8. Hukuk Dairesi 2015/14945 E. , 2018/10071 K
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
8. Hukuk Dairesi 2015/14945 E. , 2018/10071 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... ...vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, tarafların murisi adına kayıtlı olan dava konusu 1693 ada 8 parsel sayılı taşınmaz hakkında ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1999/309 esas sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan tek katlı yarı yığma betonarma evin, murisin sağlığında ve murisin izni ile vekil edeni tarafından yapıldığını belirterek, dava konusu evin vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... ... vekili, dava konusu evin muris ... tarafından yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile ...'e ait 1693 ada 8 parsel üzerinde bulunan Fen bilirkişisinin düzenlediği 11.10.2000 tarihli raporda gösterilen evin davacı ... ...'e ait olduğunun tespitine karar verilmiş hüküm, davalı ... ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 684/1.maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. 718.maddeye göre de, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Öte yandan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19/II. maddesine göre taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir. Bu şekilde bir belirtmenin yenilik doğurucu bir sonucu olmadığı, esasen var olan şahsi hakka aleniyet kazandıracağı ve muhdesat sahibi lehine kanıt oluşturacağı kuşkusuzdur. Kadastro Kanunu, kadastro bölge ve çalışma alanlarında üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanan özel nitelikli bir kanundur. 33. maddesinde, kadastro Kanunu'nun uygulandığı alanların dışında da uygulanabilecek genel nitelikli maddelere yer verilmiştir. 19. madde, genel nitelikli maddeler arasında sayılmamıştır. Buna göre ancak, aynı kanunun 12/3. maddesi gereğince, on yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalara 19. madde uygulanır ve iddianın kanıtlanması halinde muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyeti ile tapunun beyanlar hanesine tesciline karar verilebilir.
On yıllık süre kamu düzenine ilişkin olup, hak düşürücü niteliktedir ve olumsuz dava koşuludur. Hak düşürücü sürenin geçmesi, işin esasının incelenmesini önler. Hak düşürücü süre tüm def’i ve itirazlardan önce göz önünde bulundurulur. Yargılama bitinceye kadar hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hakim tarafından da kendiliğinden dikkate alınır.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu 1693 ada 8 parsel sayılı taşınmaz bir katlı kargir ev ve arsa niteliği ile tapulama yoluyla 03.01.1990 tarihinde dava dışı ... Belediyesi adına kayıtlı iken, 26.12.1997 tarihinde alım yolu ile tarafların murisi ... adına tapuya kayıt edilmiş, mahkemece yapılan keşif sonrasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde tek katlı yığma bir ev olduğu tespit edilmiş ancak evin yaşı bilirkişi raporunda tespit edilmemiştir. Bir kısım davacı tanıkları ise, dava konusu evin 1985-1986 yılından itibaren davacı tarafından zaman zaman ilaveler yapılmak sureti ile tamamlandığını belirtmiştir. Görüleceği üzere, dosya kapsamından, dava konusu evin kadastro tespit tarihinden önce mi yoksa sonra mı yapıldığı tespit edilememektedir. Dava konusu muhdesatın kadastro tespit gününden önce meydana getirildiğinin belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmazın tapuya kayıt tarihinden itibaren , 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği takdirde, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verileceği tartışmasızdır. Ne var ki, mahkemece bu doğrultuda yeterince araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca öncelikle dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanağı ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü'nden getirtilmeli, taşınmaz üzerinde bulunan evin hangi tarihte, kim tarafından, ne şekilde meydana getirildiği duraksamasız belirlenmeli, bunun sonucunda davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı, muhdesatın kadastro tespit gününden sonra meydana getirilen bölümleri var ise buna göre değerlendirme yapılması gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, dava konusu muhdesatın kadastro tespit tarihinden sonra yapıldığının tespit edilmesi halinde ise az yukarıda da belirtildiği üzere, tespit davasının dayanağını oluşturan ortaklığın giderilmesi dosyasının dosya arasına alınarak, davanın kesinleşip kesinleşmediğinin ve davada hukuki yarar koşulunun devam edip etmediğinin belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı ... ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... ...vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, tarafların murisi adına kayıtlı olan dava konusu 1693 ada 8 parsel sayılı taşınmaz hakkında ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1999/309 esas sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan tek katlı yarı yığma betonarma evin, murisin sağlığında ve murisin izni ile vekil edeni tarafından yapıldığını belirterek, dava konusu evin vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... ... vekili, dava konusu evin muris ... tarafından yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile ...'e ait 1693 ada 8 parsel üzerinde bulunan Fen bilirkişisinin düzenlediği 11.10.2000 tarihli raporda gösterilen evin davacı ... ...'e ait olduğunun tespitine karar verilmiş hüküm, davalı ... ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 684/1.maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. 718.maddeye göre de, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Öte yandan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19/II. maddesine göre taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir. Bu şekilde bir belirtmenin yenilik doğurucu bir sonucu olmadığı, esasen var olan şahsi hakka aleniyet kazandıracağı ve muhdesat sahibi lehine kanıt oluşturacağı kuşkusuzdur. Kadastro Kanunu, kadastro bölge ve çalışma alanlarında üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanan özel nitelikli bir kanundur. 33. maddesinde, kadastro Kanunu'nun uygulandığı alanların dışında da uygulanabilecek genel nitelikli maddelere yer verilmiştir. 19. madde, genel nitelikli maddeler arasında sayılmamıştır. Buna göre ancak, aynı kanunun 12/3. maddesi gereğince, on yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalara 19. madde uygulanır ve iddianın kanıtlanması halinde muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyeti ile tapunun beyanlar hanesine tesciline karar verilebilir.
On yıllık süre kamu düzenine ilişkin olup, hak düşürücü niteliktedir ve olumsuz dava koşuludur. Hak düşürücü sürenin geçmesi, işin esasının incelenmesini önler. Hak düşürücü süre tüm def’i ve itirazlardan önce göz önünde bulundurulur. Yargılama bitinceye kadar hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hakim tarafından da kendiliğinden dikkate alınır.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu 1693 ada 8 parsel sayılı taşınmaz bir katlı kargir ev ve arsa niteliği ile tapulama yoluyla 03.01.1990 tarihinde dava dışı ... Belediyesi adına kayıtlı iken, 26.12.1997 tarihinde alım yolu ile tarafların murisi ... adına tapuya kayıt edilmiş, mahkemece yapılan keşif sonrasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde tek katlı yığma bir ev olduğu tespit edilmiş ancak evin yaşı bilirkişi raporunda tespit edilmemiştir. Bir kısım davacı tanıkları ise, dava konusu evin 1985-1986 yılından itibaren davacı tarafından zaman zaman ilaveler yapılmak sureti ile tamamlandığını belirtmiştir. Görüleceği üzere, dosya kapsamından, dava konusu evin kadastro tespit tarihinden önce mi yoksa sonra mı yapıldığı tespit edilememektedir. Dava konusu muhdesatın kadastro tespit gününden önce meydana getirildiğinin belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmazın tapuya kayıt tarihinden itibaren , 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği takdirde, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verileceği tartışmasızdır. Ne var ki, mahkemece bu doğrultuda yeterince araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca öncelikle dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanağı ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü'nden getirtilmeli, taşınmaz üzerinde bulunan evin hangi tarihte, kim tarafından, ne şekilde meydana getirildiği duraksamasız belirlenmeli, bunun sonucunda davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı, muhdesatın kadastro tespit gününden sonra meydana getirilen bölümleri var ise buna göre değerlendirme yapılması gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, dava konusu muhdesatın kadastro tespit tarihinden sonra yapıldığının tespit edilmesi halinde ise az yukarıda da belirtildiği üzere, tespit davasının dayanağını oluşturan ortaklığın giderilmesi dosyasının dosya arasına alınarak, davanın kesinleşip kesinleşmediğinin ve davada hukuki yarar koşulunun devam edip etmediğinin belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı ... ... vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.