1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

1. Hukuk Dairesi 2018/2374 E. , 2018/13350 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
1. Hukuk Dairesi 2018/2374 E. , 2018/13350 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TENKİS

Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...'un, 1912 ve 1913 parsel sayılı taşınmazlarını davalıya bağışladığını, mirasbırakanın dava konusu taşınmazlardan başka malvarlığının olmadığını, tarafların amacının saklı pay kurallarını bertaraf etmek olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazların saklı payı miktarındaki kısmının tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının eski eşine ve çocuklarına mirasbırakanın maddi destekte bulunduğunu, davacının annesiyle ilgilenmediğini, uzun yıllardır da küs olduklarını, mirasbırakanın taşınmazları bağışlamasındaki amacın, mirasbırakana yıllarca maddi destekte bulunması ve davacının 14 yıldır kendisiyle hiç konuşmaması olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden mirasbırakan ...’nin 10.01.2011 tarihinde ölümü ile geriye çocukları davacı ... ile davalı ...’nin mirasçı olarak kaldığı, çekişme konusu 1912 parsel sayılı 423m2 miktarlı avlulu kargir ev ve dam ile 1913 parsel sayılı 963m2 miktarlı avlulu kargir tavuk damı nitelikli taşınmazların 18.08.2000 tarih bağış akdi ile mirasbırakan tarafından davalıya devredildiği, mirasbırakan adına ölüm tarihi itibariyle taşınmaz kaydına rastlanmadığı, mirasbırakanın 23.09.1998 tarihli satış akdi ile adına kayıtlı 2288 ve 958 parsel sayılı taşınmazları 1/2’şer payla davacı ve davalıya devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Ne var ki, mahkemece mirasbırakanın ölümünden 11 yıl önce yaptığı dava konusu temlikte saklı payı zedeleme kastının varlığı üzerinde durulmamıştır.
Hal böyle olunca, TMK 565/4 maddesi gözetilerek mirasbırakanın yaptığı temlikte saklı payı zedeleme kastı bulunup bulunmadığının, daha önce dinlenen tanıklar yeniden dinlenerek açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken değinilen yön üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Bu açıklamalar karşısında, davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.