1. Hukuk Dairesi 2015/13448 E. , 2018/11581 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
1. Hukuk Dairesi 2015/13448 E. , 2018/11581 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL/ALACAK
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- alacak davası sonunda, yerel mahkemece iptal tescil isteğinin kabulüne, alacak isteğinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil ile alacak isteklerine ilişkindir.
Davacı, dava dışı oğlunun zorlaması ve hilesi sonucu maliki olduğu ... ada ... ile ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarını 20/07/2012 tarihinde davalı torununa ölünceye kadar bakma aktiyle temlik ettiğini, bankadaki parasını da ilerde ödeneceğinin söylenmesi üzerine davalı torununa verdiğini, davalının işlem tarihinde liseyi yeni bitirdiğini, davalı ve dava dışı babasının notere götürmesi üzerine 23/07/2012 tarihinde vasiyetname düzenlediğini, davalının bu işlemlerden sonra hiçbir şekilde kendisiyle ilgilenmediğini, arayıp sormadığını, hukuki ehliyetin tam olmadığı sırada yapılan işlemlerin geçersiz olduğu gibi geçerli olduğu kabul edilse dahi davalının sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek çekişme konusu ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, hata ve hile sonucu davalıya verdiği paradan şimdilik 2.000-Tl’nin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 22/12/2014 tarihli ıslah dilekçesiyle para alacağını 23.489,00-Tl’ye yükseltmiş, davacı vekili 09/09/2014 tarihli duruşmada, davacının hukuki işlem ehliyetinin bulunup bulunmadığı ile ilgili rapor alınması yönündeki talebinden vazgeçtiğini beyan etmiş, 22/12/2014 tarihli dilekçesiyle, çekişme konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazın yargılamanın seyri sırasında muvazaalı olarak dava dışı ...’a temlik edildiğini ileri sürerek adı geçenin davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalı, davacı dedesinin hür iradesiyle temlikleri yaptığını, iddianın aksine işlemin davacının zorlamasıyla gerçekleştiğini, kaldı ki davacının 23/07/2012 tarihli vasiyetnamesinde de malvarlığını kendisine ve dava dışı diğer torunu ...’ya bıraktığını, üniversiteyi kazanmasına karşılık ödül olarak ve eğitiminde kullanması için kendisine para verdiğini, parayı iade etmeyi taahhüt etmediğini, yaz tatillerinde davacı dedesiyle ilgilendiğini, ölünceye kadar
bakma akti yapılırken öğrenci olduğunun bilindiğini, okulda olduğu zamanlarda da dava dışı anne ve babasının ilgilendiğini, dahili davalı ... ise, diğer davalı ile akrabalığı olmayıp taşınmazı tapu kaydına güvenerek edindiğini, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalının ölünceye kadar bakma aktinden kaynaklanan bakım edimini yerine getirmediği, edimin yerine getirme imkanının da ortadan kalktığı, sözleşmenin feshi koşullarının oluştuğu, çekişme konusu taşınmazlardan ... ada ... parsel sayılı taşınmazı dava tarihinden sonra edinen dahili davalı ...’nın da iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle her iki taşınmaz bakımından da iptal tescil isteğinin kabulüne, alacak isteğinin kısmen kabulü ile 20.466,23-Tl alacağın davalı ...’den tahsiline, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 02/01/1932 doğumlu olan davacı ...’in evli ve dört çocuklu olup 1992 doğumlu davalı ...’ün, davacının torunu olduğu, davacının maliki olduğu dava konusu ... ada ... parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazı ile ... ada ... parsel sayılı bahçeli kargir bir katlı ev vasıflı taşınmazını 20/07/2012 tarihinde ölünceye kadar bakma şartıyla davalı torunu ...’e temlik ettiği, davalının da ... ada ... parsel sayılı taşınmazı dava tarihinden sonra 03/09/2013 tarihinde dahili davalı ... Kozak’a satış suretiyle temlik ettiği, davacının 23/07/2012 tarihli düzenleme şeklinde vasiyetnamesi ile malvarlığını eşit paylarla yine davalı torunu ... ile dava dışı torunu ...’ya bıraktığı ve bankadaki mevduatını da 10/07/2012 tarihinde çektiği, davacının, davalıya para verdiği yönündeki iddiasının da davalının kabulünde olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. 818 s. Borçlar Kanununun (BK) 511. maddesinde, “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tarif edilmiştir.
Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme, giydirme, hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal konumuna ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK'nin 617 (BK'nin 517.) maddesinde açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma, hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Somut olayda, TBK 617. maddesindeki düzenleme uyarınca ölünceye kadar bakma sözleşmesine aykırılık nedenleri saptanarak iptal tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olduğuna göre davalı ...’ün buna ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Diğer yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 285. maddesinde, bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlar arası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır.
Bağışlama, bağışlayanın bir karşılık (ivaz) almaksızın bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermeyi üstlenmesi (taahhüt) ya da vermesi yoluyla bu iki kişi arasında yapılan sözleşmedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi bağışlama, hukukî işlemlerin bir çeşidi olan sözleşme mahiyetindedir. Bu sözleşmede, yalnızca bağışlayan bağışlanana belirli bir değeri verdiğinden ya da vermeyi üstlendiğinden ve bağışlanan karşılık bir değer vermeyi üstlenmediğinden, bu tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Tek tarafa borç yükleyen bu sözleşme, kendisine değer kazandıran kişiyi (bağışlananı) teberru yoluyla zenginleştirme amacını gütmektedir.
Yine aynı yasanın 289. maddesine göre, elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş olur.
O halde, bir miktar paranın teslimi suretiyle de elden bağışlamanın gerçekleşeceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, davacının, davalı torununa verdiği para, elden bağış niteliğinde olup, davalının eğitim giderleri için verildiği bağışlamanın geri alınması koşullarının varlığının kanıtlanamadığı gözetilerek alacak isteği yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı ...’nın değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL/ALACAK
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- alacak davası sonunda, yerel mahkemece iptal tescil isteğinin kabulüne, alacak isteğinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil ile alacak isteklerine ilişkindir.
Davacı, dava dışı oğlunun zorlaması ve hilesi sonucu maliki olduğu ... ada ... ile ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarını 20/07/2012 tarihinde davalı torununa ölünceye kadar bakma aktiyle temlik ettiğini, bankadaki parasını da ilerde ödeneceğinin söylenmesi üzerine davalı torununa verdiğini, davalının işlem tarihinde liseyi yeni bitirdiğini, davalı ve dava dışı babasının notere götürmesi üzerine 23/07/2012 tarihinde vasiyetname düzenlediğini, davalının bu işlemlerden sonra hiçbir şekilde kendisiyle ilgilenmediğini, arayıp sormadığını, hukuki ehliyetin tam olmadığı sırada yapılan işlemlerin geçersiz olduğu gibi geçerli olduğu kabul edilse dahi davalının sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek çekişme konusu ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, hata ve hile sonucu davalıya verdiği paradan şimdilik 2.000-Tl’nin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 22/12/2014 tarihli ıslah dilekçesiyle para alacağını 23.489,00-Tl’ye yükseltmiş, davacı vekili 09/09/2014 tarihli duruşmada, davacının hukuki işlem ehliyetinin bulunup bulunmadığı ile ilgili rapor alınması yönündeki talebinden vazgeçtiğini beyan etmiş, 22/12/2014 tarihli dilekçesiyle, çekişme konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazın yargılamanın seyri sırasında muvazaalı olarak dava dışı ...’a temlik edildiğini ileri sürerek adı geçenin davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalı, davacı dedesinin hür iradesiyle temlikleri yaptığını, iddianın aksine işlemin davacının zorlamasıyla gerçekleştiğini, kaldı ki davacının 23/07/2012 tarihli vasiyetnamesinde de malvarlığını kendisine ve dava dışı diğer torunu ...’ya bıraktığını, üniversiteyi kazanmasına karşılık ödül olarak ve eğitiminde kullanması için kendisine para verdiğini, parayı iade etmeyi taahhüt etmediğini, yaz tatillerinde davacı dedesiyle ilgilendiğini, ölünceye kadar
bakma akti yapılırken öğrenci olduğunun bilindiğini, okulda olduğu zamanlarda da dava dışı anne ve babasının ilgilendiğini, dahili davalı ... ise, diğer davalı ile akrabalığı olmayıp taşınmazı tapu kaydına güvenerek edindiğini, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalının ölünceye kadar bakma aktinden kaynaklanan bakım edimini yerine getirmediği, edimin yerine getirme imkanının da ortadan kalktığı, sözleşmenin feshi koşullarının oluştuğu, çekişme konusu taşınmazlardan ... ada ... parsel sayılı taşınmazı dava tarihinden sonra edinen dahili davalı ...’nın da iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle her iki taşınmaz bakımından da iptal tescil isteğinin kabulüne, alacak isteğinin kısmen kabulü ile 20.466,23-Tl alacağın davalı ...’den tahsiline, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 02/01/1932 doğumlu olan davacı ...’in evli ve dört çocuklu olup 1992 doğumlu davalı ...’ün, davacının torunu olduğu, davacının maliki olduğu dava konusu ... ada ... parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazı ile ... ada ... parsel sayılı bahçeli kargir bir katlı ev vasıflı taşınmazını 20/07/2012 tarihinde ölünceye kadar bakma şartıyla davalı torunu ...’e temlik ettiği, davalının da ... ada ... parsel sayılı taşınmazı dava tarihinden sonra 03/09/2013 tarihinde dahili davalı ... Kozak’a satış suretiyle temlik ettiği, davacının 23/07/2012 tarihli düzenleme şeklinde vasiyetnamesi ile malvarlığını eşit paylarla yine davalı torunu ... ile dava dışı torunu ...’ya bıraktığı ve bankadaki mevduatını da 10/07/2012 tarihinde çektiği, davacının, davalıya para verdiği yönündeki iddiasının da davalının kabulünde olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. 818 s. Borçlar Kanununun (BK) 511. maddesinde, “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tarif edilmiştir.
Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme, giydirme, hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal konumuna ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK'nin 617 (BK'nin 517.) maddesinde açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma, hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Somut olayda, TBK 617. maddesindeki düzenleme uyarınca ölünceye kadar bakma sözleşmesine aykırılık nedenleri saptanarak iptal tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olduğuna göre davalı ...’ün buna ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Diğer yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 285. maddesinde, bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlar arası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır.
Bağışlama, bağışlayanın bir karşılık (ivaz) almaksızın bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermeyi üstlenmesi (taahhüt) ya da vermesi yoluyla bu iki kişi arasında yapılan sözleşmedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi bağışlama, hukukî işlemlerin bir çeşidi olan sözleşme mahiyetindedir. Bu sözleşmede, yalnızca bağışlayan bağışlanana belirli bir değeri verdiğinden ya da vermeyi üstlendiğinden ve bağışlanan karşılık bir değer vermeyi üstlenmediğinden, bu tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Tek tarafa borç yükleyen bu sözleşme, kendisine değer kazandıran kişiyi (bağışlananı) teberru yoluyla zenginleştirme amacını gütmektedir.
Yine aynı yasanın 289. maddesine göre, elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş olur.
O halde, bir miktar paranın teslimi suretiyle de elden bağışlamanın gerçekleşeceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, davacının, davalı torununa verdiği para, elden bağış niteliğinde olup, davalının eğitim giderleri için verildiği bağışlamanın geri alınması koşullarının varlığının kanıtlanamadığı gözetilerek alacak isteği yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı ...’nın değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.