1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Tüzel Kişiliğin Sona Ermesiyle Taraf Ehliyeti Ortadan Kalkar - İhya Davası

Gönderilme zamanı: 04 Ara 2021, 01:19
gönderen Hepsihukuk
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2007/10-358

K. 2007/337

T. 6.6.2007

• TÜZEL KİŞİLİĞİN SONA ERMESİ ( Limited Şirketlerde/Ticaret Sicilinden Terkinle Sona Ereceği – Taraf Ehliyetinin Ortadan Kalkacağı/Tasfiyenin Gereği Gibi Yapılması Zorunluluğu )

• TASFİYE İŞLEMLERİ ( Gerektiği Gibi Tamamlanmamışsa Tüzel Kişilik Ticaret Sicilinden Silinse Bile Sona Ermeyeceği – Memurun İş Kazasından Haberdar Olup Dava Açılıp Açılmadığını Araştırmakla Yükümlü Olduğu )

• TASFİYE MEMURU ( İş Kazasından Haberdar Olan Memurun Dava Açılıp Açılmadığını Araştırmakla Yükümlü Olduğu – Tasfiye İşlemlerini Gerektiği Gibi Tamamlamamışsa Tüzel Kişiliğin Ticaret Sicilinden Silinse Bile Sona Ermeyeceği )

• HUSUMET ( Tüzel Kişiliği Sona Eren Şirketin İhyası İçin Tasfiye Memuru ile Ticaret Siciline Ayrı Bir Dava Açılması Gerektiği )

• RÜCUAN ALACAK İSTEMİ ( İş Kazası Nedeniyle – Ticaret Sicilinden Silinen Şirkete Açılabileceği/Şirketin İhyası İçin Tasfiye Memuru ile Ticaret Siciline Ayrı Bir Dava Açılması Gerektiği )

506/m. 26

1086/m. 39,40

6762/m. 1, 224, 445, 552

ÖZET : Dava, rücuan alacak istemine ilişkin olup, iş kazası neticesinde sigortalıya bağlanan gelirler ve yapılan ödemeler nedeniyle oluşan Kurum zararının işveren şirketten tahsilini amaçlamaktadır.Limited şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, limited şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Tasfiye memuru iş kazasından haberdar olup, bu konuda dava açılıp açılmadığını araştırmakla yükümlüdür. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek yargılamanın limited şirket tüzel kişiliğine karşı devamının sağlanması gerekmektedir.

DAVA : Taraflar arasındaki “rücuan alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tekirdağ Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.10.2004 gün ve 20/162 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 21.02.2005 gün ve 12512-1543 sayılı ilamı ile;






( … Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davalılardan Limited Şirketin işçisi sigortalı Müren Yılmaz’a yapılan yardımların tahsiline ilişkin davanın tasfiye nedeniyle davalıya husumet yöneltilemeyeceğinden reddedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.

Şöyle ki; tüzel kişiliği olan davalı Limited Şirketin tasfiye edildiği ve ticaret sicilindeki kaydının terkin edildiği görülmektedir. Tüzel kişilik ticaret sicilindeki kaydının terkini ile sona erer.

Tüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işleminin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez.




O itibarla davacı Kurum vekiline uygun süre verilerek tasfiye işlemleri ve ortaklarla olan ilişkilerin tam olarak sona ermediği için Limited Şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyası hakkında tasfiye kurulu ile ticaret siciline husumet tevcihi suretiyle dava açmasının sağlanması ve dava açıldığı taktirde bu davanın sonucunun beklenmesi tüzel kişiliğin yeniden ihyası halinde bu tüzel kişinin kusuru ile belirlenecek gerçek zarar miktarıyla sorumluluğuna gidilerek karar verilmesi gerekir.

Belirtilen maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek noksan tahkikat ve inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirir.

O halde, davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 26. maddesine dayalı rücuan alacak istemine ilişkin olup, iş kazası neticesinde sigortalıya bağlanan gelirler ve yapılan ödemeler nedeniyle oluşan Kurum zararının işveren şirketten tahsilini amaçlamaktadır.




Davalı şirket tasfiye memurunun katılımıyla yapılan 29.11.2000 tarihli sigorta müfettişi incelemesi sonucunda, davacı Kurum tarafından sigortalıya 29.10.2001 onay tarihi ile sürekli iş göremezlik geliri bağlandığı, davalı işveren şirketin Ticaret Sicilinden 9.11.2001 tarihinde terkin edildiği, eldeki davanın ise 24.1.2002 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Limited şirketlerin tasfiyesinde, Türk Ticaret Kanununun 552. maddesi yollaması ile TTK.nun 441-450. maddelerinde düzenlenen anonim şirketlerin tasfiyesine ilişkin hükümler uygulanır.

Limited şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi ( terkini ) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, limited şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır.

Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, aynı zamanda Borçlar Hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olup, bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi Borçlar Hukukunun temel kurallarından biridir. Buna yönelik düzenlemeye TTK. hükümlerinde yer verilmemişse de, TTK.nun 1. maddesi yollaması ile Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde, hataya dayalı bir hukuki işlemin düzeltilmesine olanak tanınması kaçınılmazdır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.01.1999 gün ve 1999/10-1-1 sayılı Kararı ).

Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek yargılamanın limited şirket tüzel kişiliğine karşı devamının sağlanması gerekmektedir.

TTK.nun 224 ve 445. maddelerinde tasfiye memurunun görev ve yetkileri, tasfiyenin nasıl yapılacağı, alacaklıların haklarının nasıl korunacakları açıklanmıştır.

Her ne kadar, rücuan alacak davası davalı limited şirketin tasfiyesinden sonra açılmış ise de, tasfiye memuru iş kazasından haberdar olup, bu konuda dava açılıp açılmadığını araştırmakla yükümlüdür. Tasfiye memurunun iş kazasından haberdar olması nedeniyle, “Şirketin henüz muaccel olmayan borçlariyle münazaalı bulunan borçlarına tekabül edecek bir para dahi kezalik notere tevdi olunacağı” yönündeki TTK.nun 445/3. madde hükmü gereğince, belirtilen sair tedbirleri almak suretiyle tasfiyeyi gerçekleştirmeleri gerekir. Eksik işlemler neticesinde tasfiyenin hukuken sonuçlandığı kabul olunamaz.

Ayrıca, tasfiye halinde bulunan bir şirketten alacaklı bulunan kişilerin yapılan ilanlara rağmen alacaklarını yazdırmamalarının alacağın düşmesini gerektirmeyeceği hukuksal gerçeği de dikkate alınmalıdır.

Tüzel kişiliği sona eren şirketin ihyası için tasfiye memuru ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılması için davacı tarafa HUMK.nun 39 ve 40. maddeleri hükümleri uyarınca uygun bir önel verilmelidir. Dava açıldığı, takdirde ve alınacak sonuca göre eldeki davaya devam edebilme olanağı bulunduğu belirlendiğinde, tüzel kişiliğe tebligat yapılarak, rücu alacağının yöntemince saptanması gerekir.

Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular karşısında, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.