Maden İşletme ruhsatları tek başına haczedilebilir
Gönderilme zamanı: 27 Kas 2021, 14:36
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/12-361
KARAR NO : 2019/173
Taraflar arasındaki “haczedilmezlik şikayeti” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin kabulüne, haczin kaldırılmasına dair verilen 28.02.2013 tarihli ve 2013/30 E., 2013/115 K. sayılı karar, alacaklı banka vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.06.2013 tarihli ve 2013/12623 E., 2013/20642 K. sayılı kararı ile;
“... 3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 27. maddesinde; ''İşletme izni devredilemez. İşletme ruhsatı bir bütün olarak ve yönetmelikte belirtilecek esaslar çerçevesinde devredilebilir." 39. maddesinde ''Madenlerden çıkarılan cevherler, arama, (...) ve işletme ruhsat sahibinin Genel Müdürlüğe yazılı müracaatları üzerine bildirildiği şahıslara kabzedilmeksizin rehnedilebilir. Bu durum maden siciline kaydedilir. Bu kabil cevherlerin rehin süresi içinde satışı, rehin alan şahısların yazılı muvafakatı ile mümkündür. Rehinle ilgili sicilin nasıl tutulacağı ve diğer işlemler, yönetmelikte belirtilir." 43. maddesinde; "İpoteğin vadesi sonunda veya alacağın muacceliyet kesbetmiş olması halinde alacaklı alacağının tahsili için ipoteğin taalluk ettiği maden (...) işletme ruhsatını genel hükümler dairesinde sattırabilir.
Maden (…)işletme ruhsatını iktisap etmek isteyen talibin bu hakkın iktisabı için aranan kanuni şartları haiz olması lazımdır. Talip bu şartları haiz bulunduğunu, Bakanlıktan alacağı vesika ile ispat eder. İcra dairesi bu vesikayı ibraz etmiş olan talipler arasında satışı yapar. Satışın neticesi icra dairesi tarafından Bakanlığa bildirilir. Keyfiyet madenin sicil kütüğüne şerh ve ipotek kaydı terkin edilir. Devir muamelesi bu surette tekemmül eder. '' düzenlemelerine yer verilmiştir.
3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 40. maddesinde; “madenin işletilmesinde, gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar , yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları, madenin çıkarılması, temizlenmesi, izalesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve (1) senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz konulamaz. Ancak, işletme hakkı ile bir bütün teşkil eden 1. fıkrada yazılı tesis, vasıta, alet ve malzemenin tamamı veya çıkarılmış cevherlerle bu cevherlerin bakiyeleri ve cürufu üzerine konulabilir” hükmü öngörülmüştür.
Maden Kanununda maden işletme ruhsatının haczedilemeyeceğine dair bir düzenlemeye yer verilmemiş aksine yukarıda ki yasa maddelerine göre maden işletme ruhsatının devredilebileceği, ipotek edilebileceği, icra dairesince satışının yapılabileceğinden işletme ruhsatı üzerine haciz konulabilir. Ancak işletme hakkı ile bütünlük teşkil eden tesis, vasıta, alet ve malzemenin münferiden haczedilemeyeceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak borçlunun maden işletme ruhsatı ve işletmenin tamamına haciz konduğu anlaşılmaktadır. Borçlunun talebi ruhsat üzerine haciz konulamayacağına ilişkin olup, ruhsatla ilgili Maden Kanunu'nun 40. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece istemin reddi yerine yazılı gerekçelerle haczin kaldırılması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. …”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Alacaklı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, maden işletme ruhsatı üzerine konulan haczin kaldırılması ve yeniden kıymet takdiri yapılması istemlerine ilişkindir.
Borçlular vekili; Aladağ İcra Dairesinin 2012/.4 talimat numarası ile haczedilen maden işletme ruhsatının haczi kabil olmadığını, Maden Kanunu’nun 40. maddesinde haczi kabil malların belirtildiğini, maden işletme ruhsatının bu kapsamda haczi kabil değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca Pozantı İcra Dairesinin 2012/1.4 talimat ve Çayırlı İcra Dairesinin 2012/.9 talimat numarası ile haczedilen krom madenlerine biçilen değerin piyasa değerinin çok altında olduğunu, yeniden kıymet takdiri yapılması gerektiğini ileri sürerek işletme maden ruhsatı üzerindeki hatalı haczin kaldırılmasını ve kromlara ilişkin yeniden kıymet takdiri yapılmasını talep etmiştir.
Alacaklı vekili; işletme ruhsatı üzerine kayden haciz konulabilmesi yasa gereği olup, aksi yöndeki şikâyetçi iddialarının dayanağının bulunmadığını belirterek haciz işleminin kaldırılmasına dair itirazın reddine, Pozantı ve Çayırlı İcra Dairelerince yaptırılan kıymet takdirine itirazların da yetkisiz mahkemede talep olması nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; konuyu düzenleyen Maden Kanunu’nun 40. maddesinin gerek 1. paragrafında gerekse 2. paragrafında haczedilebilir madenler ile haczi mümkün olmayanların açık bir şekilde betimlendiği, bunlar arasında bir madenin işletilmesi için gerekli olan ruhsatın bulunmadığı, haczedilmemesi gereken ruhsatın haczinin mümkün kılınarak 40. maddenin ağır bir şekilde ihlal edildiği, ruhsatın iptali ile birlikte borçlunun Maden Kanunu’ndan kaynaklanan ve 40. maddenin 1. paragrafı ile korumaya alınan maden çıkarma alanı ticari faaliyetinin sekteye uğradığı gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile Aladağ İcra Dairesinin 2012/.4 talimat sayılı dosyası üzerinden maden işletme ruhsatına konulan haczin kaldırılması ile kıymet takdirine yönelik itiraz bakımından yetkisizlik kararı verilmiştir.
Alacaklı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; Maden Kanunu’nun 40. maddesinin hem birinci hem de ikinci fıkrasının ardışık olarak haczedilebilir madenler ile haczi mümkün olmayanları yalın açık ve kesin bir dille belirlediği, 40. maddesinin 1. fıkrası haczi kat’i surette mümkün olmayan malları tasvir ederek bu malları cebri icra yasağının dışında tuttuğu, 40. maddenin ikinci fıkrasında ise; haczi mümkün olan menkuller belirtilmek suretiyle cebri icra yasağının dışında kalan menkuller hak alacak ve gayrimenkullerin belirtildiği, her iki düzenleme dikkatle değerlendirildiğinde, bunlar arasında bir maden işletilmesi için gerekli olan ruhsatın bulunmadığının tartışmasız olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklı banka vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; maden işletme ruhsatının haczedilip haczedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
3213 sayılı Maden Kanunu’nun haciz ve ihtiyati tedbir başlıklı 40. maddesinde; “Madenin işletilmesinde gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları madenin çıkarılması, temizlenmesi, izabesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve bir senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz veya ihtiyati tedbir konulamaz.
Ancak işletme hakkı ile bir bütün teşkil eden 1 inci fıkrada yazılı tesis, vasıta, alet ve malzemenin tamamı veya çıkarılmış cevherlerle bu cevherlerin bakiyeleri ve cürufu üzerine haciz ve ihtiyati tedbir konulabilir. Üçüncü şahsın rehin hakları saklıdır.
Bir madenin tamamının icra yolu ile satışı 43 üncü maddede yazılı usule tabidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere İcra ve İflas Hukukunda kural olarak borçlunun mal varlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları, alacaklılarına karşı bir tür teminat oluşturur. Borçlunun mal varlığını oluşturan mal, alacak ve hakları borç için haczedilebilir.
Maden Kanunu’nun 40. maddesinin 1. fıkrası ile madenin işletilmesi için gerekli olan ve tek başına bir değer ifade eden her türlü malın münferiden haczi yasaklanmıştır. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise haczi mümkün olan kıymetler belirtilmiş ve hangi durumlarda haczin mümkün olacağı belirlenmiştir. Ancak haczi yasaklanan değerler arasında maden işletme ruhsatı bulunmamaktadır. Kaldı ki, anılan Kanunun 27. maddesinde maden işletme ruhsatının başkasına devredilebileceği, 39. maddesinde rehnedilebileceği, 43. maddesinde üzerine ipotek tesis olunabileceği, 40. maddenin üçüncü fıkrasında bir madenin tamamının icra yolu ile satışının 43. maddedeki yazılı usule tabi olduğu ve 38. maddesinde maden haklarının devir, intikal, haciz, rehin, ipotek veya sona erme durumlarının maden siciline işleneceği düzenlenmiştir. Bu durumda aksine bir hüküm bulunmadığından maden işletme ruhsatı üzerine haciz konulabilir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5311 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nun 366/III. ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/12-361
KARAR NO : 2019/173
Taraflar arasındaki “haczedilmezlik şikayeti” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin kabulüne, haczin kaldırılmasına dair verilen 28.02.2013 tarihli ve 2013/30 E., 2013/115 K. sayılı karar, alacaklı banka vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.06.2013 tarihli ve 2013/12623 E., 2013/20642 K. sayılı kararı ile;
“... 3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 27. maddesinde; ''İşletme izni devredilemez. İşletme ruhsatı bir bütün olarak ve yönetmelikte belirtilecek esaslar çerçevesinde devredilebilir." 39. maddesinde ''Madenlerden çıkarılan cevherler, arama, (...) ve işletme ruhsat sahibinin Genel Müdürlüğe yazılı müracaatları üzerine bildirildiği şahıslara kabzedilmeksizin rehnedilebilir. Bu durum maden siciline kaydedilir. Bu kabil cevherlerin rehin süresi içinde satışı, rehin alan şahısların yazılı muvafakatı ile mümkündür. Rehinle ilgili sicilin nasıl tutulacağı ve diğer işlemler, yönetmelikte belirtilir." 43. maddesinde; "İpoteğin vadesi sonunda veya alacağın muacceliyet kesbetmiş olması halinde alacaklı alacağının tahsili için ipoteğin taalluk ettiği maden (...) işletme ruhsatını genel hükümler dairesinde sattırabilir.
Maden (…)işletme ruhsatını iktisap etmek isteyen talibin bu hakkın iktisabı için aranan kanuni şartları haiz olması lazımdır. Talip bu şartları haiz bulunduğunu, Bakanlıktan alacağı vesika ile ispat eder. İcra dairesi bu vesikayı ibraz etmiş olan talipler arasında satışı yapar. Satışın neticesi icra dairesi tarafından Bakanlığa bildirilir. Keyfiyet madenin sicil kütüğüne şerh ve ipotek kaydı terkin edilir. Devir muamelesi bu surette tekemmül eder. '' düzenlemelerine yer verilmiştir.
3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 40. maddesinde; “madenin işletilmesinde, gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar , yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları, madenin çıkarılması, temizlenmesi, izalesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve (1) senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz konulamaz. Ancak, işletme hakkı ile bir bütün teşkil eden 1. fıkrada yazılı tesis, vasıta, alet ve malzemenin tamamı veya çıkarılmış cevherlerle bu cevherlerin bakiyeleri ve cürufu üzerine konulabilir” hükmü öngörülmüştür.
Maden Kanununda maden işletme ruhsatının haczedilemeyeceğine dair bir düzenlemeye yer verilmemiş aksine yukarıda ki yasa maddelerine göre maden işletme ruhsatının devredilebileceği, ipotek edilebileceği, icra dairesince satışının yapılabileceğinden işletme ruhsatı üzerine haciz konulabilir. Ancak işletme hakkı ile bütünlük teşkil eden tesis, vasıta, alet ve malzemenin münferiden haczedilemeyeceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak borçlunun maden işletme ruhsatı ve işletmenin tamamına haciz konduğu anlaşılmaktadır. Borçlunun talebi ruhsat üzerine haciz konulamayacağına ilişkin olup, ruhsatla ilgili Maden Kanunu'nun 40. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece istemin reddi yerine yazılı gerekçelerle haczin kaldırılması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. …”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Alacaklı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, maden işletme ruhsatı üzerine konulan haczin kaldırılması ve yeniden kıymet takdiri yapılması istemlerine ilişkindir.
Borçlular vekili; Aladağ İcra Dairesinin 2012/.4 talimat numarası ile haczedilen maden işletme ruhsatının haczi kabil olmadığını, Maden Kanunu’nun 40. maddesinde haczi kabil malların belirtildiğini, maden işletme ruhsatının bu kapsamda haczi kabil değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca Pozantı İcra Dairesinin 2012/1.4 talimat ve Çayırlı İcra Dairesinin 2012/.9 talimat numarası ile haczedilen krom madenlerine biçilen değerin piyasa değerinin çok altında olduğunu, yeniden kıymet takdiri yapılması gerektiğini ileri sürerek işletme maden ruhsatı üzerindeki hatalı haczin kaldırılmasını ve kromlara ilişkin yeniden kıymet takdiri yapılmasını talep etmiştir.
Alacaklı vekili; işletme ruhsatı üzerine kayden haciz konulabilmesi yasa gereği olup, aksi yöndeki şikâyetçi iddialarının dayanağının bulunmadığını belirterek haciz işleminin kaldırılmasına dair itirazın reddine, Pozantı ve Çayırlı İcra Dairelerince yaptırılan kıymet takdirine itirazların da yetkisiz mahkemede talep olması nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; konuyu düzenleyen Maden Kanunu’nun 40. maddesinin gerek 1. paragrafında gerekse 2. paragrafında haczedilebilir madenler ile haczi mümkün olmayanların açık bir şekilde betimlendiği, bunlar arasında bir madenin işletilmesi için gerekli olan ruhsatın bulunmadığı, haczedilmemesi gereken ruhsatın haczinin mümkün kılınarak 40. maddenin ağır bir şekilde ihlal edildiği, ruhsatın iptali ile birlikte borçlunun Maden Kanunu’ndan kaynaklanan ve 40. maddenin 1. paragrafı ile korumaya alınan maden çıkarma alanı ticari faaliyetinin sekteye uğradığı gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile Aladağ İcra Dairesinin 2012/.4 talimat sayılı dosyası üzerinden maden işletme ruhsatına konulan haczin kaldırılması ile kıymet takdirine yönelik itiraz bakımından yetkisizlik kararı verilmiştir.
Alacaklı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; Maden Kanunu’nun 40. maddesinin hem birinci hem de ikinci fıkrasının ardışık olarak haczedilebilir madenler ile haczi mümkün olmayanları yalın açık ve kesin bir dille belirlediği, 40. maddesinin 1. fıkrası haczi kat’i surette mümkün olmayan malları tasvir ederek bu malları cebri icra yasağının dışında tuttuğu, 40. maddenin ikinci fıkrasında ise; haczi mümkün olan menkuller belirtilmek suretiyle cebri icra yasağının dışında kalan menkuller hak alacak ve gayrimenkullerin belirtildiği, her iki düzenleme dikkatle değerlendirildiğinde, bunlar arasında bir maden işletilmesi için gerekli olan ruhsatın bulunmadığının tartışmasız olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklı banka vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; maden işletme ruhsatının haczedilip haczedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
3213 sayılı Maden Kanunu’nun haciz ve ihtiyati tedbir başlıklı 40. maddesinde; “Madenin işletilmesinde gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları madenin çıkarılması, temizlenmesi, izabesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve bir senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz veya ihtiyati tedbir konulamaz.
Ancak işletme hakkı ile bir bütün teşkil eden 1 inci fıkrada yazılı tesis, vasıta, alet ve malzemenin tamamı veya çıkarılmış cevherlerle bu cevherlerin bakiyeleri ve cürufu üzerine haciz ve ihtiyati tedbir konulabilir. Üçüncü şahsın rehin hakları saklıdır.
Bir madenin tamamının icra yolu ile satışı 43 üncü maddede yazılı usule tabidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere İcra ve İflas Hukukunda kural olarak borçlunun mal varlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları, alacaklılarına karşı bir tür teminat oluşturur. Borçlunun mal varlığını oluşturan mal, alacak ve hakları borç için haczedilebilir.
Maden Kanunu’nun 40. maddesinin 1. fıkrası ile madenin işletilmesi için gerekli olan ve tek başına bir değer ifade eden her türlü malın münferiden haczi yasaklanmıştır. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise haczi mümkün olan kıymetler belirtilmiş ve hangi durumlarda haczin mümkün olacağı belirlenmiştir. Ancak haczi yasaklanan değerler arasında maden işletme ruhsatı bulunmamaktadır. Kaldı ki, anılan Kanunun 27. maddesinde maden işletme ruhsatının başkasına devredilebileceği, 39. maddesinde rehnedilebileceği, 43. maddesinde üzerine ipotek tesis olunabileceği, 40. maddenin üçüncü fıkrasında bir madenin tamamının icra yolu ile satışının 43. maddedeki yazılı usule tabi olduğu ve 38. maddesinde maden haklarının devir, intikal, haciz, rehin, ipotek veya sona erme durumlarının maden siciline işleneceği düzenlenmiştir. Bu durumda aksine bir hüküm bulunmadığından maden işletme ruhsatı üzerine haciz konulabilir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5311 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nun 366/III. ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.