1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

8. Hukuk Dairesi 2016/13918 E. , 2018/18248 K

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
8. Hukuk Dairesi 2016/13918 E. , 2018/18248 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, katkı payı alacağı isteğinin kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı ... Ateş vekili, evlilik birliği içinde davacının çalışarak elde ettiği gelirle alımına katkıda bulunduğu davalı erkek adına kayıtlı arsa ve üzerine inşa edilen binadaki 5 adet mesken yönünden, davalı adına olan kayıtların 1/2 hisselerinin iptali ile davacı adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL alacağın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, harcını yatırmak suretiyle sundukları 04.03.2016 tarihli dilekçeyle talep miktarını 471.435,00 TL'ye arttırmıştır.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine, alacak isteğinin ise kabulüyle 7 nolu bağımsız bölüm için 127.120,00TL, 9 nolu bağımsız bölüm için 40.719,00TL, 1 nolu bağımsız bölüm için 40.488,00TL, 3 nolu bağımsız bölüm için 130.076,00TL, 5 nolu bağımsız bölüm için 133.032,00TL olmak üzere toplam 471.435,00TL katkı payı alacağının 50.000TL'sinin dava tarihinden, kalan 421.435,00TL'sinin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33 mad.). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad. 170 ). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanun'un 5. maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak 'katkı payı alacağı' hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (EBK mad. 544, TBK mad. 646 ).
Mal ayrılığı rejiminde eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad. 186/1 ). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad. 189 ). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda somut uyuşmazlık incelendiğinde
Mahkemece davacının çalışarak elde ettiği gelirle taşınmaz alımına katkıda bulunduğu kabul edilmiş, hükme esas alınan raporda tarafların eşit geliri olduğu varsayımı ile birim hesabı sonucu bulunan katkı oranı 0,56 kulanılarak katkı payı alacağına hükmedilmiştir. Ne var ki dosya kapsamı incelendiğinde davacının evlilik tarihinden taşınmazın edinildiği tarihe kadar çalışıp çalışmadığı hususunda duraksama oluşmuş, yöntemince araştırma ve inceleme yapılmadan, kanuni düzenlemeler ve Yargıtay uygulamasına uygun düşmeyen şekilde katkı payı alacağı hesabı yapıldığı anlaşılmıştır.
Tasfiyeye konu edilen 164 parsel sayılı taşınmazın tedavül kayıtları incelendiğinde, davalı tarafından arsa olarak tamamının 31.12.1987 tarihinde satın alınıp adına tescil edildiği, 1/2 hissesinin 05.01.1993 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye satılarak davacının geriye 1/2 hissesinin kaldığı, 1994 yılında ise kat mülkiyetine geçilerek üzerine inşa edilen binadaki 1,3,5,7 ve 9 nolu meskenlerin (1 no mesken 1/2 hisse, diğerleri tam hisse olarak ) davacı erkek adına tescil edildiği sabittir. Taraflar 1980 yılında evlenmiş olup, dosyada davacı tarafça sunulan yurtdışında davacının çalışmasını gösterir yabancı dildeki evrakların varlığına rağmen bu evrakların usulünce tercümesi yaptırılmaksızın, davacının çalıştığı tarihler ve gelirleri belirlenmeksizin varsayımdan hareketle hesaplama yapılması hatalı olmuştur.
Mahkemece, öncelikle yabancı dildeki yurtdışı çalışmasını gösterir evrakların usulüne uygun şekilde tercümesi yaptırılarak davacının evlilik tarihinden taşınmazın edinildiği tarihe kadar çalışıp çalışmadığı hususu netleştirilmeli, bu tarihlerde çalıştığı sabit ise Daire'nin yukarıda izah edilen yerleşmiş ilke ve esaslarına uygun şekilde davacının katkı payı alacağı hesap edilmelidir. Anılan yön gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni yapılmıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 06.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.