2. Hukuk Dairesi 2016/16474 E. , 2018/5641 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

2. Hukuk Dairesi 2016/16474 E. , 2018/5641 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma-Tedbir Nafakası

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar yönünden; davalı-davacı kadın tarafından ise nafakaların ve tazminatların miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Mahkemece boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı -davalı erkek tam kusurlu kabul edilerek erkeğin boşanmaya yönelik davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadının birleşen tedbir nafakası davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemece erkeğe kusur olarak yüklenen 'Kadının patates işçiliğinde çalışarak kazandığı parayla eve çamaşır makinesi almak istemesi üzerine erkeğin bunu kabul etmeyerek kadının parasını elinden alması' vakıasına kadın tarafından usulünce dayanılmadığı, usulünce dayanılmayan bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, yine mahkemece erkeğe kusur olarak yüklenen eşini zorla çalıştırdığı iddiasının ise dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığı, bu nedenle ispatlanamayan bu vakıanın da erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları nedeniyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, davacı -davalı erkeğin yine de tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde 'Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği' hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacı -davalı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı-davacı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenlerle davacı -davalı erkeğin boşanma davasının reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı ise de, bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle erkeğin davasının Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı olup tarafların da Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine göre boşanmalarına karar verildiği halde, hükümde Türk Medeni Kanununun 161/1. maddesinin yazılmasının mahallinde her zaman düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b-Tarafların tespit edilen ekonomik ye sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı -davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir.
c-Davalı-davacı kadının tazminatlar için faiz talebi bulunmamaktadır. Faize ancak istek var ise hükmedilebilir. Bu husus nazara alınmadan, kadın yararına hüküm altına alınan tazminatlara yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır (HMK m. 26/1).
d-Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK m. 26/1). Davalı kadının açıkça yoksulluk nafakası (TMK m. 175) talebi bulunmadığı halde istek dışına çıkılarak lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b, 2/c ve 2/d bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 25.04.2018
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön