1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

1. Hukuk Dairesi 2016/18463 E. , 2020/1955 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
1. Hukuk Dairesi 2016/18463 E. , 2020/1955 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
KARAR-
Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan annesi ...’un , kök mirasbırakandan kalan 13 parça taşınmazın intikal işlemlerini yapması için davalı ...’ı vekil tayin ettiğini, ancak vekilin vekâlet görevini kötüye kullanarak annesinin bilgisi ve rızası dışında rızai taksim sözleşmesi yaptığını ileri sürerek taksim anlaşmasının feshi ile anılan işleme dayalı oluşturulan tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar ..., ... ve ..., işlemlerin davacının annesinin rızası ve bilgisi dahilinde yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davalılar, ..., ..., ...,...,...,...,...,...,... ve ..., davacının mirasbırakanı ...’un , ...3. Noterliği’nin 19.04.2001 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile taşınmazlardaki miras paylarını 5.000 TL bedelle devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı ..., çekişme konusu taşınmazlarda kayıt maliki olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden 164, 168, 184, 283, 296, 298, 304, 306, 327, 350, 832, 1218, 1298 parsel sayılı taşınmazların 20/80’er payları ..., 12/80’er payları ..., ..., ..., 2/80’er payları ..., ..., ..., ..., ..., ..., 3/80’er payları ..., ..., ... ve ... adlarına ve 1049,1220,1249,1269 sayılı parsellerin 20/160’ar payı ..., 12/160’ar payı ..., ..., ..., 2/160’ar payı ..., ..., ..., ..., ..., ..., 3/160’ar payları ..., ..., ..., ... adlarına kayıtlı iken, davalı ...’ın ...1.Noterliği’nin 16.07.2004 tarih ve 16037 yevmiye nolu vekâletnamesi ile davacının mirasbırakanı ...’a vekâleten, dava dışı paydaş ...’ın vekili vasıtası ile, diğer paydaşların ise bizzat yer aldığı 30.12.2004 tarih 4790 yevmiye nolu resmi senet ile paydaşlar arasında taksim işlemi ile, 164 ve 168 parselin davalı ... adına, 184 parselin 7/10 payı Sefer, 3/10 payı ... adına , 283 ve 306 parsellerin ... adına, 296 parselin 1/6’şar paylarla Nercivan, Fahrettin,Muhittin, ..., ... ve ... adlarına, 298 parselin 1/3 payı ..., 2/3 payı ... adına, 304 , 327 ,350 ve 832 parseller ... adına, 1049 parselin ½ payı ... adına, 1218 parsel 1/4’er paylarla ..., ..., ... ve ... adlarına, 1220,1249 ve 1269 parsellerin ¼ ‘er payları ... ve ... adlarına, 1298 parsel 1/2’şer paylarla ... ve ... adlarına tescil edildiği, çekişme konusu 2 ( eski 304) parselin yargılama aşamasında davalı ... tarafından ...’e, ...’ten, ...’a , ...’den ... ‘a ve ...’dan da ... A.Ş. devredildiği, 15 (eski 1269) parselin yargılama aşamasında kamulaştırılarak 04.09.2015 tarihinde ...Belediyesi adına tescil edildiği, davacının mirasbırakanı ... ile davalı vekil ... arasında ...3.Noterliği’nin 19.04.2001 tarih ,8808 yevmiye nolu gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmenin çekişme konusu taşınmazlardan 832, 168, 296, 304, 283, 350, 327, 184, 164, 306, 1049, 298 parsel sayılı taşınmazlardaki payları ve dava dışı bir kısım başka parselleri kapsadığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsuründan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) sadakt ve özen borcu, vekilin vekil edene karış en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen 'Vekil, vekalet borcunun bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK7de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumlulu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilimiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Diğer taraftan dava açıldıktan sonra sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 6100 sayılı HMK'nin 125. maddesinde, (HUMK'nun l86. maddesinde) dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulî işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta, dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.
Bu usûl kuralının kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi gerektiği de açıktır. Somut olaya gelince, paydaşlar arasında yapılan miras taksim sözleşmesinin davacının mirasbırakanı ...’un yapmış olduğu ...3.Noterliği’nin 19.04.2001 tarih ,8808 yevmiye nolu gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi esas alınmak sureti ile yapıldığı, bu sözleşmenin iptal edilmediği anlaşılmakla, dava konusu olan taşınmazlardan 38(eski 1220),1(eski 1249) ve 15(eski 1269) nolu parsellerin taşınmaz satış vaadi sözleşmesi kapsamında bulunmadığı, ...’a vekâleten , vekil ... tarafından yapılan taksim sözleşmesinde 38(eski 1220),1(eski 1249) ve 15(eski 1269) nolu parsellerdeki payların karşılığında muris ...’ye 1218 sayılı parselin ¼ payının verildiği, ancak bu ¼ payın 38,1 ve 15 parsellerdeki paylara denk veya yakın olup olmadığı , bir başka deyişle anılan parsellerdeki murise ait paylar ile taksim sonucu murise verilen pay arasında aşırı değer farkı bulunup bulunmadığının belirlenmediği anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, 2(eski 304) ve 15(eski 1269) sayılı parseller bakımından HMK'nin 125. maddesinin uygulanması,yukarıda belirtilen ilkeler nazara alınarak 38,1 ve 15 nolu parsellerdeki muris ...’ye ait paylar ile 1218 parselde taksim ile murise verilen ¼ payın taksim sözleşmesinin yapıldığı tarih itibari ile birbirlerine yakın değerlerde olup olmadığı belirlendikten sonra vekil tarafından yapılan taksim sözleşmesinin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilip gerçekleşmediğinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yetinilmek suretiyle yazılı biçimde hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 01/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.