1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

1. Hukuk Dairesi 2016/14908 E. , 2020/1171 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
1. Hukuk Dairesi 2016/14908 E. , 2020/1171 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar, davalı Hazine ve ... vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Asıl dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tecil, birleştirilen dava aynı hukuksal nedene dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı, Fatih 3. İcra Müdürlüğünün 2006/8590 Esas sayılı dosyası ile kendisi ve mirasbırakan eşi ... aleyine senede bağlı olarak davalı (alacaklı) ...tarafından icra takibi başlatıldığını, senetteki imzaların kendilerine ait olmadığı gibi mirasbırakan eşinin senedin tanzim tarihinde ölü olduğunu, icra dosyasında gönderilen tebligatların da sahte olduğunu, sahte işlemlerin icra dosyasında ve tapu müdürlüğünde devam ettirilerek mirasbırakan ile birlikte 1/2’şer paydaşı olduğu 55 parsel sayılı taşınmazın cebri icra sonucu davalı ... adına tescil edildiğini, davalı ...’ın da ertesi gün taşınmazi diğer davalı ...’e satış suretiyle devrettiğini, işlemlerin yolsuz olduğunu, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali mirasbırakan ile birlikte adına tescilini istemiş, birleştirilen davada davacılar aynı hukuksal nedenlerle 450.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ... taşınmazı iyiniyetle satın aldığını, davalı ... davacı aleyhine icra takibi başlatmadığını, icra dosyasındaki imza ve nüfus kimliğinin kendisine ait olmadığını, davalı hazine iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, asıl dava yönünden kayıt maliki davalı ...’in iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine, birleştirilen dava yönünden ise tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı gerekçe ile davalı Hazine bakımından davanın kabulüne, diğer davalıların tazminattan sorumlu olmadıkları gerekçesi ile husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu 55 parsel sayılı taşınmazın 1/2’şer payla davacı ... ile davacıların mirasbırakanı ... adına kayıtlı iken, İstanbul 33. İcra (Eski...3. İcra) Müdürlüğü’nün 12.09.2006 tarihli haciz müzekkeresine istinaden kaydına haciz şerhi işlendiği, Tuzla İcra Müdürlüğünün 2006/1780 Talimat sayılı dosyasından 13.12.2006 tarihli müzekkere ile tapu müdürlüğünden anılan parsel üzerine satışa arz şerhinin işlenmesinin talep edildiği ve tapu müdürlüğünce 26.12.2006 tarihinde taşınmaz kaydına satışa arz şerhin işlendiği, Tuzla Tapu Müdürlüğünün 24.08.2007 tarihli yazısı ile taşınmazın 10.08.2007 tarihinde yapılan ikinci ihale sonucunda davalı ...’a ihale edildiğine dair cebri satış yazısının yeni malik davalı ... vekili Mustafa tarafından 16.10.2007 tarihinde Tuzla Tapu Müdürlüğüne ibraz edilerek aynı tarihte taşınmazın davalı ... adına tescil edildiği, 17.10.2007 tarihinde de yine davalı ... vekili davalı ... tarafından diğer davalı ...’e satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 705/1. ve 1022. maddeleri hükümlerine göre taşınmaz mülkiyetinin kazanılması sicile tescil koşuluna bağlıdır. Ayni haklar kütüğe tescil ile doğar, sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.( TMK 1022/1 m.) kurulması kanunen tescile tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz.(TMK 1021/1 m.) Değinilen yasa hükümlerinde öngörüldüğü üzere, hukukumuzda ayni hakkın doğumu veya kaldırılması tescil işleminin yapılmış olmasına bağlıdır. Başka bir değişle hak tescil edilmedikçe ayni hak niteliğini kazanamaz mülkiyetin nakledildiğinden söz edilemez. Diğer taraftan, taşınmazların tescilden önce mülkiyetlerinin geçmesine olanak sağlayan haller Türk Medeni Kanunun 705/2 maddesinde “miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer haller” olarak sayılmış olup eldeki davada, cebri satış sonucu mülkiyetin tescilsiz olarak hak alıcısı davacıya geçtiği kabul edilmelidir.
Mülkiyeti tescilsiz olarak kazanan kişi, tescilden önce de bir malikin sahip olduğu bütün hak ve yetkilerden yararlanır fakat bu hak ve yetkiler mülkiyet hakkı tapuya tescil edilmedikçe iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez, çünkü henüz açıklık (aleniyet) kazanmış değildir. İyiniyetli üçüncü kişiler tapu kütüğünde malik olarak gözüken kişiyi gerçek malik olarak kabul etmekte haklıdırlar ( TMK 1023. md.) ve bu kişiden edinmiş oldukları ayni haklar geçerlidir. (TMK 1025 md.) Edinilmiş olan bu haklar mülkiyet hakkı kendisine tescilsiz geçmiş olan kişiye karşı da hüküm ifade eder. ( Prof. Dr. ... Prof. Dr.T. ...Eşya Hukuku sh.477) Mülkiyetin tescilsiz kazanımından sonradan yapılan tescil sadece bildirici mahiyeti olup tescile dayanmayan kazanımda malik, tescilden önce de mülkiyet hakkından doğan bütün hak ve borçlara sahiptir, ancak tescil yapılmadıkça tasarruf işlemleri yapılamaz.
Bununla birlikte cebri icra yoluyla ve açık arttırma suretiyle yapılan satışlar sonucu bir taşınmazın satın alınması halinde dahi, Türk Medeni Kanunu’nun 932.maddesinde dayanılan tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava açılabilir. Davalı ihaleye katılan sıfatını taşıyor ise, olayı bilen, hatta daha ötesi olayı yaratan ve yürüten kişidir. Bu kişinin iktisapta üçüncü kişi sayılmasına olanak yoktur. O halde, kaydın illetini teşkil eden ihalenin geçersiz işlemlere dayanması durumunda yolsuz tescilin oluşmasına neden olacağı kuşkusuzdur.Diğer taraftan, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen 'tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur' şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre 'Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz' biçiminde öngörülmüştür.
Somut olayda dosya kapsamında yer alan deliller ve İstanbul Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/365 Esas ve 2017/135 Karar sayılı hükmü ile davalı ...’ın resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından mahkumiyet aldığı, istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesince reddedilerek kararın 19.10.2018 tarihinde kesinleştiği dikkate alındığında Yılmaz’a yapılan tescilin yolsuz olduğu açıktır.
Ne var ki mahkemece ikinci el konumundaki davalı ...’in ediniminde iyiniyetli olup olmadığı hususunun hükme elverişli şekilde araştırılıp incelendiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca ikinci el konumundaki davalı ...’in iyi niyetli olup olmadığının, bir başka ifade ile 4721 sayılı TMK’nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağının tespiti bakımından yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda mahkemece gerekli araştırmanın yapılması, İstanbul 10. Ağır Cezma Mahkemesinin 2014/365 Esas sayılı dava dosyası ile icra dosyalarının eksiksiz bir şekilde temin edilerek incelenmesi, taraf delillerinin bu yön ile eksiksiz toplanması, bildirilen tanıkların dinlenilmesi, davalı ...’in iyiniyetli olarak hareket edip etmediğinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, iyiniyetli olduğunun tespit edilmesi halinde davacıların tazminat isteğininde bulunduğu gözetilerek tazminat isteği yönünden inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davacılar vekili ile davalı Hazine vekilinin değinilen yön itibari ile yerinde bulunan temyiz iriazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 20.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.