Tasarrufun İptaline Dair İlamın İcrası için Kesinleşmesi Gerekmez
Gönderilme zamanı: 28 Kas 2021, 00:01
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1445
KARAR NO : 2017/5408
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklının, genel kredi sözleşmesine dayalı olarak genel haciz yolu ile başlattığı ilamsız icra takibinde, takip borçlusunun kendisini zarara uğratmak amacı ile mal kaçırdığı iddiası ile borçlu ve üçüncü kişi K. Uzunca aleyhinde tasarrufun iptali davası açtığı, dava sonucunda İ. 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 02.02.2015 tarih ve 2012/145 E., 2015/31 K. sayılı kararı ile, dava konusu taşınmazların gerçek değerleri ile satış değerleri arasında bir mislinden fazla fark olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerleri toplamı olan 955.000,00 TL'nin, davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davalılar K. Uzunca ve J. Ceden'den alınarak davacıya verilmesine hükmedildiği, alacaklı bankanın talebi üzerine, icra müdürlüğünce, bu ilama dayalı olarak aynı takip dosyası üzerinden Kivor Uzunca'ya icra emri gönderildiği görülmektedir.
Borçlunun, icra mahkemesine verdiği şikayet dilekçesi ile; yasal faiz yerine % 90 oranı üzerinden fahiş faiz istenmesinin yasaya aykırı olduğunu ve sair itirazlarını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep ettiği, mahkemece, tasarrufun iptali ilamında faiz başlangıcı ve oranı ile ilgili bir hüküm olmadığı gerekçesiyle, icra emri ile istenen 3.906.604,11 TL işlemiş faiz ile 955.000,00 TL'ye takip tarihinden itibaren % 90 faiz talebinin iptaline, diğer alacak kalemleri yönünden takibin devamına karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK'nun 283/2. maddesinde; “İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nisbetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edilir" hükmü yer almaktadır. İİK'nun 283/2. maddesi çerçevesinde alınan ilamda, faize ilişkin bir hüküm bulunmasa dahi, Hukuk Genel Kurulu'nun 05.04.2000 tarih ve 2000/12-739 E. 2000/746 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, karar tarihinden itibaren faiz istenebilir. Sadece kesinleşmeden icraya konulamayan ilamlarda, hüküm altına alınan alacak, ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceğinden, faizin de kesinleşme tarihinden itibaren hesaplanması gerekir. Tasarrufun iptali kararlarının icrası için ise, kesinleşme gerekmediğinden, karar tarihinden itibaren yasal faiz istenebilir. Genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinin borçlusu hakkında takibin devam etmesi, tasarrufun iptali ilamına dayalı takipte faiz istenmesine engel değildir.
Mahkemece yukarıda belirtilen ilke ve kurallar doğrultusunda, şikayete konu ilam tarihinden takip tarihine kadar, gerektiğinde konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınmak sureti ile işlemiş faiz miktarının hesaplanması ve takip tarihinden itibaren işleyecek faiz oranının tespiti ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1445
KARAR NO : 2017/5408
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklının, genel kredi sözleşmesine dayalı olarak genel haciz yolu ile başlattığı ilamsız icra takibinde, takip borçlusunun kendisini zarara uğratmak amacı ile mal kaçırdığı iddiası ile borçlu ve üçüncü kişi K. Uzunca aleyhinde tasarrufun iptali davası açtığı, dava sonucunda İ. 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 02.02.2015 tarih ve 2012/145 E., 2015/31 K. sayılı kararı ile, dava konusu taşınmazların gerçek değerleri ile satış değerleri arasında bir mislinden fazla fark olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerleri toplamı olan 955.000,00 TL'nin, davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davalılar K. Uzunca ve J. Ceden'den alınarak davacıya verilmesine hükmedildiği, alacaklı bankanın talebi üzerine, icra müdürlüğünce, bu ilama dayalı olarak aynı takip dosyası üzerinden Kivor Uzunca'ya icra emri gönderildiği görülmektedir.
Borçlunun, icra mahkemesine verdiği şikayet dilekçesi ile; yasal faiz yerine % 90 oranı üzerinden fahiş faiz istenmesinin yasaya aykırı olduğunu ve sair itirazlarını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep ettiği, mahkemece, tasarrufun iptali ilamında faiz başlangıcı ve oranı ile ilgili bir hüküm olmadığı gerekçesiyle, icra emri ile istenen 3.906.604,11 TL işlemiş faiz ile 955.000,00 TL'ye takip tarihinden itibaren % 90 faiz talebinin iptaline, diğer alacak kalemleri yönünden takibin devamına karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK'nun 283/2. maddesinde; “İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nisbetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edilir" hükmü yer almaktadır. İİK'nun 283/2. maddesi çerçevesinde alınan ilamda, faize ilişkin bir hüküm bulunmasa dahi, Hukuk Genel Kurulu'nun 05.04.2000 tarih ve 2000/12-739 E. 2000/746 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, karar tarihinden itibaren faiz istenebilir. Sadece kesinleşmeden icraya konulamayan ilamlarda, hüküm altına alınan alacak, ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceğinden, faizin de kesinleşme tarihinden itibaren hesaplanması gerekir. Tasarrufun iptali kararlarının icrası için ise, kesinleşme gerekmediğinden, karar tarihinden itibaren yasal faiz istenebilir. Genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinin borçlusu hakkında takibin devam etmesi, tasarrufun iptali ilamına dayalı takipte faiz istenmesine engel değildir.
Mahkemece yukarıda belirtilen ilke ve kurallar doğrultusunda, şikayete konu ilam tarihinden takip tarihine kadar, gerektiğinde konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınmak sureti ile işlemiş faiz miktarının hesaplanması ve takip tarihinden itibaren işleyecek faiz oranının tespiti ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.