1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

1. Hukuk Dairesi 2017/5030 E. , 2020/3003 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
1. Hukuk Dairesi 2017/5030 E. , 2020/3003 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ: ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davacı ... yönünden dava şartı yokluğundan usulden reddine, diğer davacılar yönünden tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne dair verilen karar istinaf edilmesi üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi tarafından esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.06.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar ... vd. vekili Avukat ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir. Davacılar, mirasbırakan ...'ın 148 ada 61 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...'ın baskısı ile ...'ın borcunun teminatı olarak dava dışı ...'e satış suretiyle temlik ettiğini, dava dışı ...'in de ...'ın yönlendirmesiyle taşınmazdaki 1/2 payını ...'ın oğlu olan ...'a, 1/2 payını da ...'na devrettiğini, akit tarihinde 70 yaşında olan mirasbırakanın akıl ve beden sağlığının yerinde olmadığını, davalı ...'nın mirasbırakanı kandırarak imza attırdığını, satış bedelinin de ödenmediğini, işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ... ve ..., iddiaların doğru olmadığını belirterek davalı ... ise iyiniyetli alıcı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacı ... yönünden, mirasbırakan ...'ın mirasçısı olmaması dolayısıyla davada taraf sıfatının olmaması nedeniyle HMK 114/1-d, 115/2 md. gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, diğer davacılar yönünden, davalı ...'nın vekalet görevini kötüye kullandığı, kayıt maliki davalıların da iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalı ... vekilinin istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davanın ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkin olduğu, mirasbırakanın vekaletname tarihinde fiil ehliyeti haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile saptandığı, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının taşınmazı bedelsiz olarak ve diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla oğlu ...'a mal etmek olduğu, taşınmazın keşfen belirlenen gerçek değeri ile akitte gösterilen değeri, davalı ...'in, taşınmazı vekaleten ara malike devreden davalı ...'yı aralarındaki ticari ilişki nedeniyle tanıması, ara malik konumundaki ...'in taşınmazı bedelsiz devrettiğine ilişkin beyanı, ...'ın oğlu olan diğer davalı kayıt maliki ... ile aynı akitle pay temlik alan davalının bedelin ödenme şeklini ve miktarına ilişkin herhangi bir delil ibraz etmediği hususları hep birlikte değerlendirildiğinde iktisabının iyi niyetli olmadığı ve Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı, istinaf gerekçelerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK'nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden 1924 doğumlu mirasbırakan ...’ın 10.11.2011 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacılar eşi ..., kendisinden önce ölen oğlu ...’den torunu olan ..., çocukları ..., ..., ..., ..., davalı ... ve dava dışı ...’i bıraktığı, yargılama aşamasında dava dışı mirasçı ...’in de dahili davacı olarak davaya dahil edildiği, mirasbırakana vekaleten davalı ...ın 148 ada 61 parsel sayılı taşınmazı 20.10.2011 tarihinde dava dışı ...’e, ...’in de 03.05.2012 tarihinde 1/2’şer paylarla mirasbırakanın davalı ...’dan torunu olan davalı ... ile davalı ...’na satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen 'tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur' şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre 'Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz' biçiminde öngörülmüştür.Ne var ki tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle, 'kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Somut olaya gelince, dinlenen tanık beyanlarından ve dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerden, davalı ...’in çekişme konusu 148 ada 61 parseldeki ½ payı edinmesi sırasında kötüniyetli olduğu hususunun davacılar tarafından kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalı ...’in yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23/06/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davacı ... yönünden davanın usulden reddine, diğer davacılar yönünden ehliyetsizlik iddiasının ispatlanamadığı ancak, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispat edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince davada ehliyetsizlik ve muris muvaazası hukuki nedenlerine dayanıldığı ve muvazanın varlığının ispatlandığı gerekçesiyle istinaf isteğinin esastan reddine karar verilmiş, karar davalı kayıt maliki ... tarafından temyiz edilmiş, Dairece kayıt maliki ...'in temlik işleminde kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı ve TMK'nın 1023. mad. hükmünden yararlanacağı gerekçesiyle hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Kayıt maliki olan davalı ...'in taşınmaz iktisabının kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, 14.02.1951 tarihli 17/1 sayılı İBK'nın şartlarının oluşmadığı ve TMK'nun 1023. maddesinin korumasından yararlanacağı konusunda sayın Daire çoğunluğu ile aramızda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, Dairenin bozma gerekçesinde yalnızca kayıt maliki ... yönünden değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiştir. Oysa HMK'nun 297/3. maddesinde, hükmün kapsamında, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği belirtilmektedir. Somut olayda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın ehliyetsizlik ve vekalet görevininin kötüye kullanılmasına dayandığı kabul edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince ehliyetsizlik iddiasının yanında vekalet görevinin kötüye kullanılması değil muris muvazaası hukuki sebebine dayanıldığı, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı olduğu belirtilerek iptal-tescil hükmünün doğru olduğu belirtilerek istinaf isteği esastan reddedilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince karar yerinde tartışılarak yapılan değerlendirme sonucu mirasbırakan tarafından ilk el ...'e yapılan temlikin muvazaalı olduğunun kabul edilmesi doğrudur. Bu yönüyle, davanın asıl dayanağı olan mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla temlik yaptığı olgusu bozma kararının gerekçesinde belirtilmeden, yalnızca ikinci elin iktisabının kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı hususunu belirtmekle yetinilerek eksik gerekçe oluşturmak, HMK'nun 297/3 maddesine uygun düşmemektedir. Tüm mahkeme kararları gibi Yargıtay kararları da gerekçeli ve insanların hukuk duygularını tatmin edici nitelikte olmalıdır.Açıklanan nedenlerle, bozma gerekçesindeki eksiklik yönünden sayın çoğunluğa katılmıyorum.