8. Hukuk Dairesi 2016/15521 E. , 2019/11496
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
8. Hukuk Dairesi 2016/15521 E. , 2019/11496 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili 21.05.2013 tarihli haciz esnasında mülkiyeti müvekkili şirkete ait malların haczedildiğini öne sürerek, istihkak iddialarının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, aralarında organik bağ bulunan üçüncü kişi şirket ile borçlu şirketin haciz adresinde birlikte faaliyet gösterdiğini, istihkak iddiasının alacağın tahsilini engellemeye yönelik olarak öne sürüldüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu haczin borçlu şirket ortağı ...'ın huzurunda yapıldığı, bu kişinin 13.03.2013 tarihine kadar üçüncü kişi şirketin de ortağı ve yetkilisi olduğu, halen üçüncü kişi şirket ortağı olan ...'ın da 24.02.2005 tarihinde borçlu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığı, her iki şirketin farklı adreslerde fakat aynı alanda faaliyet gösterdikleri, bu durumda ispat yükünün davacı üçüncü kişiye ait olduğu, borçlu şirketin faaliyetini üçüncü kişi şirket üzerinden devam ettirdiği yolundaki kanaatin üçüncü kişi şirket tarafından bildirilen deliller ve bilirkişi raporu ile çürütülemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre dava konusu 21.05.2013 tarihli haczin borçlu şirkete ödeme emrinin tebliğ edildiği adresten farklı olarak üçüncü kişinin ticaret sicil kayıtlarında yer alan adresinde gerçekleştirildiği, evrak araştırmasında borçluya ait belgeye rastlanmadığı, üçüncü kişi şirketin borcun doğum tarihinden çok önce 2005 yılında haciz adresinde kurulduğu ve kuruluş tarihinden bu yana haciz adresinde faaliyet gösterdiği, borçlu şirketin ise haciz adresi ile ilgisinin bulunmadığı, üçüncü kişi şirketin %32 hisse sahibi ortağı ...'ın aynı zamanda borçlu şirketin %10 hisse sahibi ortağı iken borcun doğum tarihinden önce 23.02.2005 tarihinde hissesini ...'a devrederek ortaklıktan ayrıldığı, haciz esnasında hazır bulunan ...'ın ise borçlu şirketin %10 hisse sahibi ortağı olduğu, bu kişinin aynı zamanda üçüncü kişi şirketin %36 hisse sahibi ortağı ve müdürü iken borcun doğum tarihinden sonra üçüncü kişi şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığı ancak yeni eleman bulunana kadar üçüncü kişi şirkette eleman olarak çalışmasına karar verildiği, dava dilekçesi ve UYAP kayıtlarına göre ...'ın borcun doğum tarihinden önce 07.03.2011 tarihinde, borçlu şirket aleyhine İstanbul 26. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/234 Esas sayılı dosyası ile borçlu şirkette 2008 yılının Mart ayına kadar maaş ve prim usulü çalıştığını iddia ederek, hissesine düşen kar alacağının tahsili için dava açtığı, davalı borçlu vekilinin anılan dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde ...'ın şirketin gider ve borçlarından, mali durumundan haberdar olmadığını, şirket ortaklığından doğan hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediğini, ihtara rağmen şirket toplantılarına katılmayarak şirketi zor durumda bıraktığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
Buna göre, üçüncü kişi şirket ortağı iken haciz tarihinden önce hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılan ancak üçüncü kişi şirkette çalışmaya devam eden, borçlu şirketin %10 hisse sahibi ortağı ...'ın haciz esnasında hazır olması, üçüncü kişi şirketin ortaklarından ...'ın borcun doğum tarihinden önce borçlu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılmış olması ve her iki şirketin faaliyet konularının aynı olması tek başına, mülkiyet karinesinin borçlu lehine işletilmesi için yeterli değildir. Somut olayda mülkiyet karinesi davacı üçüncü kişi lehine olup davanın İİK mad. 96 gereğince üçüncü kişi tarafından açılması ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmaz. Mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir.
Davalı alacaklı tarafından delil olarak gösterilen takip dosyası, ticaret sicil kayıtları, ticari defter kayıtları ve bilirkişi incelemesi mülkiyet karinesinin aksini ispata yeterli değildir.
O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, davanın kabulü yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile reddine yönelik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nin 366 ve 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. Maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK'nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 18.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili 21.05.2013 tarihli haciz esnasında mülkiyeti müvekkili şirkete ait malların haczedildiğini öne sürerek, istihkak iddialarının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, aralarında organik bağ bulunan üçüncü kişi şirket ile borçlu şirketin haciz adresinde birlikte faaliyet gösterdiğini, istihkak iddiasının alacağın tahsilini engellemeye yönelik olarak öne sürüldüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu haczin borçlu şirket ortağı ...'ın huzurunda yapıldığı, bu kişinin 13.03.2013 tarihine kadar üçüncü kişi şirketin de ortağı ve yetkilisi olduğu, halen üçüncü kişi şirket ortağı olan ...'ın da 24.02.2005 tarihinde borçlu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığı, her iki şirketin farklı adreslerde fakat aynı alanda faaliyet gösterdikleri, bu durumda ispat yükünün davacı üçüncü kişiye ait olduğu, borçlu şirketin faaliyetini üçüncü kişi şirket üzerinden devam ettirdiği yolundaki kanaatin üçüncü kişi şirket tarafından bildirilen deliller ve bilirkişi raporu ile çürütülemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre dava konusu 21.05.2013 tarihli haczin borçlu şirkete ödeme emrinin tebliğ edildiği adresten farklı olarak üçüncü kişinin ticaret sicil kayıtlarında yer alan adresinde gerçekleştirildiği, evrak araştırmasında borçluya ait belgeye rastlanmadığı, üçüncü kişi şirketin borcun doğum tarihinden çok önce 2005 yılında haciz adresinde kurulduğu ve kuruluş tarihinden bu yana haciz adresinde faaliyet gösterdiği, borçlu şirketin ise haciz adresi ile ilgisinin bulunmadığı, üçüncü kişi şirketin %32 hisse sahibi ortağı ...'ın aynı zamanda borçlu şirketin %10 hisse sahibi ortağı iken borcun doğum tarihinden önce 23.02.2005 tarihinde hissesini ...'a devrederek ortaklıktan ayrıldığı, haciz esnasında hazır bulunan ...'ın ise borçlu şirketin %10 hisse sahibi ortağı olduğu, bu kişinin aynı zamanda üçüncü kişi şirketin %36 hisse sahibi ortağı ve müdürü iken borcun doğum tarihinden sonra üçüncü kişi şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığı ancak yeni eleman bulunana kadar üçüncü kişi şirkette eleman olarak çalışmasına karar verildiği, dava dilekçesi ve UYAP kayıtlarına göre ...'ın borcun doğum tarihinden önce 07.03.2011 tarihinde, borçlu şirket aleyhine İstanbul 26. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/234 Esas sayılı dosyası ile borçlu şirkette 2008 yılının Mart ayına kadar maaş ve prim usulü çalıştığını iddia ederek, hissesine düşen kar alacağının tahsili için dava açtığı, davalı borçlu vekilinin anılan dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde ...'ın şirketin gider ve borçlarından, mali durumundan haberdar olmadığını, şirket ortaklığından doğan hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediğini, ihtara rağmen şirket toplantılarına katılmayarak şirketi zor durumda bıraktığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
Buna göre, üçüncü kişi şirket ortağı iken haciz tarihinden önce hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılan ancak üçüncü kişi şirkette çalışmaya devam eden, borçlu şirketin %10 hisse sahibi ortağı ...'ın haciz esnasında hazır olması, üçüncü kişi şirketin ortaklarından ...'ın borcun doğum tarihinden önce borçlu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılmış olması ve her iki şirketin faaliyet konularının aynı olması tek başına, mülkiyet karinesinin borçlu lehine işletilmesi için yeterli değildir. Somut olayda mülkiyet karinesi davacı üçüncü kişi lehine olup davanın İİK mad. 96 gereğince üçüncü kişi tarafından açılması ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmaz. Mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir.
Davalı alacaklı tarafından delil olarak gösterilen takip dosyası, ticaret sicil kayıtları, ticari defter kayıtları ve bilirkişi incelemesi mülkiyet karinesinin aksini ispata yeterli değildir.
O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, davanın kabulü yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile reddine yönelik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nin 366 ve 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. Maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK'nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 18.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.