Takip Kesinleşmeden Rehinli Aracın Muhafaza Altına Alınamayacağı
Gönderilme zamanı: 27 Kas 2021, 23:35
8. Hukuk Dairesi 2014/1563 E. , 2014/19590 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2013/202-2013/151
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Sair başvuru nedenlerinin ilamsız takipte borca itiraz edilmesi halinde itirazın kaldırılması aşamasında icra mahkemesince inceleneceğinden reddine;
Tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayet yönünden temyiz başvurusunun incelenmesinde;
Borçlu hakkında yapılan taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takipte örnek 8 no.lu ödeme emrinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında: “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten sürekli olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilememişse tebligat evrakı, tebligatı çıkaran mercie geri gönderilir.” hükümleri öngörülmüştür.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Yönetmelik'in 30. maddesi gereğince işlem yapılacaktır.
Somut olayda tebliğ işlemi, muhatabın adreste tevziat saatlerinde bulunmadığından komşusuna sorulduğu, muhatabın nerede olduğunu bilmediğinin beyan ve imzadan imtina edilmesi üzerine mahalle muhtarına teslim edilerek yapılmış ise de, yukarıda açıklandığı biçimde Tebligat Kanunu'nun 21/1, Yönetmelik'in 30. maddesine göre muhatabın “adresten geçici ayrıldığı” anlaşılamamaktadır. Kendisine sorulan komşu, muhatabın nerede olduğunu bilmediğini belirtmiş olup tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği tebliğ mazbatasında açıklanmadığından anılan tebligat bu haliyle usulsüzdür.
Ayrıca; taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluna ilişkin ilamsız takiplerde İİK'nun 147. maddesi göndermesi ile uygulanması gereken aynı Yasanın 62 ila 72. maddelerine göre süresi içinde yapılan itiraz ile takip durur, yapılan takiple birlikte rehinli aracın kaydı üzerine rehinli takibe başlandığına dair şerh verilmesi mümkün ise de; İİK'nun 150/d maddesindeki, satış hazırlıkları başlıklı kıymet taktiri ile ilgili hükmün, gayrimenkuller için uygulanacak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takiplere ilişkin olduğu, müşterek hükümler arasında yer almadığı, İİK'nun 150/h maddesinden 153. maddeye kadar müşterek hükümler arasında, belirtilen hususun düzenlenmediği, paraya çevrilme usulüyle ilgili atıf yapılan ve kıyasen uygulanacak hükümlerin de açıkça düzenlendiği, İİK'nun 150/g maddesinde, İİK'nun 150/d maddesinin kıyasen uygulanacak hükümler arasında bulunmadığı, kıyasen uygulanacağı belirtilen İİK'nun 92. madde de dahil diğer maddelerin ancak takibin kesinleşmesinden sonraki safhada uygulanabileceği, itiraz üzerine durması gereken takiplerde icra müdürlüğünce takiple birlikte kıymet taktiri için veya başka gerekçelerle rehin konusu aracın yakalanıp muhafaza altına alınması yönünde tedbirler uygulanamayacağı, belirtilen tedbirlerin ancak takibin rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip olması halinde uygulanabileceği ve ilamsız takipte takip kesinleşmeden rehinli menkulun muhafazaya alınamayacağı da gözetilerek yakalamaya ilişkin şikayetin de kabulüne karar verilmesi gerekir.
Bu durumda Mahkemece tebliğ tarihinin düzeltilmesine ve araca ilişkin yakalamanın kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366 ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 30.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16387
KARAR NO : 2014/3561
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetçi borçlu vekili; İzmir 16. İcra Müdürlüğü'nün 20**/15236 Esas sayılı dosyası ile borçlu aleyhine taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takipte bulunulduğunu, borca itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu, fakat araç üzerindeki yakalama şerhinin kaldırılmadığını, takip kesinleşmeden araç üzerine yakalama şerhi konulduğunu, İcra Müdürlüğü'nden araç üzerindeki yakalama şerhinin kaldırılmasını talep ettikleri halde İcra Müdürlüğü'nce "İcra Müdürlerinin vermiş oldukları kararlardan kendiliğinden dönemeyeceği karinesinden hareketle borçlu vekilinin talebinin reddine" şeklinde karar verildiğini belirterek, yakalama şerhinin kaldırılmasını istemiştir.
Mahkemece, araç rehni tescile tabi olduğundan diğer menkul rehinlerinden ayrılarak ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin takiple benzer özellikler taşıdığı, İİK'nun 150/d maddesinin 150/g maddesi ile birlikte değerlendirilmesi halinde, 150/d maddesinin araç rehinlerinde de kıyas yolu ile uygulanması gerekeceği, araç üzerindeki rehinden dolayı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması halinde, rehin konusu aracın yakalanarak kıymet takdiri yapılması ve muhafaza altına alınmasının mümkün olduğu, borca itirazın ve takibin durmasının, aracın muhafaza altına alınmasına engel teşkil etmediği, aracın kıymet takdirinin yapılabilmesi için takibin kesinleşmesi gerekmediği, yakalama kararı çıkarılmasının yerinde olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. Hüküm, şikayetçi borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İcra dosyasının incelenmesinde takibin, taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip olduğu, 12.12.2012 tarihinde aracın kaydına yakalama şerhinin konulmasına karar verildiği ve yakalama şerhinin işlendiği, 31.12.2013 tarihinde şikayetçi borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluna ilişkin ilamsız takiplerde İİK'nun 147. maddesi göndermesi ile uygulanması gereken aynı Yasanın 62 ila 72. maddelerine göre süresi içinde yapılan itiraz ile takip durur, yapılan takiple birlikte rehinli aracın kaydı üzerine rehinli takibe başlandığına dair şerh verilmesi mümkün ise de; İİK'nun 150/d maddesindeki, satış hazırlıkları başlıklı kıymet taktiri ile ilgili hükmün, gayrimenkuller için uygulanacak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takiplere ilişkin olduğu, müşterek hükümler arasında yer almadığı, İİK'nun 150/h maddesinden 153. maddeye kadar müşterek hükümler arasında, belirtilen hususun düzenlenmediği, paraya çevrilme usulüyle ilgili atıf yapılan ve kıyasen uygulanacak hükümlerin de açıkça düzenlendiği, İİK'nun 150/g maddesinde, İİK'nun 150/d maddesinin kıyasen uygulanacak hükümler arasında bulunmadığı, kıyasen uygulanacağı belirtilen İİK'nun 92. madde de dahil diğer maddelerin ancak takibin kesinleşmesinden sonraki safhada uygulanabileceği, itiraz üzerine durması gereken takiplerde icra müdürlüğünce takiple birlikte kıymet taktiri için veya başka gerekçelerle rehin konusu aracın yakalanıp muhafaza altına alınması yönünde tedbirler uygulanamayacağı, belirtilen tedbirlerin ancak takibin rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip olması halinde uygulanabileceği ve ilamsız takipte takip kesinleşmeden rehinli menkulun muhafazaya alınamayacağı gözetilerek şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle, İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 28.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2013/202-2013/151
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Sair başvuru nedenlerinin ilamsız takipte borca itiraz edilmesi halinde itirazın kaldırılması aşamasında icra mahkemesince inceleneceğinden reddine;
Tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayet yönünden temyiz başvurusunun incelenmesinde;
Borçlu hakkında yapılan taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takipte örnek 8 no.lu ödeme emrinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında: “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten sürekli olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilememişse tebligat evrakı, tebligatı çıkaran mercie geri gönderilir.” hükümleri öngörülmüştür.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Yönetmelik'in 30. maddesi gereğince işlem yapılacaktır.
Somut olayda tebliğ işlemi, muhatabın adreste tevziat saatlerinde bulunmadığından komşusuna sorulduğu, muhatabın nerede olduğunu bilmediğinin beyan ve imzadan imtina edilmesi üzerine mahalle muhtarına teslim edilerek yapılmış ise de, yukarıda açıklandığı biçimde Tebligat Kanunu'nun 21/1, Yönetmelik'in 30. maddesine göre muhatabın “adresten geçici ayrıldığı” anlaşılamamaktadır. Kendisine sorulan komşu, muhatabın nerede olduğunu bilmediğini belirtmiş olup tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği tebliğ mazbatasında açıklanmadığından anılan tebligat bu haliyle usulsüzdür.
Ayrıca; taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluna ilişkin ilamsız takiplerde İİK'nun 147. maddesi göndermesi ile uygulanması gereken aynı Yasanın 62 ila 72. maddelerine göre süresi içinde yapılan itiraz ile takip durur, yapılan takiple birlikte rehinli aracın kaydı üzerine rehinli takibe başlandığına dair şerh verilmesi mümkün ise de; İİK'nun 150/d maddesindeki, satış hazırlıkları başlıklı kıymet taktiri ile ilgili hükmün, gayrimenkuller için uygulanacak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takiplere ilişkin olduğu, müşterek hükümler arasında yer almadığı, İİK'nun 150/h maddesinden 153. maddeye kadar müşterek hükümler arasında, belirtilen hususun düzenlenmediği, paraya çevrilme usulüyle ilgili atıf yapılan ve kıyasen uygulanacak hükümlerin de açıkça düzenlendiği, İİK'nun 150/g maddesinde, İİK'nun 150/d maddesinin kıyasen uygulanacak hükümler arasında bulunmadığı, kıyasen uygulanacağı belirtilen İİK'nun 92. madde de dahil diğer maddelerin ancak takibin kesinleşmesinden sonraki safhada uygulanabileceği, itiraz üzerine durması gereken takiplerde icra müdürlüğünce takiple birlikte kıymet taktiri için veya başka gerekçelerle rehin konusu aracın yakalanıp muhafaza altına alınması yönünde tedbirler uygulanamayacağı, belirtilen tedbirlerin ancak takibin rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip olması halinde uygulanabileceği ve ilamsız takipte takip kesinleşmeden rehinli menkulun muhafazaya alınamayacağı da gözetilerek yakalamaya ilişkin şikayetin de kabulüne karar verilmesi gerekir.
Bu durumda Mahkemece tebliğ tarihinin düzeltilmesine ve araca ilişkin yakalamanın kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366 ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 30.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16387
KARAR NO : 2014/3561
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetçi borçlu vekili; İzmir 16. İcra Müdürlüğü'nün 20**/15236 Esas sayılı dosyası ile borçlu aleyhine taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takipte bulunulduğunu, borca itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu, fakat araç üzerindeki yakalama şerhinin kaldırılmadığını, takip kesinleşmeden araç üzerine yakalama şerhi konulduğunu, İcra Müdürlüğü'nden araç üzerindeki yakalama şerhinin kaldırılmasını talep ettikleri halde İcra Müdürlüğü'nce "İcra Müdürlerinin vermiş oldukları kararlardan kendiliğinden dönemeyeceği karinesinden hareketle borçlu vekilinin talebinin reddine" şeklinde karar verildiğini belirterek, yakalama şerhinin kaldırılmasını istemiştir.
Mahkemece, araç rehni tescile tabi olduğundan diğer menkul rehinlerinden ayrılarak ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin takiple benzer özellikler taşıdığı, İİK'nun 150/d maddesinin 150/g maddesi ile birlikte değerlendirilmesi halinde, 150/d maddesinin araç rehinlerinde de kıyas yolu ile uygulanması gerekeceği, araç üzerindeki rehinden dolayı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması halinde, rehin konusu aracın yakalanarak kıymet takdiri yapılması ve muhafaza altına alınmasının mümkün olduğu, borca itirazın ve takibin durmasının, aracın muhafaza altına alınmasına engel teşkil etmediği, aracın kıymet takdirinin yapılabilmesi için takibin kesinleşmesi gerekmediği, yakalama kararı çıkarılmasının yerinde olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. Hüküm, şikayetçi borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İcra dosyasının incelenmesinde takibin, taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip olduğu, 12.12.2012 tarihinde aracın kaydına yakalama şerhinin konulmasına karar verildiği ve yakalama şerhinin işlendiği, 31.12.2013 tarihinde şikayetçi borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluna ilişkin ilamsız takiplerde İİK'nun 147. maddesi göndermesi ile uygulanması gereken aynı Yasanın 62 ila 72. maddelerine göre süresi içinde yapılan itiraz ile takip durur, yapılan takiple birlikte rehinli aracın kaydı üzerine rehinli takibe başlandığına dair şerh verilmesi mümkün ise de; İİK'nun 150/d maddesindeki, satış hazırlıkları başlıklı kıymet taktiri ile ilgili hükmün, gayrimenkuller için uygulanacak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takiplere ilişkin olduğu, müşterek hükümler arasında yer almadığı, İİK'nun 150/h maddesinden 153. maddeye kadar müşterek hükümler arasında, belirtilen hususun düzenlenmediği, paraya çevrilme usulüyle ilgili atıf yapılan ve kıyasen uygulanacak hükümlerin de açıkça düzenlendiği, İİK'nun 150/g maddesinde, İİK'nun 150/d maddesinin kıyasen uygulanacak hükümler arasında bulunmadığı, kıyasen uygulanacağı belirtilen İİK'nun 92. madde de dahil diğer maddelerin ancak takibin kesinleşmesinden sonraki safhada uygulanabileceği, itiraz üzerine durması gereken takiplerde icra müdürlüğünce takiple birlikte kıymet taktiri için veya başka gerekçelerle rehin konusu aracın yakalanıp muhafaza altına alınması yönünde tedbirler uygulanamayacağı, belirtilen tedbirlerin ancak takibin rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip olması halinde uygulanabileceği ve ilamsız takipte takip kesinleşmeden rehinli menkulun muhafazaya alınamayacağı gözetilerek şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle, İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 28.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.