8. Hukuk Dairesi 2017/7650 E. , 2018/12674 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
8. Hukuk Dairesi 2017/7650 E. , 2018/12674 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Soybağının Düzeltilmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili ...'ın babası ...'ın baba adının '...', anne adının 'Afet' olduğu halde, sehven nüfus kayıtlarına yanlış yazıldığını, bu yanlışlığın düzeltilerek müvekkilinin nüfusta '...' olan dede adının '...', '... ' olan babaanne adının '...' olarak tescilini istemiş mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının babası 10.03.1951 doğumlu ...'ın ... ve ... çocuğu olarak nüfusa tescil edildiği, babası olduğu iddia edilen ...'ın mevcut nüfus kayıtlarına göre ...'ın kardeşi olarak göründüğü, anne olduğu iddia edilen Afet ile ...'ın arasında evlilik bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davada maddi olguları ileri sürmek taraflara, nitelendirmesi hakime aittir. Davacılar bu dava ile davacının babası ...'ın annesinin ..., babasının ... olduğu halde, nüfus kaydında babası ... ve annesi ise ... gibi tescil edildiğini bildirerek, adı geçenin nüfus kaydındaki anne ve baba adının iptali ile gerçek anne ve babası olan ... ve ... olarak düzeltilmesini istediğinden, davacının birbiriyle bağlantılı iki ayrı davası vardır. İlki mevcut nüfus kaydındaki anne ve baba kaydının iptali, ikincisi ise gerçek anne ve baba üzerine kayıt istemidir.
Nüfus kaydının düzeltilmesi davası, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.01.2008 tarih 2008/2-36-47 sayılı içtihadında açıklandığı üzere, resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi nedeniyle, mevcut kaydın düzeltilmesi davasıdır. Böyle bir dava sonucunda, kaydının düzeltilmesi istenen kişinin, o tarihe kadar kayıtlı olduğu haneden çıkıp, başka bir haneye tescil edilecek olması da, davayı soybağı davası haline dönüştürmez. Bu nedenle davacının birinci talebi, gerçeğe aykırı beyanla baştan beri yanlış olan sicilin düzeltilmesi niteliğinde olup, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. Davacının babasının gerçek anne ve baba hanesine kayıt istemi de, anne yönünden yine nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olması, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur.
Davacının babası ...'ın gerçek ana babası üzerine kayıt istemi ise anne ve baba arasında evlilik ilişkisi olmadığından, baba yönünden soybağının düzeltilmesi davasıdır. Bilindiği üzere, çocukla ana arasındaki soybağı doğumla baba arasındaki soybağı ise ana ile evlilik, tanıma ve hakim hükmü ile kurulur. Esasen soybağına ilişkin uyuşmazlıklarda, kişisel durum ile ilgili nüfus kaydında yer alan bilgi 'doğru' olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiştir. Bu doğru kayıt, daha sonra açılan bir dava, soybağının reddi veya sonradan evlenme yoluyla soybağına itiraz veya tanımaya itiraz veya tanımanın iptali yahut da Af Kanunları ile yapılan nesep düzeltmeye itiraz ile teknik olarak bir yanlışlığa dönüştürülmektedir.
Hal böyle olunca ...'ın mevcut kayıttaki anne ve baba adının iptali ile gerçek anne ve babasının hanesine kaydedilmesi davasında gerçek babası ... ile arasında soybağı kurulacaktır. Bu haliyle davanın soybağı davası olarak nitelendirmesi gerekir.
Soybağına ilişkin hükümler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 282. maddesi ve devamında düzenlenmiş olup aile mahkemelerinin görevi kapsamındadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinde düzenlenen nüfus kaydının düzeltilmesi davalarına ise asliye hukuk mahkemesinde bakılır.
Bu açıklamalar dorultusunda
1-Davacının, babası ...'ın mevcut kaydının iptali ile gerçek annesinin tespiti istemine yönelik davada yapılan temyiz incelemesinde
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine,
2-... ile baba olduğu iddia edilen ... arasında soybağı kurulması talebine yönelik olarak yapılan temyiz incelemesinde ise
Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 301 ve devamı maddelerinde düzenlenen babalığın tespiti istemine ilişkin olup, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK.118-395) kaynaklanan bütün davalarda aile mahkemesinin görevli olduğunun hükme bağlandığı ve aile mahkemesi kurulmayan yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemelerinde davanın aile mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerektiği dikkate alındığında, babanın ... olduğuna ilişkin davanın tefrik edilerek davaya aile mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken mahkemece bu hususa uyulmadan ve aile mahkemesi sıfatı ile davaya bakıldığına dair bir karar da verilmeden babalık davasının da kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, nüfus kaydının düzeltilmesine yönelik temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle babalık temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün HUMK.nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nın 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 15.05.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 2/2. Maddesi, '... Aile Mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca belirlenen asliye hukuk mahkemesince bakılır...' hükmünü içermektedir. Anılan maddede asliye hukuk mahkemesinin Kanun kapsamındaki dava ve işlere, 'Aile mahkemesi sıfatıyla ' bakacağına yönelik bir açıklamaya yer verilmemiştir.
4787 sayılı Kanun'un 2/2. maddesine uygun olarak, ... İlçesinde mustakil aile mahkemesi bulunmaması nedeniyle, tüm talepler yönünden dava Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır.
Dava dilekçesinde davacının babası ...'ın mevcut kaydının iptali ile gerçek annesinin tespiti istemi nüfus kaydının düzeltilmesine yönelik olup görev Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Davacının babası ...'ın gerçek babasının ... olduğuna yönelik talep ise soybağı kurulmasına ilişkin olup, görev aile mahkemesine aittir.
Mustakil özel yetkili mahkeme bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesi özel yetkili mahkemenin görevine giren işleri özel mahkeme sıfatıyla görüp karara bağlar.
HMK’nun, “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297/1-a bendinde, “... mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa, hükmün hangi sıfatla verildiği”nin hükümde belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Somut olayda Asliye Hukuk Mahkemesi tüm taleplerle ilgili karar vermiştir.
6100 sayılı H.M.K.’nun Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1086 sayılı H.U.M.K’nun 428. maddesinde bozma nedenleri sayılmıştır.
1-Kanunun ve taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması
2-Mahkemenin görevsiz olması
3-Birbirine çelişik kararlar verilmiş olması
4-Usulü Muhakemeye muhalefet edilmesi
5-Mesele-i maddiyenin takdirinde hata edilmesi
6-İki taraftan birinin davasını ispat için gösterdiği delillerin kanuni sebep olmaksızın kabul edilmemesi
Birinci bentte belirtilen, bir hukuk kuralının yanlış uygulanmasının, bozma sebebi sayılabilmesi için, verilen kararın hukukun bu yanlış uygulanmasına dayanması gerekir. Yani hukuk kuralının yanlış uygulanmış olması ile verilen karar arasında bir illiyet bağı bulunmalıdır. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü-Beşinci Baskı 1991 3306 s.)
4. bentte belirtilen, usulü muhakemeye muhalefet edilmesinin hangi hallerde bozma nedeni olacağı son fıkrada hüküm altına alınmıştır.
Bir usul hukuku kuralının yanlış uygulanmış olmasının bozma sebebi teşkil edebilmesi için verilen kararı değiştirebilecek nitelikte olması gerekir. Yani, o usul kuralı yanlış uygulanmasaydı karar başka türlü olacaksa, bu hal bozma sebebi kabul edilebilir. Somut olayda mustakil aile mahkemesi bulunmadığı için mahkemece soybağına yönelik talebin aile mahkemesi sıfatıyla görüldüğünün belirtilmemesi, HMK'nun 297/1-a da işaret edilen bir usul eksikliğidir. Bu usulün belirtilmemesi tek başına esas yönünden temyiz incelemesi ve değerlendirilmesi yapılmaksızın bozma nedeni yapılması, HUMK'nun 428/son maddesine uygun değildir.
Mahkemece soybağına ilişkin davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakıldığının belirtilmemesinin sonuca bir etkisi yoktur. Mahkemece tefrik kararı verildiğinde soybağına ilişkin davanın kaydedileceği özel mahkeme sıfatıyla görülen işlerle ilgili ayrı bir esas defteri ya da kayıt şekli yoktur. Asliye hukuk mahkemesine açılan davalar aynı esas defterine kaydedilmektedir. Mahkemece aile mahkemesi sıfatıyla görülmesi gereken soybağı kurulmasına yönelik talep ile davacının babası Osman'ın gerçek annesinin tespitine yönelik talebe uygulanacak yargılama usulü de aynıdır. Tefrik kararı verilerek dosya başka bir mahkemeye gönderilmeyecek, aynı mahkemede aynı usullerle aile mahkemesi sıfatıyla görülecektir. Aile mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemelerinde aynı yargılama usul ve yöntemleri uygulanmaktadır. Mahkemece soybağı kurulmasına yönelik davaya aile mahkemesi sıfatıyla görüldüğünün yazılmamış olmasının esasa ilişkin verilen kararı etkileyip etkilemediği, yani HUMK'nun 428/son maddesi uyarınca hükmün bozulmasının gerekip gerekmediği ancak esasa ilişkin temyiz incelemesi ile anlaşılabilir. Mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosya başka bir mahkemeye de gönderilecek değildir. Dava aynı mahkemede görülüp sonuçlandırılacaktır.
...Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, soybağına yönelik davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla baktığını belirtmemesi ancak sonuca etkili olmayan usuli bir eksiklik olarak kabul edilebilir. Sırf bu nedene dayalı olarak esasa yönelik temyiz incelemesi yapılmadan hükmün bozulmasının, 6100 sayılı H.M.K’nun Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1086 sayılı H.U.M.K’nun 428. maddesinin 1 ve 4 bendi ile son fıkrasına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının esaslı bir unsurunu teşkil eden makul süre içinde yargılanma hakkına, T.C. Anayasası'nın davaların en az gider ile ve mümkün olan suretle sonuçlandırılması gerektiğine yönelik 141/3. maddesine, HMK'nun 30. maddesinde hüküm altına alınan usul ekonomisi ilkesine uygun düşmeyeceği, bu nedenlerle soybağı kurulmasına yönelik verilen kararda esas yönünden temyiz incelemesi yapılması gerektiği kanaatinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun 2. bentte yazılı bozma nedenine katılmıyorum.15/05/2018
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Soybağının Düzeltilmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili ...'ın babası ...'ın baba adının '...', anne adının 'Afet' olduğu halde, sehven nüfus kayıtlarına yanlış yazıldığını, bu yanlışlığın düzeltilerek müvekkilinin nüfusta '...' olan dede adının '...', '... ' olan babaanne adının '...' olarak tescilini istemiş mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının babası 10.03.1951 doğumlu ...'ın ... ve ... çocuğu olarak nüfusa tescil edildiği, babası olduğu iddia edilen ...'ın mevcut nüfus kayıtlarına göre ...'ın kardeşi olarak göründüğü, anne olduğu iddia edilen Afet ile ...'ın arasında evlilik bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davada maddi olguları ileri sürmek taraflara, nitelendirmesi hakime aittir. Davacılar bu dava ile davacının babası ...'ın annesinin ..., babasının ... olduğu halde, nüfus kaydında babası ... ve annesi ise ... gibi tescil edildiğini bildirerek, adı geçenin nüfus kaydındaki anne ve baba adının iptali ile gerçek anne ve babası olan ... ve ... olarak düzeltilmesini istediğinden, davacının birbiriyle bağlantılı iki ayrı davası vardır. İlki mevcut nüfus kaydındaki anne ve baba kaydının iptali, ikincisi ise gerçek anne ve baba üzerine kayıt istemidir.
Nüfus kaydının düzeltilmesi davası, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.01.2008 tarih 2008/2-36-47 sayılı içtihadında açıklandığı üzere, resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi nedeniyle, mevcut kaydın düzeltilmesi davasıdır. Böyle bir dava sonucunda, kaydının düzeltilmesi istenen kişinin, o tarihe kadar kayıtlı olduğu haneden çıkıp, başka bir haneye tescil edilecek olması da, davayı soybağı davası haline dönüştürmez. Bu nedenle davacının birinci talebi, gerçeğe aykırı beyanla baştan beri yanlış olan sicilin düzeltilmesi niteliğinde olup, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. Davacının babasının gerçek anne ve baba hanesine kayıt istemi de, anne yönünden yine nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olması, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur.
Davacının babası ...'ın gerçek ana babası üzerine kayıt istemi ise anne ve baba arasında evlilik ilişkisi olmadığından, baba yönünden soybağının düzeltilmesi davasıdır. Bilindiği üzere, çocukla ana arasındaki soybağı doğumla baba arasındaki soybağı ise ana ile evlilik, tanıma ve hakim hükmü ile kurulur. Esasen soybağına ilişkin uyuşmazlıklarda, kişisel durum ile ilgili nüfus kaydında yer alan bilgi 'doğru' olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiştir. Bu doğru kayıt, daha sonra açılan bir dava, soybağının reddi veya sonradan evlenme yoluyla soybağına itiraz veya tanımaya itiraz veya tanımanın iptali yahut da Af Kanunları ile yapılan nesep düzeltmeye itiraz ile teknik olarak bir yanlışlığa dönüştürülmektedir.
Hal böyle olunca ...'ın mevcut kayıttaki anne ve baba adının iptali ile gerçek anne ve babasının hanesine kaydedilmesi davasında gerçek babası ... ile arasında soybağı kurulacaktır. Bu haliyle davanın soybağı davası olarak nitelendirmesi gerekir.
Soybağına ilişkin hükümler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 282. maddesi ve devamında düzenlenmiş olup aile mahkemelerinin görevi kapsamındadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinde düzenlenen nüfus kaydının düzeltilmesi davalarına ise asliye hukuk mahkemesinde bakılır.
Bu açıklamalar dorultusunda
1-Davacının, babası ...'ın mevcut kaydının iptali ile gerçek annesinin tespiti istemine yönelik davada yapılan temyiz incelemesinde
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine,
2-... ile baba olduğu iddia edilen ... arasında soybağı kurulması talebine yönelik olarak yapılan temyiz incelemesinde ise
Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 301 ve devamı maddelerinde düzenlenen babalığın tespiti istemine ilişkin olup, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK.118-395) kaynaklanan bütün davalarda aile mahkemesinin görevli olduğunun hükme bağlandığı ve aile mahkemesi kurulmayan yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemelerinde davanın aile mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerektiği dikkate alındığında, babanın ... olduğuna ilişkin davanın tefrik edilerek davaya aile mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken mahkemece bu hususa uyulmadan ve aile mahkemesi sıfatı ile davaya bakıldığına dair bir karar da verilmeden babalık davasının da kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, nüfus kaydının düzeltilmesine yönelik temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle babalık temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün HUMK.nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nın 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 15.05.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 2/2. Maddesi, '... Aile Mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca belirlenen asliye hukuk mahkemesince bakılır...' hükmünü içermektedir. Anılan maddede asliye hukuk mahkemesinin Kanun kapsamındaki dava ve işlere, 'Aile mahkemesi sıfatıyla ' bakacağına yönelik bir açıklamaya yer verilmemiştir.
4787 sayılı Kanun'un 2/2. maddesine uygun olarak, ... İlçesinde mustakil aile mahkemesi bulunmaması nedeniyle, tüm talepler yönünden dava Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır.
Dava dilekçesinde davacının babası ...'ın mevcut kaydının iptali ile gerçek annesinin tespiti istemi nüfus kaydının düzeltilmesine yönelik olup görev Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Davacının babası ...'ın gerçek babasının ... olduğuna yönelik talep ise soybağı kurulmasına ilişkin olup, görev aile mahkemesine aittir.
Mustakil özel yetkili mahkeme bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesi özel yetkili mahkemenin görevine giren işleri özel mahkeme sıfatıyla görüp karara bağlar.
HMK’nun, “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297/1-a bendinde, “... mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa, hükmün hangi sıfatla verildiği”nin hükümde belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Somut olayda Asliye Hukuk Mahkemesi tüm taleplerle ilgili karar vermiştir.
6100 sayılı H.M.K.’nun Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1086 sayılı H.U.M.K’nun 428. maddesinde bozma nedenleri sayılmıştır.
1-Kanunun ve taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması
2-Mahkemenin görevsiz olması
3-Birbirine çelişik kararlar verilmiş olması
4-Usulü Muhakemeye muhalefet edilmesi
5-Mesele-i maddiyenin takdirinde hata edilmesi
6-İki taraftan birinin davasını ispat için gösterdiği delillerin kanuni sebep olmaksızın kabul edilmemesi
Birinci bentte belirtilen, bir hukuk kuralının yanlış uygulanmasının, bozma sebebi sayılabilmesi için, verilen kararın hukukun bu yanlış uygulanmasına dayanması gerekir. Yani hukuk kuralının yanlış uygulanmış olması ile verilen karar arasında bir illiyet bağı bulunmalıdır. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü-Beşinci Baskı 1991 3306 s.)
4. bentte belirtilen, usulü muhakemeye muhalefet edilmesinin hangi hallerde bozma nedeni olacağı son fıkrada hüküm altına alınmıştır.
Bir usul hukuku kuralının yanlış uygulanmış olmasının bozma sebebi teşkil edebilmesi için verilen kararı değiştirebilecek nitelikte olması gerekir. Yani, o usul kuralı yanlış uygulanmasaydı karar başka türlü olacaksa, bu hal bozma sebebi kabul edilebilir. Somut olayda mustakil aile mahkemesi bulunmadığı için mahkemece soybağına yönelik talebin aile mahkemesi sıfatıyla görüldüğünün belirtilmemesi, HMK'nun 297/1-a da işaret edilen bir usul eksikliğidir. Bu usulün belirtilmemesi tek başına esas yönünden temyiz incelemesi ve değerlendirilmesi yapılmaksızın bozma nedeni yapılması, HUMK'nun 428/son maddesine uygun değildir.
Mahkemece soybağına ilişkin davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakıldığının belirtilmemesinin sonuca bir etkisi yoktur. Mahkemece tefrik kararı verildiğinde soybağına ilişkin davanın kaydedileceği özel mahkeme sıfatıyla görülen işlerle ilgili ayrı bir esas defteri ya da kayıt şekli yoktur. Asliye hukuk mahkemesine açılan davalar aynı esas defterine kaydedilmektedir. Mahkemece aile mahkemesi sıfatıyla görülmesi gereken soybağı kurulmasına yönelik talep ile davacının babası Osman'ın gerçek annesinin tespitine yönelik talebe uygulanacak yargılama usulü de aynıdır. Tefrik kararı verilerek dosya başka bir mahkemeye gönderilmeyecek, aynı mahkemede aynı usullerle aile mahkemesi sıfatıyla görülecektir. Aile mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemelerinde aynı yargılama usul ve yöntemleri uygulanmaktadır. Mahkemece soybağı kurulmasına yönelik davaya aile mahkemesi sıfatıyla görüldüğünün yazılmamış olmasının esasa ilişkin verilen kararı etkileyip etkilemediği, yani HUMK'nun 428/son maddesi uyarınca hükmün bozulmasının gerekip gerekmediği ancak esasa ilişkin temyiz incelemesi ile anlaşılabilir. Mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosya başka bir mahkemeye de gönderilecek değildir. Dava aynı mahkemede görülüp sonuçlandırılacaktır.
...Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, soybağına yönelik davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla baktığını belirtmemesi ancak sonuca etkili olmayan usuli bir eksiklik olarak kabul edilebilir. Sırf bu nedene dayalı olarak esasa yönelik temyiz incelemesi yapılmadan hükmün bozulmasının, 6100 sayılı H.M.K’nun Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1086 sayılı H.U.M.K’nun 428. maddesinin 1 ve 4 bendi ile son fıkrasına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının esaslı bir unsurunu teşkil eden makul süre içinde yargılanma hakkına, T.C. Anayasası'nın davaların en az gider ile ve mümkün olan suretle sonuçlandırılması gerektiğine yönelik 141/3. maddesine, HMK'nun 30. maddesinde hüküm altına alınan usul ekonomisi ilkesine uygun düşmeyeceği, bu nedenlerle soybağı kurulmasına yönelik verilen kararda esas yönünden temyiz incelemesi yapılması gerektiği kanaatinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun 2. bentte yazılı bozma nedenine katılmıyorum.15/05/2018