8. Hukuk Dairesi 2016/13983 E. , 2018/18668 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ile davalı vekili taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, davacının evlilik birliği içinde çalışmak suretiyle dava dilekçesinde belirtilen taşınmazın edinilmesinde katkıda bulunduğunu açıklayarak mal rejiminin tasfiyesi ile tapu iptal-tescil, olmadığı takdirde alacak isteğinde bulunmuştur.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının 18.600-TL katkı payı alacağı olduğu belirtilerek davanın kabulüne, 10.000-TL katkı payı alacağının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin davacı haklarının saklı tutulmasına, dava tarihinden itibaren hüküm altına alınan miktara yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili ile katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad. 170). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu genel hükümleri göz önünde bulundurularak 'katkı payı alacağı' hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (EBK mad. 544, TBK mad. 646).
Mal ayrılığı rejiminde eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince eşler, 24.05.1985 tarihinde evlenmiş, yurtdışında 2010 yılında açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Yabancı mahkeme ilamının tanınmasına ilişkin karar 30.12.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK'nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad. 10, TMK mad. 202/1). Tasfiyeye konu 13369 ada 10 parseldeki 11 nolu bağımsız bölüm kooperatif üyeliği yoluyla edinilerek, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 21.12.2000 tarihinde diğer tahsisler yoluyla davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad. 179).
Mahkemece, davacının memuriyetinin 1990 yılında son bulmuş olması, bu süreçte birikim yaptığı ve bu birikimin 1992 yılında edinilen kooperatif hissesinin edinilmesinde kullanıldığının kanıtlanamadığı, bu nedenle memuriyet gelirlerinin dikkate alınmadığı, 1990-1996 yılları arasında çalışıp gelir elde ettiğini kanıtlayamadığı, Hollanda'da 01.11.1999 tarihinden itibaren çalıştığı, dava konusu taşınmazda 1999 yılından itibaren oturulmaya başlandığı anlaşıldığından bu gelirler yönünden de katkı iddiasının kabul edilmediği, neticede davacının davasını kanıtlayamadığı, davacıya yemin teklif etme hakkının hatırladığı, davacının davalıya yemin teklif ettiği, davalının yeminli beyanında davacının 1997 ve 1998 yıllarında iki yıl kaçak olarak çalıştığına dair yemin ettiği, bu yıllar için davacının gelirine ilişkin belge bulunmadığı, mahkemece TMK'nin 4.maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi ile BK'nin 50.maddesine göre davacının tüm taşınmazdaki katkı oranının %10 oranında olacağı, taşınmazın sonradan yapılan imalatlar olmaksızın dava tarihindeki değerinin 186.000-TL olması karşısında davacının katkı payı alacağının 18.600-TL olduğu kabulünden hareketle yazılı şekilde karar verilmişse de, bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki dosyada her iki tarafın beyanları, dosyaya yansıyan çalışmalarına ilişkin belgeler ayrıca davalının davacının çalışma süresi ile ilgili 13.10.2015 tarihli yargılama oturumundaki açıklamaları, katkı payı alacağı davalarında taraf gelirlerinin evlilik tarihinden malın edinildiği veya ödemelerin tamamlandığı tarihe kadar dikkate alınması gerekliliği, yine bu dönemde TKM'nin 152.maddesinin hesaplamada yer alacağı gözetildiğinde davacı yönünden belirlenen %10 katkı payı oranı düşüktür. Bundan ayrı, mahkemece taşınmazın sonradan yapılan imalatlar olmaksızın dava tarihindeki değeri olarak bildirilen 186.000-TL esas alınarak hesaplama yapılmışsa da, dosya kapsamında davalı tarafça yapıldığı iddia edilen imalatlara ilişkin herhangi bir bilgi belge bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, açıklanan hususlar ile TMK'nin 4. maddesi ve TBK'nin 50-51.maddeleri de dikkate alınarak davacının katkı payı oranının toplanan delillere uygun şekilde belirlendikten sonra taşınmazın dava tarihindeki tadilat ve onarım yapılmış hali üzerinden belirlenen sürüm değeriyle çarpılması sonucu bulunacak miktara hükmedilmesi gerekirken oran ve sürüm değerinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 171,00 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 512,10 TL'nin davalıdan alınmasına, peşin harcın istek halinde davacıya iadesine, 14.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2016/13983 E. , 2018/18668 K
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat