8. Hukuk Dairesi 2015/12530 E. , 2018/24 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Temyiz olunan 01.06.2015 tarihli ek karar HMK.nun 346/1. maddesi gereğince kanuni temyiz süresinin geçirilmesi nedeniyle, temyiz isteminin yerel mahkemece reddine ilişkindir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 321. maddesinin 2. fıkrasına göre kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).
Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar. Ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nun 321/2. maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiği kabul edilir ve temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren başlar.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanun‘un 363 ve 364. maddelerinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının 'hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal' olarak anlaşılması zorunludur.
Bu açıklamalar doğrultusunda 02.04.2015 tarihinde hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmemesi nedeniyle, temyiz süresinin tebliğden itibaren başladığının kabulünün gerektiği, gerekçeli kararın davacı vekiline 12.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin 15.05.2015 tarihinde kararı temyiz ettiği, 18.05.2015 tarihinde temyiz isteminin süreden reddine karar verildiği davacı vekilinin iş bu ek kararı da süresi içerisinde 01.06.2015 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmıştır.
Bu durumada, Yerel Mahkemenin davacı vekilinin temyiz isteminin reddine dair 01.06.2015 tarihli ek kararının bozularak kaldırılması ve alacaklı vekilinin asıl karara karşı temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
-//-
1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre alacaklı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Alacaklı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince
Borçlu vekili asıl dava dosyası ve birleşen dosyalarda, alacaklı aleyhine ilamsız takip yaptıklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu, açtıkları itirazın kaldırılması davasının reddedildiğini ve bunun üzerine alacaklının itirazın kaldırılması davasından kaynaklı icra inkar tazminatı, vekalet ücreti ve faiz alacaklarına ilişkin ilamlı takip başlattığını, İİK’nun 68/son maddesi gereğince genel mahkemede alacak davası açtıkları için icra inkar tazminatının tahsilinin tehirine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, kısa kararda asıl dosya ve birleşen dosyalardaki takibin tehir edilmesine karar verilmesine karşın gerekçeli kararda, asıl dosya ve birleşen dosyalardaki takiplerde ... Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan dava sonuna kadar tazminatın tahsilinin tehirine karar verilmiş olup hüküm alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.
T.C. Anayasası, yargılamada aleniyet ilkesini benimsemiştir. Buna göre, yargılama açık olarak yapılacak ve HMK'nun 297/2. maddesi hükmü gereğince de yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilecektir. Aynı Kanun'un 298/2. maddesi hükmü ise sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağını amirdir. Bu nedenle Mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, Mahkemece yapılacak iş önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de Mahkemece ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin dava dosya numaralarının belirtilmemesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle alacaklı vekilinin temyiz itirazları kısmen yerinde görüldüğünden kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alacaklı vekilinin sair temyiz itirazlarının yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 08.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2015/12530 E. , 2018/24 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 133 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 98 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 124 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 126 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 125 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 116 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 125 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 126 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 104 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 92 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat