1. Hukuk Dairesi 2016/17396 E. , 2019/4477 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
1. Hukuk Dairesi 2016/17396 E. , 2019/4477 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’ın 122 ve 197 parsel sayılı taşınmazları ile 205 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payını 28.03.2007 tarihinde satış göstermek suretiyle oğlu olan davalı ...’e devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalı ile birlikte yaşayan mirasbırakanın yaşlı, özürlü ve bakıma muhtaç olmasından faydalanıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, davacı kız kardeşine de başkaca taşınmazlar verildiğini, babasının tüm bakım ve ihtiyaçları ile ilgilendiğini, mirasbırakanın mirasçıları arasında mal paylaşımı yaptığını belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında davalının ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden 1929 doğumlu mirasbırakan ...'ın 08.06.2012 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı kızı ... ile davalı oğlu ...'in kaldıkları, mirasbırakan...'un çekişme konusu 97 ve 122 parsel sayılı taşınmazları ile 205 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 olan payının tamamını 28.03.2007 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu ...'e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, davalının paylaştırma savunmasında bulunduğu, ancak bu hususta yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca davalı tarafın, davacıya verildiğini iddia ettiği taşınmazların tapu kayıtları getirtilip, sonrasında yukarıdaki ilkeler ve diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi, mirasbırakanın iradesinin mal kaçırma amaçlı mı yoksa paylaştırma amaçlı mı olduğu belirlendikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’ın 122 ve 197 parsel sayılı taşınmazları ile 205 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payını 28.03.2007 tarihinde satış göstermek suretiyle oğlu olan davalı ...’e devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalı ile birlikte yaşayan mirasbırakanın yaşlı, özürlü ve bakıma muhtaç olmasından faydalanıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, davacı kız kardeşine de başkaca taşınmazlar verildiğini, babasının tüm bakım ve ihtiyaçları ile ilgilendiğini, mirasbırakanın mirasçıları arasında mal paylaşımı yaptığını belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında davalının ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden 1929 doğumlu mirasbırakan ...'ın 08.06.2012 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı kızı ... ile davalı oğlu ...'in kaldıkları, mirasbırakan...'un çekişme konusu 97 ve 122 parsel sayılı taşınmazları ile 205 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 olan payının tamamını 28.03.2007 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu ...'e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, davalının paylaştırma savunmasında bulunduğu, ancak bu hususta yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca davalı tarafın, davacıya verildiğini iddia ettiği taşınmazların tapu kayıtları getirtilip, sonrasında yukarıdaki ilkeler ve diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi, mirasbırakanın iradesinin mal kaçırma amaçlı mı yoksa paylaştırma amaçlı mı olduğu belirlendikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.