8. Hukuk Dairesi 2017/8591 E. , 2018/12037 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
8. Hukuk Dairesi 2017/8591 E. , 2018/12037 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Derneğin Sona Erdiğinin Tespiti ve Dernek Mallarının Tasfiyesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, görevsizlik kararı verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 87/2.maddesi gereğince derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespiti ve derneğe ait malvarlığı ve haklarının ...'ye devri istemine ilişkindir. Mahkemece duruşma yapılmadan, davanın mahkemenin görevsizliği sebebiyle HMK 114 1/c maddesi göndermesiyle HMK 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiş, karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK'nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Mahkemenin görevli olması dava şartıdır (HMK. m.114/1-c). Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre, görevsizlik kararı verilebilmesi için dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/1) beklenmesi, verdiğinde bunun diğer tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun'un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime, belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa'nın 137'nci maddesinin (1.) fıkrasında, ön inceleme dilekçelerinin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1. madde hükmü de, bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.
Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanun'dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. Bazı hallerde dava dilekçesindeki talebe göre görevli olmayan mahkemenin, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi veya ikinci cevap dilekçesinin verilmesinden sonra görevli hale gelmesi mümkün bulunmaktadır. Ayrıca 6100 sayılı Kanun, eskisinden farklı olarak, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etme hakkını davalıya da tanımıştır (m. 20/1). Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi halinde davalıya kararı veren mahkemeden yargılama giderlerini talep etme hakkı da vermiştir (m. 331/2 son cümle). Davalının bu haklarını kullanabilmesi, dava dilekçesinin kendisine tebliğ edilmiş olmasını gerektirir.
6100 sayılı HMK'nın 114. maddesi uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda aynı Kanun'un 138. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebilir ise de, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir. Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden tensiben görevsizlik kararı verilmesi HMK'nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturmaktadır.
Bütün bu hükümlerden, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden görevsizlik kararı verilemeyeceği sonucuna ulaşıldığından kararın usul yönünden bozulması gerekmiştir.
Bundan ayrı olarak davada derneğin feshi ve aynı zamanda dernek mallarının tasfiyesi istenilmiştir.
5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 15. maddesinde, feshedilen veya münfesih hale düşen derneklerin para, mal ve haklarının tasfiyesi tüzüklerinde gösterilen esaslara göre yapılacağı belirtilerek tasfiye hususunda dernek genel kurulu tarafından bir karar alınmamış veya genel kurul toplanamamışsa yahut dernek mahkeme kararıyla feshedilmişse, derneğin bütün para, mal ve haklarının mahkeme kararıyla tasfiye edileceği hükme bağlanmış derneklerin tasfiyesinin nasıl yapılacağı ise Dernekler Yönetmeliğinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup Yönetmeliğin 89. maddesinde, genel kurul kararı ile feshedilen veya kendiliğinden sona erdiği tespit edilen derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi, tüzüğünde gösterilen esaslara göre yapılacağı, derneğin mahkeme kararı ile feshedilmesi halinde, derneğin bütün para, mal ve hakları, mahkeme kararıyla bulunduğu ildeki amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip derneğe devredileceği, bu derneklerin para, mal ve haklarının tasfiyesinin mahkeme kararında belirtilen esaslara göre yapılacağı ve tasfiyenin tamamlanmasını müteakip, durumun ilgili mülki idare amirliğine bildirileceği düzenlenmiştir. Dernekler Kanunu'nda tasfiye konusunda hangi mahkemenin görevli olduğu açıkça gösterilmediğinden görevli mahkeme genel hükümlere göre tespit edilecektir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun görevin belirlenmesi ve niteliği başlıklı 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği ve göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu belirlendiğinden bu husus mahkemelerce yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Aynı Kanunun 2. maddesinde ise, şahıs varlığına ilişkin davalarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu ve HMK'da ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda gösterilen kanuni düzenlemeler dikkate alındığında, davadaki taleplerden birisinin şahıs varlığına ilişkin çekişmeli olarak açılan derneğin tasfiyesi istemine yönelik olması ve tasfiye isteminin asliye hukuk mahkemesinin görev alanına girmesi sebebiyle mahkemece, derneğin feshi istemine ilişkin davanın tefrik edilerek başka bir esasa kaydı ile şimdiki gibi Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi, eldeki davaya dernek mallarının tasfiyesi olarak devam edilmesi ve derneğin feshine ilişkin davanın bekletici mesele olarak kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, her iki dava yönünden de sulh hukuk mahkemesi tarafından yargılama yapılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 03.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Derneğin Sona Erdiğinin Tespiti ve Dernek Mallarının Tasfiyesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, görevsizlik kararı verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 87/2.maddesi gereğince derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespiti ve derneğe ait malvarlığı ve haklarının ...'ye devri istemine ilişkindir. Mahkemece duruşma yapılmadan, davanın mahkemenin görevsizliği sebebiyle HMK 114 1/c maddesi göndermesiyle HMK 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiş, karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK'nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Mahkemenin görevli olması dava şartıdır (HMK. m.114/1-c). Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre, görevsizlik kararı verilebilmesi için dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/1) beklenmesi, verdiğinde bunun diğer tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun'un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime, belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa'nın 137'nci maddesinin (1.) fıkrasında, ön inceleme dilekçelerinin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1. madde hükmü de, bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.
Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanun'dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. Bazı hallerde dava dilekçesindeki talebe göre görevli olmayan mahkemenin, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi veya ikinci cevap dilekçesinin verilmesinden sonra görevli hale gelmesi mümkün bulunmaktadır. Ayrıca 6100 sayılı Kanun, eskisinden farklı olarak, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etme hakkını davalıya da tanımıştır (m. 20/1). Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi halinde davalıya kararı veren mahkemeden yargılama giderlerini talep etme hakkı da vermiştir (m. 331/2 son cümle). Davalının bu haklarını kullanabilmesi, dava dilekçesinin kendisine tebliğ edilmiş olmasını gerektirir.
6100 sayılı HMK'nın 114. maddesi uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda aynı Kanun'un 138. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebilir ise de, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir. Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden tensiben görevsizlik kararı verilmesi HMK'nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturmaktadır.
Bütün bu hükümlerden, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden görevsizlik kararı verilemeyeceği sonucuna ulaşıldığından kararın usul yönünden bozulması gerekmiştir.
Bundan ayrı olarak davada derneğin feshi ve aynı zamanda dernek mallarının tasfiyesi istenilmiştir.
5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 15. maddesinde, feshedilen veya münfesih hale düşen derneklerin para, mal ve haklarının tasfiyesi tüzüklerinde gösterilen esaslara göre yapılacağı belirtilerek tasfiye hususunda dernek genel kurulu tarafından bir karar alınmamış veya genel kurul toplanamamışsa yahut dernek mahkeme kararıyla feshedilmişse, derneğin bütün para, mal ve haklarının mahkeme kararıyla tasfiye edileceği hükme bağlanmış derneklerin tasfiyesinin nasıl yapılacağı ise Dernekler Yönetmeliğinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup Yönetmeliğin 89. maddesinde, genel kurul kararı ile feshedilen veya kendiliğinden sona erdiği tespit edilen derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi, tüzüğünde gösterilen esaslara göre yapılacağı, derneğin mahkeme kararı ile feshedilmesi halinde, derneğin bütün para, mal ve hakları, mahkeme kararıyla bulunduğu ildeki amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip derneğe devredileceği, bu derneklerin para, mal ve haklarının tasfiyesinin mahkeme kararında belirtilen esaslara göre yapılacağı ve tasfiyenin tamamlanmasını müteakip, durumun ilgili mülki idare amirliğine bildirileceği düzenlenmiştir. Dernekler Kanunu'nda tasfiye konusunda hangi mahkemenin görevli olduğu açıkça gösterilmediğinden görevli mahkeme genel hükümlere göre tespit edilecektir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun görevin belirlenmesi ve niteliği başlıklı 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği ve göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu belirlendiğinden bu husus mahkemelerce yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Aynı Kanunun 2. maddesinde ise, şahıs varlığına ilişkin davalarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu ve HMK'da ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda gösterilen kanuni düzenlemeler dikkate alındığında, davadaki taleplerden birisinin şahıs varlığına ilişkin çekişmeli olarak açılan derneğin tasfiyesi istemine yönelik olması ve tasfiye isteminin asliye hukuk mahkemesinin görev alanına girmesi sebebiyle mahkemece, derneğin feshi istemine ilişkin davanın tefrik edilerek başka bir esasa kaydı ile şimdiki gibi Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi, eldeki davaya dernek mallarının tasfiyesi olarak devam edilmesi ve derneğin feshine ilişkin davanın bekletici mesele olarak kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, her iki dava yönünden de sulh hukuk mahkemesi tarafından yargılama yapılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 03.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.