1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

1. Hukuk Dairesi 2015/8346 E. , 2018/7861 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
1. Hukuk Dairesi 2015/8346 E. , 2018/7861 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : ...ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen ... iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...''ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Davacı vasisi, mirasbırakan ... Usta'nın 19.09.1998 tarihinde ...ü ardından, 281 ada 20, 23 ve 25 ... sayılı taşınmazların 31.07.2007 tarihinde ifrazen taksime tabi tutularak mirasbırakanın oğullarından davalılar ...ve ... adına tescil edildiğini, davacının ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/296 Esas sayılı dosyası gereği vesayet altında bulunduğunu ve hukuki ehliyetinin olmadığını, ... müdürlüğünde ifraz işleminin gerçekleştiği tarihte de bu hastalığa düçar olduğunu ileri sürüp dava konusu taşınmazların ...larının iptali ile davacı kısıtlı adına miras payı oranında ...ya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar öncelikle 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, esasa ilişkin olarak da, 11 kardeşin bir araya gelerek taksim işlemi yapıldığını ve bu tarihte davacının akli dengesinin yerinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Dava, ... hukuksal nedenine dayalı ... iptal ve tescil isteğine ilişkin olup mahkemece hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
31.07.2007 tarihinde tüm mirasçıların bir araya gelerek ifrazen taksim esası çerçevesinde dava konusu taşınmazlardan 23 ... sayılı taşınmazın 1/2 şer pay oranında davalılar adına kayıt ve tescil edildiği, 12.11.2013 tarihinde ise davalı ...'in payını ...'a satış yolu ile devrettiği, 25 ... sayılı taşınmazın davalı ... adına kayıt ve tescil edildiği, 20 ... sayılı taşınmazın ise yine davalılar adına 1/2 şer pay oranın kayıt ve tescil edildiği, ... ... Hastanesi tarafından ...i hastası olması olması nedeniyle vasi tayininin gerekli olduğuna dair 29.04.2014 tarihinde rapor tanzim edildiği ve bu rapora istinaden davacıya 10.06.2014 tarihinde ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/296 Esas sayılı kararı ile vasi tayin edildiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme ...i (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, ... (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve ... altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, ... (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “...ının küçüklüğü yüzünden veya ... hastalığı, ... zayıflığı, ... ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli 4/21 sayılı Yargıtay... Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafiklerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz ...inin yokluğu, ... küçüklüğü, ... hastalığı, ... zayıflığı, ... gibi salt ... nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi ... unsurlara da bağlı olduğundan, ... hastalığı, ... zayıflığı gibi ... ve buna bağlı ... nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle ... Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nin 409/2. maddesi ... hastalığı veya ... zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Somut olayda, her ne kadar davacıya ... ... Hastanesi tarafından düzenlenen rapora istinaden ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/296 Esas sayılı kararı ile vasi tayin edildiği görülse de yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler kapsamında bunun yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
Öte yandan, Anayasanın 141/3. maddesi hükmü gereği bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur.
Ne var ki, mahkemece 'hak düşürücü süre yönünden açılan davanın reddine' dair hüküm kurulmuş olup, herhangi bir gerekçe yazılmamıştır.
Bunun yanında davada, ... hukuksal sebebine dayanıldığına göre, ... kamu düzeni ile ilgili olduğundan öncelikle ... konusunda inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur. Mahkemece ... yönünden de hiçbir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, öncelikle ... müdürlüğünde işlem yapılan 31.07.2007 tarihi itibariyle davacının medeni haklarını kullanabilir durumda olup olmadığının tespiti açısından davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler, vs. eklenerek ... Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi Anayasa'nın 141/3 maddesi gözardı edilerek karara gerekçe konulmaması da isabetsizdir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.