SIRA CETVELİ VE TEMLİK
Gönderilme zamanı: 27 Kas 2021, 10:35
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ
Esas : 2012/6894
Karar : 2013/1200
DAVA : Taraflar arasında görülen sıra cetveline itiraz davası sonucunda verilen hükmün onanmasına ilişkin Dairemizin 28.06.2012 gün ve 2012/1849 Esas, 2012/4413 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili, borçluya ait taşınmazların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde üst sıraya alınan ve ... Türk AŞ. lehine tesis edilen 04.01.2006 tarihli 150.000,00 TL tutarındaki ipoteğin satış tarihinden önce bedeli ödenmekle sona erdiğini, davalıya yapılan temlikin muvazaaya dayandığını, ayrıca İİK'nun 138 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına göre vekalet ücretinin öncelikle ödenecek satış masraflarına dahil edilmemesinin yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, satış bedelinin müvekkiline ödemesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ipotek borçlusunun borçlarını bankaya ödeyerek bankanın ipotek ile teminat altına alınmış alacağını temellük ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, ispat yükü üzerinde bulunan davalının, temlikin yapıldığı 11.03.2008 tarihinden öncesi için, alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığına ilişkin hiçbir delil ibraz edemediği, 150.000,00 TL tutarındaki ödemenin davalı tarafından yapılmayıp, ... Dayanıklı Tüketim Malları San. ve Tic. A.Ş tarafından yapıldığı; borçlu, banka ve temlik alacaklısı arasındaki işlemlerle, borçlunun kayıtlarda mevcut gösterilen ipotekle, hacizli alacaklıyı bertaraf etmeye dayanan temlikin borçlu ile temlik alacaklısı arasındaki muvazaanın ispatı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, sıra cetvelinde ipotek alacaklısının çıkartılmasına, bakiye satış bedelinin davacı alacaklıya ödenmesine dair verilen karar davalı vekilinin temyiz itirazı üzerine Dairemizce onanmıştır.
Bu kez, davalı vekilince kararın düzeltilmesi talep edilmiştir.
Davalı alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayanmadığı ve muvazaalı oluşturulduğu iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu ve davalının bu alacağın varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikteki delillerle ispatlaması gerektiği tartışmasızdır. Ne var ki, davacının iddiası gerçek bir alacağın bulunmadığı değil, alacağın bulunduğu fakat sona erdirildiğin noktasında ise, kural olarak ispat külfetinin yer değiştirdiği kabul edilmeli, bir diğer ifade ile ödeme gibi sebeplerin varlığını ispat yükü davacıya yüklenmelidir. ( Bkz., Deynekli, A./Kısa, S.: Hacizde ve İflasta Sıra Cetveli, 3.b., Ankara 2005, s.158; aynı yönde 19. HD., 04.07.1995 t. ve 1995/6193-6116 E.K. )
Somut olayda davacı, dava dışı banka alacağının ödeme suretiyle sona erdiğini, bunun teminatı olmak üzere tesis edilen ipoteğin de bu fonksiyonunu yitirdiğini ileri sürmektedir. Bu durumda davalının temlik bedeli olarak yatırdığı tutarın, aslında gerçek borçlu tarafından borç ödemek maksadıyla yapıldığının ispatlanması gerekir.
Bu noktada alacağın temliki müessesesinin incelenmesi gerekmektedir. Alacağın temliki dar anlamda bir borç ilişkisinde alacağın alacaklı tarafından bir başka şahsa devredilmesidir. ( Bkz., Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9.b., İstanbul 2006, s.1176; Oğuzman, M.K., Öz, M.T.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3.b., İstanbul 2000, s.891 )
Alacak bir ivaz karşılığı temlik edilebileceği gibi, herhangi bir ivaz karşılığı olmaksızın da temlik edilebilir; ivaz sadece temlik edene, temlik alanın alacağı tahsil edememesi halinde bir garanti yükümlülüğü getirir ( TBK.m.191 ).
Kural olarak temlik nedeniyle verilen ivaz, borcu ortadan kaldırmaz. Temlik, alacağı sona erdiren bir tasarruf muamelesi olmayıp, alacaklıyı değiştirir. Temlik eden lehine tesis edilen teminatlar da temlik alana geçer ( TMK.m.891 ).
Alacağın temlikinin ivazı olarak ipotek tutarı kadar bir paranın bankaya yatırılmış olması, kural olarak borcun ödemeyle sona erdiği anlamına gelmez. Aksine ödeme tutarının, dekontta temlik ivazı olarak gösterildiğinde tartışma yoktur; temlik de aynı tarihte noterlikte yapılmıştır.
Borçlunun şahsının önem taşımadığı borç ilişkilerinde edimin, üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesine engel bir durum bulunmamakla birlikte, temlik işleminin iptale tâbi bir tasarruf olarak ( İİK.m.277 vd. ) ödemeyi gizleyecek bir muvazaaya dayandığı ispatlanmadıkça, ödemenin dekontu sunan ve alacağı temlik alan kişi tarafından değil de asıl borçlu tarafından yapıldığı kabul edilemez. Bilirkişinin bu yöne ilişkin belirlemesinin de genel bir uygulamayı yansıttığı yönündeki görüşünün dayanağı da gösterilmemiştir.
Açıklanan durum karşısında mahkemenin, ispat yükünün davalıda olduğu ve davalı ipotek alacaklısı tarafından temlikin yapıldığı 11.03.2008 tarihinden önce alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığına ilişkin hiçbir delil ibraz edilmediği, 150.000,00 TL ödemenin davalı tarafından yapılmayıp, ... Dayanıklı Tüketim Malları San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapıldığı, borçlu-banka-temlik alacaklısı arasındaki işlemlerle, borçlunun kayıtlarda mevcut gösterilen ipotekle, hacizli alacaklıyı bertaraf etmeye dayanan temlikin borçlu ile temlik alacaklısı arasındaki muvazaanın ispatı olduğu yönündeki gerekçesi yukarıda gösterilen ilkelerle uyumlu değildir.
Yaptırılan bilirkişi incelemesinde de dava dışı borçlunun, temlik eden bankaya olan borcunun sona ermediği tesbit edilmiştir. Bu itibarla, borcun ödeme ile sona erdirildiği yönündeki saptama da yerinde değildir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, ödemenin dava dışı borçlu tarafından borcu sona erdirmek ( söndürmek ) amacıyla yapıldığı fakat bunun üçüncü kişilere karşı varlığını koruyor gibi gösterilmesi için temlik ivazı olarak bankaya yatırıldığını ispat yükünün davacı alacaklıda olduğu gözetilerek bir karar verilmek gerekirken, bilirkişinin uygulamadan bahisle dile getirdiği hususların muvazaayı ispata yeterli delil sayılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiş iken kararın onandığı anlaşıldığından davalı İ. vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 28.06.2012 gün ve 2012/1849-4413 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, davalı İ. vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 28.06.2012 gün ve 2012/1849-4413 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, evvelce alınan onama harcı ile karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, 01.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Esas : 2012/6894
Karar : 2013/1200
DAVA : Taraflar arasında görülen sıra cetveline itiraz davası sonucunda verilen hükmün onanmasına ilişkin Dairemizin 28.06.2012 gün ve 2012/1849 Esas, 2012/4413 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili, borçluya ait taşınmazların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde üst sıraya alınan ve ... Türk AŞ. lehine tesis edilen 04.01.2006 tarihli 150.000,00 TL tutarındaki ipoteğin satış tarihinden önce bedeli ödenmekle sona erdiğini, davalıya yapılan temlikin muvazaaya dayandığını, ayrıca İİK'nun 138 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına göre vekalet ücretinin öncelikle ödenecek satış masraflarına dahil edilmemesinin yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, satış bedelinin müvekkiline ödemesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ipotek borçlusunun borçlarını bankaya ödeyerek bankanın ipotek ile teminat altına alınmış alacağını temellük ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, ispat yükü üzerinde bulunan davalının, temlikin yapıldığı 11.03.2008 tarihinden öncesi için, alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığına ilişkin hiçbir delil ibraz edemediği, 150.000,00 TL tutarındaki ödemenin davalı tarafından yapılmayıp, ... Dayanıklı Tüketim Malları San. ve Tic. A.Ş tarafından yapıldığı; borçlu, banka ve temlik alacaklısı arasındaki işlemlerle, borçlunun kayıtlarda mevcut gösterilen ipotekle, hacizli alacaklıyı bertaraf etmeye dayanan temlikin borçlu ile temlik alacaklısı arasındaki muvazaanın ispatı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, sıra cetvelinde ipotek alacaklısının çıkartılmasına, bakiye satış bedelinin davacı alacaklıya ödenmesine dair verilen karar davalı vekilinin temyiz itirazı üzerine Dairemizce onanmıştır.
Bu kez, davalı vekilince kararın düzeltilmesi talep edilmiştir.
Davalı alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayanmadığı ve muvazaalı oluşturulduğu iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu ve davalının bu alacağın varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikteki delillerle ispatlaması gerektiği tartışmasızdır. Ne var ki, davacının iddiası gerçek bir alacağın bulunmadığı değil, alacağın bulunduğu fakat sona erdirildiğin noktasında ise, kural olarak ispat külfetinin yer değiştirdiği kabul edilmeli, bir diğer ifade ile ödeme gibi sebeplerin varlığını ispat yükü davacıya yüklenmelidir. ( Bkz., Deynekli, A./Kısa, S.: Hacizde ve İflasta Sıra Cetveli, 3.b., Ankara 2005, s.158; aynı yönde 19. HD., 04.07.1995 t. ve 1995/6193-6116 E.K. )
Somut olayda davacı, dava dışı banka alacağının ödeme suretiyle sona erdiğini, bunun teminatı olmak üzere tesis edilen ipoteğin de bu fonksiyonunu yitirdiğini ileri sürmektedir. Bu durumda davalının temlik bedeli olarak yatırdığı tutarın, aslında gerçek borçlu tarafından borç ödemek maksadıyla yapıldığının ispatlanması gerekir.
Bu noktada alacağın temliki müessesesinin incelenmesi gerekmektedir. Alacağın temliki dar anlamda bir borç ilişkisinde alacağın alacaklı tarafından bir başka şahsa devredilmesidir. ( Bkz., Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9.b., İstanbul 2006, s.1176; Oğuzman, M.K., Öz, M.T.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3.b., İstanbul 2000, s.891 )
Alacak bir ivaz karşılığı temlik edilebileceği gibi, herhangi bir ivaz karşılığı olmaksızın da temlik edilebilir; ivaz sadece temlik edene, temlik alanın alacağı tahsil edememesi halinde bir garanti yükümlülüğü getirir ( TBK.m.191 ).
Kural olarak temlik nedeniyle verilen ivaz, borcu ortadan kaldırmaz. Temlik, alacağı sona erdiren bir tasarruf muamelesi olmayıp, alacaklıyı değiştirir. Temlik eden lehine tesis edilen teminatlar da temlik alana geçer ( TMK.m.891 ).
Alacağın temlikinin ivazı olarak ipotek tutarı kadar bir paranın bankaya yatırılmış olması, kural olarak borcun ödemeyle sona erdiği anlamına gelmez. Aksine ödeme tutarının, dekontta temlik ivazı olarak gösterildiğinde tartışma yoktur; temlik de aynı tarihte noterlikte yapılmıştır.
Borçlunun şahsının önem taşımadığı borç ilişkilerinde edimin, üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesine engel bir durum bulunmamakla birlikte, temlik işleminin iptale tâbi bir tasarruf olarak ( İİK.m.277 vd. ) ödemeyi gizleyecek bir muvazaaya dayandığı ispatlanmadıkça, ödemenin dekontu sunan ve alacağı temlik alan kişi tarafından değil de asıl borçlu tarafından yapıldığı kabul edilemez. Bilirkişinin bu yöne ilişkin belirlemesinin de genel bir uygulamayı yansıttığı yönündeki görüşünün dayanağı da gösterilmemiştir.
Açıklanan durum karşısında mahkemenin, ispat yükünün davalıda olduğu ve davalı ipotek alacaklısı tarafından temlikin yapıldığı 11.03.2008 tarihinden önce alacağının gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığına ilişkin hiçbir delil ibraz edilmediği, 150.000,00 TL ödemenin davalı tarafından yapılmayıp, ... Dayanıklı Tüketim Malları San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapıldığı, borçlu-banka-temlik alacaklısı arasındaki işlemlerle, borçlunun kayıtlarda mevcut gösterilen ipotekle, hacizli alacaklıyı bertaraf etmeye dayanan temlikin borçlu ile temlik alacaklısı arasındaki muvazaanın ispatı olduğu yönündeki gerekçesi yukarıda gösterilen ilkelerle uyumlu değildir.
Yaptırılan bilirkişi incelemesinde de dava dışı borçlunun, temlik eden bankaya olan borcunun sona ermediği tesbit edilmiştir. Bu itibarla, borcun ödeme ile sona erdirildiği yönündeki saptama da yerinde değildir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, ödemenin dava dışı borçlu tarafından borcu sona erdirmek ( söndürmek ) amacıyla yapıldığı fakat bunun üçüncü kişilere karşı varlığını koruyor gibi gösterilmesi için temlik ivazı olarak bankaya yatırıldığını ispat yükünün davacı alacaklıda olduğu gözetilerek bir karar verilmek gerekirken, bilirkişinin uygulamadan bahisle dile getirdiği hususların muvazaayı ispata yeterli delil sayılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiş iken kararın onandığı anlaşıldığından davalı İ. vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 28.06.2012 gün ve 2012/1849-4413 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, davalı İ. vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 28.06.2012 gün ve 2012/1849-4413 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, evvelce alınan onama harcı ile karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, 01.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.