1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

2. Hukuk Dairesi 2016/16396 E. , 2018/5651 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
2. Hukuk Dairesi 2016/16396 E. , 2018/5651 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından kusur belirlemesi ve kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Mahkemece boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğin, davacı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece erkeğe kusur olarak yüklenen 'Düzenli işinin olmaması, evin geçim ve giderleri ile ilgilenmemesi ve internet üzerinden Serpil isimli kadınla görüşmek suretiyle güven sarsıcı davranışlarda bulunması' vakıalarına davacı kadın tarafından usulünce ve süresinde dayanılmadığı, usulünce ve süresinde dayanılmayan bu vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, buna karşılık mahkemece davacı kadına yüklenen 'Karahan isimli erkekle internet üzerinden yazışmak suretiyle sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması' vakıasının ise kadın tarafından temyiz edilmeyerek bu kusurun kesinleştiği, gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan davacı kadının tam kusurlu olduğu, davalı erkeğe ise atfı mümkün bir kusurun varlığının kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde 'evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği' hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2). Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacı kadının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı erkeğe atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenlerle davanın reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı ise de, bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2- Temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun miktarda maddi ve manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden, yukarıda 1. bentte de açıklandığı üzere, boşanmaya neden olan olaylarda davacı kadın tam kusurludur. Tam kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) hükmolunamaz. O halde davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilecek yerde, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak bu isteklerin kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 25.04.2018