Şirketin kaşesi üzerine değilde kaşe dışına imza atılsa dahi şirketin sorumlu olacağı
Gönderilme zamanı: 10 Ara 2021, 15:14
12. Hukuk Dairesi 2016/27009 E. , 2018/462 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
1-İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının murafaalı olarak yapılmasına HUMK'nun 438. ve İİK'nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından alacaklının bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi:
2-Alacaklı tarafından borçlu hakkında bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; takibe konu senetteki imzanın borçlu şirket yetkilisi tarafından atılmadığını, ayrıca şirket kaşesi üzerinde herhangi bir imzanın bulunmadığını ileri sürerek borca itiraz ettiği, mahkemece; senedin borçlu kısmının, davalı şirketin kaşesi altında ... tarafından imzalandığı, ...'ın şirketteki görevi itibari ile şirketi borçlandırabilecek yetki ve sorumluluğunun bulunmadığı, kaldı ki, şirket kaşesinin, bulunduğu yer itibariyle borçlu olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı, bu hali ile davacı şirketin, kambiyo senedinde, borçlu kısmındaki kaşesi dışında borçlandırmaya yetkili kişilerce imzasının olmadığı ve herhangi bir bağlantısının da tespit edilemediği gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Bononun düzenlenme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nun 776/(1)-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıyabilmesi için "senedi düzenleyenin imzasını" ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak kabul edilmemiştir. Öte yandan, bononun düzenleyen bölümünde kaşesi bulunan şirketin, bonodan dolayı sorumlu olabilmesi için düzenleyenin imzasının bulunması yeterli olup, bu imzanın, düzenleyen şirket unvanı ya da kaşesi üzerine atılması gerekmez. Düzenleyenin imzasının, bononun alt kısmında ve metni kapsar biçimde olması kafidir.
Diğer taraftan, takibe konu bonoların tanzim tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 547/1. maddesinde, ticari mümessil; “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir” şeklinde tanımlanmıştır.
Ticari mümessilin temsil yetkisinin kapsamı, kanunda tam olarak belirlenmiştir. Bu haliyle ticari mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradi bir temsil yetkisidir. Ticari mümessil, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz (TBK 548).
Ticari mümessillik, ticaret siciline tescil olunur. Ancak işletme sahibi, tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumludur (TBK. 542/2). İşletme sahibinin, ticari mümessil dışında, duruma göre başka yardımcılardan da yararlanması mümkündür. Bu yardımcılardan, konumu ve yetkileri bakımından, ticari mümessile en çok benzeyeni ticari vekildir.
Ticari mümessillik gibi ticari vekalet de, TBK'nun 40 vd. maddelerinde düzenlenmiş temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekalet, ticari mümessillik gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir.
TBK’nun 551. maddesinde bu husus; “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu hükümden hareketle ticari mümessillik ile ticari vekalet arasındaki farkları ana hatlarıyla şöyle sıralayabiliriz:
Ticari mümessil, hem ticari işletme hem esnaf işletmesi için; ticari vekil ise, sadece ticari işletme için tayin edilebilir.
Ticari mümessil, bir işletmenin tüm işlerini idare etmekle görevlendirildiğinden, onun, işletmenin hem olağan hem olağanüstü nitelikteki bütün işleri yapmaya yetkisi vardır. Buna karşılık genel yetkili ticari vekil, işletmenin sadece olağan (mutad) işleriyle sınırlı temsil yetkisine sahiptir. Olağanüstü işlemleri yapabilmesi için, işletme sahibinin özel yetkisine ihtiyaç vardır. Belli bir işin ya da işlemin ifasıyla görevlendirilen sınırlı (özel) yetkili vekillerin sahip oldukları temsil yetkilerinin kapsamı ise, kendilerine bırakılan iş ya da işlemin niteliğine göre belirlenir.
Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez (TBK 551/2) Oysa ticari mümessil, bu tür işlemleri dahi yapma yetkisine sahiptir.
Nihayet, ticari mümessilin temsil yetkisinin ticaret siciline tescili gerekirken, ticari vekilin temsil yetkisi sicile tescil edilemez (HGK'nun 19.06.2013 tarih ve 2013/12-2 esas, 2013/866 karar sayılı kararı).
Somut olayda, takibe konu bonodaki imzaların ... tarafından atıldığı hususu çekişmesiz olup mahkemenin de kabulündedir. Ancak, alacaklı vekilinin 13/06/2016 ve 12/07/2016 tarihli dilekçeleriyle, ...’ın ticari mümessil olduğunu belirterek, şirket yetkilisi (...’ın kızı) ... tarafından verilen vekaletnameler sunduğu görülmüştür.
O halde, mahkemece, yukarıda yer verilen açıklamalar ve değerlendirmeler ışığında; vekaletnamelerin incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
1-İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının murafaalı olarak yapılmasına HUMK'nun 438. ve İİK'nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından alacaklının bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi:
2-Alacaklı tarafından borçlu hakkında bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; takibe konu senetteki imzanın borçlu şirket yetkilisi tarafından atılmadığını, ayrıca şirket kaşesi üzerinde herhangi bir imzanın bulunmadığını ileri sürerek borca itiraz ettiği, mahkemece; senedin borçlu kısmının, davalı şirketin kaşesi altında ... tarafından imzalandığı, ...'ın şirketteki görevi itibari ile şirketi borçlandırabilecek yetki ve sorumluluğunun bulunmadığı, kaldı ki, şirket kaşesinin, bulunduğu yer itibariyle borçlu olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı, bu hali ile davacı şirketin, kambiyo senedinde, borçlu kısmındaki kaşesi dışında borçlandırmaya yetkili kişilerce imzasının olmadığı ve herhangi bir bağlantısının da tespit edilemediği gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Bononun düzenlenme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nun 776/(1)-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıyabilmesi için "senedi düzenleyenin imzasını" ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak kabul edilmemiştir. Öte yandan, bononun düzenleyen bölümünde kaşesi bulunan şirketin, bonodan dolayı sorumlu olabilmesi için düzenleyenin imzasının bulunması yeterli olup, bu imzanın, düzenleyen şirket unvanı ya da kaşesi üzerine atılması gerekmez. Düzenleyenin imzasının, bononun alt kısmında ve metni kapsar biçimde olması kafidir.
Diğer taraftan, takibe konu bonoların tanzim tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 547/1. maddesinde, ticari mümessil; “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir” şeklinde tanımlanmıştır.
Ticari mümessilin temsil yetkisinin kapsamı, kanunda tam olarak belirlenmiştir. Bu haliyle ticari mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradi bir temsil yetkisidir. Ticari mümessil, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz (TBK 548).
Ticari mümessillik, ticaret siciline tescil olunur. Ancak işletme sahibi, tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumludur (TBK. 542/2). İşletme sahibinin, ticari mümessil dışında, duruma göre başka yardımcılardan da yararlanması mümkündür. Bu yardımcılardan, konumu ve yetkileri bakımından, ticari mümessile en çok benzeyeni ticari vekildir.
Ticari mümessillik gibi ticari vekalet de, TBK'nun 40 vd. maddelerinde düzenlenmiş temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekalet, ticari mümessillik gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir.
TBK’nun 551. maddesinde bu husus; “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu hükümden hareketle ticari mümessillik ile ticari vekalet arasındaki farkları ana hatlarıyla şöyle sıralayabiliriz:
Ticari mümessil, hem ticari işletme hem esnaf işletmesi için; ticari vekil ise, sadece ticari işletme için tayin edilebilir.
Ticari mümessil, bir işletmenin tüm işlerini idare etmekle görevlendirildiğinden, onun, işletmenin hem olağan hem olağanüstü nitelikteki bütün işleri yapmaya yetkisi vardır. Buna karşılık genel yetkili ticari vekil, işletmenin sadece olağan (mutad) işleriyle sınırlı temsil yetkisine sahiptir. Olağanüstü işlemleri yapabilmesi için, işletme sahibinin özel yetkisine ihtiyaç vardır. Belli bir işin ya da işlemin ifasıyla görevlendirilen sınırlı (özel) yetkili vekillerin sahip oldukları temsil yetkilerinin kapsamı ise, kendilerine bırakılan iş ya da işlemin niteliğine göre belirlenir.
Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez (TBK 551/2) Oysa ticari mümessil, bu tür işlemleri dahi yapma yetkisine sahiptir.
Nihayet, ticari mümessilin temsil yetkisinin ticaret siciline tescili gerekirken, ticari vekilin temsil yetkisi sicile tescil edilemez (HGK'nun 19.06.2013 tarih ve 2013/12-2 esas, 2013/866 karar sayılı kararı).
Somut olayda, takibe konu bonodaki imzaların ... tarafından atıldığı hususu çekişmesiz olup mahkemenin de kabulündedir. Ancak, alacaklı vekilinin 13/06/2016 ve 12/07/2016 tarihli dilekçeleriyle, ...’ın ticari mümessil olduğunu belirterek, şirket yetkilisi (...’ın kızı) ... tarafından verilen vekaletnameler sunduğu görülmüştür.
O halde, mahkemece, yukarıda yer verilen açıklamalar ve değerlendirmeler ışığında; vekaletnamelerin incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.