Taşınmazın aynına ilişkin vergi borçları ödenmeden yapılan satış işlemi
Gönderilme zamanı: 27 Kas 2021, 22:31
23. Hukuk Dairesi 2015/4339 E. , 2016/3948 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :....
Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Şikayetçi vekili, borçlu.... müvekkili belediyenin vergi mükellefi olduğunu, üzerine kayıtlı ..... parsel sayılı taşınmazların aynından kaynaklanan vergi borcu bulunduğunu, anılan taşınmazların ipotek alacağına mahsuben 26.04.2012 tarihinde şikayet olunana ihale edildiğinin haricen öğrenildiğini, ilgili dosyadan satış öncesi müvekkiline gönderilen 28.02.2012 tarihli yazıyla taşınmazın aynından doğan vergi borcunun sorulmuş olduğunu ancak, yazının müvekkiline ulaşmaması nedeniyle bilgi verilemediğini, icra müdürlüğünce de yazı akıbeti araştırılmadan satış işlemlerine devam edildiğini, müvekkili tarafından 27.09.2010 tarihli yazı ile taşınmazın aynından kaynaklanan vergi borcunun icra müdürlüğüne bildirildiğini, icra müdürlüğünce taşınmazın aynından doğan vergi borcu olmasına karşın bu hususlar dikkate alınmayarak satış ve tescil işlemlerinin gerçekleştirildiğini, oysa yasa gereği tescilden önce taşınmazın aynından doğan tüm borçların öncelikli olarak ödenmesi gerektiğini, icra müdürlüğünün bu işlemi sonucunda alacağın tahsili imkânının kalmadığını, tescil işleminin usulsüz olup iptali gerektiğini, tescil işleminin sürenin geçmesi nedeniyle de usulsüz olduğunu, ihalenin 26.04.2012 tarihinde yapılmış olmasına rağmen, geçen süre zarfında davalı alacaklının KDV, damga vergisi ve tahsil harçlarını yatırmamasına rağmen, ihalenin iptal edilmediğini, 6183 sayılı Kanun'un 21/2. maddesince taşınmazın aynından doğan amme alacağının rehinli alacaklardan önce geldiğini, müvekkilinin 307.040,48 TL vergi alacağı bulunduğunu ileri sürerek, müvekkilinin alacağının öncelikli alacak olarak kabulü ile sıra cetvelinin düzeltilmesini, taşınmazın aynından doğan vergi borçları ödettirilmeden yapılan tescil işleminin iptalini talep ve şikayet etmiştir.
Şikayet olunan vekili, verginin mükellefinin taşınmazın eski maliki olduğunu, vergiyi kusuru nedeniyle tahsil edemeyen şikayetçinin, müvekkilinden tahsil etme çabasında bulunduğunu, talebin ne olduğunun anlaşılamadığını, sıra cetveline itiraz edildiği gibi, tescil işleminin de iptalinin istendiğini, talebin tescile ilişkin memur işleminin iptaline yönelik olması durumunda, 7 günlük yasal sürenin geçtiğini, ihalenin kesinleştiğini, icra müdürlüğü tarafından taşınmazların emlak vergisi borcunun belediyeden sorulduğunu ancak, bu yazıya cevap verilmediğini, şikayetçinin kendisinin kusurlu olduğunu, icra müdürlüğü tarafından yapılan tüm işlemlerin yasaya uygun bulunduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 07.02.2013 tarihli sıra cetveli kararının iptaline dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Dairemizin 22.09.2014 tarih ve .... sayılı ilamıyla, sıra cetvelinin iptali istemine yönelik; şikayet olunan vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddiyle, bedeli paylaşıma konu taşınmazlar üzerinde şikayetçi ...'nın haczinin bulunmadığı, şikayetçi Belediye Başkanlığı'nın çevre ve temizlik vergisi alacağıyla ilgili kısım yönünden, 6183 sayılı Yasa'nın 21/1 ve 2. maddesi koşullarının bulunmadığı gözden kaçırılarak, bu tutarın şikayet olunanın ipotekli alacağıyla garame yapılması sonucunu doğuracak şekilde, şikayetin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, tescil işleminin iptali istemine yönelik; taraf vekillerinin temyiz itirazları şimdilik incelenmeksizin, hem tescilin iptali talebinin haklı olmadığı gerekçesine dayanılmasının, hem de bu istemin genel mahkemede ayrı bir dava konusu edilebileceği gerekçesine dayanılmasının gerekçede çelişki oluşturduğu, bu istemle ilgili hüküm fıkrasında olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmamasının HMK'nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı olduğu belirtilerek bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, satışa konu taşınmazlara ilişkin olarak şikayetçi idarenin taşınmazların aynından kaynaklanan emlak vergisi alacağı ile taşınmazların aynından kaynaklanmayan çevre ve temizlik vergisi alacağının bulunduğu, taşınmazın aynından doğan amme alacaklarının rehinli alacaklardan önce geldiği, taşınmazın aynından kaynaklanan amme alacağının sıra cetveli yapılmadan önce satış bedelinden ödenmesi ve daha sonra sıra cetveli yapılması gerektiği, ancak sıra cetvelini yapan icra dairesince bu hususun yerine getirilmediği, şikayetçi idarenin, çevre ve temizlik vergisi alacağına ilişkin olarak ise, satış bedeli paylaşıma konu taşınmazlar üzerinde bu alacağından dolayı bir haczin bulunmadığı, bu nedenle 6183 sayılı Yasanın 21/1 ve 2. maddesinin koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle şikayete konu sıra cetvelinde şikayetçi yönünden bir hak kaybını oluşturmadığı, şikayetçi idarenin taşınmazların aynından kaynaklanan emlak vergisi alacağının sıra cetveli düzenlenmeden önce ödenebilmesi için ise ortada taşınmazların satışından elde edilen bir paranın bulunması gerektiği, oysa ki olayda davalı şirketin satışa konu taşınmazları alacağına mahsuben satın aldığı için ortada mevcut bir para bulunmadığı, tüm bunların yanında taşınmazların aynından kaynaklanan emlak vergisi borcunun taşınmaz malikine ait olacağı hususunun sabit olduğu, şikayet olunan şirketin emlak borcundan sorumluluğunun ise taşınmazların kendi adına tescilinden sonraki döneme ilişkin olabileceği, şikayetçi idarenin şikayete konu yapılan emlak vergisi alacağının sorumlusunun ise takip borçlusunun olduğu, taşınmazların şikayet olunan şirket adına yapılan tescillerinden sonra taşınmaz kayıtlarına çok yüksek tutarlı ipotek kayıtlarının da oluşturulduğu, şikayetçi idarenin emlak vergisi alacağına ilişkin verginin sorumlusu olan takip borçlusuna karşı uzun süre (2007 'den beri) hareketsiz kaldığı, taşınmazların alacağa mahsuben satın alınması nedeniyle şikayetçi idarenin emlak vergisi alacağının takip dosyasından ödenmesi imkânının da bulunmadığı, satışı yapılan taşınmazların tescil işlemlerinin iptaline yönelik talebin genel mahkemelerden istenmesi gerektiği gerekçesiyle, sıra cetveline yönelik şikayetinin reddi ile satışı yapılan taşınmazların tescil işlemlerinin iptaline yönelik talebini genel mahkemelerden istemesi gerektiğinden reddine karar verilmiştir.
Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.
1- Şikayetçi vekilinin sıra cetveline şikayetine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları yönünden;
a)Dosyadaki yazılara, İcra Mahkemesince uyulan bozma kararı gereğince karar verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, şikayetçi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b) Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.
Mahkemece, 21.11.2013 tarihli kararla şikayetçi ...'nın her iki taşınmazın aynından kaynaklanan vergi borçlarının öncelikle İcra Müdürlüğünce ödettirilmesi gerektiği, çevre ve temizlik vergisi yönünden alacağın ise, şikayetçi ile şikayet olunan arasında garameten sıra cetveli yapılması gerektiği belirtilerek, şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verildiği, Dairemizce şikayet olunan vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddiyle sadece çevre ve temizlik vergisi yönünden hükmün bozulduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, emlak vergisi alacağının 6183 sayılı Yasa'nın 21/2. maddesi uyarınca öncelikle ödettirilmesi gerektiğine ilişkin mahkemenin ilk kararının, şikayet olunanın temyiz isteminin sair ret kapsamında reddi üzerine şikayetçi lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu gözetilerek, şikayetin kabulü ile emlak vergisi alacağının öncelikle ödettirilmesini sağlamak üzere sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi gerekirken, .... İİK'nın 134/5. maddesi uyarınca emlak vergisinin şikayet olunan tarafından dosyaya yatırılmasının mümkün bulunduğu gözden kaçırılarak, usuli kazanılmış haklar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2- Şikayetçi vekilinin tapu iptali ve tescili hükmüne yönelik temyiz itirazları yönünden;
Şikayetçi vekilince, İcra Müdürlüğünce taşınmazın aynından kaynaklanan vergi borcunun ödettirilmeden tescile karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek icra memur muamelesi şikayet edilmiştir. Şikayetçi vekilinin, taşınmazın şikayet olunan adına tapuda tescilinin iptaline yönelik herhangi bir talebi olmayıp, taşınmazın aynından kaynaklanan vergi borcunun ödettirilmesi amaçlanmaktadır. Mahkemece bu istem, tapu iptali ve tescil istemi olarak vasıflandırılmış olup, bu vasıflandırmaya göre isteme yönelik davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi ve mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı sebebiyle HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca bu istem yönünden şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirdi.
Hukuki yarar dava koşulu mahkemece re'sen gözönünde tutulur. Hukuki yararın sadece dava tarihi itibariyle değil, dava devam ettiği sürece ve hükmün kesinleşmesine kadar devamı gereklidir.
Ne var ki somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere şikayetçi tarafça öncelikle emlak vergisinin ödenmesi gerektiği hususunun, şikayetçi lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu ve mahkemece bu yönden şikayetin kabulü gerektiği hususu hükmün gerekçesinde açıklandığına göre, şikayetçinin, öncelikle emlak vergisi ödenmeden taşınmazın tescil işleminin usulsüz olduğuna yönelik icra memur işlemi şikayetinde artık hukuki yararının kalmadığı gerekçesiyle, HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğu sebebiyle şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, genel mahkemenin görevli olduğu gerekçesiyle hüküm kurulması doğru olmamış ise de, hüküm sonucu itibariyle doğru olduğundan, HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün HUMK'nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilmesi suretiyle onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1-a ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (1-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın, gerekçesi değiştirilerek ve ''HÜKÜM'' bölümünün 2. bendi çıkarılarak yerine " İcra memur muamelesine şikayetin HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine " ibarelerinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :....
Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Şikayetçi vekili, borçlu.... müvekkili belediyenin vergi mükellefi olduğunu, üzerine kayıtlı ..... parsel sayılı taşınmazların aynından kaynaklanan vergi borcu bulunduğunu, anılan taşınmazların ipotek alacağına mahsuben 26.04.2012 tarihinde şikayet olunana ihale edildiğinin haricen öğrenildiğini, ilgili dosyadan satış öncesi müvekkiline gönderilen 28.02.2012 tarihli yazıyla taşınmazın aynından doğan vergi borcunun sorulmuş olduğunu ancak, yazının müvekkiline ulaşmaması nedeniyle bilgi verilemediğini, icra müdürlüğünce de yazı akıbeti araştırılmadan satış işlemlerine devam edildiğini, müvekkili tarafından 27.09.2010 tarihli yazı ile taşınmazın aynından kaynaklanan vergi borcunun icra müdürlüğüne bildirildiğini, icra müdürlüğünce taşınmazın aynından doğan vergi borcu olmasına karşın bu hususlar dikkate alınmayarak satış ve tescil işlemlerinin gerçekleştirildiğini, oysa yasa gereği tescilden önce taşınmazın aynından doğan tüm borçların öncelikli olarak ödenmesi gerektiğini, icra müdürlüğünün bu işlemi sonucunda alacağın tahsili imkânının kalmadığını, tescil işleminin usulsüz olup iptali gerektiğini, tescil işleminin sürenin geçmesi nedeniyle de usulsüz olduğunu, ihalenin 26.04.2012 tarihinde yapılmış olmasına rağmen, geçen süre zarfında davalı alacaklının KDV, damga vergisi ve tahsil harçlarını yatırmamasına rağmen, ihalenin iptal edilmediğini, 6183 sayılı Kanun'un 21/2. maddesince taşınmazın aynından doğan amme alacağının rehinli alacaklardan önce geldiğini, müvekkilinin 307.040,48 TL vergi alacağı bulunduğunu ileri sürerek, müvekkilinin alacağının öncelikli alacak olarak kabulü ile sıra cetvelinin düzeltilmesini, taşınmazın aynından doğan vergi borçları ödettirilmeden yapılan tescil işleminin iptalini talep ve şikayet etmiştir.
Şikayet olunan vekili, verginin mükellefinin taşınmazın eski maliki olduğunu, vergiyi kusuru nedeniyle tahsil edemeyen şikayetçinin, müvekkilinden tahsil etme çabasında bulunduğunu, talebin ne olduğunun anlaşılamadığını, sıra cetveline itiraz edildiği gibi, tescil işleminin de iptalinin istendiğini, talebin tescile ilişkin memur işleminin iptaline yönelik olması durumunda, 7 günlük yasal sürenin geçtiğini, ihalenin kesinleştiğini, icra müdürlüğü tarafından taşınmazların emlak vergisi borcunun belediyeden sorulduğunu ancak, bu yazıya cevap verilmediğini, şikayetçinin kendisinin kusurlu olduğunu, icra müdürlüğü tarafından yapılan tüm işlemlerin yasaya uygun bulunduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 07.02.2013 tarihli sıra cetveli kararının iptaline dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Dairemizin 22.09.2014 tarih ve .... sayılı ilamıyla, sıra cetvelinin iptali istemine yönelik; şikayet olunan vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddiyle, bedeli paylaşıma konu taşınmazlar üzerinde şikayetçi ...'nın haczinin bulunmadığı, şikayetçi Belediye Başkanlığı'nın çevre ve temizlik vergisi alacağıyla ilgili kısım yönünden, 6183 sayılı Yasa'nın 21/1 ve 2. maddesi koşullarının bulunmadığı gözden kaçırılarak, bu tutarın şikayet olunanın ipotekli alacağıyla garame yapılması sonucunu doğuracak şekilde, şikayetin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, tescil işleminin iptali istemine yönelik; taraf vekillerinin temyiz itirazları şimdilik incelenmeksizin, hem tescilin iptali talebinin haklı olmadığı gerekçesine dayanılmasının, hem de bu istemin genel mahkemede ayrı bir dava konusu edilebileceği gerekçesine dayanılmasının gerekçede çelişki oluşturduğu, bu istemle ilgili hüküm fıkrasında olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmamasının HMK'nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı olduğu belirtilerek bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, satışa konu taşınmazlara ilişkin olarak şikayetçi idarenin taşınmazların aynından kaynaklanan emlak vergisi alacağı ile taşınmazların aynından kaynaklanmayan çevre ve temizlik vergisi alacağının bulunduğu, taşınmazın aynından doğan amme alacaklarının rehinli alacaklardan önce geldiği, taşınmazın aynından kaynaklanan amme alacağının sıra cetveli yapılmadan önce satış bedelinden ödenmesi ve daha sonra sıra cetveli yapılması gerektiği, ancak sıra cetvelini yapan icra dairesince bu hususun yerine getirilmediği, şikayetçi idarenin, çevre ve temizlik vergisi alacağına ilişkin olarak ise, satış bedeli paylaşıma konu taşınmazlar üzerinde bu alacağından dolayı bir haczin bulunmadığı, bu nedenle 6183 sayılı Yasanın 21/1 ve 2. maddesinin koşullarının gerçekleşmemesi nedeniyle şikayete konu sıra cetvelinde şikayetçi yönünden bir hak kaybını oluşturmadığı, şikayetçi idarenin taşınmazların aynından kaynaklanan emlak vergisi alacağının sıra cetveli düzenlenmeden önce ödenebilmesi için ise ortada taşınmazların satışından elde edilen bir paranın bulunması gerektiği, oysa ki olayda davalı şirketin satışa konu taşınmazları alacağına mahsuben satın aldığı için ortada mevcut bir para bulunmadığı, tüm bunların yanında taşınmazların aynından kaynaklanan emlak vergisi borcunun taşınmaz malikine ait olacağı hususunun sabit olduğu, şikayet olunan şirketin emlak borcundan sorumluluğunun ise taşınmazların kendi adına tescilinden sonraki döneme ilişkin olabileceği, şikayetçi idarenin şikayete konu yapılan emlak vergisi alacağının sorumlusunun ise takip borçlusunun olduğu, taşınmazların şikayet olunan şirket adına yapılan tescillerinden sonra taşınmaz kayıtlarına çok yüksek tutarlı ipotek kayıtlarının da oluşturulduğu, şikayetçi idarenin emlak vergisi alacağına ilişkin verginin sorumlusu olan takip borçlusuna karşı uzun süre (2007 'den beri) hareketsiz kaldığı, taşınmazların alacağa mahsuben satın alınması nedeniyle şikayetçi idarenin emlak vergisi alacağının takip dosyasından ödenmesi imkânının da bulunmadığı, satışı yapılan taşınmazların tescil işlemlerinin iptaline yönelik talebin genel mahkemelerden istenmesi gerektiği gerekçesiyle, sıra cetveline yönelik şikayetinin reddi ile satışı yapılan taşınmazların tescil işlemlerinin iptaline yönelik talebini genel mahkemelerden istemesi gerektiğinden reddine karar verilmiştir.
Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.
1- Şikayetçi vekilinin sıra cetveline şikayetine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları yönünden;
a)Dosyadaki yazılara, İcra Mahkemesince uyulan bozma kararı gereğince karar verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, şikayetçi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b) Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.
Mahkemece, 21.11.2013 tarihli kararla şikayetçi ...'nın her iki taşınmazın aynından kaynaklanan vergi borçlarının öncelikle İcra Müdürlüğünce ödettirilmesi gerektiği, çevre ve temizlik vergisi yönünden alacağın ise, şikayetçi ile şikayet olunan arasında garameten sıra cetveli yapılması gerektiği belirtilerek, şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verildiği, Dairemizce şikayet olunan vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddiyle sadece çevre ve temizlik vergisi yönünden hükmün bozulduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, emlak vergisi alacağının 6183 sayılı Yasa'nın 21/2. maddesi uyarınca öncelikle ödettirilmesi gerektiğine ilişkin mahkemenin ilk kararının, şikayet olunanın temyiz isteminin sair ret kapsamında reddi üzerine şikayetçi lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu gözetilerek, şikayetin kabulü ile emlak vergisi alacağının öncelikle ödettirilmesini sağlamak üzere sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi gerekirken, .... İİK'nın 134/5. maddesi uyarınca emlak vergisinin şikayet olunan tarafından dosyaya yatırılmasının mümkün bulunduğu gözden kaçırılarak, usuli kazanılmış haklar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2- Şikayetçi vekilinin tapu iptali ve tescili hükmüne yönelik temyiz itirazları yönünden;
Şikayetçi vekilince, İcra Müdürlüğünce taşınmazın aynından kaynaklanan vergi borcunun ödettirilmeden tescile karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek icra memur muamelesi şikayet edilmiştir. Şikayetçi vekilinin, taşınmazın şikayet olunan adına tapuda tescilinin iptaline yönelik herhangi bir talebi olmayıp, taşınmazın aynından kaynaklanan vergi borcunun ödettirilmesi amaçlanmaktadır. Mahkemece bu istem, tapu iptali ve tescil istemi olarak vasıflandırılmış olup, bu vasıflandırmaya göre isteme yönelik davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi ve mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı sebebiyle HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca bu istem yönünden şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirdi.
Hukuki yarar dava koşulu mahkemece re'sen gözönünde tutulur. Hukuki yararın sadece dava tarihi itibariyle değil, dava devam ettiği sürece ve hükmün kesinleşmesine kadar devamı gereklidir.
Ne var ki somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere şikayetçi tarafça öncelikle emlak vergisinin ödenmesi gerektiği hususunun, şikayetçi lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu ve mahkemece bu yönden şikayetin kabulü gerektiği hususu hükmün gerekçesinde açıklandığına göre, şikayetçinin, öncelikle emlak vergisi ödenmeden taşınmazın tescil işleminin usulsüz olduğuna yönelik icra memur işlemi şikayetinde artık hukuki yararının kalmadığı gerekçesiyle, HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğu sebebiyle şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, genel mahkemenin görevli olduğu gerekçesiyle hüküm kurulması doğru olmamış ise de, hüküm sonucu itibariyle doğru olduğundan, HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün HUMK'nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilmesi suretiyle onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1-a ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (1-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayetçi yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın, gerekçesi değiştirilerek ve ''HÜKÜM'' bölümünün 2. bendi çıkarılarak yerine " İcra memur muamelesine şikayetin HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine " ibarelerinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.