1. Hukuk Dairesi 2015/10262 E. , 2018/8145 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
1. Hukuk Dairesi 2015/10262 E. , 2018/8145 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, kayıt maliki ile mirasbırakanın aynı kişi olduğunun tespiti isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...... Özbek’in maliki olduğu 218 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmalarında tapulama tutanağına doğum tarihinin 1927 olarak yazıldığını ancak gerçekte mirasbırakanın 1922 doğumlu olduğunu ileri sürerek kayıt maliki ile mirasbırakanın aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, kayıt maliki ile davacıların mirasbırakanının aynı kişi olduğunun araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddanın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-...... müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin ...... kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin ...... kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde ...... aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve ...... bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Ayrıca tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'un 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK'un 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda, “ ...218 parselde kayıtlı taşınmaz malikinin ......... dan olma 1922 doğumlu TC ...... nolu ...... ÖZBEK olduğu anlaşıldığından, tapu kaydına esas belgelerin bu şekilde ESASA ALINMASINA, Bundan sonraki resmi işlemlerde bu kimlik bilgilerinin kullanılmasına,” şeklinde karar verildiği halde, gerekçeli kararda “ ... 218 parselde kayıtlı taşınmaz malikinin ......... dan olma 1922 doğumlu TC ...... nolu ...... ÖZBEK olduğu anlaşıldığından, tapu kaydına esas belgelerin bu şekilde TASHİHİNE ve Resmi işlemlerde bu şekilde ESASA ALINMASINA” denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. 10.04.1992 tarihli 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği öngörülmüştür. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Kabule göre de, 6100 sayılı ...nın 26. maddesi hükmü gereğince hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı dava konusu 218 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki ile mirasbırakanın aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesini istediği halde talep aşılarak tapu kaydındaki malik bilgilerinin tashihine karar verilmesi de isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, kayıt maliki ile mirasbırakanın aynı kişi olduğunun tespiti isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...... Özbek’in maliki olduğu 218 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmalarında tapulama tutanağına doğum tarihinin 1927 olarak yazıldığını ancak gerçekte mirasbırakanın 1922 doğumlu olduğunu ileri sürerek kayıt maliki ile mirasbırakanın aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, kayıt maliki ile davacıların mirasbırakanının aynı kişi olduğunun araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddanın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-...... müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin ...... kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin ...... kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde ...... aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve ...... bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Ayrıca tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'un 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK'un 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda, “ ...218 parselde kayıtlı taşınmaz malikinin ......... dan olma 1922 doğumlu TC ...... nolu ...... ÖZBEK olduğu anlaşıldığından, tapu kaydına esas belgelerin bu şekilde ESASA ALINMASINA, Bundan sonraki resmi işlemlerde bu kimlik bilgilerinin kullanılmasına,” şeklinde karar verildiği halde, gerekçeli kararda “ ... 218 parselde kayıtlı taşınmaz malikinin ......... dan olma 1922 doğumlu TC ...... nolu ...... ÖZBEK olduğu anlaşıldığından, tapu kaydına esas belgelerin bu şekilde TASHİHİNE ve Resmi işlemlerde bu şekilde ESASA ALINMASINA” denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. 10.04.1992 tarihli 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği öngörülmüştür. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Kabule göre de, 6100 sayılı ...nın 26. maddesi hükmü gereğince hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı dava konusu 218 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki ile mirasbırakanın aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesini istediği halde talep aşılarak tapu kaydındaki malik bilgilerinin tashihine karar verilmesi de isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.