Satış İlanının Borçlu Vekili Yerine Asile Tebliği Yargıtay HGK
Gönderilme zamanı: 27 Kas 2021, 21:43
Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı – İhalenin Feshi
T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/12-108
K. 2011/505
T. 06.07.2011
KAVRAMLAR
İHALENİN FESHİ
7201 S. TEBLİGAT KANUNU Madde 11, 32, 35
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU Madde 126, 127, 134
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 2
İCRA VE İFLAS KANUNU YÖNETMELİĞİ Madde 45
818 S. BORÇLAR KANUNU Madde 226
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) Madde 62, 67, 68
1136 S. AVUKATLIK KANUNU Madde 41
ÖZET: Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 6.İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.06.2008 gün ve 2005/119 E., 2008/470 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ile fer’i müdahil vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 16.03.2009 gün ve 2008/25428 E., 2009/5393 K. sayılı onama ilamı ile onanmış; davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile yine Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 12.01.2010 gün ve 2009/29694 E., 2010/178 K. sayılı ilamı ile;(“……7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11, Avukatlık Kanununun 41. ve HUMK.nun 62, 68.maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Somut olayda, icra müdürlüğünce satış ilanının borçlu şirkete, 05.11.2004 tarihinde Tebligat Kanununun 35.maddesine göre tebliğ edilerek satışın yapıldığı, Bursa 3. İcra Mahkemesinin 30.06.2004 tarih ve 2002/108 esas, 2004/489 karar sayılı kararının incelenmesinde, borçlu vekili Av. İ…. Ş….. tarafından karşı dava olarak kıymet takdirine itiraz edildiği ve bu kararın alacaklı vekilince 27.07.2004 tarihinde icra takip dosyasına ibraz edildiği ve dosya içinde mevcut olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda borçlunun icra takip dosyasında vekil ile temsil edildiği anlaşılmış olmakla, satış ilanının da vekile tebliği yukarıda açıklanan yasa hükümleri uyarınca zorunludur. Borçlu vekili Av.İ…….. Ş……..’a veya başka bir vekile satış ilanının tebliğe çıkarılmadığı anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Bu maddenin uygulanabilmesi için muhataba usulsüz de olsa yapılmış bir tebligat olmalıdır. Her hangi bir tebligat yapılmamış veya tebligat çıkarılmasına rağmen tebliğ edilemeden iade edilmiş ise anılan madde hükmü uygulanmaz. Her ne kadar Bursa 6.İcra Mahkemesinin 2004/631 esas sayılı dosyası ile borçlu vekili Av.F.T……. K…….. 24.11.2004 tarihinde satışın durdurulmasını istemiş ve yine satış sırasında hazır bulunmuş ise de, satış ilanı borçlu vekiline tebliğe çıkarılmadığından ve usulsüzde olsa her hangi bir tebliğ işlemi bulunmadığından 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Dolayısıyla şikayetçi borçlunun ihale tarihinden önce satışı öğrenmiş olması, İİK.nun 127.maddesinde öngörülen satış ilanı tebliği koşulunun gerçekleştiği sonucunu doğurmaz.
Satış ilanının vekil yerine asile tebliği usulsüz olup, bu husus başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğundan, mahkemece şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle mahkeme kararının bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşılmakla borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir…”) gerekçesiyle borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile 16.03.2009 tarih ve 2008/25428 esas 2009/5393 karar sayılı onama ilamı kaldırılıp; karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı ve fer’i müdahil vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI: Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ihalenin feshi istemine ilişkindir.
Davacı-borçlu K…….. S…….. M…….. Ü……. Ve Pazarlama AŞ vekili dava dilekçesinde özetle, şirketlerine ait taşınmazların ihale yolu ile satıldığını, satış dosyasında ihale ilanının şirketlerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, bu hususun başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğunu, ayrıca satışa konu taşınmazları üzerindeki haciz ve takyitleri ile birlikte satın alarak borçlu yerine kaim olan davalı şirketin takip borçluları gibi ihaleye katılma hakkı bulunmamasına rağmen, ihaleye katılması hususunun da fesih nedeni olduğunu beyanla ihalenin feshini (bozulmasını) talep ve dava etmiştir.
Davalı-ihale alıcısı B…….. K………. T……. Sanayi Ve Ticaret Ltd Şirketi vekili ile davalı-alacaklı U……..D…….. K……..Sanayi ve Ticaret AŞ vekili, davanın süresinde açılmadığını, ihale tutanağında davacı-borçlu K…….. A.. vekili Av.T…….. K………’in imzasının bulunduğunu ve yine davacı-borçlu şirket vekilleri tarafından her iki satış gününden önce çeşitli mahkemelere açılan davalar ve tedbir talepleri ile satışın durdurulmasının istendiğini, bu nedenle davacı şirketin satışı bilmediğinden bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davacı yanında fer’i müdahil C…….. Y……..vekili, davacı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmadığından davanın süresinde açıldığını, gömlek dosya ile ihale yapılmasının usulsüz olduğunu ve iki yıllık süre geçtiğinden takibin düştüğünü belirtmiştir.
Yerel mahkemece “ihalenin feshi davasının satıştan itibaren yedi gün içinde açılması gerektiği, davacı şirketin ihale sırasında hazır bulunan avukatının davacı vekili olarak açtığı davada satışın durdurulmasını talep ettiği ve bu durumun satışın davacı şirket tarafından satış gününden önce öğrenildiğini gösterdiği, ancak öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açılmadığı” gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine dair verilen karar, Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle ilk kararda direnilmiş; kararı davacı vekili ile fer’i müdahil vekili temyiz etmiştir.
I-Fer’i müdahil vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede;
Yerel mahkemece verilen davanın reddine dair karara karşı fer’i müdahil vekili tarafından yapılan temyiz itirazları Özel Dairece reddedildiğinden, direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, fer’i müdahil vekilinin temyiz dilekçesinin reddine oybirliği ile karar verilmiştir.
II-Davacı vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede ise;
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, satış kararı ve satış tarihinin davacı-borçlu şirkete yöntemince tebliğ edilip edilmediği ile ihalenin feshi davasının süresinde açılıp açılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu(İİK)’nun 126. ve devamı maddeleri uyarınca haczedilen taşınmazlar kural olarak yalnız açık artırma yolu ile satılır. Taşınmaz ihalelerinde artırma satıştan en az bir ay önce ilan edilir. Satış ilanında nelerin bulunması gerektiği 2004 sayılı Kanunun 126.maddesinde ve İcra Ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 45.maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre ilanda satışın yapılacağı yer, gün ve saatinin açık ve kesin bir şekilde belirtilmesi gerekir.
Anılan Kanunun 127.maddesi uyarınca taşınmaz artırma ilanının birer sureti, ilgililere tebliğ olunur. Satış ilanının tebliğ edileceği kişiler; borçlu, alacaklı ve tapu sicilinde kayıtlı bulunan ilgililerdir.
Satış ilanının kendilerine tebliği gereken ilgililer, vekil ile temsil ediliyorsa, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’ nun 62, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (Av.K)’nun 41 ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu (Teb.K)’nun 11.maddeleri uyarınca satış ilanı ilgilinin vekiline tebliğ olunur.
Açık artırma, satış ilanında belirtilen gün ve saatte yapılır. Artırma herkese açıktır. Yalnız, artırmaya katılacak olanların, teminat göstermesi gerekir. Artırmanın yapılışı ve sonuçlanması hakkında bir tutanak düzenlenir. Bu tutanağa, artırmanın yapıldığı gün, başlama ve bitme saati, sürülen pey miktarları ve pey sürenlerin ad ve soyadları, en yüksek peyin üç defa bağırıldığı, ihalenin kime yapıldığı, ihale yapılamamış ise artırmanın on gün daha uzatılmış olduğu yazılır.
İcra İflas Kanunun Yönetmeliğinin 45.maddesi uyarınca artırma tutanağı icra müdürü, tellal ve alıcı tarafından imza edilir.
2004 sayılı İcra İflas Kanununun “İhalenin Feshi Ve Neticesi” başlıklı 134.maddesinde;
“İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur…… (Değişik: 09.11.1988-3494/22 md.) İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226’ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla tetkik merciinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler.
İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir.
İhalenin feshi talebi üzerine tetkik mercii talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Talebin reddine karar verilmesi halinde tetkik mercii davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. (Ek cümle: 17.07.2003- 4949/38 md.) Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi hâlinde para cezasına hükmolunamaz……. Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihaleden itibaren bir seneyi geçemez.
İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vakı yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur……”düzenlemesi yer almaktadır. Görüldüğü üzere cebri icra yoluyla yapılan açık artırma ile satış, adi bir satış sözleşmesi değildir. Bu nedenle cebri icra satışlarının feshi de cebri icra hukukuna göre olur. Fesih için genel mahkemede dava açılamaz. İhalenin feshi yalnız şikayet yolu ile icra mahkemesinden istenebilir.
2004 sayılı Kanunun konuya ilişkin 134.maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilmemiş; sadece 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 226.maddesinde yazılı sebeplerle, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.
Satışı yapan icra dairesinin satışın yapılmasını düzenleyen kanun, tüzük veya yönetmelik hükümlerine aykırı hareket etmiş olması halinde icra mahkemesinden ihalenin feshi istenebilir.
Ne var ki, Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.1999 gün ve 1999/82-86 sayılı kararında da belirtildiği üzere, takibin kesinleşmesinden sonra borca itiraz sebepleri ihalenin feshi nedeni olarak ileri sürülemez.
İhalenin bozulma nedenleri, gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasındaki kabule göre; a)İhaleye fesat karıştırılmış olması; b)Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler; c)İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler; d)Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması, şeklinde sıralanabilir.
İhalenin feshi kural olarak ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilir. Satış ilanının kendisine tebliğ edilmesi gereken kişiler ya da vekilleri tebligatın yapılmaması nedeni ile ihalenin feshini yedi günlük şikayet süresi içinde talep edebilirler. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Bu özelliği nedeniyle de sürenin geçip geçmediğinin resen dikkate alınması gereklidir.
Satış ilanı kendisine tebliğ edilmeyen ancak satıştan haberdar olan kişinin ihalenin feshini, ihaleden itibaren yedi gün içinde istemesi gerekir. Satış ilanı tebliğinin usulsüz olması veya tebliğin satış günü veya sonrasında yapılması başlı başına ihalenin feshi nedenidir.
Kural olarak; ilgililerin ihalenin yapıldığı ana kadar cereyan eden işlemlerdeki yolsuzlukları en geç ihale günü öğrenmiş oldukları kabul edilir.
Bu kuralın istisnaları, diğer bir ifade ile ihalenin feshi süresinin öğrenme tarihinden itibaren başladığı haller, kendisine satış ilanı tebliği gereken ilgiliye, satış ilanının tebliğ edilememiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hatanın veya artırmaya fesat karıştırıldığının sonradan öğrenilmiş olması halleridir.
Uyuşmazlığın çözümü için yukarıda da işaret olunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun vekil ile temsile ilişkin hükümlerinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
1086 sayılı HUMK’ un 65.maddesi, “Katibiadil, nahiye meclisi veya ihtiyar heyeti veyahut sulh hakimi tarafından imzası musaddak bir vekaletname ile vekaletini vekil ispat etmeğe ve vekaletnamenin aslını veyahut musaddak suretini dava dosyasına konulmak üzere vermeğe mecburdur.” düzenlemesini içermektedir.
Aynı Kanunun 67.maddesi uyarınca, “Vekaletnamenin aslını veya örneğini vermeyen vekil dava açamaz ve yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkeme, vereceği kesin bir süre içinde vekaletnamesini getirmek şartıyla vekilin dava açmasına veya usul işlemleri yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekaletname verilmez veya aynı süre içinde asil, yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse dava açılmamış sayılır ve yapılan işlemler hükümsüz kalır……Vekaletname aslının veya onanmış örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunludur.”Buna göre, vekil, vekaletnamenin aslı veya onaylı örneğini, dava dosyasına sunulmak üzere mahkemeye vermekle yükümlüdür. Vekaletnamenin aslının veya onaylı örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunludur. Vekaletnamenin aslı veya onaylı örneği verilmeden yargılama ile ilgili hiçbir görev yapılamaz.
Buna karşılık, ihtiyati tedbir veya delil tespiti dosyasında vekaletnamesi bulunan vekil, bundan sonra dava açarken yeniden vekaletname vermek zorunda değildir. Çünkü ihtiyati tedbir veya delil tespiti dosyası, asıl dava dosyası ile birleştirilir; yani asıl dava dosyasının ekidir (B.Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, 6. Baskı, 2. Cilt, s 1261). Konuya ilişkin olarak 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Vekile ve kanuni mümessile tebligat” başlıklı 11.maddesi, “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir.” düzenlemesini içermektedir.
7201 sayılı Kanunun 32.maddesi uyarınca tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır ve muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur. Tebligat, Kanununda öngörülen usullere aykırı yapılırsa, Tüzüğün 51/1.maddesi uyarınca “tebligat yapılmamış addedilir”. Kural bu olmakla beraber 32.madde gereğince eğer muhatap bu tebligatı öğrenirse, usulsüz olmasına rağmen tebligat yapılmış sayılır.
Bu anlamda muhatap tebligat gereğini yerine getirmek için bazı işlemlere başlarsa, onun tebligatı öğrendiği kabul edilir. Böyle bir durumda, artık tebligatın geçersiz olduğunun ileri sürülmesi veya tebligatın geçersiz kabul edilmesi objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz.
7201 sayılı Kanunun 11.maddesine göre tebligat yapılabilmesi vekilin vekaletnamesinin bulunmasına bağlıdır. Vekaleti olmayan avukata yapılacak tebligat geçersiz olur.
Genel vekil her dava için vekaleti kabule zorlanamaz.
Vekile yapılan tebligatın geçerli olması için, onun vekil sıfatıyla icra takibine katılmış olması gerekir. Mesela, vekilin alacaklı adına takip talebini imzalamış veya borçlu adına ödeme emrine itiraz etmiş olması hallerinde, tebligat alacaklı veya borçluya değil, vekile yapılır. Bir kişinin genel vekiline yapılacak tebligat, eğer genel vekil icra takibine katılmamışsa ancak genel vekilin kabulü halinde mümkündür. Çünkü, genel vekil müvekkilini her dava ve icra işinde temsil etmek zorunda değildir (B, Kuru, İcra Ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004, s.119-120).
Yapılan açıklamaların ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacı-borçlu şirkete satış kararının 7201 sayılı Kanunun 35.maddesi uyarınca tebliğ edildiği, davacı-borçlu K…….. A..tarafından verilmiş bir vekaletnamenin satış kararı ve satış gününe kadar takip veya satış dosyasına ibraz edilmediği, dolayısıyla satış tarihine kadar davacı-borçlu şirketin icra satış dosyasında vekille temsil edilmediği, bu nedenle doğrudan şirkete yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacı-borçlu K…….. A..’e satış gününün usulüne uygun olarak tebliğ edildiği; 24.12.2004 tarihli ihaleden haberdar olmasına rağmen ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde ihalenin feshini talep etmediği; diğer bir ifade ile şikayet-ihalenin feshi talep tarihi olan 16.02.2005 günü itibariyle 2004 sayılı Kanunun 134.maddesindeki yedi günlük hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği açıktır.
Tebliğin gerçekleştiği tarihte vekille temsil edilmeyen davacı-borçlu şirkete 7201 sayılı Tebligat Kanunun 35.maddesi uyarınca yapılan tebliğ usulüne uygun olup, usule aykırı bir tebliğ bulunmadığından “usulsüz tebliğ” ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Yasasının 32.maddesinin de somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, satış dosyasına ibraz edilen kıymet takdiri raporuna itirazın reddine ilişkin karar örneğinde davacı-borçlu şirketin vekilinin adı bulunduğu ve bu kararın ibrazından sonra artık 7201 sayılı Kanunun 11.maddesi uyarınca tebligatın kararda adı bulunan vekile yapılması gerektiği, asil şirkete yapılan tebliğin usulsüz olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca, 1086 sayılı HUMK.nun 67.maddesi uyarınca vekaletname aslının veya onanmış örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunluluğu bulunduğu ve davacı-borçlu şirket tarafından icra takip ve satış dosyası için satış gününün tebliği tarihine kadar bir vekaletname ibraz edilmediği, gerekçesiyle bu görüşe itibar edilmemiştir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, bir an için davacı-borçlu şirkete usulüne uygun olarak tebligat yapılmadığı kabul edilse dahi, davacı-borçlu şirket adına vekaletname ibraz eden vekil tarafından satış gününden önce Bursa 6.İcra Hukuk Mahkemesinin 2004/631 E. sayılı dava dosyasına verilen 24.11.2004 tarihli dava dilekçesinde; Bursa 5.İcra Mahkemesinin 2004/864 E. sayılı dava dosyasına verilen 22.10.2004 tarihli dava dilekçesinde ve Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/961 E. sayılı dava dosyasına verilen 21.12.2004 tarihli dava dilekçesinde, taşınmazların satışına karar verildiği belirtilerek satışın durdurulmasının talep edildiği, dolayısıyla davacı-borçlu şirketin satış tarihinden haberdar olduğu açıktır.
Davacı-borçlu şirket, haberdar olmadığını beyan ettiği tebligat gereğini yerine getirmek üzere işlemlere başlamış, vekili aracılığıyla açtığı davalarda satışın tedbiren durdurulmasını talep etmiş olmakla artık, vekilin de haberdar olduğu açık olan satış tarihinin tebliğ edilmediğinden bahisle tebligat yokluğuna dayanarak ihalenin feshini talep etmesi açıkça TMK’ nun 2.maddesindeki iyiniyet kurallarına da aykırılık teşkil etmektedir.
Öte yandan, davacı-borçlu şirketin vekili olduğu, delil olarak bildirilen dosyalar içine verilen vekaletname örneklerinden anlaşılan Av. T……..K……..’in 24.12.2004 günü açık artırmada hazır olduğu ve tutanağı imzaladığı da belirgindir. Başka bir sıfatla açık artırmaya katıldığını kanıtlayamayan bu vekilin artırma ve satış sırasında hazır bulunması da davacı-borçlu şirketin satış günü ve ihaleden haberdar olduğunu göstermektedir.
O halde, somut olayda, ihalenin 24.12.2004 tarihinde yapıldığı ve davacı-borçlu şirketin ihale tarihinden yöntemince haberdar olduğu gözetildiğinde, 16.02.2005 tarihinde yapılan ihalenin feshine dair şikayetin yasada öngörülen süreden çok sonra olduğu belirgin olmakla, mahkemece süre nedeniyle redde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre; mahkemece, talebin süreden reddine karar verilip; bu kararda direnilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekir.
SONUÇ: 1-(I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle fer’i müdahil vekilinin temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz dilekçesinin REDDİNE, oybirliği ile,
2-Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, oyçokluğu ile, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 06.07.2011 gününde karar verildi.
T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/12-108
K. 2011/505
T. 06.07.2011
KAVRAMLAR
İHALENİN FESHİ
7201 S. TEBLİGAT KANUNU Madde 11, 32, 35
2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU Madde 126, 127, 134
4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 2
İCRA VE İFLAS KANUNU YÖNETMELİĞİ Madde 45
818 S. BORÇLAR KANUNU Madde 226
1086 S. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) Madde 62, 67, 68
1136 S. AVUKATLIK KANUNU Madde 41
ÖZET: Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 6.İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.06.2008 gün ve 2005/119 E., 2008/470 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ile fer’i müdahil vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 16.03.2009 gün ve 2008/25428 E., 2009/5393 K. sayılı onama ilamı ile onanmış; davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile yine Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 12.01.2010 gün ve 2009/29694 E., 2010/178 K. sayılı ilamı ile;(“……7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11, Avukatlık Kanununun 41. ve HUMK.nun 62, 68.maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Somut olayda, icra müdürlüğünce satış ilanının borçlu şirkete, 05.11.2004 tarihinde Tebligat Kanununun 35.maddesine göre tebliğ edilerek satışın yapıldığı, Bursa 3. İcra Mahkemesinin 30.06.2004 tarih ve 2002/108 esas, 2004/489 karar sayılı kararının incelenmesinde, borçlu vekili Av. İ…. Ş….. tarafından karşı dava olarak kıymet takdirine itiraz edildiği ve bu kararın alacaklı vekilince 27.07.2004 tarihinde icra takip dosyasına ibraz edildiği ve dosya içinde mevcut olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda borçlunun icra takip dosyasında vekil ile temsil edildiği anlaşılmış olmakla, satış ilanının da vekile tebliği yukarıda açıklanan yasa hükümleri uyarınca zorunludur. Borçlu vekili Av.İ…….. Ş……..’a veya başka bir vekile satış ilanının tebliğe çıkarılmadığı anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Bu maddenin uygulanabilmesi için muhataba usulsüz de olsa yapılmış bir tebligat olmalıdır. Her hangi bir tebligat yapılmamış veya tebligat çıkarılmasına rağmen tebliğ edilemeden iade edilmiş ise anılan madde hükmü uygulanmaz. Her ne kadar Bursa 6.İcra Mahkemesinin 2004/631 esas sayılı dosyası ile borçlu vekili Av.F.T……. K…….. 24.11.2004 tarihinde satışın durdurulmasını istemiş ve yine satış sırasında hazır bulunmuş ise de, satış ilanı borçlu vekiline tebliğe çıkarılmadığından ve usulsüzde olsa her hangi bir tebliğ işlemi bulunmadığından 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32.maddesinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Dolayısıyla şikayetçi borçlunun ihale tarihinden önce satışı öğrenmiş olması, İİK.nun 127.maddesinde öngörülen satış ilanı tebliği koşulunun gerçekleştiği sonucunu doğurmaz.
Satış ilanının vekil yerine asile tebliği usulsüz olup, bu husus başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğundan, mahkemece şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle mahkeme kararının bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşılmakla borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir…”) gerekçesiyle borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile 16.03.2009 tarih ve 2008/25428 esas 2009/5393 karar sayılı onama ilamı kaldırılıp; karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı ve fer’i müdahil vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI: Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ihalenin feshi istemine ilişkindir.
Davacı-borçlu K…….. S…….. M…….. Ü……. Ve Pazarlama AŞ vekili dava dilekçesinde özetle, şirketlerine ait taşınmazların ihale yolu ile satıldığını, satış dosyasında ihale ilanının şirketlerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, bu hususun başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğunu, ayrıca satışa konu taşınmazları üzerindeki haciz ve takyitleri ile birlikte satın alarak borçlu yerine kaim olan davalı şirketin takip borçluları gibi ihaleye katılma hakkı bulunmamasına rağmen, ihaleye katılması hususunun da fesih nedeni olduğunu beyanla ihalenin feshini (bozulmasını) talep ve dava etmiştir.
Davalı-ihale alıcısı B…….. K………. T……. Sanayi Ve Ticaret Ltd Şirketi vekili ile davalı-alacaklı U……..D…….. K……..Sanayi ve Ticaret AŞ vekili, davanın süresinde açılmadığını, ihale tutanağında davacı-borçlu K…….. A.. vekili Av.T…….. K………’in imzasının bulunduğunu ve yine davacı-borçlu şirket vekilleri tarafından her iki satış gününden önce çeşitli mahkemelere açılan davalar ve tedbir talepleri ile satışın durdurulmasının istendiğini, bu nedenle davacı şirketin satışı bilmediğinden bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davacı yanında fer’i müdahil C…….. Y……..vekili, davacı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmadığından davanın süresinde açıldığını, gömlek dosya ile ihale yapılmasının usulsüz olduğunu ve iki yıllık süre geçtiğinden takibin düştüğünü belirtmiştir.
Yerel mahkemece “ihalenin feshi davasının satıştan itibaren yedi gün içinde açılması gerektiği, davacı şirketin ihale sırasında hazır bulunan avukatının davacı vekili olarak açtığı davada satışın durdurulmasını talep ettiği ve bu durumun satışın davacı şirket tarafından satış gününden önce öğrenildiğini gösterdiği, ancak öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açılmadığı” gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine dair verilen karar, Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle ilk kararda direnilmiş; kararı davacı vekili ile fer’i müdahil vekili temyiz etmiştir.
I-Fer’i müdahil vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede;
Yerel mahkemece verilen davanın reddine dair karara karşı fer’i müdahil vekili tarafından yapılan temyiz itirazları Özel Dairece reddedildiğinden, direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, fer’i müdahil vekilinin temyiz dilekçesinin reddine oybirliği ile karar verilmiştir.
II-Davacı vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede ise;
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, satış kararı ve satış tarihinin davacı-borçlu şirkete yöntemince tebliğ edilip edilmediği ile ihalenin feshi davasının süresinde açılıp açılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu(İİK)’nun 126. ve devamı maddeleri uyarınca haczedilen taşınmazlar kural olarak yalnız açık artırma yolu ile satılır. Taşınmaz ihalelerinde artırma satıştan en az bir ay önce ilan edilir. Satış ilanında nelerin bulunması gerektiği 2004 sayılı Kanunun 126.maddesinde ve İcra Ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 45.maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre ilanda satışın yapılacağı yer, gün ve saatinin açık ve kesin bir şekilde belirtilmesi gerekir.
Anılan Kanunun 127.maddesi uyarınca taşınmaz artırma ilanının birer sureti, ilgililere tebliğ olunur. Satış ilanının tebliğ edileceği kişiler; borçlu, alacaklı ve tapu sicilinde kayıtlı bulunan ilgililerdir.
Satış ilanının kendilerine tebliği gereken ilgililer, vekil ile temsil ediliyorsa, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’ nun 62, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (Av.K)’nun 41 ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu (Teb.K)’nun 11.maddeleri uyarınca satış ilanı ilgilinin vekiline tebliğ olunur.
Açık artırma, satış ilanında belirtilen gün ve saatte yapılır. Artırma herkese açıktır. Yalnız, artırmaya katılacak olanların, teminat göstermesi gerekir. Artırmanın yapılışı ve sonuçlanması hakkında bir tutanak düzenlenir. Bu tutanağa, artırmanın yapıldığı gün, başlama ve bitme saati, sürülen pey miktarları ve pey sürenlerin ad ve soyadları, en yüksek peyin üç defa bağırıldığı, ihalenin kime yapıldığı, ihale yapılamamış ise artırmanın on gün daha uzatılmış olduğu yazılır.
İcra İflas Kanunun Yönetmeliğinin 45.maddesi uyarınca artırma tutanağı icra müdürü, tellal ve alıcı tarafından imza edilir.
2004 sayılı İcra İflas Kanununun “İhalenin Feshi Ve Neticesi” başlıklı 134.maddesinde;
“İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur…… (Değişik: 09.11.1988-3494/22 md.) İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226’ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla tetkik merciinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler.
İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir.
İhalenin feshi talebi üzerine tetkik mercii talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Talebin reddine karar verilmesi halinde tetkik mercii davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. (Ek cümle: 17.07.2003- 4949/38 md.) Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi hâlinde para cezasına hükmolunamaz……. Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihaleden itibaren bir seneyi geçemez.
İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vakı yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur……”düzenlemesi yer almaktadır. Görüldüğü üzere cebri icra yoluyla yapılan açık artırma ile satış, adi bir satış sözleşmesi değildir. Bu nedenle cebri icra satışlarının feshi de cebri icra hukukuna göre olur. Fesih için genel mahkemede dava açılamaz. İhalenin feshi yalnız şikayet yolu ile icra mahkemesinden istenebilir.
2004 sayılı Kanunun konuya ilişkin 134.maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilmemiş; sadece 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 226.maddesinde yazılı sebeplerle, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.
Satışı yapan icra dairesinin satışın yapılmasını düzenleyen kanun, tüzük veya yönetmelik hükümlerine aykırı hareket etmiş olması halinde icra mahkemesinden ihalenin feshi istenebilir.
Ne var ki, Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.1999 gün ve 1999/82-86 sayılı kararında da belirtildiği üzere, takibin kesinleşmesinden sonra borca itiraz sebepleri ihalenin feshi nedeni olarak ileri sürülemez.
İhalenin bozulma nedenleri, gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasındaki kabule göre; a)İhaleye fesat karıştırılmış olması; b)Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler; c)İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler; d)Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması, şeklinde sıralanabilir.
İhalenin feshi kural olarak ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilir. Satış ilanının kendisine tebliğ edilmesi gereken kişiler ya da vekilleri tebligatın yapılmaması nedeni ile ihalenin feshini yedi günlük şikayet süresi içinde talep edebilirler. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Bu özelliği nedeniyle de sürenin geçip geçmediğinin resen dikkate alınması gereklidir.
Satış ilanı kendisine tebliğ edilmeyen ancak satıştan haberdar olan kişinin ihalenin feshini, ihaleden itibaren yedi gün içinde istemesi gerekir. Satış ilanı tebliğinin usulsüz olması veya tebliğin satış günü veya sonrasında yapılması başlı başına ihalenin feshi nedenidir.
Kural olarak; ilgililerin ihalenin yapıldığı ana kadar cereyan eden işlemlerdeki yolsuzlukları en geç ihale günü öğrenmiş oldukları kabul edilir.
Bu kuralın istisnaları, diğer bir ifade ile ihalenin feshi süresinin öğrenme tarihinden itibaren başladığı haller, kendisine satış ilanı tebliği gereken ilgiliye, satış ilanının tebliğ edilememiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hatanın veya artırmaya fesat karıştırıldığının sonradan öğrenilmiş olması halleridir.
Uyuşmazlığın çözümü için yukarıda da işaret olunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun vekil ile temsile ilişkin hükümlerinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
1086 sayılı HUMK’ un 65.maddesi, “Katibiadil, nahiye meclisi veya ihtiyar heyeti veyahut sulh hakimi tarafından imzası musaddak bir vekaletname ile vekaletini vekil ispat etmeğe ve vekaletnamenin aslını veyahut musaddak suretini dava dosyasına konulmak üzere vermeğe mecburdur.” düzenlemesini içermektedir.
Aynı Kanunun 67.maddesi uyarınca, “Vekaletnamenin aslını veya örneğini vermeyen vekil dava açamaz ve yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkeme, vereceği kesin bir süre içinde vekaletnamesini getirmek şartıyla vekilin dava açmasına veya usul işlemleri yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekaletname verilmez veya aynı süre içinde asil, yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse dava açılmamış sayılır ve yapılan işlemler hükümsüz kalır……Vekaletname aslının veya onanmış örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunludur.”Buna göre, vekil, vekaletnamenin aslı veya onaylı örneğini, dava dosyasına sunulmak üzere mahkemeye vermekle yükümlüdür. Vekaletnamenin aslının veya onaylı örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunludur. Vekaletnamenin aslı veya onaylı örneği verilmeden yargılama ile ilgili hiçbir görev yapılamaz.
Buna karşılık, ihtiyati tedbir veya delil tespiti dosyasında vekaletnamesi bulunan vekil, bundan sonra dava açarken yeniden vekaletname vermek zorunda değildir. Çünkü ihtiyati tedbir veya delil tespiti dosyası, asıl dava dosyası ile birleştirilir; yani asıl dava dosyasının ekidir (B.Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, 6. Baskı, 2. Cilt, s 1261). Konuya ilişkin olarak 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Vekile ve kanuni mümessile tebligat” başlıklı 11.maddesi, “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir.” düzenlemesini içermektedir.
7201 sayılı Kanunun 32.maddesi uyarınca tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır ve muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur. Tebligat, Kanununda öngörülen usullere aykırı yapılırsa, Tüzüğün 51/1.maddesi uyarınca “tebligat yapılmamış addedilir”. Kural bu olmakla beraber 32.madde gereğince eğer muhatap bu tebligatı öğrenirse, usulsüz olmasına rağmen tebligat yapılmış sayılır.
Bu anlamda muhatap tebligat gereğini yerine getirmek için bazı işlemlere başlarsa, onun tebligatı öğrendiği kabul edilir. Böyle bir durumda, artık tebligatın geçersiz olduğunun ileri sürülmesi veya tebligatın geçersiz kabul edilmesi objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz.
7201 sayılı Kanunun 11.maddesine göre tebligat yapılabilmesi vekilin vekaletnamesinin bulunmasına bağlıdır. Vekaleti olmayan avukata yapılacak tebligat geçersiz olur.
Genel vekil her dava için vekaleti kabule zorlanamaz.
Vekile yapılan tebligatın geçerli olması için, onun vekil sıfatıyla icra takibine katılmış olması gerekir. Mesela, vekilin alacaklı adına takip talebini imzalamış veya borçlu adına ödeme emrine itiraz etmiş olması hallerinde, tebligat alacaklı veya borçluya değil, vekile yapılır. Bir kişinin genel vekiline yapılacak tebligat, eğer genel vekil icra takibine katılmamışsa ancak genel vekilin kabulü halinde mümkündür. Çünkü, genel vekil müvekkilini her dava ve icra işinde temsil etmek zorunda değildir (B, Kuru, İcra Ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004, s.119-120).
Yapılan açıklamaların ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacı-borçlu şirkete satış kararının 7201 sayılı Kanunun 35.maddesi uyarınca tebliğ edildiği, davacı-borçlu K…….. A..tarafından verilmiş bir vekaletnamenin satış kararı ve satış gününe kadar takip veya satış dosyasına ibraz edilmediği, dolayısıyla satış tarihine kadar davacı-borçlu şirketin icra satış dosyasında vekille temsil edilmediği, bu nedenle doğrudan şirkete yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacı-borçlu K…….. A..’e satış gününün usulüne uygun olarak tebliğ edildiği; 24.12.2004 tarihli ihaleden haberdar olmasına rağmen ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde ihalenin feshini talep etmediği; diğer bir ifade ile şikayet-ihalenin feshi talep tarihi olan 16.02.2005 günü itibariyle 2004 sayılı Kanunun 134.maddesindeki yedi günlük hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği açıktır.
Tebliğin gerçekleştiği tarihte vekille temsil edilmeyen davacı-borçlu şirkete 7201 sayılı Tebligat Kanunun 35.maddesi uyarınca yapılan tebliğ usulüne uygun olup, usule aykırı bir tebliğ bulunmadığından “usulsüz tebliğ” ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Yasasının 32.maddesinin de somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, satış dosyasına ibraz edilen kıymet takdiri raporuna itirazın reddine ilişkin karar örneğinde davacı-borçlu şirketin vekilinin adı bulunduğu ve bu kararın ibrazından sonra artık 7201 sayılı Kanunun 11.maddesi uyarınca tebligatın kararda adı bulunan vekile yapılması gerektiği, asil şirkete yapılan tebliğin usulsüz olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca, 1086 sayılı HUMK.nun 67.maddesi uyarınca vekaletname aslının veya onanmış örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunluluğu bulunduğu ve davacı-borçlu şirket tarafından icra takip ve satış dosyası için satış gününün tebliği tarihine kadar bir vekaletname ibraz edilmediği, gerekçesiyle bu görüşe itibar edilmemiştir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, bir an için davacı-borçlu şirkete usulüne uygun olarak tebligat yapılmadığı kabul edilse dahi, davacı-borçlu şirket adına vekaletname ibraz eden vekil tarafından satış gününden önce Bursa 6.İcra Hukuk Mahkemesinin 2004/631 E. sayılı dava dosyasına verilen 24.11.2004 tarihli dava dilekçesinde; Bursa 5.İcra Mahkemesinin 2004/864 E. sayılı dava dosyasına verilen 22.10.2004 tarihli dava dilekçesinde ve Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/961 E. sayılı dava dosyasına verilen 21.12.2004 tarihli dava dilekçesinde, taşınmazların satışına karar verildiği belirtilerek satışın durdurulmasının talep edildiği, dolayısıyla davacı-borçlu şirketin satış tarihinden haberdar olduğu açıktır.
Davacı-borçlu şirket, haberdar olmadığını beyan ettiği tebligat gereğini yerine getirmek üzere işlemlere başlamış, vekili aracılığıyla açtığı davalarda satışın tedbiren durdurulmasını talep etmiş olmakla artık, vekilin de haberdar olduğu açık olan satış tarihinin tebliğ edilmediğinden bahisle tebligat yokluğuna dayanarak ihalenin feshini talep etmesi açıkça TMK’ nun 2.maddesindeki iyiniyet kurallarına da aykırılık teşkil etmektedir.
Öte yandan, davacı-borçlu şirketin vekili olduğu, delil olarak bildirilen dosyalar içine verilen vekaletname örneklerinden anlaşılan Av. T……..K……..’in 24.12.2004 günü açık artırmada hazır olduğu ve tutanağı imzaladığı da belirgindir. Başka bir sıfatla açık artırmaya katıldığını kanıtlayamayan bu vekilin artırma ve satış sırasında hazır bulunması da davacı-borçlu şirketin satış günü ve ihaleden haberdar olduğunu göstermektedir.
O halde, somut olayda, ihalenin 24.12.2004 tarihinde yapıldığı ve davacı-borçlu şirketin ihale tarihinden yöntemince haberdar olduğu gözetildiğinde, 16.02.2005 tarihinde yapılan ihalenin feshine dair şikayetin yasada öngörülen süreden çok sonra olduğu belirgin olmakla, mahkemece süre nedeniyle redde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre; mahkemece, talebin süreden reddine karar verilip; bu kararda direnilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekir.
SONUÇ: 1-(I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle fer’i müdahil vekilinin temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz dilekçesinin REDDİNE, oybirliği ile,
2-Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, oyçokluğu ile, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 06.07.2011 gününde karar verildi.