İcra Dairelerince Haczedilerek Muhafaza Altına Alınan Malların Akıbeti


Üyelerimizin Gerek Kendi Gerekse Yararlı Hukuki Makaleleri Yayınlayabileceği Bölüm
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hepsihukuk
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesajlar: 2291
Kayıt: 28 Mar 2021, 13:29
İletişim:

İCRA DAİRELERİNCE MUHAFAZA ALTINA ALINAN MALLARIN AKIBETİ

Yedieminler nezdinde muhafaza altına alınan mallar yönünden doğan yediemin ücreti alacağının muhafaza işleminin uygulandığı dosyadan talep edilmeyip, yediemin tarafından başlatılacak yeni bir icra takibi ile talep edilip edilemeyeceği, edilemeyecek olması halinde nasıl bir yol izlenmesi gerektiği yanı sıra muhafaza altına alınan malların satışının istenmemesi veya satışının istenerek cüzi bir satış avansı ile haczin düşmesinin engellenmesi durumunda yapılması gereken hususların neler olduğunu İcra ve İflas Kanunu ile yönetmelikler ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde değerlendireceğiz.

Öncelikle muhafaza işlemlerine ilişkin İcra ve İflas Kanunundaki düzenlemelere bir göz atalım.

İcra ve İflas Kanunu’nun mahcuz malların muhafazası hakkındaki 88. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında; "Haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeler ve sair cirosu kabil senetler ile altın, gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi muhafaza eder (Yeri gelmişken değinmekte fayda var, kıymetli şeyler icra dairesince muhafaza altına alınmazsa geçerli bir haczin varlığından söz etmek mümkün olmamaktadır. Yargıtay 8.HD’nin T:15/10/2018, E:2018/14170, K:2018/17346).

Diğer taşınır mallar, masrafı peşinen alacaklıdan alınarak muhafaza altına alınır. Alacaklı muvafakat ederse, istenildiği zaman verilmek şartıyla, muvakkaten borçlu yedinde veya üçüncü şahıs nezdinde bırakılabilir. Üçüncü şahsın elinde bulunan taşınır mallar haczedildiğinde, üçüncü şahsın kabulü hâlinde üçüncü şahsa yediemin olarak bırakılır. Mallar satış mahalline getirilmediği takdirde muhafaza altına alınabilir veya yediemin değişikliği yapılabilir" düzenlemesi mevcuttur.

Yedieminlik ücreti takip masraflarından olup, İİK'nun 59. maddesi ile "Takip masrafları borçluya aittir. Alacaklı, yapılmasını talep ettiği muamelenin masrafını ve ayrıca takip talebinde bulunurken borçlunun 62 nci maddeye göre yapabileceği itirazın kendisine tebliğ masrafını da avans olarak peşinen öder. Alacaklı ilk ödenen paradan masraflarını alabilir." şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Ayrıca İcra ve İflas Kanunu’nun 90. maddesinde “İcra dairesi haczedilen hakların muhafazasına ve alacaklardan günü gelenlerin tahsiline çalışır ve lazım gelen masrafların peşin ödenmesini istiyebilir.” 95. maddesinde “Alacaklı haczedilen malların muhafaza ve idare ve işletilmesi masraflarını istenildiği takdirde peşin vermeğe mecburdur.” 110/1. Maddesinde “Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar.” 110/3. Maddesinde ise “Birinci fıkra gereğince haczin kalkmasına sebebiyet veren alacaklı o mala yönelik olarak, haczin konulması ve muhafazası gibi tüm giderlerden sorumlu olur.” düzenlemesi mevcuttur.

2018 yılı Adalet Bakanlığı Lisanslı Yediemin Depoları Yönetmeliği Ücret Tarifesinin muhafaza avansının alınması başlıklı 5. Maddesinin 1. Fıkrasında “İcra ve İflâs daireleri bu Tarifeye göre hesap edilecek muhafaza avansını alacaklıdan peşin olarak tahsil eder” 2. fıkrasında “Muhafaza avansı hesaplanırken malın en az altı aylık muhafaza gideri dikkate alınır”, hemen burada dipnot olarak ekleme yapayım daha önceden 3 aylık yediemin ücreti depo edilmekteydi ancak yönetmelikteki bu düzenleme gereğince artık 6 aylık ücretin depo edilmesi istenilmektedir, maddenin bir diğer fıkrasında yani 3.fıkrasında ise “Muhafaza avansının yeterli olmadığı durumlarda haczi yapan memur avansın tamamlanması için alacaklıya makul bir süre verebilir” hükmü mevcuttur.


Bu saydığımız kanun maddeleri gereğince icra müdürlüğünce muhafaza işlemi yapılamadan önce 6 aylık yediemin ücretinin dosyaya depo edilmesi sağlanmalı devamında muhafaza işlemine geçilmelidir. Bunun tek istisnası yediemin tarafından yediemin ücretinden feragat edilmesi veya mahcuzların borçluya iadesi aşamasında borçlu tarafından karşılanması ya da satış sonrası satış bedelinden ödenmesinin talep edilmesidir. Bu gibi durumlarda muhafaza öncesi alacaklıdan peşin olarak yediemin ücretinin tahsiline gerek yoktur. Zira yediemin artık mahcuzlar satılmadan ya da borçluya iade edilmeden yediemin ücreti talep edemeyecektir.

Şimdi diyelim ki 6 aylık yediemin ücreti muhafaza öncesi peşin olarak depo edildi ve muhafaza işlemi yapıldı;

Bundan sonraki aşama satış aşamasıdır, yani ya malların satışı istenecek ya da borçlu borcunu ödeyerek malları iade alacak veya alacaklı ile borçlu arasında anlaşma sağlanıp mallar borçluya iade edilecek, tabi mallar borçluya iade edilirken yediemin ücretinden feragat edilmedi ise borçlu tarafından yediemin ücreti ödenecek.

Borçlunun borcunu ödeyemediğini veya alacaklı ile aralarında anlaşma sağlanamadığını düşünelim. Alacaklı satış talebinde bulundu, kısmi bir satış avansı yatırdı ancak satış işlemlerinin devamı için yeterli satış avansı yatırmadı, icra dairesince de İcra ve İflas Kanunu’nun 110/1.maddesi gereğince 15 günlük süre verilerek eksik satış avansı tamamlattırılmadı diyelim, bu en çok karşılaşılan sorunlardan biridir, yani yeterli satış avansının yatırılmaması nedeniyle satış işlemlerine devam edilememesi durumu, kanunda satış talebini müteakiben ne kadarlık bir sürede icra müdürünün 15 günlük süre vererek eksik satış avansını tamamlatması yönünde süre düzenlemesi yoktur. (Yargıtay 12.HD’nin T:23/11/2017, E:2017/7852, K:2017/14546, T:25/09/2017, E:2017/5603, K:2017/11241, T:02/03/2017, E:2017/356, K:2017/3144) Bununla ilgili bir çok Yargıtay kararı da mevcuttur. Eksik satış avansının yatırılmaması durumu en çok muhafaza altına alınan araçlarda karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenide araçlar görülmeden UYAP üzerinden kayıtlarına haciz ve yakalama şerhi konulması devamında da kayden haczedilen araçların satışları talep edilerek cüzi bir satış avansının depo edilmesidir. Muhafaza altına alınmadan ya da kıymet takdiri yapılmadan kayden haczedilen taşınır veya taşınmaz malların satışının istenebileceği bir çok Yargıtay kararı ile yerleşmiş bir uygulamadır. (Yargıtay 12.HD'nin T:14/04/2014, E:2014/7949, K:2014/10801, T:21.03.2016, E:2016/6504, K:2016/8222, Yargıtay 19.HD'nin T:27.9.2001, E:2001/3986, K:2001/5982) Tabi buradaki ayrıntı muhafaza altına alınmamış ve kıymet takdiri yapılmamış kayden haczedilen bir malın satışı talep edilebilir ve bu satış talebi kabul edilebilir ise de, fiilen satış işlemi için kıymet takdirinin yapılarak muhafaza işleminin gerçekleşmiş olması gerekir.

Araçlar kayıtlarına konulan yakalama şerhlerine istinaden kolluk kuvvetleri tarafından trafikten men edilerek otoparklara çekilmektedir. Devamında İcra ve İflas Kanunu’nun 88.maddesinin son fıkrasında yer alan “İcra müdürlüklerinin talebi üzerine kolluk kuvvetleri tarafından yakalanan araçlar, en geç üç iş günü içinde en yakın icra müdürlüğüne teslim edilir. Aracı teslim alan icra müdürlüğü, aracın yakalanmasını isteyen icra müdürlüğüne bildirimde bulunur” düzenlemesine istinaden trafikten men edildiği bilgisini alan icra dairesi araç kaydına yakalama şehri konulmadan önce tahsil ettiği masraf avansını kullanarak resen aracın kıymet takdirini ve muhafaza işlemini gerçekleştirir. Buraya kadar herşey normal ancak bu aşamadan sonra kıymet takdirinin kesinleşmesinin sağlanması ve eksik satış avansının depo edilerek satış işlemlerine devam edilmesi çoğu zaman sağlanamaz. Böylece trafikten men edilerek kıymet takdiri yapılan araçlar otoparklarda beklemeye devam eder. Alacaklı satış talebinde bulunduğu için de araç kaydındaki haczin düşmesi bununla birlikte de muhafazanın hukuken ortadan kalkması söz konusu olmaz.

Peki bu durumun sonucunda ne oluyor ?

Dosyaya trafikten men öncesi yatırılan bir avans var ise yedieminlerin talebine istinaden hak edilen muhafaza ücreti dosyadan yediemine ödenebilir, ancak çoğu zaman bu avansta yeterli olmuyor ve neticede 3-5 yıl gibi sürelerde araçlar otoparklarda kalıyor, otoparklar araçlarla doluyor, otopark ücreti alamadığı için yedieminler mağdur oluyor. Borçlular borcunu ödeyemediği için araçların otoparklarda kalmasıyla birlikte borçlunun borcu artıyor ve borçlu da mağdur oluyor.

Peki bu durumun çözümü ne ?

Yedieminler tarafından yediemin alacağı için ayrı bir takip yapılarak araçların satışının istenmesi mi ?

Bir çok icra dairesince yediemin alacakları ile ilgili olarak ilamsız icra takibi yapıldığı gibi Türk Borçlar Kanunu’nun 580 (BK’nın 482) ve İcra ve İflas Kanunu’nun 270.maddesi hükümleri gereğince hapis hakkına dayalı olarak rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi de yapılmaktaydı. Zira bir çok Yargıtay kararı bu uygulamaya dayanak oluşturmaktaydı. Bunlardan bazıları Yargıtay 23.HD’nin 28.05.2015 tarihli ve 2014/4772 Esas, 2015/3997 Kararı – 27/04/2015 tarihli ve 2014/6344 Esas, 2015/2903 Karar sayılı kararı Yargıtay 12.HD’nin 13/04/2015 tarihli ve 2014/35372 Esas, 2015/9521 Karar sayılı kararı yine 16/02/2016 tarihli ve 2015/27482 Esas, 2016/4014 Karar sayılı kararı – Yargıtay 8.HD’nin 11.11.2014 Tarihli ve 2014/23289, 2014/20628 Karar sayılı kararıdır.

Ancak 2015 yılından itibaren yediemin ücreti alacağı yönünde hapis hakkına dayalı takip yapılamayacağına ilişkin kararlar da çıkmaya başladı. Trafikten men tutanağı ile hapis hakkına dayalı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılamayacağına ilişkin Yargıtay 8. HD’nin 01/04/2015 tarihli ve 2015/2689 E, 2015/7318 K. Sayılı kararı da bunlardan biridir.

Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 06/04/2016 Tarihli ve 82084579/ 2535/15441 sayılı yazısı ile ayrıntılı bir duyuruya yer verilmiş, yerleşik Yargıtay içtihatlarıyla da bu konuya son nokta konulmuştur.

Kısaca özetlersek;

İİK'nun mahcuz malların muhafazası hakkındaki 88. maddesi uyarınca taşınır mallar, masrafı peşinen alacaklıdan alınarak muhafaza altına alınır. Aynı Kanunun 59. maddesi uyarınca ise takip masrafları borçluya ait olup, alacaklı ilk ödenen paradan yaptığı masrafları alır.

Paranın paylaştırılmasına ilişkin İİK'nun 138/2. maddesi gereğince haciz, paraya çevirme ve paylaştırma gibi bütün alacaklıları alakadar eden masraflar önce satış tutarından alınır ve artan para takip masrafları ve işlemiş faizler dahil olduğu halde alacakları nispetinde paylaştırılır.

Yediemin ücretinin ise satış talep tarihine kadar olanı takip masrafı, bu tarihten satış tarihine kadar olanı ise satış masrafı olup, satış masrafı olan yedieminlik ücretinin satış tutarından öncelikle ödenmesi gerekir.

Buna göre yedieminin alacağını muhafazanın yapıldığı, bir diğer anlatımla yediemin ücretinin doğduğu icra takip dosyasından talep etmesi gerekip, bunun için yeni bir takip başlatmasında hukuki yararı bulunmadığından, böyle bir takip başlatması mümkün değildir. Bu nedenle de yediemin ücretinin satış bedelinden öncelikle ödenmesi hususu, muhafazanın uygulandığı ve yediemin ücretinin doğduğu icra takip dosyasından satışın yapılması halinde söz konusu olup, icra müdürlüğünce İİK'nun 88. maddesine göre yediemin ücretinin hesaplanarak ödeme yapılacağı tabidir.

Yedieminin, ücret alacağı için yeni bir takip başlatması ve bu dosyadan taşınırın satılması halinde ise artık İİK'nun 138/2. maddesinin uygulanması mümkün olmayıp, satış bedelinden öncelikle bu dosya alacağının ödenmesi söz konusu olamaz. Bu durumda yapılacak iş, satış bedelinin sıra cetveli yapılmak üzere ilk haczi koyan icra dairesine gönderilmesinden ya da ilk haciz satışın yapıldığı dosyadan konulmuş ise sıra cetveli yapmaktan ibarettir. (Yargıtay 12.HD’nin 06.04.2017 Tarihli ve 2017/615 E., 2017/5492 K sayılı kararı)

Bu yer verilen Bakanlık yazısı ile yerleşik güncel Yargıtay içtihatları gereğince yedieminler tarafından yediemin ücreti alacağına ilişkin hapis hakkına dayalı takip başlatılması mümkün olmayıp, hapis hakkına dayalı takiplerin reddi gerekecektir. Yediemin ücreti alacağına ilişkin başlatılan ilamsız takiplerin reddi mümkün olmaz ise de satış talebiyle ihale tarihi arasındaki süre dikkate alınarak Adalet Bakanlığı tarifesi gereğince hesap edilecek yediemin ücreti İcra ve İflas Kanunu’nun 138/2.maddesi gereğince yediemine öncelikle ödenecek, takibe konu edilen diğer yediemin ücreti alacağına ise, adi alacak niteliğinde sıra cetvelinde haciz sırası dikkate alınarak yer verilecektir.

Buradan çıkartılacak sonuç yedieminlerin, yediemin ücreti alacaklarıyla ilgili olarak ayrı bir takip yapmlarında hukuki yararı yoktur, tam tersine zararları vardır.

PEKİ BU DURUMU NASIL ÇÖZMEK GEREKECEK !

ARAÇLAR OTOPARKLARDA, DİĞER MENKUL MALLAR İSE YEDİEMİNLERDE KALMAYA DEVAM MI EDECEK ?


Bu durumu 3 farklı şekilde çözebiliriz…

a)Birincisi;

Eğer borçlu borcunu ödeyecek durumda değil ise aracın veya diğer mallarının daha fazla otoparkta veya yedieminlerde kalıp otopark veya muhafaza ücretinin yükselmesine sebebiyet verilmemesi açısından mahcuzn malın satışını sağlaması gerekir, İcra ve İflas Kanunu’nda haciz isteme hakkı alacaklıya verilmiş ise de, satış isteme hakkı alacaklı yanında borçluya da verilmiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 113.maddesinin 1.fıkrası gereğince “Alacaklı talep etmeden borçlunun talebiyle de satış yapılabilir”. Bu madde gereğince borcunu ödeyerek mallarını yedieminden teslim alma gücü olmayan borçlu araç kaydında haczi bulunan herhangi bir icra dairesine başvurarak satış giderlerini karşılamak suretiyle aracın satılmasını talep edebilir. Diğer menkul mallar içinde haczi olan icra dairesine başvuruda bulunması gerekir.

b)Diğer bir durum alacaklı tarafından satış istenmeyerek haczin düşmesine sebebiyet verilmesi halidir.
Bilindiği üzere İcra ve İflas Kanunu’nun 106. Maddesinin 1. Fıkrasında “Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir.” hükmüne, bu madde ile birlikte dikkate alınacak aynı Kanunun 110. Maddesinin 1. Fıkrasında da “Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar” hükmüne yer verilmiştir.

Yani alacaklı haciz ve muhafaza sonrası 6 ay içerisinde menkullerin (yani araç ya da diğer taşınır mal varlıklarının) satışını isteyerek İcra Müdürü tarafından belirlenecek satış avansını yatırması gerekmektedir. İcra müdürü tarafından masrafının yatırılması halinde satış talebinin kabulüne karar verilip masraf miktarı belirtilmedi ise bu durumda yinede cüzi de olsa bir miktar satış masrafı yatırılması gerekmektedir, zira İcra ve İflas Kanunu’nun 59. Maddesi bunu gerektirmektedir.

Eğer alacaklı tarafından haciz tarihinden itibaren satış talebinde bulunulmaz ya da satış talebinde bulunulmasına rağmen satış masrafı yatırılmaz ise o mal üzerindeki haciz kalkar ve bu durumda İcra ve İflas Kanunu’nun 110. Maddesinin 3. Fıkrası gereğince haczin kalkmasına alacaklı tarafından sebebiyet verildiği için haciz konulması ve muhafazası gibi tüm giderlerden alacaklı sorumlu olur, bu masraflar borçluya yükletilemez.

Böyle bir durumda borçlu icra dairesine müracaat ederek muhafaza altına alınan malın kendisine teslim edilmesini isteyebilir, haczin düşmesine alacaklı tarafından sebebiyet verildiği için borçludan herhangi bir ödeme alınmadan muhafaza altına alınan mal borçluya teslim edilir. Muhafaza öncesi alacaklıdan peşin olarak tahsil edilen muhafaza gideri de yediemine ödenir.

Borçlu müracaat ederek haczi düşen malın kendisine teslim edilmesini istemez ise, yediemin icra müdürlüğüne müracaat ederek İcra ve İflas Kanunu’nun 88. Maddesinin 6. Fıkrası gereğince kendisine teslim edilen mal üzerindeki haczin düşmesi nedeniyle artık hukuken muhafazasına gerek kalmadığından bahisle malın borçluya teslim edilmesini isteyebilir. Bu durumda dosyadaki avans kullanılarak uygun bir süre verilmek suretiyle borçluya bildirimde bulunulup muhafaza altına alınan malı teslim alması, aksi halde İcra Hukuk Mahkemesi kararıyla malın satışı yoluna gidilebileceği ihtar olunur. Dosyada masraf yok ise ilerde kendisine ödenmek üzere yediemin tarafından tebliğ gideri karşılanmalıdır. Zira tebliğ ve müteakip işlemler için sarf edielcek masrafın suçüstü ödeneğinden karşılanacağına ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Borçlu kendisine verilen süre zarfında icra dairesine müracaat ederek malın teslimini istemezse bundan sonra doğacak yediemin ücretinden kendisi sorumlu olur ve malın satışı sonrası da sorumlu olduğu yediemin ücreti malın satış bedelinden tahsil edilir, satış masrafları da öncelikle ödendikten sonra kalan tutar varsa diğer haciz alacaklıları arasında yetkili icra dairesince paylaştırılır.

İcra ve İflas Kanunu’nun 88. Maddesinin 6. Fıkrası neydi bunu da hatırlayalım.

“İcra dairesi, depo ve garajlarda ve yediemin olarak kendisine haczedilen malın bırakılmış olduğu üçüncü kişilerde saklanıp da hukuken artık muhafazasına gerek kalmayan malı, vereceği uygun süre içinde geri almasını ilgililere resen bildirir. Verilen süre içinde eşya geri alınmazsa, icra müdürü icra mahkemesinin kararı ile taşınır mal satışlarına ilişkin hükümler uyarınca bunları satar. Elde edilen miktardan muhafaza ve satış giderleri ödenir. Artan miktar 9 uncu madde hükmüne göre muhafaza olunur. Bu konuda ortaya çıkan ihtilaflar icra mahkemesi tarafından basit yargılama usulüne göre çözülür.” şeklindedir.

c)Diğer bir durum da satış istenip cüzi bir satış avansı yatırılarak satış isteme süresinin kesilmesi halidir.
Bu özellikle kıymet takdiri yapılmamış mallarda karşımıza çıkar, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre satış talebinde bulunulması için kıymet takdirinin yapılması ya da kesinleşmesi zorunluluğu yoktur, böyle bir durumda satış talebiyle birlikte ileride eksik gelmesi halinde tamamlattırılmak kaydıyla cüzi bir satış avansı dosyaya depo edilmekte, böylece haczin düşmesinin önüne geçilmektedir.

Bu haldeki dosyalarda da çözüm yolu basittir aslında…

Örneğin araçlar yönünden haciz sonrası satış istenerek 100,00 TL satış avansı dosyaya yatırılarak haczin düşmesi engellendi, devamında da bir miktar masraf avansı yatırılarak araç kaydına yakalama şerhi konularak trafikten men edilmesi sağlandı, trafikten men edildikten sonra yatırılan masraf avansının bir bölümü kullanılarak resen icra müdürlüğünce kıymet takdi yapıldı veya talimat yoluyla yaptırıldı, buraya kadar herşey normal her icra dairesince yapılması gereken işlemler bunlar. İş aslında burdan sonra başlıyor, aracın muhafazası sağlandı ve kıymet takdiri yapılarak artık satışa hazır hale gelmiş oldu, biz ilk satış talebi sonrası ne demiştik yani 100,00 TL tahsil ederken ileride eksik gelmesi halinde tamamlattırılmak üzere demiştik, bu aşamada yatırılan bu avanstan tebligat gideri kullanılarak alacaklı vekiline bir muhtıra gönderilmesi gerekiyor. Muhtıranın içeriğinde ise İcra ve İflas Kanunu’nun 110. Maddesinin 1 ve 3. Fıkralarına yer verilerek yazının tebliğinden itibaren başlamak üzere (15) gün içerisinde belirlenen eksik satış avansının tamamlanması aksi halde masraf eksikliği nedeniyle bu süre sonunda haczin kalkmasına karar verileceği ve 3. Fıkra gereğincede haciz ve muhafaza giderlerinden alacaklının sorumlu olacağına yer verilir. Masraf avansı yatırılırsa satış işlemlerine başlanır, masraf avansı yatırılmazsa haczin kaldırılmasına karar verilip yukarıda açıkladığımız prosedür uygulanarak aracın borçluya teslim işlemleri, teslim alınmaması halinde ise İcra ve İflas Kanunu’nun 88. Maddesinin 6. Fıkrasındaki prosedürün uygulanması gerekir. Çoğu zaman icra müdürlükleri tarafından kıymet takdiri sonrası bu uygulama iş yoğunluğundan dolayı yapılamamaktadır ancak borçlunun ya da yedieminin müracaatına binaen bu haldeki dosyaların tespiti sağlandıktan sonra bu prosedür uygulanabilir.

Araçlar yönünden yukarıda belirttiğimiz şekilde işlem yapılabilir, diğer menkullar yönünden ise çoğu zaman haciz ve muhafaza sırasında kıymet takdiri teknik bilirkişiliği gerektiren durumlarda bilirkişi temin edilememekte kısmi muhafaza avansı yatırılarak yedieminler nezdinde muhafaza işlemi sağlanmakta devamında ise satış talep edilerek yine kısmi satış masrafı yatırılarak haczin düşmesinin önüne geçilmekte ancak bilirkişi ücreti yatırılmayıp menkullerin kıymet takdiri yaptırılmadığından satış safahatine geçilemeyip hacizli malların uzunca süreler hacizli olarak yedieminlerde kalması sağlanmaktadır.

Bunun önüne geçilebilmesi için haciz sonrası kıymet takdirinin teknik bilirkişiliği gerektirdiği durumlarda muhafaza öncesinde İcra ve İflas Kanunu’nun 87. Maddesindeki “Haczi yapan memur, haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında ehli vukufa müracaat edebilir” hükmü dikkate alınarak kıymet takdirinin teknik bilirkişiliği gerektirmesi nedeniyle bilirkişi temini ile kıymet takdiri yaptırılmak üzere belirlenecek bilirkişi ücretinin yanı sıra mahcuzların muhafaza edileceği mahale gelinebilmesi için harç ve vasıta ücretinin yatırılmasına karar verilerek belirlenecek avansın yatırılmasını müteakiben muhafaza işlemine geçilmesine karar verilmelidir. Haciz ve muhafaza aşamasında bilirkişi temininin mümkün olmaması halinde (saatin geç olması veya mahallin uzak olması vb.) tutanak sonlandırılırken gerekçesine yer verilmek suretiyle kıymet takdiri işlemi için bilirkişi temini mümkün olmadığından müteakip işgünü mahcuzların bilirkişi marifetiyle kıymet takdirinin yaptırılmasına karar verilip, ertesi iş günü resen bilirkişi marifetiyle kıymet takdirinin yaptırılması gerekir. Böylece İcra ve İflas Kanunu’nun 85/son maddesi gereğince borçlunun menfaatinin korunması da sağlanmalıdır.

Böylelikle muhafaza altına alınan malların satışı talep edildiğinde cüzi miktarda satış avansı alınmasıyla yetinilmeyip satış masrafının tamamı alınarak satış işlemlerine başlanması gerekir.

Yukarıda yer verdiğim açıklamalar makale tarihi itibariyle yürürlükte bulunan İcra ve İflas Kanunu hükümleri dikkate alınarak yapılmıştır. Uygulamada, ileride Kanunda yapılabilecek değişiklikler ile Yargıtay içtihat değişikliklerinin gözönünde bulundurulması gerekir.

Faydalı olması dileklerimizle. 15/12/2018

Özgür KOCA
Gebze İcra Müdür Yardımcısı
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Makale Kütüphanesi” sayfasına dön