8. Hukuk Dairesi 2018/2162 E. , 2018/17092 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2018/2162 E. , 2018/17092 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili, duruşmasız olarak davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.10.2018 ... günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ve karşı taraftan temyiz eden davacı vekili Avukat ...... Coşkun geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü:


K A R A R

Davacı vekili, vekil edeni ile davalıların paydaş olduğu 450 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 3500 m2 alanlı çeltik fabrikası ve 800m2 alanlı deponun davalılar tarafından kullanıldığını, 24.12.2014 tarihli ihtarname ile kullanıma ilişkin ecrimisil talep edildiği halde ödeme yapılmadığını ileri sürerek 2010 yılından başlamak üzere 2014 yılı dahil olmak üzere toplamda 60.000 TL (fazlaya dair talep, dava ve ıslah hakkı saklı kalarak) ecrimisil alacağının hak tarihinden itibaren yasal faizleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, taşınmaz üzerinde tesis edilmiş olan fabrika binası, işletme ve deponun ............. Ltd. Şti tarafından kullanıldığını davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacının şirketteki hisselerini devretmesi nedeniyle alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazda mülkiyet gerçek kişi taraflara ait olmasına rağmen ...... Tarım adı altında kiraya verilmiş olsa da davalıların kiraya verme nedeniyle ecrimisilden sorumlu oldukları gerekçeleriyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 6.666,67 TL için 13.01.2015 tarihinden,6.455,33 TL için 13.01.2014 tarihinden, 5.829,81 TL için 13.01.2013 tarihinden, 5.722,55 TL için 13.01.2012 tarihinden ve 5.149,14 TL için 13.01.2011 tarihinden olmak üzere toplam 29.823,50 TL ecrimisil bedelinin yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen ifade etmek gerekir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür. TMK'nin 683.maddesine dayalı elatmanın önlenmesi istekli davaların konusunu haksız eyleme dayalı tasarrufların oluşturduğu kuşkusuzdur. Eylem kim tarafından yapılırsa, davanın ona yönelik olarak açılması ve sonucundan onun sorumlu tutulması asıldır.
Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira bedeli, en fazlası mahrum kalınan gelir kaybı karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.02.2004 günlü ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 450 (3402 sy 22/A gereğince 12060 ada 152) parsel sayılı taşınmazın çeltik fabrikası, depo ve tarla niteliği ile davacı ve davalılar adlarına 1/3'er hisse ile kayıtlı olduğu, Mahkemece mahallinde yapılan keşifte taşınmaz üzerinde fabrika yapısı ile arka tarafında ...... Ticaret isimli firma tarafından kullanılan 3 kısımdan oluşan depo şeklinde mağazaların bulunduğunun belirlendiği, yine mahallinde yapılan keşifte davacı asilin, davaya konu taşınmaz üzerindeki fabrikaya ait demirbaşlar, araçlar, makine ve tesisler üzerinde hakkı bulunmadığını ancak arsa üzerinde hak sahibi olduğunu, 3 kısımdan oluşan deponun şirket olarak kiraya verildiğini, davalı Abdulkerim Karacaoğlu'nun da, 2010 yılı sonrası fabrikanın çalışmadığını, üç depodan ibaret yerleri ............olarak kiraya verildiğini beyan ettikleri, dosya arasında mevcut faturaların incelenmesinde ...... Tarım Ürünleri Ticaret ve Sanayi......tarafından 24.09.2012, 13.08.2013, 18.11.2013 20.06.2015 tarihlerine ilişkin ...... Ticaret adına depo kiralama bedeli adı altında faturaların düzenlendiği görülmüştür.
O halde, davacının hissedar olduğu taşınmaz üzerinde bulunan fabrika ve depoların dava dışı ...... Tarım Ürünleri Ticaret ve Sanayi......tarafından kullanılarak taşınmaza elatıldığı sabit olduğundan adı geçen şirketin taşınmazda fuzuli şagil olduğunun kabulü ile ecrimisilden sorumlu tutulması gereklidir.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazda davalıların kullanımlarının bulunmadığı anlaşılarak davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalılara verilmesine, taraflarca HUMK'nin 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 10.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön