyle- kendisine geri verilmesi” istemi hakkında hemen karar verecek yerde, bozma kararının kesinleşmesinden ve davanın yenilenmesinden sonra, “bozmaya uyup uymayacağı” hakkında vereceği kararla birlikte bu konuda karar da verebilir. Mahkeme, bozma kararına rağmen, “ısrar (direnme) kararı” ile birlikte “borçlunun yatırdığı güvencenin (teminatın) kendisine geri verilmemesine” de karar verebilir.[63] [64]
Bu nedenle, uygulamada bazı mahkemelerin Yargıtayın verdiği bozma kararı üzerinde durmadan ve bozmaya uyulup uyulmayacağı konusunda bir kanıya sahip olmadan, sadece hükmün bozulmuş olması nedeniyle “borçlunun yatırdığı teminatın kedisine geri verilmesi”ne karar vermeleri hatalıdır. Böyle bir karar verdikten sonra, bozma kararını yerinde bulmayıp, eski karalarında “ısrar” etmeleri daha önce verdikleri “teminatın borçluya geri verilmesi” kararı ile çelişeceğinden ve “ısrar kararı” ile birlikte “teminatın borçluya geri verilmesi” kararı değiştirilemeyeceğinden, mahkemelerin ancak bozma kararını yerinde buldukları ve buna uymayı düşündükleri durumlarda istek halinde “borçluya teminatın geri verilmesi”ne, aksi takdirde, bozma kararına uymayı düşünmüyorlarsa, borçlunun “teminatın geri verilmesine ilişkin isteminin reddine” karar vermeleri daha doğru olur…
Borçlu, teminat olarak “hükmolunan para”yı depo etmiş ve daha sonra hükmün bozul-ması üzerine yatırdığı para kendisine geri verilmişse, bu parayı teminat olarak yatırdığı tarih ile paranın kendisine geri verildiği tarih arasındaki dönem için, alacaklıdan -ayrı bir dava açarak- faiz isteyebilir.[65] [66]
Bu konuyla ilgili olarak şu husus da belirtelim ki, b o z m a üzerine “hükmü veren mahkeme”, teminatın geri verilip verilmeyeceği konusunda görevli olduğundan, eğer borçlunun “hükmolunan para veya eşyayı karşılayacak malı haczedilmiş” olduğu için, Yargıtayca “icranın durdurulmasına” karar verilmişse, bozma üzerine, borçlu “haczin kaldırılmasının gerekip gerekmeyeceği” konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilecek midir? Hükmün bozulmuş olması, h a c z i n d e k a l d ı r ı l m a s ı sonucunu doğurmaz. Bu durumda olaya, İİK. mad. 36 değil 40 hükmü uygulanır ve hükmün bozulması nedeniyle “icra işlemleri” olduğu yerde durdurulur. A l a c a k l ı “satış” isteyemeyeceği gibi, b o r ç l u da “haczin kaldırılmasını” isteyemez. Haczin kaldırılması için, İİK. mad. 40’daki koşulların gerçekleşmesi yani “borçlu lehine davanın kısmen veya tamamen sonuçlanması” ve “bu hükmün kesinleşmesi” gerekir.[67]
XI-Yargıtayca hükmün o n a n m a s ı halinde, “icranın geri bırakılması” kararı kalkar ve icraya devam olunur. Onama kararına karşı, karar düzeltme yoluna gidilmiş olması bu sonucu değiştirmez. Çünkü, karar düzeltme yoluna başvurulmuş olması, hükmün icrasını dur-durmaz (HUMK. mad. 442/III, son cümle). Ancak, Yargıtay karar düzeltme istemini yerinde bularak, hükmü bozarsa, o zaman icra takibi olduğu yerde durur (İİK. mad. 40/I)…[68] Bu durumda borçlunun yatırmış olduğu teminat kendisine geri verilir (İİK. mad. 36/V). Daha önce o n a m a kararı üzerine, borçlunun yatırdığı teminat alacaklıya ödenmişse (İİK. mad. 36/VI), karar düzeltme talebi üzerine hükmün b o z u l m a s ı halinde, mahkeme “teminatın alacaklıdan alınarak borçluya geri verilmesine” karar verir.[69] Yargıtayca hükmün onanması halinde alacaklının istemi üzerine, başkaca işleme gerek kalmadan, güvence (teminat) para ise alacaklıya ödenir. Bunun için alacaklının ayrıca takipte bulunmasına gerek yoktur.[70] Gösterilen gü-vence, paradan başka bir mal ya da hak ise, malın türüne göre icra müdürlüğünce paraya çevrilir.[71] Her iki halde de, ilam alacaklısının gösterilmiş olan güvence üzerinde öncelik (rüçhan) hakkı vardır (İİK. mad. 36/VI).[72]
Burada şu hususu da belirtelim ki, İİK. mad. 36 gereğince yatırılan teminat “maktu bir tazminat” niteliğinde olmayıp, alacaklının uğrayacağı zararı karşılamaya yönelik olduğundan, hükmün onanması halinde, “gösterilen güvencenin tamamı” değil, “o tarihe kadar işlemiş faiz[73] [74] ve yapılan icra giderleriyle asıl borcu karşılayacak miktardaki kısmı” alacaklıya ödenirken, fazlası borçluya geri verilir.
Bu kural, sulh hukuk mahkemelerince verilen “tahliye kararı”nın temyiz edilmesi sonucunda Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tarafından “yürütmenin durdurulması” kararı verilmesi halinde de aynen uygulanır. Örneğin; borçlu kiracı “üç aylık kira tutarını” icra dosyasına yatırarak Yargıtaydan “icranın durdurulması” kararı aldıktan bir ay sonra hüküm Yargıtayca onanmışsa, dosyaya teminat olarak yatırılmış olan üç aylık kira tutarının (tahliye tarihine kadar işleyecek kira tutarı + takip konusu alacak + takip giderleri) toplamı alacaklıya ödenirken, artan para b o r ç l u y a geri verilir.[75] Buna karşın, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi -21.2.1968 T. 23/5 sayılı İçt. Bir. K. uyarınca- sadece “tahliyeye hasren” tehiri icra kararı verdiğinden[76] icra mahkemesi tarafından verilmiş olan “tahliye kararı” kiracı tarafından -üç aylık kira parası icra dairesine teminat olarak yatırılıp- tehiri icra kararı getirilmiş dahi olsa, bu durum sadece tahliyeyi ertelediğinden, kiralayan icra dairesine teminat olarak yatırılan kira paralarını icra dairesinden alabilir.
Borçlunun, İİK. mad. 36 gereğince “hükmolunan para”yı icra dosyasına yatırdıktan ve Yargıtaydan “icranın durdurulması” kararı aldıktan sonra, hükmün Yargıtayca onanması halinde, icra giderleri -borçlunun yatırdığı teminattan alınmak üzere- hesaplanırken takibe katılmış olan alacaklı vekili için, t a m v e k a l e t ü c r e t i takdir olunur. Çünkü, takip konusu borcun icra veznesine İİK. mad. 36’ya göre yatırılması halinde, borç “itiraz süresi içinde” ödenmiş sayılmaz. Bu nedenle, bu gibi durumlarda, alacaklı vekili için “yarı” değil, “tam” takip vekalet ücreti hesaplanması gerekir.[77]
İİK. mad. 36/VI’da “başkaca bir işleme gerek kalmaksızın” teminata konu olan paranın -istemi üzerine- alacaklıya ödeneceği belirtilmiştir. Bu hükümden maksat, borçluya ayrıca “ödeme ya da icra emri” tebliğe gerek olmadığıdır. Bu nedenle, teminat konusu mal ve haklar, takip kesinleşmiş gibi, paraya çevrilme işleminin gerektirdiği işlemlere uyularak paraya çevrilir.[78]
Gösterilen güvence, bir üçüncü kişinin kefaletinden ibaret ise, icra müdürü bir yazı ile “kefalet konusu parayı” üçüncü kişiden ister. Üçüncü kişi bunu cevapsız bıraktığı takdirde, haciz işlemine başvurulur.[79]
XII-Borçlu güvence olarak gösterdiği taşınır ya da taşınmaz rehnine karşı İİK. 82 uyarınca “haczedilmezlik iddiasında” bulunamaz. Eğer borçlu, haczedilmiş taşınmaz malı hakkında meskeniyet iddiasında bulunmaksızın, bunun “teminat” olarak kabulünü -İİK. mad. 36 uyarınca- istemiş ve bu istemi kabul edilerek, Yargıtayca “icranın durdurulması”na karar verildikten sonra, hüküm Yargıtayca onanmışsa, artık bu taşınmazı hakkında “meskeniyet iddiası” nı ileri sürüp, haczin kaldırılmasını isteyemez.[80] Ancak, yüksek mahkeme[81] -oyçokluğu ile- aksi içtihatta bulunmuştur.
XIII-İncelediğimiz İİK. mad. 36 hükmü sadece genel mahkeme kararlarının temyizi halinde uygulanır (HUMK. mad. 443). İcra mahkemesince verilen kararların temyizi halinde, bu maddeden yararlanarak, Yargıtaydan “icranın geri bırakılması” kararı verilmesi istenmez.[82] Ancak, İcra ve İflas Kanununda “mad. 36’nın ayrık olarak (istisnaen) bazı durumlarda, icra mahkemesi kararlarının temyizi halinde de uygulanacağı” kabul edilmiştir:
a)İİK. mad. 97/XIV uyarınca, “açtığı ‘istihkak davası’nın reddi hakkında icra mahke-mesinin kararını temyiz eden” icra dairesinden İİK. mad. 36’ya göre -icranın durdurulması için- süre isteyebilir.[83]
b)İİK. mad. 269c/III uyarınca, “hakkında icra mahkemesince tahliye (boşaltma) kararı verilmiş olan borçlu (kiracı)” -4.12.1957 tarihli ve 10/25 sayılı İçt. Bir. K.nın gerekçesinde belirtildiği şekilde-, üç aylık kira tutarını teminat olarak yatırarak[84] -icra dairesinden- icranın durdurulması için, İİK. mad. 36’ya göre süre isteyebilir.[85]
c)İİK. mad. 276/III uyarınca, “tahliyesi (boşaltılması) istenen yerde kiracıdan başka bir kişinin bulunması ve icra mahkemesinin ‘tahliye’ye karar vermesi halinde”, icranın durdurulması için, İİK. mad. 36 hükmü burada da uygulanır.[86]
Bu yasal düzenleme karşısında, “yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazların kira süre-sinin bitmesi nedeniyle” tahliyelerini düzenleyen İİK. mad. 272-275’e göre icra mahkemesi tarafından verilen “tahliye” kararlarının temyizi halinde, kiracının ‘teminat göstererek’ Yargıtaydan “tehiri icra kararı” isteyebilip isteyemeyeceği -bu maddelerde, açıkça İİK. mad. 36’ya bir atıf yapılmamış olduğu için- uygulamada karşımıza önemli bir sorun olarak çıkmaktadır…[87]
Ancak hemen belirtelim ki, İİK. mad. 364 gereğince “temyiz, satışı durdurduğundan” bu suretle, İİK. mad. 36’nın hedefi olan “icranın durdurulası amacı da kendiliğinden gerçekleşeceğinden,[88] 36. madde hükmünün t a k i p h u k u k u n a a i t k a r a r l a r hakkında uygulanmasını istemekte bir yarar kalmamaktadır. Fakat, Yargıtay, mad. 364/III hükmünü çok dar yorumlayıp, “bu hükmün icra veznesine girmiş paralara teşmil edilemeyeceğini (kapsamayacağını) bu itibarla, icra mahkemesi tarafından verilmiş olan bir kararın temyizinin, icra veznesinde bulunan bir paranın alacaklıya ödenmesine engel olamayacağını” belirttiğinden,[89] [90] İİK. mad. 364/III hükmünün uygulama alanı çok daralmakta ve İİK. mad. 36 hükmünün takip hukukuna ait kararlar hakkında da uygulanmasını istemek gereksinimi doğmaktadır. Bu nedenle, kanun koyucunun bu gereksinmenin duyulacağı -az önce belirttiğimiz bazı durumlarda -İİK. mad. 97/XIV, 269c/III, 276/III- İİK. mad. 36 hükmünün uygulanacağını kabul etmesi çok yerinde olmuştur.
XIV- Nafaka hükümleri’nin temyizi halinde, icra müdürü borçluya, “icranın durdurulması”na dair karar getirilmek üzere süre veremeyeceği gibi, Yargıtay da “icranın durdurulması” kararı veremez (HUMK. mad. 443/III, İİK. mad. 36/IV).[91]
________________________________________
(*) İcranın geri bırakılması için verilecek mühlet
Madde 36 - “İlâmı temyiz eden borçlu hükmolunan para veya eşyanın resmi bir mercie depo edildiğini isbat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesince kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için Yargıtay’dan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine münasip bir mühlet verilir. Bu mühlet ancak zaruret halinde uzatılabilir.
Borçlu, Devlet veya adli müzaharete nail bir kimse ise teminat göstermek mecburiyeti yoktur.
Ücreti ilgililer tarafından verilirse Yargıtayca icranın geri bırakılması hakkındaki karar icra dairesine telgrafla bildirilir.
Nafaka hükümlerinde böyle bir mühlet verilemez.
Yargıtayca hüküm bozulduğu takdirde borçlunun müracaatı üzerine, bozmanın mahiyetine göre teminatın geri verilip verilmeyeceğine mahkemece kesin olarak karar verilir.
Yargıtayca ilâmın onanması halinde, alacaklının talebi üzerine, başkaca muameleye hacet kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir, mal ve haklar ise, malın nev’ine göre icra müdürlüğünce paraya çevrilir. İlâm alacaklısının teminat üzerinde rüçhan hakkı vardır.”
[1] ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, 2004, s:354
[2] Bknz: 12. HD. 24.2.2004 T. 27194/3992; 29.12.2003 T. 22521/26613
[3] Bknz: 12. HD. 26.9.1996 T. 11008/11117; 2.6.1983 T. 4312/4433
[4] Bknz: 12. HD. 16.1.2004 T. 23270/422; 12.9.2000 T. 7323/644
[5] Bknz: 12. HD. 19.11.1981 T. 721/8538; 15.4.1980 T. 1077/3530
[6] Bknz: 12. HD. 1.11.1988 T. 510/12437; 19.12.1983 T. 11110/10694
[7] Bknz: 12. HD. 5.11.2002 T. 20238/22528; 7.2.2002 T. 1225/2591
[8] Bknz: 12. HD. 1.5.2003 T. 6719/9760; 15.5.2001 T. 7742/8565
[9] Bknz: 12. HD. 30.10.2003 T. 17567/21198; 20.4.2000 T. 5517/6337
[10] Bknz: RG. 13.1.1980 T. S:16868
[11] Bknz: 12. HD. 27.6.2003 T. 12501/15403; 27.6.2003 T. 125021/15419
[12] Bknz: 12. HD. 24.1.2003 T. 27974/916
[13] Bknz: HGK. 15.11.1989 T. 3-443/600
[14] Bknz: 12. HD. 27.10.1981 T. 6043/7832 – 4.11.1980 T. 6433/7773
[15] Ancak İİK. 72/IV’deki özel düzenleme nedeniyle, “olumsuz tesbit davasının reddine” ilişkin kararı temyiz eden borçluya, tehiri icra kararı getirmesi için süre verilemez. Bknz: İleride; AÇIKLAMA: IX
[16] Bknz: 15. HD. 20.12.1988 T. 988/4667
[17] Bknz: 12. HD. 9.9.1976 T. 7817/8923
[18] Bknz: İİD. 13.2.1958 T. 1335/1664
[19] Bknz: İİD. 11..4.1949 T. 703/1726
[20] Bknz: 4. HD. 31.1.2001 T. 12447/84; 27.1.1988 T. 847/38; 12. HD. 9.12.1986 T. 3361/13915
[21] Bknz: 12. HD. 27.10.1977 T. 8998/8848
[22] Bknz: 12. HD. 3.5.1982 T. 3670/3837; 16.10.1978 t. 8210/8204; 24.5.1978 T. 3819/4759; 28.4.1978 T. 3805/3897
[23] Bknz: 12. HD. 12.5.1986 T. 11936/5615
[24] Aynı görüşte; KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, 1993, C:3, s:2194
[25] Bknz: İİD. 12.12.1961 T. 11366/11924
[26] Bknz: 12. HD. 2.11.1981 T. 6244/7933; 15.11.1979 T. 9141/8742; 8.4.1958 T. 2237/2158 vb.
[27] Karş:KURU, B. age. C:3, s:2192
[28] Bknz: Yuk. dipn. 23 civarı
[29] Bknz: İİD. 14.4.1952 T. 1741/1838
[30] Bknz: RG. 30.1.1958 T. 9821 sayı
[31] Bknz: 12. HD. 20.1.1986 T. 6957/354; 15.9.1981 T. 5270/6730
[32] Bknz: 12. HD. 19.1.1993 T. 10855/674; 3.10.1986 T. 15549/9944; 13.10.1983 T. 7063/7514
[33] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra Hukukunda Tahliye, 1987, s:48 vd.
[34] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. age. s:532 vd.
[35] UYAR, T. age. s:632
[36] Bknz: 12. HD. 13.4.1982 T. 3100/3099; 28.6.1964 T.3143/3133
[37] Ayrıtılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra Hukukunda İstihkak Davaları, 1993, s:918, 415, dipn. 9
[38] AZMİ, S. / İZZET, N. İcra ve İflas Kanunu Esasları ve Şerhi, s:XXXIII – KURU, B. age. C:2, 1079 – UYAR, T. İstihkak Davaları, s:918
[39] Bknz: 12. HD. 19.2.1981 T. 90/1573
[40] POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, 1982, s:406 – BERKİN, N. İcra Hukuku Rehberi, 1979, s:282
[41] Hemen belirtelim ki; alacaklı, lehine -İİK. mad. 97/XIII uyarınca- hükmedilen tazminatı, üçüncü kişinin “icra takibinin ertelenmesi” kararını alırken -İİK. mad. 97/III, IV uyarınca yatırdığı teminattan aldığından, bunun hükmü temyiz eden üçüncü kişi tarafından ayrıca karşılanması istenmemelidir…
[42] Bknz: 12. HD. 19.11.1981 T. 7202/8533
[43] Bknz: İİD. 21.2.1959 T. 2293/2295
[44] Bknz: İİD. 31.10.1955 T. 5583/5676
[45] Bknz: Nöb. Huk. D. 18.8.1987 T. 6973/252
[46] Bknz: İİD. 3.3.1960 T. 1624/1589
[47] Bknz: Nöb. Huk. D. 18.8.1987 T. 7973/252
[48] Bknz: 15. HD. 21.6.1989 T. 989/2658
[49] Bknz: 12. HD. 27.10.1981 T. 6043/7832; 4.11.1980 T. 6433/7773
[50] Bknz: 12. HD. 20.10.1981 T. 6089/7679
[51] Bknz: 12. HD. 27.9.1999 T. 10026/10909; 24.9.1996 T. 10243/10931
[52] Bknz: 19. HD. 27.2.1997 T. 6839/1868
[53] Bknz: 12. HD. 28.2.1989 T. 7190/2851
[54] Bknz: 12. HD. 12.2.1985 T. 11620/1138
[55] Bknz: Yuk. Açıklama: III
[56] UYAR, T. İcra Hukukunda Yetki-Görev ve Yargılama Usulü, s:388
[57] Bu İçt. Bir. Kararının eleştirisi için bknz: KURU, B. age. 1988, C:1, s:54, dipn. 48 – KURU, B. İcra Hukuku, 1965, s:17, dipn. 67 – POSTACIOĞLU, İ. age. s:212 vd.
[58] U y g u l a m a d a, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi bu konuda şu şekilde basılı bir tehiri icra kararını -yerel icra mahkemesine- göndermektedir:
“Alacaklı…. ile borçlu….’a müteallik olmak üzere (…) icra mahkemesinden verilip temyizen tetkiki istenen…./…./200.. tarih ve ….../….. sayılı kararın temyiz tetkikatından önce icrasının tehirine karar verilmesini isteyen borçlu vekili tarafından talep edilip …müdürlüğünün …./…./200.. T. ve …../….. sayılı mehil vesikasın-dan da öngörülen şartın yerine getirilmiş olduğu anlaşılmakla;
Temyiz olunan kararın temyiz tetkikatının neticesine ve tahliyeye hasren icrasının tehirine,….lira harcın dilekçeden verenden alınmasına …./…./200.. gününde oybirliğiyle karar verildi.”
[59] U y g u l a m a d a, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi bu konuda şu şekilde basılı bir tehiri icra kararını -yerel sulh hukuk mahkemesine- göndermektedir:
“Yukarıda tarih ve numarası yazılı ilamın temyiz incelemesi ve ilk önce yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi borçlu …tarafından istenilmekle, adı geçen ilam hükmünün temyiz incelemesi sonuna kadar, yürütmenin durdurulmasına ve aşağıda yazılı harcın istekte bulunandan alınmasına …/…./200.. tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
[60] Bknz: 12. HD. 15.5.1997 T. 5380/15708
[61] Bknz: 12. HD. 20.2.1986 T. 8365/1989
[62] Bknz: 12. HD. 9.7.1980 T. 4512/6034; 2.7.1980 T. 4331/5791; 4. HD. 28.1.1990 T. 1283/876 (İleride; İçt. No:36); 12.11.1976 T. 9434/11327
[63] POSTACIOĞLU, İ. age., s:637
[64] Karş: KURU, B. age. C:3, s:2203
[65] KURU, B. age. C:3, s:2202
[66] Bknz: 4. HD. 28.1.1980 T. 12183/876
[67] POSTACIOĞLU, İ. age. s:638 – AKYAZAN, S. İnceleme ve Açıklamalar, 1965, s:25 – KURU, B. age. C:3, s:2205
[68] KURU, B. age. C:3, s:2199, dipn. 53 – BİLGE, N. Medeni Yargılama Hukukunda Karar Düzeltme, s:172 – BERKİ, O. Karar Düzeltme Müessesesi (R. Sekin’e Armağan, 1974, s:182)
[69] Bknz: 12. HD. 12.11.1976 T. 9434/11327 – KURU, B. age. C:3, s:2204
[70] Bknz: 19. HD. 27.2.1997 T. 6839/1868
[71] Bknz: İİD. 13.2.1958 T. 1335/1664; 9.12.1986 T. 3361/13915
[72] Bknz: 19. HD. 14.2.2002 T. 7921/1138
[73] Bknz: 12. HD. 22.9.1992 T. 10077/10670; 23.3.1992 T. 9435/3517; 13.9.1982 T. 6018/6347; 11.12.1987 T. 521/12905
[74] Karş: 12. HD. 5.3.1984 T. 13593/3364
[75] Bknz: 12. HD. 27.10.1977 T. 8998/8848
[76] Bknz: Yuk. dipn. 59 civarı
[77] Bknz: 12. HD. 11.12.1987 T. 521/12905 – 18.3.1980 T. 1032/2574
[78] POSTACIOĞLU, İ. age. s:638
[79] POSTACIOĞLU, İ. age. s:638
[80] Aksi görüş: AKYAZAN, S. age. s:26
[81] Bknz: 12. HD. 12.5.1986 T. 11936/5615
[82] Bknz: 12. HD. 13.4.1982 T. 3100/3099; 28.6.1964 T. 3143/3131
[83] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İstihkak Davaları, s:918 – Ayrıca bknz: Yuk. AÇIKLAMA: IV
[84] Bknz: Yuk. AÇIKLAMA: III
[85] Bknz: UYAR, T. Tahliye, s:631 - Yuk. dipn. 32 civarı
[86] Bknz: UYAR, T. Tahliye, s:680
[87] Bu yasal boşluk hakkında bknz: Yuk. dipn. 36 civarı
[88] POSTACIOĞLU, İ. İcra Tetkik Mercii Kararlarının Temyizi Sebebiyle Tahliyenin Durup Durmayacağı (İHFM. 1954/3-4, s:1035)
[89] Bknz: İçt. Bir. K. 21.2.1968 T. 1966-23/5
[90] Bu çözüm şeklinin eleştirisi için bknz: KURU, B. age. C:1, s:54, dipn. 48 – KURU, B. İcra Hukuku, 1965, s:17, dipn. 37 – POSTACIOĞLU, İ. age. s:212 vd.
[91] Bknz: 2. HD. 14.5.2002 T. 3525/6522