1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

İİK'nın 40.Maddesi Gereğince Takibin Durdurulması - Kesinleşen İhale Sonrası Tescili Engellemeyeceği

Gönderilme zamanı: 27 Kas 2021, 22:45
gönderen Hepsihukuk
12. Hukuk Dairesi 2016/5359 E. , 2016/24732 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından ilama dayalı olarak başlatılan icra takibinde, 29.11.2012 tarihinde taşınmaz ihalesi yapıldığı, borçlunun açtığı ihalenin feshi davasında ... İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/134 E.- 2013/33 K. sayılı dosyasında davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın 02.07.2013 tarihinde kesinleştiği, asıl icra dosyasından ihalenin yapıldığı ... 1. İcra Dairesinin 2011/220 Talimat sayılı dosyasına yazılan 29.08.2013 tarihli müzekkere ile yatırılması gereken vergiler yatırılmış ise, ihale alıcısına tapu tescilinin verilmesinde herhangi bir sakınca bulunmadığının bildirildiği, borçlunun icra mahkemesine başvurarak, takibe dayanak ilam bozulduğundan İİK'nun 40. maddesi gereğince takibin durdurulduğunu, buna rağmen ihale alıcısına tescile izin verildiğini ileri sürerek, memur muamelesini şikayet ettiği, mahkemece icra emrinin iptali, ihalenin feshi gibi davalar ile hukuki yarar elde edebileceği bir konuda yasal süreler geçtikten sonra şikayete geldiğinden, hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile şikayetin usulden reddine karar verildiği görülmektedir.

Somut olayda ihale usulüne uygun olarak yapılıp kesinleşmiştir. İhale kesinleştiğine ve ihalenin feshine karar verilmedikçe ihalenin sonuçları ortadan kalkmayacağına göre, tescil için izin verilmesinde usul ve yasaya uymayan bir yön yoktur.

O halde mahkemece, İİK’nun 40. maddesinin uygulama yeri bulunmadığından, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, hukuki yarar bulunmadığından şikayetin reddine karar verilmesi isabetsiz ise de, sonuçta şikayet reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK'nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 29,20 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2017/1914
KARAR NO: 2017/12594



Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 01.12.2016 tarih, 2016/5359-24732 sayılı Daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkikinin davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamıyla bunda atıf yapılan mahkeme kararında yazılı gerekçeler ve dosyada mevcut belgeler karşısında karar düzeltme isteği yerinde görülmediği gibi HUMK.nun 440. maddesinde yazılı dört halden hiç birine de uymadığından İİK.nun 366. ve HUMK.nun 442. maddeleri uyarınca (REDDİNE), takdiren 275,00 TL para cezası karar düzeltme isteyenden alınmasına, 65,40 TL karar düzeltme harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın karar düzeltme isteyenden tahsiline, 17/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi


ESAS NO : 2018/1263
KARAR NO: 2019/60


Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

26.9.2004 tarih ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümleri yeniden düzenleyen 18.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanunu'na eklenen geçici 7. maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.

İhaleye konu taşınmaz hissesi maliki A.G.’in ihalenin feshi istemiyle mahkemeye başvurduğu, B. 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 20/06/2017 tarih ve 2017/290 E. - 2017/637 K. sayılı kararı ile istemin reddine ve davacı aleyhine para cezasına hükmedildiği, davacı tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 17.11.2017 tarih ve 2017/1984 E. - 2017/2019 K. sayılı kararı ile; satışın, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin tasarrufun iptali kararına ilişkin olarak yapıldığı, davacının taşınmaz maliki olduğu, daha sonra dosyaya sunulan Yargıtay kararına göre, satışa dayanak ilamın 28/02/2017 tarihinde bozulmasına karar verildiği, ihalenin ise Yargıtay bozma kararından sonra 13/03/2017 tarihinde yapıldığının anlaşılmış olduğu, İİK'nın 40. maddesi gereğince; bir ilamın nakzı icra muamelelerini olduğu yerde durdurur hükmü dikkate alındığında, ihalenin bir icra işlemi olduğu, İİK'nın 40. maddesi uyarınca; icra işlemleri, bozma ilamının verildiği 28/02/2017 tarihinde olduğu yerde duracağından, bu tarihten sonra 13/03/2017 tarihinde yapılan ihalenin feshi gerektiği gerekçesiyle, davacının istinaf isteminin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak şikayetin kabulü ile davaya konu taşınmaz hissesine ilişkin ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda, davacının dava dilekçesinde, ihalenin şartlarının oluşmadığını,ihaleye hiç kimsenin katılmadığını, gayrimenkulun çok düşük değere ihale edildiğini, satış ilanının tirajı büyük bir gazeteye verilmediğini, satıştan daha evvel haberdar edilmediğini ileri sürerek taşınmaza ilişkin ihalenin feshi isteminde bulunduğu, istinaf incelemesini yapan Bölge Adliye Mahkemesi'nce, -şikayet dilekçesinde yer almadığı halde- satışın Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin tasarrufun iptali kararına ilişkin olarak yapıldığı, davacının taşınmaz maliki olduğu, daha sonra dosyaya sunulan Yargıtay kararına göre, satışa dayanak ilamın 28/02/2017 tarihinde bozulmasına hükmedildiği, ihalenin ise Yargıtay bozma kararından sonra 13/03/2017 tarihinde yapıldığı, ihalenin bir icra işlemi olduğu, İİK'nın 40.maddesi uyarınca icra işlemleri bozma ilamının verildiği 28/02/2017 tarihinde olduğu yerde duracağından bahisle bu tarihten sonra 13/03/2017 tarihinde yapılan ihalenin feshi gerektiği sonucuna varıldığı görülmektedir.

Şikayet dilekçesinde, ayrıca ve açıkça ileri sürülmediği sürece, bu husus kamu düzeninden olmadığından, mahkemece re'sen fesih nedeni olarak incelenemez. Kaldı ki; İİK.nun 134/2.maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmiştir. Sadece, (ihalenin BK.nun 226.maddesinde yazılı), (satış ilanı tebliğ edilmemiş olması), (satılan malın esaslı niteliklerinde hata) ve (ihaledeki fesat) nedenleri ile ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.

Buna göre; ihalenin bozulma nedenleri, gerek doktrinde ve gerekse yargıtay uygulamalarında;
1-İhaleye fesat karıştırılmış olması,
2-Artırma hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,
3-İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,
4-Alıcının, taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşülmüş olması, şeklinde sıralanabilir.

Bölge Adliye Mahkemesince, -şikayet dilekçesinde de yer almadığı halde- satışı yapılan taşınmaz hissesi için alacaklının daha önce açmış bulunduğu tasarrufun iptali davası sonucunda verilen kararın ihale tarihinden önce Yargıtay tarafından bozulduğu hususunun fesih sebebi olarak kabul edilmesi, yukarıda yazılı fesih nedenleri arasında yer almadığından yerinde görülmemiş, yanılgılı değerlendirme ile ihalenin feshi yönünde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetçinin istinaf yoluna başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 17/11/2017 tarih ve 2017/1984 E. - 2017/2019 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 14/01/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.