1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

8. Hukuk Dairesi 2018/16206 E. , 2020/5453 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
8. Hukuk Dairesi 2018/16206 E. , 2020/5453 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar, davaya konu 11 adet taşınmazın anne ve babalarından kaldığını, taşınmazların davalı kullanımında olduğunu, davacıların haklarını vermediğini, bu nedenle 16.000 TL ecrimisilin faiziyle davalıdan tahsilini, Hazine destek fonundan aldığı paranın ve kesip sattığı kavak ağaçlarının bedelinden paylarına düşeni talep etmişlerdir.
Asli müdahil ...,muris babası ...’dan kalan taşınmazlar için hakkı olan alacağın davalılardan tahsilini istemiş, 06.05.2011 tarhinde harcını yatırmıştır. Davalı taraf cevap dilekçesi vermemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacılar ve asli müdahil için ayrı ayrı 5.233.83 TL ecrimisil olmak üzere toplam 15.701.49 TL ecrimisilin faiziyle davalıdan tahsiline, davaya konu 264 ada 25 parsel, 287 ada 41 parsel,197 ada 32 parsel, 243 ada 94 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, 292 ada 13 parsel, 289 ada 1 parsel, 290 ada 2 parsel yönünden açılan davanın bu taşınmazların Hazine adına kayıtlı olması nedeniyle reddine, davacıların ve asli müdahilin talep ettikleri 2.620 TL yönünden talebin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasındaki ecrimisil istemine ilişkindir.
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı yada kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Yine, kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren ya da (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 tarihli ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı kararı).
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK'nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olayda, Mahkemece, davaya konu 292 ada 96 parsel, 302 ada 16 parsel, 264 ada 21 parsel ve 266 ada 8 parselde kayıtlı taşınmazların davalı tarafından kullanıldığı anlaşıldığından, bu taşınmazlar için hesaplanan ecrimisile hükmedilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki, davaya konu 264 ada 21 parselde kayıtlı taşınmaz ile 266 ada 8 parselde kayıtlı taşınmazların 25.09.2007 tarihinde, kadastro yoluyla verasette iştirakli olarak davacılar Gıyasi ve Mehmet ile asli müdahil Naime ile davalının murisi ... ve dava dışı kişiler adına tescil edildiği, dosyada yer alan son tapu kaydına göre de, davalının murisi, davacılar ve asli müdahil Naime’nin bu iki parselde paydaş oldukları , bu taşınmazların davalının kullanımında olduğu anlaşılmaktadır.
1. Davalı vekilinin asli müdahil Naime yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde
Mahkemece 21 ve 8 parselde kayıtlı taşınmazlarda asli müdahil Naime lehine, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönem için yani 2010-2005 arası dönem için ecrimisil hesabı yapılmış ise de,asli müdahil Naime yönünden intifadan men koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde yeterince araştırma yapılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğiyle ilgili olarak, asli müdahil Naime’ye delillerini bildirmesi için süre ve imkan verilerek, intifadan men olgusunun her türlü delille ispatının mümkün olduğu hususu da dikkate alınarak asli müdahilin delilleri toplanmak suretiyle intifadan men olgusunun gerçekleştiği tarih tespit edildikten sonra asli müdahil lehine ecrimisille ilgili olumlu veya olumsuz karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2.Davalı vekilinin davacılar Gıyasi ve Mehmet yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde
Mahkemece, 21 ve 8 parselde kayıtlı taşınmazlar için intifadan men şartının gerçekleşip gerçekleşmediği dikkate alınmadan dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönem için ecrimisil hesabı yapılmış ise de, dava dilekçesi ekinde Mersin 1. Noterliğinin 01.10.2007 tarihli ihtarnamesiyle davacılar Gıyasi ve Mehmet tarafından davalıya murislerinden intikal eden mallardan ve semerelerinden yararlanmasına muvafakatlerinin bulunmadığının bildirildiği, müdahalelerine ihtarın tebliğinden itibaren son verilmesi aksi takdirde ecrimisil davası başta olmak üzere yasal işlemlere başlanılacağı yönünde ihtarname çekildiği, bu ihtarın davalıya 22.11.2007 tarihinde tebliğ edildiği, 2013 yılında yapılan keşifte dinlenen tanık beyanlarına göre, keşif tarihinden geriye doğru birkaç yıl öncesinde davacıların kullanım haklarını davalıya ilettikleri beyan edildiğine göre, ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinden önceki dönem için intifadan men koşulunun gerçekleştiğinin dosya kapsamına göre ispatlanamadığı, buna göre, davacılar Gıyasi ve Mehmet için ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 22.11.2007 ile dava tarihi 22.07.2010 arasındaki dönem için yukarıda bahsedilen Dairemizin ilke ve uygulamaları dikkate alınarak hesaplanacak ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde sürenin 2005 yılından başlatılarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3.Ayrıca, 292 ada 96 parselde kayıtlı taşınmazın 02.08.2007 tarihinde davalının murisi ... adına tespit gördüğü, 302 ada 16 parsele ilişkin kadastro tespit tutanağı ve tapu kayıtlarının dosya içinde yer almadığı, fakat dosya içerisinde yer alan Sarıoğlan Kadastro Mahkemesinin 2007/85 E. sayılı ilamına göre, 11.09.2007 tarihinde açılan dava ile, dosyamız davacıları tarafından, davalının da içlerinde yer aldığı kişilere karşı 292 ada 96 parselin murisleri ...’dan, 302 ada 16 parselinde murisleri ...’dan kaldığını, kadastro tespitinde her iki parselin ... adına tespit gördüğü, taşınmazların müştereken İsmail ve Hüsne mirasçıları adına tescil edilmesini beyanla tespite itiraz ettikleri, mahkemece, 292 ada 96 parselin tapu kaydının iptaliyle davacılar ve davalının da yer aldığı ... mirasçıları adına tesciline, 302 ada 16 parselin tapu kaydının iptaliyle davacılar ve davalının yer aldığı Hüsne Şimşek mirasçıları adına tapuya tesciline karar verildiği, kararın dosyamız davalısı Güneş tarafından temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 2011/8915 Esas 2012/5489 Karar sayılı ilamıyla, 302 ada 16 parsele ilişkin hükmün onanmasına, 292 ada 96 parsele ilişkin olarak eksik araştırma nedeniyle bozma kararı verildiği, eldeki dosyada Mahkemece bu dosyanın akıbeti ile ilgili araştırma yapılmadığı gibi 16 ve 96 parselin güncel tapu kayıtlarının dosyaya alınmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, Mahkemece, 16 ve 96 parsellere ilişkin devam eden yargılamanın akıbetinin araştırılarak,son tapu kayıtları da getirtilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla ve HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 28.09.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.