1. Hukuk Dairesi 2015/13582 E. , 2018/11773 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu temlik işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden,1933 doğumlu mirasbırakan ...’in 30.03.2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ... ile davacı oğlu ... ve dava dışı çocukları...,...,... ve ...’nin kaldıkları, murisin eşi ...’nin ise muristen sonra 29.10.2011 tarihinde öldüğü ve geriye yukarıda belirtilen kişilerin mirasçı olarak kaldıkları, davalı ...’in murisin eşi ...’nin kardeşi olduğu, çekişme konusu 40 ada 87 parsel sayılı taşınnmazın ½ payı, 176 ada 15 parsel sayılı taşınmazın tamamı muris adına kayıtlı iken 19.02.2007 tarihli satış işlemi ve yine 156 ada 47 parsel sayılı taşınmazın tamamı muris adına kayıtlı iken 13.12.2007 tarihli resmi akitle satış yolu ile davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince her ne kadar dinlenen davacı tanıkları temliklerin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmuş iseler de bu davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile hak sahibi olacak davacının kardeşleri olan dava dışı mirasçılar murisin borçlandığını, borçlarını ödemek amacı ile taşınmazları sattığını, yapılan işlemlerin gerçek satış olduğunu bildirdikleri gibi murisin mirasçıların mal kaçırmasını gerektirir bir neden de ortaya konulamamıştır. Mirasçıları ile hiçbir problemi olmayan mirasbırakanın kayınbiraderi olan davalı lehine işlem yapması hayatın olağan akışına terstir. Öte yandan salt bedeller arasındaki fark tek başına muvazaanın kanıtı değildir.
Bu somut olgular yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde dava konusu temlik işlemlerinin gerçek satış olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Bu açıklamalar karşında davacının temyiz itirazlarının reddine,davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/07/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2015/13582 E. , 2018/11773 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 54 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 31 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 61 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 52 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 33 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat